ÖRÜMCEĞİN ÖRDÜĞÜ

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

ÖRÜMCEĞİN ÖRDÜĞÜ

Mesaj gönderen Gariban »

Resim

ÖRÜMCEĞİN ÖRDÜĞÜ
İNSAN AKLIN GÖRDÜĞÜ...


مَثَلُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاء كَمَثَلِ الْعَنكَبُوتِ اتَّخَذَتْ بَيْتًا وَإِنَّ أَوْهَنَ الْبُيُوتِ لَبَيْتُ الْعَنكَبُوتِ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
Resim---Meselullezînettehazû min dûnillâhi evliyâe ke meselil ankebût (ankebûti), ittehazet beytâ (beyten) ve inne evhenel buyûti le beytul ankebût (ankebûti), lev kânû ya’lemûn (ya’lemûne): Allahdan başka veliylere tutunanların meseli örümcek meseli gibidir: bir ev edinmiştir fakat evlerin en çürüğü de şübhesiz örümcek evidir, eğer bilselerdi.” Ankebut (29/41)

Kücüklüğümüzde çocuklar arasında yaygın olan dilden dile geçen bazı sözler vardı, hep bunlarla örülü idi etrafimiz, bir arkadaşımız gitse bir örümceğe eziyet etse hemen uyarırdık:
“Sakın öldürme bak örümcek Peygamber Efendimiz Sevr Mağarası’nda iken kapısına ağ germiş onu korumuştur!”
Bunun hatırına hürmet gösterirdik örümceklere.
Ne zaman ki bir karınca görsek öldürmemek için dikkat eder ve yine aynı şekilde Süleyman a.s ile karınca bahsini yahut hadislerden topluma sirayet etmiş dayanağı dine giden ve hürmet edilmesi gerekenleri birbirimize hatırlatırdık.
Öyle ki bir ekmek görsek mesela yerden kaldırır öper bir kenara koyardık.

Gün geldi yaşımız ilerledi ve hayatın bilmediğimiz yönleri ile karşılaştık ve karşılaşmaktayız sürekli, madem ki hayatın tekamül sürecinden geçmekteyiz o halde bu örümcek vakasına ve diğer çocukken öğrendiğimiz şeylerede hep yeni bir gözle bakmak ve bunların mânâlarını tefekkür etmek durumundayız.
Şimdi tekrar bakıyoruz o öptüğümüz ekmeğe, ve buğday tohumunun topraktan çıkıp da ekmek oluşuna kadar yaşadığı seyr ü süluk çilesinde bu âlemdeki İNSAN’ın seyr çilesini görüyoruz, ve artık BİZler için farklı bir AN-lam taşıyor o yaptığımız hareket.
Bu hadiseyi hatırlamak için bir Allah Dostu olan Hz.Rumî (k.s)’nin oğlu Sultan Veled (k.s)’in Maarif’ine gidiyoruz ve önce bu hadisenin kısaca bir bahsini ondan dinliyoruz:
“Müminler, sebepleri bahane ve bir örtü olarak bilirler. Saadet ve şekaveti, Tanrı'dan görürler. Peygamberlerin kâfirlerden kaçmaları da işte bu yüzdendir.
Bilindiği gibi Muhammed ve Ebubekir kâfirlerden kaçıp bir mağaraya saklanmışlardı. Tanrı örümcekleri o hale getirdi ki örümcek mağaranın kapısına ağlar ördüler. Kâfirler, onları almak için mağaranın kapısına gelince örümcek ağlarını gördüler ve "Eğer buraya girmiş olsalardı, kapıda bu ağlar bulunmazdı. Onlar içeri girerken harap olurdu. Belki örümcekler mağaranın kapısına bu ağları öreli birçok seneler olmuştur, burada kimin ne işi var?" dediler ve geri döndüler. Tanrı onlara: "Kâfirden kaçmayınız" emrini vermeğe, aynı zamanda onlara zarar gelmemesi için kılıca da emretmeye muktedirdi. Tanrı kılıca emrettiği için İsmail'in babası elmas gibi olan kılıcı İsmail'in boğazına kuvvetle sürdüğü halde kılıç işlemez ve kesmez oldu.

