CÖMERTLİK ve İNFAK

Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen meryemnur »




CÖMERTLİK ve İNFAK



Îmânın ilk meyvesi merhamettir. Merhametin en belirgin alâmeti ve en olgun tezâhürü de “infak”tır. İnfak, malın ve canın Allâh’a adanışıdır. Beşeriyetin fazîlet zirveleri olan peygamberler ve onların vârisleri olan âlimler, ârifler ve velîlerin hayatları, sayısız merhamet ve infak menkıbeleriyle doludur.

Resim


Hayırda Yarışın...

Birgün Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- sabah namazını kıldıktan sonra ashâbına dönüp:

“–İçinizde bugün oruçlu olan var mı?” diye sordu. Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-:

“–Yâ Rasûlallâh! Dün gece oruç tutmak aklıma gelmedi, onun için şimdi oruçlu değilim.” dedi. Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh- ise:

“–Ben dün gece oruç tutmayı düşündüm ve sabaha oruçlu çıktım.” dedi.

Rasûl-i Ekrem Efendimiz yine:


“–İçinizde bugün hasta ziyâretinde bulunan var mı?” diye sordu. Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-:

“–Yâ Rasûlallâh! Sabah namazını yeni kıldık ve yerimizden ayrılmadık, nasıl hasta ziyâret edebilelim ki?” dedi. Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh- ise:

“–Duydum ki kardeşim Abdurrahman bin Avf rahatsızlanmış. Mescide gelirken, bakayım durumu nasıl olmuş diye, ona bir uğrayıverdim.” dedi.

Yine Fahr-i Kâinât Efendimiz:


“–İçinizde bugün bir yoksulu doyuran var mı?” diye sordu. Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-:

“–Yâ Rasûlallâh! Sabah namazını yeni kıldık ve henüz yerimizden ayrılmadık.” dedi. Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh- ise:

“–Mescide girdiğimde, ihtiyâcını arz eden birini gördüm. Oğlum Abdurrahmân’ın elinde bir parça arpa ekmeği vardı. Onu alıp yoksula verdim.” dedi.

Bunun üzerine Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:


“–Seni cennetle müjdelerim (ey Ebû Bekir)!” buyurdu.

Hazret-i Ömer derin bir iç çekerek;
“Âh cennet!” dedi. Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- onun da gönlünü alacak bir söz söyledi:

“–Allah Ömer’e rahmet eylesin, Allah Ömer’e rahmet eylesin! Ne zaman bir hayır yapmak istese Ebû Bekir muhakkak onu geçer.” buyurdu. (Heysemî, III, 163-164. Ayrıca bkz. Ebû Dâvûd, Zekât, 36/1670; Hâkim, I, 571/1501)

Bu hadîs-i şerîften almamız gereken en büyük ders, her an Allâh’ın rızâsına vesîle olacak bir amel arayışında olabilmektir. Zîrâ âyet-i kerîmede:


“Bir (hayır) işini bitirince hemen (başka bir iş veya ibâdete) koyul ve yalnız Rabbine yönel.” (el-İnşirâh, 7-8) buyrulmuştur.

Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- da bir defâsında:


“–Ölüp de pişmanlık duymayacak hiçbir kimse yoktur.” buyurmuş; o pişmanlığın sebebi sorulduğunda da:

“–(Ölen), muhsin (ihsan sâhibi, sâlih) bir kişi ise, bu hâlini daha fazla artıramamış olduğuna; şâyet kötü bir kişi ise, kötülükten vazgeçerek hâlini ıslah etmediğine pişman olacaktır.” cevâbını vermiştir. (Tirmizî, Zühd, 59/2403)

Rabbimiz, râzı olduğu sâlih kulları hakkında âyet-i kerîmede:


“…Onlar hayırda birbirleriyle yarışırlar...”
(Âl-i İmrân, 114) buyurmaktadır. İşte bu hayır yarışının mü’minlerde tabiat-ı asliye hâline gelmesi şarttır. Mü’min, esen meltemler gibi müşfik, yağan yağmurlar gibi cömert olmalı, her an etrafına huzur bahşederek Hakk’ın rızâsını aramalıdır.

Bu sebepledir ki Hak dostları da cömertlikte bereketli ırmaklara benzerler. Onlar, uzun yollar boyunca binbir canlıya; insana, hayvanâta, ağaca, kuşa, güle, sümbüle huzur bahşederek akıp giderler. Gerçek infak da; ihlâs, merhamet ve diğergâmlık dolu bir gönülle bütün mahlûkâta yönelmek sûretiyle Allah rızâsının aranmasıdır. Başkalarının mahrûmiyetini telâfî için, bütün imkânlarla muhtaçların yardımına koşmaktır.

Rabbimiz, aslında insanlık şerefinin en tabiî bir îcâbı ve merhametle yoğrulmuş selîm vicdanların en asil bir ifâdesi olan infâkı, ictimâî ibâdetlerin en mühimlerinden biri kılmıştır. Şüphesiz ki bu, O’nun müstesnâ lutuflarından biridir. Yâni Rabbimiz, kullarına lutfettiği nîmetlerin cüz’î bir kısmının, bir şükür ifâdesi olarak yine kendisine takdîm edilmesini irâde buyurmuş, buna mukâbil infâkı; günahlara keffâret vesîlesi ve ebedî saâdetin en mühim ecir kapısı eylemiştir.

Dîni Yücelten Haslet:
Cömertlik

İnfak ibâdetinin îfâsı için gerekli olan yegâne gönül sermâyesi “cömertlik” tir. Cömertlik tohumunun atılmadığı gönül bahçelerinde infak meyvelerinin hâsıl olmasını beklemek beyhûdedir.

Hadîs-i şerîfte, cömertliğin ilâhî muhabbet ve yakınlığa vesîle olduğuna şöyle işâret buyrulmaktadır:


“Allah Teâlâ cömerttir, ihsan sâhibidir; cömertliği ve yüksek ahlâkı sever…” (Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, I, 60)

Îmânın lezzeti olan cömertlik, halkın da Hakk’ın da sevgisini celbeder. Nitekim hadîs-i kudsîde buyrulur:


“Bu dîn (yâni İslâm), Zâtım için seçip râzı olduğum dîndir. Ona ancak cömertlik ve güzel ahlâk yakışır. Müslüman olarak yaşadığınız müddetçe onu, bu iki hasletle yüceltiniz!” (Heysemî, VIII, 20; Ali el-Müttakî, Kenz, VI, 392)

Cömertlik, Allâh’a ve âhirete kâmil mânâda îmânın bir neticesidir. Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- bunu ne güzel ifâde buyurur:


“Îman bir ağaç gibidir: Kökü yakîn, dalı takvâ, nûru hayâ, meyvesi cömertliktir.”

Şeyh Sâdî-i Şîrâzî de:

“Cömert kimse, meyve veren bir ağaç gibidir. Cömert olmayan insan da dağdaki odun gibidir.” diyerek bu güzel hasletten mahrûmiyetin; ateşe atılacak bir odun olmakla eşdeğer olduğuna işâret etmiştir.

İki Büyük İllet:
İsraf ve Cimrilik

İsraf, kendine harcamak; cimrilik ise kendine biriktirmektir. İkisi de bencillik ve hodgâmlıktır. Cenâb-ı Hak, bu şekilde bir kulluğu reddetmektedir. Âyet-i kerîmelerde buyrulur:

“Eli boynuna bağlıymış gibi cimri olma! Elini büsbütün açıp isrâfa da kaçma!..” (el-İsrâ, 29)

“Onlar verdikleri zaman isrâf etmezler; cimrilik de etmezler; ikisi ortası bir yol tutarlar.” (el-Furkân, 67)

İmam Gazâlî Hazretleri,
“israf ile cimrilik arasındaki denge hâlini, cömertlik” olarak târif etmiştir.

