SEVGİ!
Sultan Veled K.S -İbtidaname'den alıntıdır:
5230, Dervişleri seven kişi, şüphe yok ki onlardandır; mutlaka onlara katılır,
CXVIII
Dînin aslı Hak sevgisidir; bütün bilgiler, insanda sevgiyi meydana getirmek, varsa çoğaltmak içindir, Amelsiz sevgi fayda verir ama sevgisiz amel fayda vermez; delîli de şu: Birisi, yaptığı suçları birgün, esenlik ona, Mustafâ'ya bir bir anlattı, bir dereceye dek ki, Allah'ın salâtı ona olsun, Mustafâ, o sonsuz suçlara şaştı, Sonunda o kişi dedi ki: Yâ Resûlullah, bütün bunları yaptım ama seni pek çok seviyorum, Mustafâ buyurdu ki: Değil mi ki beni seviyorsun, bizdensin; «İnsan sevdiğiyledir; bir toplumu seven, onlardandır,» Sevgisiz amel fayda etseydi iblis, bunca İbâdetten sonra reddedilmez, lânetlenmezdi, Amele, düzen, riya sığar ama sevgiye asla sığmaz, Söz gelişi, birisi, birisine hizmetler etse, onun gönlünü alacak hareketlerde bulunsa, ona, karşı alçalsa, niyeti de onu kendisinden emîn edip fırsat bulunca başını kesmek olsa, bilirsin ki bütün bunlar düzendir, Riyaya dayanan, garezlerle dolu ibâdetler de bu hükümdedir, Veliler, bütün sırları bilirler, ama ehil olmayana bildirmeleri uygun değildir; uygun olsaydı yüce Allah, kendisi, onlara, yaptıklarını belirtirdi,
Mustafâ buyurdu ki: Bir kimse, özü temiz olarak bir toplumu canla - gönülle severse,
Onlardandır; görünüşten geç; kâfir olsa bile onu mü'min bil,
Birisi, Rasûlullâh'ın huzurunda yalvarıp sızlanarak dedi ki: olmayacak şeyler yaptıran nefsin elinden zahmet içindeyim,
Yalan - dolandan başka bir söz söylemiyorum; boyuna şarap içmeye, zina etmeye koşmadayım,
Hiçbir vakit namaz kılamıyorum; ibâdetin, Tanrı'yi anısın çevresinde dolanamıyorum,
Yediğim, içtiğim, hep haramdan elde edilen şeyler: suçsuz kişiye sövüyorum,
Tuttuğum yol hırsızlık, hainlik: hayır işi hiç mi, hiç düşünmüyorum,
Sayısız ayıp işlerim var; bağlanmaya, öldürülmeye, dara çekilmeye lâyıkım,
Seher çağından kuşluk vaktine dek bu çeşit sözler söyledi; hâlini tamamıyle bildirdi,
5240, Sonunda dedi ki: Yâ Rasûlallah, yalnız gerçek olarak, tertemiz bir sevgiyle seni seviyorum,
Sana, senin Tanrı'na âşıkını ben: bu hevesle senin için canımı veririm,
Bütün o işler bende; ama bu söylediğim söz de dosdoğru, yalan yöne hiç yelip yortmuyorum,
Mustafa, bir an düşündü, ne demek gerek: huyu buydu onun,
Onun halini yönsüz - yöresiz âleme arzetti; sorusuna ne cevap gelecek; onu bekledi,
Derken o adamı tertemiz kişiler arasında gördü: vefa yolunun yolcularının safındaydı o,
Yüzünü o adama döndü de dedi ki: Ey arayan, senin hayrın, şer işlerinden üstün,
Değil mi ki bizi seviyorsun sen, bil ki bizdensin, iyi bir dostsun,
Çünkü îman, candan - gönülden sevgidir; tam inançsız rükû, sücûd değil,
İman, rükû, sücûd olsa bile bu sevgi içindir; îman, böyle bir gerçeklikle seçilir, makbul olur ancak,
5250, İmanın aslı, bil ki sevgidir; ama halk, o sevginin adını îman takmıştır,
Sen ekmeğin adını bilmesen de yedin mi, doyarsın, güç - kuvvet elde edersin,
O ekmek, senin eline, ayağına güç - kuvvet verir: düşman, hafif bir yumruğunla yıkılır,
Ama ekmek yemesen, ekmek olmasa, ekmeğin adını söyleyip dursan, o addan hiçbir kuvvet gelmez sana,
Amel, ibâdet olmaksızın da îman makbuldür; ama îmansız amel, halkı saptırmaktır, sapıklıktır ancak,
İkisi de olursa daha iyidir; elbise, onu daha büyük bir kişi giyerse daha da fazla bezenir,
Eğersiz at işe yarar; onunla yol alınabilir,
Ama yalnız eğer, adamı hiçbir yere götürmez: ona binmeye kalkışma, yol almaz o,
Aşkı at say, ameliyse eğer, sen eğeri bırak, seçilmiş atı ara,
İkisi de olursa hem daha iyidir, hem daha hoş; kimde bu ikisi de olursa baş olur, başbuğ kesilir,
5260, Bir remizdir söyledim, bunu anla da dîni gönülde ara, toprakta değil,
Bil ki Tanrı toprağa bakmaz; o ancak, en ulu Arş olan gönüle bakar,
Bunu tamâmiyle açar, yayar, anlatırsam o gizli sır, dünyâya yayılır - gider,
O sırrın pek gizli kalması daha iyidir; böylece yol yitirmişlerin ayıplarını da perdelemiş olur,
Şu gelip geçen dünyâ, orada hiçbir sır meydana çıkmasın diye perdedir çünkü,
İnsanlardan güzel de gizli kalır, çirkin de: ikisinin de gönlünü Tanrı bilir,
Perde ardından adalet sahibi kimdir, zulmeden kim, Tanrı'dan başkası bilemez bunu,
Çünkü herkese, herşeye gücü - kuvveti yeten odur; herkesi perdesiz gören odur,
Yahut da gerçeği gören, sırları görmek, yolu - yordamı olan gönül ehli görür,
Tanrı, onu sırlarına mahrem etmiştir; nurlar nîmetiyle onu beslemiş, yetiştirmiştir,
5270, inanmıştır o, Tann nuruyla görür; hattâ göz açıp yumacak bir anda bile Tanrı'dan ayrı değildir o,
O, Hakk'a nispetle denizdeki katreye benzer; nem gibi toprakta kalmamıştır,
Kâfirler, topraktaki neme benzerler; mü'minlerse çevikçe ummana gitmişlerdir,
O, aslına ulaşıp kavuşmuştur; buysa şu toprak yurdunda bağlanıp kalmıştır,
O, ebedî hayâta karılıp birleşmiştir ölümsüzlükle; buysa bir sed gibi şu dünyâya kakılmıştır,
Ey solukdaş, bunun sonu gelmez; dön de gene sır hikâyesini söylemeye bak,