İnsan aklı bir örümcek gibi kendi Gönül Mağarasının ağzına kendi göz bebeğinin önüne benlik ağını örer ve sonra burda aradığımız yok der geri döner.
Halbuki mağaranın ağzında bir şey yok, akıl gözünün önüne gerilmekte o ağ da kişi kendisi bunu mağaranın ağzında zann etmekte.
Örümceğin evinin dayanıksız olması gibi Zannların çoğuda böyle çürüktür.
İpincecik bir örtünün ardını görenler ALLAH c.c’nun RESULU (sav)’nu ve yanında ALLAH Dostlarını bulacaktır.
Diğerleride ömürleri boyunca kendi özlerine bir türlü bakmayı akıl edemeyip Gönül Mağaralarının ağzından elleri boş döneceklerdir...
Allah c.c ve O’nun Resulu (SAV)’e ve O’nun evliyalarına savaş acanlar işte böyle kendi gözlerinin önüne çekilen zayıf bir örümcek ağı gibi olan ve nakilsiz akıllarının ördükleri ZANN ağları ile kendi aynlarına perde gereçekler ve özlerine ulaşmalarına onlar için bu bir AĞlel olacaktır.
Halbuki akıllarını nakilleselerdi, bu ağların ne zayıf olduğunu göreceklerdi.
Kendi kendini tuzağa düşürmek için ağ ören bir örümcek gördünüzmü siz?
Görmediyseniz, Allah c.c ve O’nun Resulu SAV’e ve Evliyalarına savaş açanlara bakın görürsünüz!...

Resim

Ìnce bir tül ördüm akıl gÖZüme
HABiBi gÌZLEnmis gönül sevrime
Allahümme SALLi ve SELLime
Örümceğin ÌPliğin SÖK-ER ağlarım


وَاِنْ تُطِعْ اَكْثَرَ مَنْ فِى الْاَرْضِ يُضِلُّوكَ عَنْ سَبٖيلِ اللّٰهِ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَاِنْ هُمْ اِلَّا يَخْرُصُونَ

Resim---Ve in tuti'eksera men fil erdi yudilluke an sebilillah, iy yettebiune illez zanne ve in hum illa yahrusûn: Yerdekilerin ekserisine uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar, onlar sırf zann ardında gider ve sade atarlar.” (En’am 6/116)

وَمَا يَتَّبِعُ اَكْثَرُهُمْ اِلَّا ظَنًّا اِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْنٖى مِنَ الْحَقِّ شَيْپًا اِنَّ اللّٰهَ عَلٖيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ

Resim---Ve ma yettebiu ekseruhum illa zanna, innez zanne la yuğni minel hakki şey'a, innellahe alimum bima yef'alûn: Maamafih ekserisi sırf bir zan ardında gider fakat zan, hakdan hiç bir şey ifade etmez, her halde Allah, onların ne yaptıklarını bilib duruyor.” (Yunus (10/36)

اَلَا اِنَّ لِلّٰهِ مَنْ فِى السَّمٰوَاتِ وَمَنْ فِى الْاَرْضِ وَمَا يَتَّبِعُ الَّذٖينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ شُرَكَاءَ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَاِنْ هُمْ اِلَّا يَخْرُصُونَ

Resim--- ''E la inne lillahi men fis semavati ve men fil ard, ve ma yettebiullezine yed'une min dunillahi şuraka', iy yettebiune illez zanne ve in hum illa yahrusûn.: Uyan: Göklerde kim var, Yerde kim varsa hep Allahındır, Allahdan başkasına tapanlar dahi, şeriklerin tebaası olmazlar, ancak zanne teba'ıyyet ederler ve ancak kendi mızraklarıyle ölçer yalan söylerler.” (Yunus (10/66)

وَمَا لَهُمْ بِهٖ مِنْ عِلْمٍ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَاِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْنٖى مِنَ الْحَقِّ شَيْپًا

Resim---Ve ma lehum bihi mim ilm, iy yettebiune illez zanne ve innez zanne la yuğni minel hakki şey'a: Maamafih ona dair bir bilgileri olduğundan değil sırf zanne tabi' oluyorlar, halbuki zann haktan hiçbir şey'i muğnî olmaz.” Necm (53/2)