Servetin hakkını vermek; onu men edilen yerlere harcamamak ve iki büyük tehlike olan israf ve cimrilikten uzak durmakla mümkündür. Zenginliğin âfeti; hırs, tamah ve cimriliktir. Bunun çâresi de cömertliktir.

Diğer taraftan, cömertliğin âfeti ise israftır. Yâni cömert olayım derken ölçüsüzce saçıp savurmak, nîmeti lüzumsuz yerlere sarf etmektir.

Ancak infak bahsinde şuna da dikkat etmek gerekir ki israf, çok harcamak demek değildir. Yersiz ve gereksiz harcamanın azı da çoğu da israf iken, yerinde ve isâbetli bir harcama, çok da olsa israf sayılmaz, bilâkis takdîre şâyân olur. Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh-’ın bütün malını Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-’a getirip infâk etmesi, bunun en güzel misâlidir.

Öte yandan cimrilik de az miktarda vermek değil, imkâna göre verilmesi gereken nisbette vermemektir. Zîrâ herkes imkânı nisbetinde mes’ûldür.

Şeyh Sâdî bu hakîkati ne güzel îzah eder:


“Hak Teâlâ, kimseye iyilik kapısını kapatmamıştır. Şunu bil ki, herkesin iyiliği kendi kudretine göredir. Bir zenginin hazinesinden bir kantar altın vermesi, bir fakirin el emeğinden bir kırat vermesi kadar olamaz. Çekirge ayağı, karıncaya ağır yüktür.”

Yermük Harbi’nde üç şehîdin son nefeslerinde büyük bir fedâkârlıkla birbirlerine devrettiği, lâkin neticede ortada kalan bir bardak suyun infâkı, belki birçok büyük zannedilen infakları aşmıştır. Zîrâ orada mühim olan bir bardak su değil, sergilenen gönül zenginliğinin ihtişâmıdır.

Bu bakımdan az miktarda vermek cimrilik olsaydı, cömertlik, sırf varlıklı kimselerin bir imtiyâzı olurdu. Halbuki zenginlik veya fakirlik, bu dünyâdaki imtihan sırrının berâberinde getirdiği bir takdîr-i ilâhîdir. Kulun varlıklı veya muhtaç olması kendi irâdesine bağlı değildir. Bu yüzden cömertlik veya cimrilik, mal-mülk ve servet meselesi değil, bir gönül meselesidir.

Yâni imkânı kıt bir mü’min de pekâlâ cömert olabilir ve olmalıdır da. Îmânımız da, her hâlükârda cömert bir kul olmamızı gerektirir. Zîrâ cömertlik veya cimrilik, sahip olduğumuz imkânlardan ne miktarda değil, ne nisbette infâk edebildiğimize bağlıdır.

Nitekim Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-, zengin-fakir her mü’mini infâka teşvik eder; bir hurmadan başka bir şeyi olmayan için;
“Yarım hurmayla da olsa cehennem ateşinden korununuz, onu da bulamazsanız güzel ve hoş bir söz ile korunun.” buyururdu. (Buhârî, Edeb, 34)

Bu husustaki nebevî telkin ve teşviklerden birkaç misal:


“Yâ Âişe! Yarım hurmayla bile olsa fakiri geri çevirme.” (Tirmizî, Zühd, 37)

“Din kardeşinin yüzüne gülümsemen sadakadır.” (Tirmizî, Birr, 36)

Yine Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- sahâbenin fakirlerinden Ebu’d-Derdâ -radıyallâhu anh-’a;
“Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy ve komşularına bak, onlar(ın muhtaç olanların)a da ver.” buyurmuştur. (İhyâ, I, 626)

Kasvet-i Kalbin İlâcı:
Cömertlik ve İnfak

Her ibâdetin gönle kazandırdığı apayrı güzellikler, fazîletler ve mânevî kazançlar vardır. İnsanoğlunun ham vasıftan kurtulup olgun bir mü’min olmasında bu mânevî kazançların ehemmiyeti pek büyüktür.

Ömer bin Abdülaziz -rahmetullâhi aleyh- buyurur ki:


“Namaz, seni yolun yarısına; oruç, tam Melik’in kapısına iletir. Sadaka ise, Melik’in huzuruna çıkarır.”

“İnfak”
kelimesinin taşıdığı mânâ iyi tahlil edilirse, bu ibâdetin bir hikmetinin de, insanı ruh, şahsiyet ve karakter bakımından maddenin esâretinden kurtararak mâneviyâtı maddiyâta hâkim kılması olduğu görülür. Bu yönüyle ibâdetler içinde infâkın rûha sağladığı belki de en büyük fayda, “vicdan huzûru”dur.

Ali İsfehânî -rahmetullâhi aleyh- bu hakîkati ne güzel ifâde eder:

“…Âfiyet ve günahsız olmayı aradım; zühdde, yâni şüphelilere düşmek korkusuyla mübahların çoğunu terk etmekte buldum. Kolay hesâbı aradım, susmakta buldum. Rahat ve huzûru aradım; cömertçe infâk etmekte buldum.”

Zîrâ her mü’min, çevresinden mes’ûldür. Muhtaçların, mazlumların feryatlarına bîgâne kalamaz. Yine o, karanlık bir gecenin mehtâbı gibi nurlu, hassas, rakik, diğergâm, merhametli, cömert ve infak heyecânıyla dolu olmalıdır.

Cenâb-ı Hak, rızkın temininde mahlûkâtı birbirine vesîle kılmıştır. Dolayısıyla muhtâcı gözetmek, Allah Teâlâ’nın bizlere olan ihsanlarından onlara pay ayırabilmek, büyük bir fazîlet ve ilâhî bir lutuftur. Muhtaçların feryatlarına tesellî olmadıkça mü’minin rûhu da tesellî bulamaz.

Hazret-i Mevlânâ ne güzel buyurur:


“Şunu iyi bil ki, bedenden, maldan, mülkten kaybetmekte, ziyâna uğramakta rûha fayda vardır, onu vebâlden kurtarır. Mal; bağışlamakla, infâk etmekle, görünüşte elden çıkar gider ama, onu verenin gönlüne yüzlerce mânevî hayat gelir!”

Dünyâ serveti; en yakınlardan başlayıp toplumdaki âcizlere, kimsesizlere, gariplere yardımda bulunmak sûretiyle, vicdan huzûruna ve âhiret saâdetine ermek için kazanılmalıdır. Kazançta niyet bu olursa, dünyevî endişelerin gönüllerde meydana getirdiği katılık, kasvet, buhran ve sıkıntıların yerini tatlı bir huzur ve sükûnet hâli alır.

Günümüzün en büyük hastalıklarından biri olan kalp katılığının devâsını, Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-’dan dinleyelim:


“Eğer kalbinin yumuşamasını istiyorsan, fakiri yedir, yetimin başını okşa!..” (Ahmed bin Hanbel, II, 263)

Hazret-i Mevlânâ da âdeta bu hadîsin şerhi mâhiyetinde şöyle buyurur:


“Fakr u zarûret içinde boğulan gönüller, dumanla dolu bir eve benzer. Sen onların derdini dinlemek sûretiyle o dumanlı eve bir pencere aç ki, onun dumanı çekilsin ve senin de kalbin rakikleşip rûhun incelsin.”

İşte cömertçe infakların rakikleştirdiği, olgunlaştırdığı huzurlu ruhlar, yaptıkları infakların, ilâhî muhâfazaya da vesîle olduğunu müşâhede etmenin sürûrunu yaşarlar. Bunun için de cân u gönülden infâka yönelirler.

Hazret-i Mevlânâ ne güzel buyurur:


“Kıldığın namaz, sana çobanlık eder; seni kötülüklerden, kurtlardan kurtarır! Verdiğin zekât, kesene bekçilik yapar, onu korur! Altın; zekât vermekle hiç eksilmez; aksine fazlalaşır, artar!”

Hakîkaten de infâk edilen mal eksilmez, kaybolmaz, bilâkis infaktaki ihlâs nisbetinde bereketlenir. Hazret-i Ebû Bekir Efendimiz, bütün malını infâk edip maddî bakımdan defâlarca bitme noktasına gelmesine rağmen, Rabbimiz’in lutfuyla tekrar tekrar servet sahibi oldu. Zîrâ Allah yolunda infâk edilen mal, tıpkı budanan bir ağacın daha canlı ve verimli bir hâle gelmesi gibi bereketlenir. Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Mallarını Allah yolunda harcayanların hâli, yedi başak bitiren ve her başağında yüz dâne bulunan bir tek tohumun hâli gibidir. Allah kime dilerse, ona kat kat verir. Allah, ihsânı bol olan, hakkıyla bilendir.” (el-Bakara, 261)

İnfak edilmeyen mal ise dura dura bozulan, kokuşup kirlenen suya benzer. Şeyh Sâdî ne güzel söyler:


“Para yığmakla yükseleceğini sanma. Duran su fenâ kokar. Bağışlamaya çalış. Akan suya gök yardım eder. Yağmur yağdırır, sel gönderir, onu kurutmaz.”

Hazret-i Mevlânâ da bu gerçeği şöyle ifâde eder:

“Ekin eken, önce ambarı boşaltır, ama sonra hâsılâtı pek çok olur. Tohumu ambarda tutan ise, sonunda onu farelere yem eder.”

Verilen zekât ve sadakalar, geriye kalan malı temizler. Ayrıca veren için belâlara karşı mânevî bir zırh olur. Nitekim hadîs-i şerîfte buyrulur:

“Sadaka vermekte acele edin. Çünkü belâ, sadakanın önüne geçemez.” (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, III, 110)

Kur’ân-ı Kerîm’de 200’den fazla yerde infâkın emir ve teşvik edilmesi, Rabbimizin kullarına olan sonsuz merhametinin bir neticesidir. Zîrâ Hak Teâlâ kullarını, infak ibâdetini îfâ etmeye çağırırken, aslında kullarını infâkın mânevî feyz, bereket ve huzurundan lâyıkıyla istifâde etmeye dâvet etmiş olmaktadır.


İhtiyaç Fazlasını Ver

Kalpler muhabbetle Hakk’a râm olduğunda, zühd hâli başlar. Mal ve servet gözden ve gönülden düşer, ancak Hakk’a yakınlığa vesîle olabildiği nisbette değer kazanır. Allah rızâsını dileyen mü’min, sâde ve gösterişsiz bir hayat yaşayıp kifâyet miktarıyla yetinmeyi bilir ve infâk edebilmenin yollarını arar.

Kur’ân ve Sünnet iklîminde yetişen sahâbe nesli de, fetihler neticesinde Medîne’ye akan ganîmet mallarıyla zenginleşmelerine rağmen, lüks ve saltanata meyletmediler. Mütevâzı yaşantılarını, evlerinin sâde dekorunu değiştirmediler. Gelen malı infâk etmek sûretiyle hakîkî zenginliğin vicdan huzurunu ve gönül saltanatını yaşadılar. Zamanımızın amansız hastalıklarından biri olan aşırı tüketim, oburluk, lüks ve gösteriş, sahâbe neslinin tanımadığı bir hayat tarzı idi. Zîrâ onlar;
“yarın nefislerin varacağı konağın kabir olacağı” şuuruyla yaşıyorlardı.

İmam Mâlik Hazretleri, zamanının halîfesine yazdığı bir mektupta der ki:

“Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- on defa haccetti. Benim bildiğime göre yaşantısını kifâyet miktarına indirerek bir hac süresince ancak 12 dinar harcardı. Çadırda değil, ağaç gölgesinde konaklardı. Süt kırbasını boynunda taşırdı. Çarşı pazar dolaşır, oradakilerin hâlini-hatırını sorardı.” (Kâdı İyâz, Tertibü’l-Medârik, s. 271)

Yâni Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- iktisâda riâyet ederek ve kendi ihtiyaçlarında kifâyet miktarıyla yetinerek haccını îfâ ederdi. Böylece malının arta kalanını da infâk ederdi. Zîrâ Cenâb-ı Hak infâkın ölçüsünü
“ihtiyacın fazlası”1 olarak beyân etmiştir. Buna göre cömertliğin asgarî ölçüsü, malın fazlasından kendine lâzım olmayanı vermektir.

Bu hususta Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- da şöyle buyurmuştur:
“Ey Âdemoğlu! İhtiyacından fazla olan malını sadaka olarak vermen senin için iyi; vermemen kötüdür. İhtiyacına yetecek kadarını elinde tutmandan dolayı ayıplanmazsın. İyiliğe, geçimini üstlendiklerinden başla. (Unutma ki) veren el, alan elden üstündür.” (Müslim, Zekât, 97. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd, 32)

Demek ki şahsî harcamalarda “ihtiyaç” miktârını aşmamak, ihtiyaç miktârını da insaf sınırları içerisinde belirlemek ve bu sınırın dışına taşan imkânları infakta değerlendirmek îcâb eder.


Cömertliği Artırma Gayreti

Ahmed bin Ebû Verd -rahmetullâhi aleyh-, Hak dostlarının hâlini şöyle hülâsa eder:

“Üç şey vardır ki, bunlar bir velî kulda arttıkça, güzel hâlleri de artar:

1. Makâmı yükseldikçe, tevâzûsu artar.

2. Ömrü uzadıkça, hizmeti artar.

3. Malı çoğaldıkça, cömertliği artar.”

Hak dostlarından Ramazanoğlu Mahmud Sâmi Hazretleri de, öyle bir infak heyecanı içindeydi ki, yaptığı hayır ve infakları hiçbir zaman kâfî görmez, çalıştığı iş yerine giderken dolmuşa vereceği parayı bile infâk edebilmek için Karaköy’den Tahtakale’ye kadar yürüyerek giderdi. Yâni kendi ihtiyacından dahî fedâkârlıkta bulunarak infâkını artırmaya çalışırdı.

Zîrâ infâk edilen mal veya imkânlar, ebedî saâdetin sermâyesidirler. Hazret-i Mevlânâ, bu saâdete nâiliyetin yoluna işâret etmek üzere şöyle nasihat eder:


“Bu dünyada yediğin ve içtiğinden bir miktarını hayrın için azalt ki, ileride Kevser havuzunu bulasın. Vefâ toprağına bir yudumcuk döken kişiden, devlet avı nasıl kaçabilir?..”

Bugün de şahsî rahat ve konfordan, evlerin dekorundan ve günlük harcamalardan yapılacak küçük fedâkârlıklarla bile olsa, bu yüce ahlâkı herkes mümkün olduğu kadar yaşamaya çalışmalıdır. Zaten toplumdaki muhtaçların, muzdariplerin, mazlumların hâli, vicdânı olanlar için yeterli bir ibret tablosudur. Bu ibretle hareket eden varlıklı kimseler, kendilerine mahsus bir lüks ve rahatlık arayışından uzak dururlar. Fakat bu hakîkatlerden gâfil kalarak kendileri için aşırı masraf yapanlar, “kendi malım değil mi, istediğim gibi harcarım” düşüncesizliğiyle saçıp savuranlar, Kur’ânî ifâde ile; nankör şeytanın arkadaşlarıdırlar.2

Cimrilik Körlüğü!..