Bildigimiz örümcek ise yaşam içerisinde ne kadar harikülâde bir miSALL ve mücizevî bir hadiseye örnek olmuş, ve ağını ise çelikten daha güçlü ve esnek olarak ören bir yaratıktır.
Öyle güzellikleri vardır ki, Allah’a olan tevekkülü de takdire şayandır.
Bir ağ kurar, elinden geleni yapmıştır o artık, ve oturup Allah c.c’dan rızkını bekler.
Düşün ki kuytu bir köşeye bir ağ yapacaksın, üstelik açık hava ortasında rüzgardan, tozdan, su dan bile etkilenecek bir ağ, bir ay oturup bekleyeceksin ki bir sinek düşecek içine.
Sağından solundan kopacak, habirem onaracaksın.
Sabr’a ve Tevekküle bak!…
Allah’tan umudunu hiç kesmez örümcek.
İsraf etmez, yapışkanlığını kaybetmiş ağlarını onarır (El-Cebbar ismine yönelik) yahut bu eskimiş ağlarını yer.
Dünyaya fazla ehemmiyet vermediğinden, evini dahi arza incecik bir ipek ile bağlar ve arza sahiplik iddiasında bulunmaz.
Tüm vücudu ile bile yere dokunmaz daima parmak uçları üzerinde yürür âlemde…
Ağlarının üzerinde yapışkanımsı bir sıvı bulunur, bu sıvı kuvvetli bir yapıştırıcı olduğundan ağlarını örerken kendi ağına yapışmamak için parmak uçları üzerinde dikkatle yürür…
Gelgelelim kendisinin bile sahiplenmediği bu ağa uçanlar ve kaçanlar, bin göze sahip olan sinekler bile gelip yapısı verirler…
Dikkat edin sinekteki binlerce göze dikkat çekeriz, bu âlemde binlerce din ve tasavvuf kitapları okuyup bin göz edinen, Resulullah SAV’ın önüne geçmeye kalkan ama edeb yoksunu nakilsiz hareket eden, edebsiz ilim sahibi olmaya çalışan filozof beyinlerin er geç düşecekleri kıyas bat-AĞIndan bahsediyorum…
Bin gözle göremeyen körlerin çakılacağı benlik dAĞIndan bahsediyorum…
İçerdeki bir göz kapalı olursa dışarda bin tane göze sahip olsanız ne fayda.
Gerçi binden biri görenler de vardır ya o da başka bir mesele.

Bahçeye çıkıyoruz, küçük kızımla yürüyoruz:
“Bak kızım su siyah böğürtlen çalılıklarına bak, böğürtlenleri koparırken dikkat et örümcek ağlarına, böğürtlenlerin dallarının arasında börğütlenleri örter şekilde örümcek ağları gerilmiş, ve meyve sinekleri böğürtlenlere konmak istediklerinde kimi meyveye odaklaşıp ağı görmüyorlar ve bunlara yapışıyorlar, ve örümcek onları zehriyle önce uyuşturuyor ve sonra paketleyip kaçamaz hale getiriyor ve stokluyorlar.
Demek ki her sahip olmaya çalıştığımız ve nefsimize çekici gelen, ve şehvetle ardına düştüğümüz şeyin önünde görmediğimiz bir ağa düşmek ve o ağda esir olmakta var bu âlemde.
Öyle olaylar olur ki hemde insan adeta uyuşur başka şey göremez olur, kendisini içinden çıkamayacağı olaylarla örülü bir ağın içinde kilitlenmiş bir vaziyette bulur adeta.
Öyleyse elimizi attığımız yere hep dikkat etmeliyiz canım. ALLAH’ın çizdiği hududların dışındaki şeylerin önündeki ağları görmeliyiz, sinek değil arı da olsak yapışırız Allah korusun, nerede hürmet edilmesi gereken bir hudud var orada bir avcı ve bir tuzak beklemekte...”

Örümceklere geri dönüyoruz, Örümcek dokuma sanatının uzmanıdır ayrıca, 7 çift örme organına sahiptir bunlardan çıkan ağlarla örer ağını, adeta kilim dokuyan bir kadın gibidir.
Doğaya bakıyoruz, Orb örümceği denilen bir örümcek türünü inceliyoruz, niye Orb demişlerki buna diye merak ediyoruz, atomun yörüngeleri için kullanılan bir isim olarak fizikte ve kimyada gördüğümüz orbitaller geliyor aklımıza.
Ağını spiral biçimde bir nokta etrafinda dönerek ördüğü için bu adı veriyorlar bu örümceğe, bu örümceğin ağını örerken dönüşü, insanın Kâbe etrafında çizdiği 7 dönüşlük tavafı anımsatır bize.
Sineğin örümceğin ağına düşmesi durumu çok gariptir, halen bu hususta onlarca şey geçer kalbimden, kaza ve kader geldi mi insanın gözü kör olur söylemlerine namzettir bu hadise.
Sinek rızk ararken örümceğe rızık olur.
Biri arıyor diğeri yapacağını yapmış tevekkülle bekliyor.