Gerçek bir infâk ehli olabilmek için, ihsan kıvâmında, yâni Cenâb-ı Hakk’ı görürcesine bir kulluk hayatı şarttır. Her zaman ve mekânda ilâhî kudret ve azameti görebilmek, gönül gözünün açık olmasına bağlıdır. Gerçek cömertliğe erebilmek için, yapılan infakların da âhiretteki mükâfâtını görürcesine sağlam bir îman lâzımdır. Bu hakîkati Hazret-i Mevlânâ şöyle dile getirir:

“Hazret-i Peygamber buyurdu ki:

«Kıyâmet gününde verilecek karşılığı iyiden iyiye bilen; bir verdiğine karşılık on verileceğine inanan, her zaman cömertliğini türlü şekilde artırır durur.

Cömertlik, bütün karşılıkları görmektir. Bu yüzdendir ki, cömertlik ümit ve neşe getirir. Ve verdiği şeylerin kaybolduğu korkusunu giderir.»

Cimrilik ise Peygamberimiz’in müjdelediği mükâfatları görmemektir. İnciyi görmek, dalgıcı sevindirir. Bu duruma göre, dünyada hiç kimsenin cimri olmaması gerekir. Çünkü hiç kimse karşılığı olmadıkça oyuna giremez.

Demek ki cömertlik gözden geliyor, elden değil. İş gören gözdür, görüştür. Gözü görenden başkası cimrilikten kurtulmadı.”



Hakîkaten de cimrilik; hem hayatın âkıbeti olan ölüm ve sonrasına karşı bir kalp körlüğüdür, hem de her şeyi yaratıp kullarına lutfeden Rabbimize karşı dehşetli bir nankörlüktür.

Hazret-i Mevlânâ’nın îkâzı ne müthiştir:


“Irmak kıyısında oturup da suyu esirgeyen, ırmağı görmeyen kör bir kişidir.”

Rabbimiz, âyet-i kerîmelerde biz kullarını böyle bir gönül körlüğüne ve nankörlüğe dûçâr olmaktan açıkça îkaz buyurmaktadır:

“Size ne oluyor ki, Allah yolunda infâk etmiyorsunuz? Oysa göklerin ve yerin mîrâsı Allâh’ındır…” (el-Hadîd, 10)
“…Göklerin ve yerin hazineleri Allâh’a âittir. Fakat münâfıklar bunu anlamazlar.” (el-Münâfikûn, 7)

“İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağrılıyorsunuz. İçinizden kiminiz cimrilik ediyor. Ama kim cimrilik ederse, ancak kendisine cimrilik etmiş olur. Allah zengindir, siz ise fakirsiniz...” (Muhammed, 38)

Yani kimin mülkünde yaşıyoruz, kimin verdiği rızıkla rızıklanıyoruz ve neticede kimin malını kimden esirgiyoruz?!.

Şüphesiz ki mülkün gerçek sahibi Allah’tır. O bize nîmetlerini emânet olarak veriyor. Kul bir emânetçi ve tasarruf memuru hükmündedir. Fakat tasarrufundan mes’ûl bir memur… Kendisine varlık emânet edilen kul, aynı zamanda yoksulun ve muhtâcın da emânetçisidir. Bu şuura sahip olan, etrâfına bîgâne kalamaz.


İnfâk Et ki Sana da İnfâk Edilsin...

Allâh’ın mahlûkâtına merhamet ve infak, Allâh’a muhabbetin en güzel göstergesi, lutfettiği nîmetlerine karşı da en güzel bir şükür ifâdesidir. Rabbimizin lutuf ve merhametine muhtaç olduğumuz kadar biz de O’nun muhtaç kullarına ve bütün mahlûkâtına karşı cömert ve lutufkâr olmak zorundayız. Zîrâ onlar, bizler için bir imtihan mevzuudurlar.

Hadîs-i kudsîde buyrulur:


“Ey Âdemoğlu! İnfâk et ki, sana da infâk edilsin!” (Buhârî, Tevhîd, 35)

Yine bir hadîs-i şerîfte Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- buyururlar ki:


“İnfâk et, sayıp durma, Allah da sana karşı nîmetini sayıp esirger. Paranı çömlekte saklama, Allah da senden saklar.” (Buhârî, Zekât, 21; Müslim, Zekât, 88)

Yâni Allâh’ın râzı olduğu güzel bir mü’min olabilmek için O’nun bize ihsân ettiği gibi, biz de O’nun muhtaç kullarına cömertçe ikrâm etmekle mükellefiz.

Rabbimiz, kalblerimizden îman vecdini, ruhlarımızdan cömertlik neşesini, vicdanlarımızdan infak huzurunu eksik etmesin!


Âmîn...


Resim

Dipnotlar: 1) Bkz. el-Bakara, 219. 2) Bkz. el-İsrâ, 27.


OSMAN NURİ TOPBAŞ



بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Mesaj gönderen meryemnur »



_Cömertlik_




-Allah cömerttir, cömetliği ve güzel aklakı sever.

Hadis-i Şerif

Resim

-Cennet cömertlerin, cehennem cahillerin yeridir.

Hz.Ali r.a.

Resim

-Cömertlik güzeldir, fakat zenginlerde olursa daha güzel olur.

Hadis-i Şerif

Resim

-Cömertlik olmayınca malın, vefa olmayınca arkadaşın hayrı yoktur.

Ahmet Bin Kays

Resim

-Cömertliğin afeti başa kakmadır.

Hadis-i Şerif

Resim

-Cömertlik, dost ve ahbaba iyilikte ve ikramda bulunmaktır.

Süfyan bin Uyeyne


Resim

-Cömert, nasihat vermekle yetinmeyip yardım eder.

Vauvenargues

Resim

-Cömert, verdiğini hatırlamayandır.

Buzur Cumhur

Resim

-Cömertlik fazla vermekten ziyade yerinde ve zamanında vermek demektir.

La Bruyere

Resim

-Cömertliğin dibi yoktur.

Cicero


بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen meryemnur »



Bir kul, zahid sıfatına bürünür ve HAKK'a döner, cömertlik vasfını taşırsa; ALLAH ona hikmet kapılarını açar, Zatına yakınlık duygusu verir, daha da yakın kılar. İlahi bilgiye ıttılaını arttırır. Hak Teala kulunu severse, bilgi hazinesi kapısını açar ve ona gösterir.

Gavsulazam Abdulkadir Geylani (k.s.)


Resim
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen meryemnur »


Resim


Ey evlat! Zenginle fakiri ayırt etme. İkisini de eşit bil. Bunu yap­mıyorsan sana felah yoktur. Fakirleri sabırlı gör. Onları tebrik et. Sana geldikleri zaman yüzlerine gül. Onlarla otur. Peygamber (s.a.v) Efendimiz, fakirlerin hâlini şöyle anlatır: "Sabırlı fakirler, Rahman'ın arkadaşlarıdır."”

Bu âlemde kalplerinde Rahman'ın tecellisini bulurlar, öbür âlem­de bizzat ererler. Onlar dünyada kalplerini dünya süsünden berî et­tiler. Dünyalık şeyleri kalplerine sokmadılar. Onlar, fakirliği zengin­liğe tercih eder ve kalplerini sabra alıştırmaya çalışırlar. Sonra, âhirete dönerler. Oraya bir zaman bağlı kalır, sonra onu da bir tarafa atarlar. Bilirler ki; Rabblerinin rızası, oraya bağlı kalmakla hasıl ol­maz. Halktan utanarak ondan kaçarlar. Hakk'ın gayrı ve bilhassa sonradan yaratılmış, ömürsüz şeylere nasıl bağlanabilirler? İşte bu­nu anladıkları için yaptıkları cümle işi orada bırakır, Hakk'a doğru yol alırlar. Doğruluk kanatlarını açar, O'na doğru uçarlar. Kafese önem vermezler. Vücut kafeslerini bırakır, mucitlerine giderler. Yüce dostu ararlar. Evvel'i, Âhir'i, Zâhir'i, Bâtın'ı ararlar. Hakk'ın yakın­lık burcuna böylece yücelip giderler.

Yüce Yaratanımız şöyle buyurdu: Onlar, katımızda sevilmiş ve seçilmişlerdir.” (es-Sâd, 38/47)

İşbu âyet-i kerimenin tefsiri şöyle olur: Kalpleri Biz'de. Göçleri uğrumuzda. İç âlemleri Biz'e yönel­miş, özleri Biz'imle dolmuştur. Dünyada ve âhirette onlar böyledir. Bu hâle eren bir cemaat için dünyanın ne değeri olur? Âhiret neye yarar? Dünya bir çöp kadar kıymetli olmaz, âhiret yine öyle. Semâ toplanır, yer dürülür, kalp köşelerine büzülür. Kalpleri o kadar yüce­dir ki, bu hâli yapabilir. Bu hâlleri onların kalp âlemine göre olur. Kalpleri arzusunu bulunca, Hak’tan gayri cümle şeyden fena bulur­lar.

Dünyadan beşerî ihtiyaçlarını alırlar. Geçmiş hüküm ve ilâhî ilim gereğince, dünya ihtiyaçlarını giderirler.

Hak tarafından olduğuna inandıkları hiç bir şeye itiraz etmez­ler. Güzel edep sahibidirler. İlâhî ilmin tecellisine karşı terbiyelerini muhafaza ederler. Kaza ve kaderi hoş karşılamayı bilirler. Verileni itina ve sabırla alırlar. İcap ederse bırakırlar ve buna üzülmezler. Nefis, hevâ, şahsî arzu bunlara söz geçiremez. Dış emirleri iyi bilir­ler. Bütün hâllerinde emrin gereğini yerine getirirler. Ellerinde dün­ya malı varsa halka dağıtırlar. Cimri davranmazlar. Kendilerine az bile kalsa, iyilik yapmaktan çekinmezler. Halkı Hakk'a yaklaştırmak yolunda ellerinden geleni yaparlar. Bir zerre miktar, dünya sevgisi kalplerinde kalmaz.


Hakk'a varmak arzusu kalbinde varsa, elinde bulunan dünya malından fakirlere ver. Sadaka vermek, fakirlere ihsan etmek, Hak'la iş yapmaktır. ALLAH iyi zengindir. Kime ihsan etmiyor, kimi süründürüyor?.. Kimi acından öldürüyor?.. Herkes istediği kadar alıyor. O'nun sofrası kullarının kabiliyetine göre açılır. İhtiyaçlar yeteri kadar giderilir. ALLAH uğruna bir zerre ver, önünde bir dağ bulursun. Bir damla su versen sana deniz verilir. Yeterki verdiğinizi O'nun uğruna veresiniz. Her istediğiniz mükafatını dünyada bulursunuz. Öbür alemde ise daha fazla mükafat alırsınız.


Hz. Abdulakdir Geylani (k.s.)

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen meryemnur »


Peygamberimiz sallallahu aleyhi vessellem, fakirlere vereceği parayı bile önce yıkar, sonra miskler ve öyle verir ve şöyle derdi:

- "Fakirlerin eli, ALLAH'ın elidir.."




بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen meryemnur »





“İnsana ne oluyor da altının ve dünya malının kölesi oluyor? Hak yolunda harcanmayanlar nedir? Neyi ifâde eder? Dünya malının esiri olarak onun kapısında yılan gibi kıvrılıp yerlerde sürünmek zilleti, insanı göklere eli boş gönderen bir sefâlet sebebi değil de nedir!..”

Hz. Mevlâna Celaleddin-i Rumî (k.s.)

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen meryemnur »

Resim

Hasan-ı Basrî (k.s.), bir gün Râbia Hatun'u (k.s.) iki elini sıkı sıkı yummuş giderken gördü.

Hasan-ı Basrî (k.s.),

- Ey ahiret hatunu, avucundakiler nedir, dedi.

Rabiâ Hatun (k.s.),

- İpliğimi 2 akçeye sattım. Akçeleri birer avucuma aldım gidiyorum, dedi. Hasn-ı Basrî (k.s.)

-Yâ Rabia, ikisini bir avucuna alıp, diğer eline tesbih alsan. 'ALLAH ALLAH' diyerek yürüsen, daha iyi olmaz mı, dedi. Râbia (k.s.),

-Yâ şeyh, bunların ikisi bir araya geldiğinde fitne çıkartır. İkisini bir araya getirmekten korkarım. Gönlüme yol bulup muhabbetullahı gönlümden çıkarmalarından endişe ederim. Bunlar fitneci ve hilekârdır. İkisini bir araya getirmeyesin, dedi.

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen meryemnur »

gullalem yazdı:
Şimdi iyi dinleyin beni aziz cemaat!
“Hepimiz hayırseveriz” deriz.
“Efendim hayırseverim ben!”
Hiç birimiz hayırsever değiliz.
Dinleyin de:
“Evet” derseniz ben burdan takla atarak havadan uçarak çıkıp gideceğim gözünüzün önünde.
Günde üç defa karnınızı doyuruyorsunuz.
Lokmayı çiğnerken hangi aç insanı düşündünüz aziz cemaat, cevap verin bana?.

“Yemeğin tuzu yok yâhut çok güzel oldu bu yemek” onu düşünürsünüz.
Korkunç derece mutlu olan insanlar da ne düşünürler biliyor musunuz?
Başka bir şeyi bilmek istemezler.
İstedikleri şey sinirlerinin bozulmamasıdır.

Biz de insanız diye ayak üzerinde geziyoruz.
Buyurun cevap verin kendi kendinize.
Bunlar, Rasûlullah’ın çizdiği yol üzerinde hayra şey ediverselerdi dünyâ cennet olurdu.
Ama niye böyle oldu?
Dünyâ kıyâmet kopacak da ondan oldu.


ALLAH DOSTU
Münir DERMAN (ks)DEMİŞDİ Kİ…SOHBET MD-71'DEN ALINTIDIR

http://www.muhammedinur.com/forum/viewt ... 223#p61223
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen meryemnur »


بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم


“…Yine sana, neyi infâk edeceklerini sorarlar. De ki: İhtiyaç fazlasını…”

Bakara, 219

Resim
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen meryemnur »


ALLAH razı olsun can kardeşim,


Resûlullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) :

"Düşkünleri görüp gözetiniz, zira siz ancak düşkünleriniz sayesinde yardım görür ve rızıklanırsınız" buyurmuştur.

(Tirmizî, "Cihad," 24; Ebu Davud, "Cihad," 70)


بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen meryemnur »

Resim

Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur.

[Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.]
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen meryemnur »

Resim


Ey aziz kardeşim, madem ki bu dünyaya geldin. O halde şu temiz ve pak ruhlara bir göz at. Bak gör ki, dünya ile ne yaparlar. Asil, temiz ve pak ruhlar, bu fani ve aldatıcı dünyaya gönül vermezler, aldanmazlar, bu fani hayatla avunmazlar. Onlar da bu dünya hayatında çalışırlar, kazanırlar, yerler, içerler. Fakat kendilerini ALLAH'ın huzuruna layık birer kul olarak yetiştirmekten de geri kalmazlar. ALLAH'a yönelen temiz, asil ve pak ruhlu insanların bu hayattaki belli- başlı hareket ve davranışları şunlardır:

1) ALLAH'ın kendilerine vermiş olduğu rızıklardan başkalarına da yedirirler, içirirler.

2) Muhtaç ve yoksulların ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarına tercih ederler. Mesela :

- Kendilerinden önce fakirleri yedirirler, içirirler,

- Kendilerinden önce yoksul ve çıplakları giydirirler.

3) Düşmanların bile yardımına koşarlar.