Resim

Dr.Münir Derman (k.s) hocamızın bir söylevi ne kadar derin , söyle demekte:

“örümcek; kendi yaptığı ağ içinde esirdir. Kanatlı ve hür olan sinek ağa düşer. Örümceğe rızk olur.
Burada esir hangisidir, örümcek mi, yoksa ağa düşen sinek mi?...”


Akıl örümceğim tefekkür ağlarını kurup tevekkülle beklemekte, ağlar genişledikce genişliyor, belki nakilden bir ilim rızkı düşer Rabbimizden diye.
Böyle mi yoksa akıl mı sinek?...
Kalbin merkezinde esir gibi görünen Nur-u MiM Noktası ve etrafında uçuşan Akıl Sinekleriyle bunun ne ilişkisi var?
Akıl rızık mı, rızıksa merkez için rızık şehadetmi ki?
Merkezi etrafında dönerek sebbaha eden hür gibi görünen elektronların CEZB ile çekilişlerinin bu konuyla ilgisi olabilirmi?
Merkezden açılan ağamı düşüp rızk oluyor akıl sineği?
Örümceğin sekiz bacağı da ne ki?
Rabbin arşını sekiz melek taşır âyetiyle ne ilişkisi var, arş nedir, Rahman nasıl bir Arşa istiva ediyor, istiva nedir?

وَالْمَلَكُ عَلٰى اَرْجَائِهَا وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌ

Resim---Velmeleku 'ala ercaiha, ve yahmilu 'arşe rabbike fevkahum yevmeizin semaniyeh:öyle ki melekler, kenarları üzerindedir ve üstlerinde o gün rabbının Arşını sekiz hâmil olur.” (Hakka (69/17)

“Bismillahirrahmânirrahîm” Besmele-i Şerifinde BİLE-likteki ismi ALLAH ile Er- Rahmân ve Er-Rahîm Sıfatlarıyla âlemleri âdeta Hayy Tezgahı olan Rahîm Sıfatından terkib terkib dokuyan Rabbimiz bize ne anlatmak istiyor?
Yasak meyveye bir sinek gibi şehvetle meyleden Âdem (a.s) ŞECERE ağına düşüpte ŞEHADET çıkmamış mıydı ortaya?
4 unsurla âlemi ören Akıl Örümceğimizin bu âlemden rızkı nedir?
Beynin emirleri organlara taşıdığı sinir ağlarına ne demeli?

Vücudda açılan bir yarayı onarmak için kan pıhtılasmasi islemi sırasında plasma içerisinde proteinden oluşan örumcek ağ gibi fiber ağlar salınır, yara bölgesinde bu yapışkan ağlarlar yara açıklığına yapışır ve kandaki al yuvarlar bu ağlara yapışır bu sayede bir koruyucu örtü oluşur.
Bu es Settar esmasının yara kabuğu olarak ve pıhtılaşma sistemiyle bu kısmı örtmesi olarak tecelli eder, çünkü birazdan o yara bölgesinde el-Hayy Esmasi ile yeni hücreler tesekkül edecek ve hücrelerle âdeta bu kısımdaki organın dokuları örülerek yenilenecektir.
Kandaki pihtilasmada görev alan fibrinojen aglarının örümcek ağlarından 6 kat daha esnek olduğunu biliyor muydunuz?

Ya parmak diblerinden örülerek çıkan tırnaklarımız.
O da ayrı bir harika.
İnsan DNA spiral ağını sürekli dokuyarak onaran Polimeraz ismi verilen bir enzimin vücudunuzda örümcek gibi kopyalayarak DNA ağı dokuduğundan haberiniz var mi?
Ya Mendelyev Cetvelindeki bütün elementlerin aralarındaki bağlar.

Çok şey geçmekte gönlümüzden birlikte tefekkür edelim istedim inşaallah.

Es-Selam ve Dua ile
GaribAN
Resim
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: ÖRÜMCEĞİN ÖRDÜĞÜ

Mesaj gönderen MINA »

Gariban yazdı:Resim

Dünyaya fazla ehemmiyet vermediğinden, evini dahi arza incecik bir ipek ile bağlar ve arza sahiplik iddiasında bulunmaz.

Tüm vücudu ile bile yere dokunmaz daima parmak uçları üzerinde yürür âlemde…

Ağlarının üzerinde yapışkanımsı bir sıvı bulunur, bu sıvı kuvvetli bir yapıştırıcı olduğundan ağlarını örerken kendi ağına yapışmamak için parmak uçları üzerinde dikkatle yürür…
Baktım da örümceğin hâline...
evini dahi arza incecik bir ipekle ile bağlayıp, geçici olduğunun farkında...
daima parmak uçları ile yüremekte âlemde...