4) Kapılarına gelen yoksulları geriye boş çevirmezler.

5) Dara düşmüşlerin imdadına koşarak, gönüllerine ferahlık verirler.

6) İhtiyaç içinde olanların ihtiyaçlarını giderirler.

ALLAH'a yönelen temiz ve pak ruhlar, bir ömür boyu hep şu hadisle amel ederler:

-"Birisi sizden bir hacet dilerse bunu hemen verin, yerine getirin. Ertesi günü kendiniz muhtaç duruma düşseniz dahi verin, kardeşinizin hacetini görün."

Bu hadisle öyle amel ederler ki kendileri için son derece lüzumlu olan bir şeyi dahi istek anında verirler. Kendileri kanaat ederler, şahsi ihtiyaçlarına sabrederler. Şanı mübarek ve yüce olan ALLAH'ta bu hususiyetlerinden ötürü onlara yüce mertebeler ihsan buyurur...


Eşrefoğlu Rumî (k.s.)
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen meryemnur »



Kâ'b b. Mâlik (r.a.) rivayet ediyor: "Resûlullah'a (s.a.v.) sordum:

- Yâ Rasûlallah, tövbe ettiğim için, günah işlememe sebep olan yurdumu terkedip, bütün malımı fakirlere dağıtmak istiyorum (Ne buyurursunuz?).
Resûlullah (s.a.v.),

- Yâ Mâlik, malının üçte birini vermen senin için yeterlidir" buyurdu.

(Taberani, Mu'cemü'l-Kebir, 19/104)


Mâlik (r.a.) tövbesine şükür olarak malının üçte birini fakirlere dağıttı.

Tövbe ettikten sonra tövbenin şükrü olarak bir şeyler vermeleri sûfilerin sünnetidir. Çünkü onların maksadı öncekilere uymaktır. Zâhirleri uyduğu gibi bâtınları da uysun diye böyle yaparlar.

İşte bu sûfilerin işleri öyle biriştir ki müslümanlar arasında bu işlerde tektirler. Çünkü HAK Teâlâ'nın kelâmı ve Resûlullah'ın (s.a.v.) hadisleriyle gerektiği gibi amel ederler. Nefsin hevâsından ve şeytanın vesveselerinden, halkın dedikodusundan kaçınırlar. Hidayet yolunda yürüyüp melekût âlemine vâsıl olanlar sûfilerdir.


İster uzak ister yakın hayalinle yaşarım
Canım sana feda olsun her an seni görürüm
Her yanımda gizlenmiştir sanki aşkın şaşarım
Dilimden hiç düşmeyen zikrin ile yürürüm



Resim


Eşrefoğlu Rumî (k.s.)



بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen meryemnur »

gullalem yazdı:
Şimdi iyi dinleyin beni aziz cemaat!
“Hepimiz hayırseveriz” deriz.
“Efendim hayırseverim ben!”
Hiç birimiz hayırsever değiliz.
Dinleyin de:
“Evet” derseniz ben burdan takla atarak havadan uçarak çıkıp gideceğim gözünüzün önünde.
Günde üç defa karnınızı doyuruyorsunuz.
Lokmayı çiğnerken hangi aç insanı düşündünüz aziz cemaat, cevap verin bana?.

“Yemeğin tuzu yok yâhut çok güzel oldu bu yemek” onu düşünürsünüz.
Korkunç derece mutlu olan insanlar da ne düşünürler biliyor musunuz?
Başka bir şeyi bilmek istemezler.
İstedikleri şey sinirlerinin bozulmamasıdır.

Biz de insanız diye ayak üzerinde geziyoruz.
Buyurun cevap verin kendi kendinize.
Bunlar, Rasûlullah’ın çizdiği yol üzerinde hayra şey ediverselerdi dünyâ cennet olurdu.
Ama niye böyle oldu?
Dünyâ kıyâmet kopacak da ondan oldu.


ALLAH DOSTU
Münir DERMAN (ks)DEMİŞDİ Kİ…SOHBET MD-71'DEN ALINTIDIR

http://www.muhammedinur.com/forum/viewt ... 223#p61223
Resim



Bir mektup

Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinden bir yiğit yavru, Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref’e bir mektup yazıyor Mektupta 1 milyon lira (1 YTL) vardır Çocuk bu parayı Pakistanlı depremzedelere yardım için göndermiştir

Mektubu okuyalım:


“Ben fakir bir evin oğluyum. Babam yok, annem hasta. İki milyon ekmek paramız vardı. Bunun size bir milyonunu gönderiyorum. Çünkü ben bugün çöpten ekmek buldum. Akşam iftarı onunla yapacağız. Bu bir milyon lira ile depremdeki çocuklara ekmek alın. Bu para helâldir. Pul parası da vereceğim için paranın hepsini gönderemedim. Özür dilerim."


Kahraman ne ismini yazmış, ne adresini ne okulunu

Türkçe bilen Pervez Müşerref mektubu okuyunca ağlamışTalimatıyla Türkiye’den bir çocuğun yazdıkları Pakistan devlet başkanlığı sitesinde yayınlanmaya başlamış

Mektubu tahlil edebiliriz

Bu çocuk, Bedir, Çanakkale, İstiklal Harbi kahramanlarının torunu olduğunu isbat eden bir ruh asaletine sahiptir. Karakteri gereği kendini saklayacak kadar olgundur. Hâlbuki babası vefat etmiş, annesi hasta bir çocuktur. Hepsi hepsi iki milyon liraları vardır. Günlerden Ramazandır. Bu para ekmek paralarıdır. Belki de fırına giderken çöpte bir ekmek bulmuştur.O akşamki ekmek ihtiyaçları karşılandığı düşüncesiyle o ân fırın yerine postane yolunu tutmuş ve malum mektubu kaleme almıştır..

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen meryemnur »

gullale yazdı:
Türk milleti dünyânın en cömert milletidir.
Cömertlik zenginlik ile değildir. Gönül iledir.
Hangi fakirin evine giderseniz gidiniz sizi aynı ağalık rûhu ile ağırlarlar.
Cömertliğin idrâki hiçbir bâtılının hülyâsına bile giremez.
Cömertlik, 70.000 evliyâ toprağı denilen Anadolu’ya has bir haslettir.
Cömert kelimesi Anadolu’da kullanılmaz.
Çünkü bu herkesde olduğundan kibir vesîlesi olur.
Cömert kelimesi başka dillerde yoktur.
Cömertliğin altında hakîki sevgi gizlidir.
Sevgi târif edilemez. İlâhî bir uyumun tezâhürüdür.
Yaratılan, her şeyi kaplayan Sünnetullah îcabı, maddî ve mânevî bir duygu, bir hâlet, bir oluştur.



Dr. Münir DERMAN (k.s.)

ALLAH Dostu Der ki IV
KADIN - EV - HAREM – ÂiLE' den alıntıdır


http://www.muhammedinur.com/forum/viewt ... 4&start=50

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen meryemnur »


"ALLAH'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu gözet, ama dünyadan da nasibini unutma! ALLAH'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki ALLAH, bozguncuları sevmez."

Kasas Suresi 77
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen meryemnur »


Resim

Tasavvuf ehli cimri olmaz. Çünkü cimrilik yapması için elinde bir şeyi yoktur. Çünkü o, her şeyi bıraktığı iddiasındadır. Birine bir şey verse HAKK'ın rızası için verir; kendisi için değil. Onun kalbi, varlıklardan ve suretlerden temizlenmiştir. Tasavvuf ehlinin verdiği kendi malı olsa cimrilik eder. Hâlbuki o, bütün varını bir başkasına adamıştır. Kendisine ait olmayan şeyde nice cimrilik eder? Onun dostu da, düşmanı da olmaz; bu yüzden ne övenin sözüne sevinir, ne ­de sövene üzülür. Vermek, almak onun için bir mâna taşımaz; zarar ve kâr onun için önemli değildir. Hepsini ALLAH'tan bilir. Yaşamakla ferahlık duymadığı gibi ölümle de üzüntü çekmez. Ona göre ölmek HAKK'ı darıltmaktır, hayat ise onu hoşnut etmek manasını taşır. Halk arasına girdiği zaman sıkılır, çekinir, yalnız kaldığı zaman ferahlar ve HAK ülfetine geçer. Onun gıdası HAKK'ın zikri olup içkisi ise ülfet şarabıdır.

Şüphesiz o, dünya malı için cimrilik etmez. Çünkü onun yanında dünya malından çok üstün şeyler var; onlarla zengin olur.

RABBimiz, bize dünyada iyilik ver; âhiret âleminde de ver. Ve bizi ateş azabından koru.”

(el-Bakara, 2/201)


Gavsu'l-azâm Abdulkadir Geylâni (k.s.)
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen meryemnur »

rüzgargülü yazdı:EFENDİMİZ (S.A.V):

'' ALLAH YOLUNDA YAPILAN HARCAMADAN DAHA ÜSTÜN OLAN HARCAMAYI BİLİRMİSİNİZ?
BUYURDU.
SAHABİLER: ALLAH RESULÜ DAHA İYİ BİLİR, DEDİLER.
EFENDİMİZ(S.A.V):
EVLADIN ANNE BABASINA HARCAMASIDIR, BUYURDU.''



HUMEYDİ; İbn Ebi'd Dünya
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen MINA »

Size insanların en kötüsünü de haber vereyim mi!
O da, Allah'tan isteyip, Allah adına vermeyendir...(Hadis-i Şerif)
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen MINA »

Ebu Sevr'den şöyle rivayet edilir: Şâfiî, beraberinde mal olduğu halde, Mekke'ye gitmek istedi, cömertliğinden dolayı elinde az şey tutabilirdi. Bunun üzerine kendisine 'Bu mal ile sana ve senden sonraki çocuklarına yetecek bir akar almalısın!' dedim.

İmam Şâfiî çıkıp gitti. Sonra dönüp bize geldiğinde o malı ne yaptığını sorunca şöyle dedi: 'Mekke'de bir akar bulamadım ki onu satın almak imkânım olsun! Çünkü ben Mekke'nin esasını biliyorum. Mekke'nin çoğu vakfedilmiştir. Ancak ben Mina'da bir konak yeri inşa ettim. Orası arkadaşlarımız hacca gittikleri zaman onlara konak olsun!' İmam Şâfiî nefsi için şu şiiri inşa etmiştir: 'Nefsimi görüyorum ki bir kısım şeylere isteklidir. Oysa o şeyleri elde etmeye malım yetişmez. Bu bakımdan benim nefsim cimrilikten dolayı bana itaat etmez. Benim malım da beni yaptıklarıma ulaştırmaz'.


***



Adamın biri bir dostunun yanına gelip kapısını çaldı. Dostu 'Seni gelmeye zorlayan nedir?' diye sorunca kişi şöyle dedi: 'Benim boynumda dörtyüz dirhem borç vardır!' Bunun üzerine ev sahibi dörtyüz dirhemi tartıp adama teslim etti. Eve dönünce ağladı. Hanımı 'Madem ki para vermek sana zor geliyor, neden verdin?' diye sorunca şu cevabı verdi: 'Ben bu dostumun halini sormadığımdan, onu gelip benden para istemeye mecbur ettiğimden ötürü ağlıyorum!'

Allah bu sıfatlara sahip olan kimseden râzı olsun ve böyle kimselerin günahlarını bağışlasın!
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen meryemnur »


Elinizde bulunan mallardan ihtiyaç sahiplerine verin. Kapınıza gelen dilencileri boş göndermeyin. Gücünüz yettiği kadar az veya çok bir şeyler vermeye gayret edin. ALLAH nasıl verdi ise, siz de öyle yapın. O'nun verdiği gibi verin. O'nun verdiklerini muhtaçlara dağıtarak şükür yolunu tutun. Hele bir bakın; size ne kadar bol ih­sanlar etmiş. Saymakla bitiremiyorsunuz. Bu hâlinizde düşkünleri gözetmek size gerekli değil midir?




Gavsu'l-azâm Abdulkadir Geylâni (k.s.)
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen meryemnur »






PEMBE VE KARA


Bir yanda aç ölen var, bir yanda çatlayan tok,
Tezatlar içindeyiz, dünya da istikrar yok.
Birbirine yakışır belki pembe ve kara,
Ama yan yana uymaz kırmızı gül ve yara.
Afrika çocuğunun gözyaşı şampanyalar,
Yardım diye Batı’nın yaptığı kampanyalar.
Tepinmelerle geçer, hayasız ve basittir,
Kanayan yaralara dökülen bir asittir.
Ötede sessiz ölüm, beri de çılgın tamtam.
Bu acı benim acım, bu dava benim davam.

Orda secdeye varıp, tekrar kalkmayan baş var,
Orda açlık ölümken, benim tasımda aş var.
Hissederim o cılız eller benim yakamda,
Fersiz gözleri gökte, sanki yüce makamda.

ÖLÜMÜ GÖRÜYORLAR, DUYUYOR, KOKLUYORLAR,
EY İNSANLAR! BU AÇLAR SİZLERİ YOKLUYORLAR.

Bir yudum su, bir ekmek, bir hayatla eşdeğer,
Bir katilsin, bir katil, ekmek vermezsen eğer.
Ha aç koyup öldürmüş, ha kurşunla vurmuşsun,
İkisi de aynı şey bir hayat soldurmuşsun.
Çöpe dökülen bolluk, lüks ve israf bir yanda.
Somali aç ölürken, insanlık imtihanda.

Beyler! Beyler! Durunuz elinizde buzlu cin,
Ne yaptınız düşünün yanan Afrika için.
Olsa da yüreğiniz bir mermer taş, bir kaya,
Omuz silkemezsiniz inleyen Afrika’ya.
Vicdan kapılarını o cılız eller çalar,
Bir inilti, bir feryat, içinizi parçalar.
BİRBİRİNE YAKIŞIR BELKİ PEMBE VE KARA
AMMA YANYANA UYMAZ, KIRMIZI GÜL VE YARA.

Bırak Merih’te hayat, olsun veya olmasın,
Sen şu Afrika’ya bak, mevcut hayat solmasın.
İki milyar seyreder futbol final maçını,
Kaç kişi fark ediyor, Somali’nin açını.

AÇLIK ÖLDÜRÜYORKEN YERİ YOK FİYAKANIN
BÖLÜN SOMUNUNUZU YARISI AFRİKA’NIN.

Batıda musluklardan su değil, şarap akar,
Afrika’da bir hayat, bir yudum suya bakar.
İşte zevk, işte çile, işte pembe ve kara.
Yan yana duruyorken, ne diyor bakanlara.
Dünyanın tablosu bu, pembe-kara, iki renk.
Biri hayattan güzel biriyse ölüme denk.

BU TABLOYU GÖRMEYEN VİCDANLAR TENEKEDİR.
AÇ ÖLEN TEK BİR İNSAN, İNSANLIĞA LEKEDİR.

AÇLIK ÖLDÜRÜYORKEN, YERİ YOK FİYAKANIN
BÖLÜN EKMEĞİNİZİ, YARISI AFRİKA’NIN.



Ahmet Mahir PEKŞEN


Resim


Resim


Resim
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen meryemnur »


Resim


Elinden geldiği kadar muhtaçlara yardım et.
İsteyene varsa ver, sofrana geleneleri yedir.
Gerekirse kendin yeme, onlara yedir..


Toplum içinde öyle aileler vardır ki, biri gelir de sofrada yakalanırırz diye, aceleyle yemeklerini yeyip kalkarlar.
Halbuki misafiri ALLAH gönderir. Misafir rızkıyla, bereketiyle gelir. En güzeli de beklenmedik misafirdir.
Bilenler için o ne güzel lütûftur..

HAKİKAT
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Meryemnur'um öncelikle, sen hoşgeldin sefa geldin.
Özlemiştik...Kokun sardı gülzarı..
Güzel, güzel konularla estirmişsin yine Muhammedi rüzgârları...

Yukardaki yazını okuyunca , yazmak ihtiyacını hissettim.
Olaylara her açıdan bakmayı seviyorum.
Şimdilerde misafirler de çok ekâbir.
Ancak istisnalar kaide dışı.
İnsan bazen yoğurda ekmek doğrayıp, sarımsak, soğanla da yiyebiliyor.
Misafir gelmişse, aceleyle sofrasını topluyor ki, ne yediğimiz görünüp da ağızlara sakız olmasın diye.
Senin anlayacağın , ne misafir eski misafir, ne de ev sahibi eski ev sahibi.
Her şey öyle değişti ki....
Şükürsüzlüğümüz, nimetlerin de değerini düşürür oldu.
Allah Celle Celâlühü günahlarımızı af eyleye
....
Resim
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: CÖMERTLİK ve İNFAK

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

meryemnur yazdı:




PEMBE VE KARA


Bir yanda aç ölen var, bir yanda çatlayan tok,
Tezatlar içindeyiz, dünya da istikrar yok.
Birbirine yakışır belki pembe ve kara,
Ama yan yana uymaz kırmızı gül ve yara.
Afrika çocuğunun gözyaşı şampanyalar,
Yardım diye Batı’nın yaptığı kampanyalar.
Tepinmelerle geçer, hayasız ve basittir,
Kanayan yaralara dökülen bir asittir.
Ötede sessiz ölüm, beri de çılgın tamtam.
Bu acı benim acım, bu dava benim davam.

Orda secdeye varıp, tekrar kalkmayan baş var,
Orda açlık ölümken, benim tasımda aş var.
Hissederim o cılız eller benim yakamda,
Fersiz gözleri gökte, sanki yüce makamda.

ÖLÜMÜ GÖRÜYORLAR, DUYUYOR, KOKLUYORLAR,
EY İNSANLAR! BU AÇLAR SİZLERİ YOKLUYORLAR.

Bir yudum su, bir ekmek, bir hayatla eşdeğer,
Bir katilsin, bir katil, ekmek vermezsen eğer.
Ha aç koyup öldürmüş, ha kurşunla vurmuşsun,
İkisi de aynı şey bir hayat soldurmuşsun.
Çöpe dökülen bolluk, lüks ve israf bir yanda.
Somali aç ölürken, insanlık imtihanda.

Beyler! Beyler! Durunuz elinizde buzlu cin,
Ne yaptınız düşünün yanan Afrika için.
Olsa da yüreğiniz bir mermer taş, bir kaya,
Omuz silkemezsiniz inleyen Afrika’ya.
Vicdan kapılarını o cılız eller çalar,
Bir inilti, bir feryat, içinizi parçalar.
BİRBİRİNE YAKIŞIR BELKİ PEMBE VE KARA
AMMA YANYANA UYMAZ, KIRMIZI GÜL VE YARA.

Bırak Merih’te hayat, olsun veya olmasın,
Sen şu Afrika’ya bak, mevcut hayat solmasın.
İki milyar seyreder futbol final maçını,
Kaç kişi fark ediyor, Somali’nin açını.

AÇLIK ÖLDÜRÜYORKEN YERİ YOK FİYAKANIN
BÖLÜN SOMUNUNUZU YARISI AFRİKA’NIN.

Batıda musluklardan su değil, şarap akar,
Afrika’da bir hayat, bir yudum suya bakar.
İşte zevk, işte çile, işte pembe ve kara.
Yan yana duruyorken, ne diyor bakanlara.
Dünyanın tablosu bu, pembe-kara, iki renk.
Biri hayattan güzel biriyse ölüme denk.

BU TABLOYU GÖRMEYEN VİCDANLAR TENEKEDİR.
AÇ ÖLEN TEK BİR İNSAN, İNSANLIĞA LEKEDİR.

AÇLIK ÖLDÜRÜYORKEN, YERİ YOK FİYAKANIN
BÖLÜN EKMEĞİNİZİ, YARISI AFRİKA’NIN.



Ahmet Mahir PEKŞEN


Resim


Resim


Resim
MÜSLÜMAN, MÜSLÜMANIN DERDİYLE DERTLENMİYORSA, OTURUP SECDELERDE AĞLAMIYOR VE DUA ETMİYORSA,
ONUN İMANI KEMÂLE ERMEMİŞTİR.
BAKTIM DA RESİMLERE, KALBİME OKLAR SAPLANDI.
VALLAHİ BİLLAHİ, AĞLIYORUM ŞU ANDA.
GİZLİ VE SESSİZ.
YALNIZCA, ŞAH DAMARIMDAN BANA DAHA YAKIN OLANIN, DUYABİLECEĞİ KADAR.
VE DUAM:EY ! UZAKLARI YAKIN EDEN,
EY!ZORLARI KOLAYLAŞTIRAN,
EY! HAZİNELERİ BİTMEZ TÜKENMEZ, GANİ MEVLÂM,
ŞU GARİB VE HÜZÜNLÜ KALBİMDEN, YÜKSELEN SESSİZ FERYATLARI DUYAN, ALLAH'IM!
İSTEYİP DE YAPAMADIĞIM,
ACİZLİĞİMLE ULAŞAMADIĞIM,
BİZE VERDİĞİN NİMETLERİN ÇOKLUĞUNDAN, EZİLİP, BÜZÜLEREK,KAHROLAN,
ŞU KULUNUN, GÖNLÜNDEN GEÇENLERİ YERİNE GETİR.
HENDEK HARBİNDEN ÖNCE, SAHABESİYLE BİRLİKTE HENDEK KAZARKEN,
AÇLIKTAN BELİNE TAŞ BAĞLAYAN MUHAMMED MUSTAFA SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELÂM 'İN YÜZÜ SUYU HÜRMETİNE, YER YÜZÜNDEKİ TÜM AÇLARI DOYUR, BESLE.
YARATTIKLARINI, KARNI TOK, KALBİ AÇLARA MUHTAÇ ETME.
HİKMETİNDEN SUAL OLMAZ.
SEN BİLİRSİN , BİZ BİLMEYİZ.
SEN DİLESEN, AFRİKAYA GÖKTEN, BİLDIRCIN VE HELVA YAĞDIRABİLİRSİN,
NE OLUR YAĞDIR MEVLAM.
RAHMETİN OLSUN.
YİNE DE SEN BİLİRSİN.
HANİ KÖLELERİ, ÇEKE ÇEKE CENNETE GÖTÜRÜRKEN, RESULALLAH'A BEYÂN EYLEDİĞİN, SIRR-I HİKMETİNİ
DÜŞÜNÜNCE, BU KADAR AÇLIK, ANCAK CENNET YURDUNDA DOYURULABİLİR DİYE DÜŞÜNÜP,
IZDIRAPLI GÖNLÜMÜ AVUTAYIM MI?
EY! RABBİM ALLAHCELLECELALÜHÜ, YİNE DE SEN BİLİRSİN, BİZİ AFF EYLE.
VE LÜTFEN BAĞIŞLA.
BİZ KARNI TOK GÜNAHKARLARI AF EYLE
VE DE ŞÜKÜRSÜZ KULLARINI
....
Resim
Cevapla

“Tasavvuf” sayfasına dön