O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiç bir şey yoktur, ama siz onların tesbihlerini anlamazsınız. O, Halîm'dir, çok bağışlayandır" (el-İsrâ, 17/44) . ...

kerametvari olarak değilde, yerdeki canlı-cansız olan şeylere basmamak için, onların ah'ını almamak için, uçarak gitseydik gideceğimiz yere:)
Hadi duymadın tesbihimizi, el-İsra suresinide mi okumadın demesinler sonra..

Elbetteki ameller-niyetlere göre...

*
Hoş tefekkürleriniz güzelliklere vesile ola Değerli Gariban Can...
...sevgiyle
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: ÖRÜMCEĞİN ÖRDÜĞÜ

Mesaj gönderen Gariban »

Eyvallah Allah Razı olsun Mina can kardeşim,
Evet çok derin bir konu bu konu aslında, öyle çok bAGlantıları var ki bende şaşırdım, nereyi kazsam bir şeyler çıkmakta idi. Halim canında dediği gibi konuyu bitiricem diye bekleme yazdığın gibi at tavsiyesi ile SALLadık sitemizde insaallah. Bak Âdem a.s bile AĞaca yanaşmiş :)

Es Selam ve Dua ile
GaribAN
Resim
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: ÖRÜMCEĞİN ÖRDÜĞÜ

Mesaj gönderen MINA »

"larım, latam hissederim söyleyemem
Dili yok kalbimin ondan ne kadar bîzârım"

Diyor milli şairimiz merhum Mehmed Akif...


Resim

"lamak göründü gönül, layalım seninle.
İnlemek göründü gönül inleyelim seninle."

Aziz Mahmud Hüdayi
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: ÖRÜMCEĞİN ÖRDÜĞÜ

Mesaj gönderen nur-ye »

http://www.muhammedinur.com/forum/viewt ... 666#p56666
kulihvani yazdı:MAVAİDU'L- İRFAN-N. MISRİ


SEKİZİNCİ SOFRA

İlmini göstererek zenginlerin kapısında dolaşan ve onlardan bir şeyler uman âlimlerin neye benzediğini izah babındadır.
Kapılarında ilmini göstererek dolaştığı kimseler kendisini hor görürler ve nasihatini de kabul etmezler.
Bu âlim, örümceğe benzer.
Çünkü örümcek de gider, insanların kapılarında, evlerin küvetlerinde, deliklerinde, tavanlarında ev (yuva) yapar.
Hem de o kadar güzel yapar ki sanatının meharetinden, ölçülerinin güzelliğinden, açılarının düzeninden mühendisler hayret ve acz içinde kalırlar.
Fakat onun orada yuvalanmasındaki maksat sinek, kelebek ve emsali şeyleri avlamak olduğundan insanlar ona yüz vermezler, aksine onu yıkmaya çalışırlar, kötü görür şum tutarlar.

İlmiyle amel eden salih, hiç kimseye yüz suyu dökmeyen âlim de arıya benzer.
Allah şöyle buyurmuştur:
"Allah'tan başka veliler edinen kimseler ev edinen örümcek gibidir. Evlerin en bayağısı da elbet örümcek evidir. Bilmiş olsalardı!" (Ankebut 41).
Ve buyurmuştur: "Rabbın arıya:" Dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva edin;sonra da Rabbinin gösterdiği yollardan mütevazi olarak yürü.” diye vahyetti. Onun karınlarından insanlara çeşitli renklerde içki (bal, bal şerbeti) çıkar. Onda insanlara şifa vardır. Düşünen bir millet için bunda ibret vardır.” (Nahl 68-69).

Bil ki faydalı ilimleri cem’eden ve onlarla salih ameller işliyen âlimi, Allah bilmediği ilimlere aşina kılar.
Çünkü Peygamber Aleyhisselam Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Bildiğiyle amel edeni Allah, bilmediği ilimlere varis kılar.”
Ve buyurmuştur: "Kırk sabah Allah'a halisane ibâdet eden kimsenin kalbinden lisanına hikmet pınarları fışkırır.”
İmdi kırk sabah ibâdet eden böyle olursa ya kırk hafta, kırk ay, yahut kırk sene ihlasla sabahlıyan kimse nasıl olur?
Veraset ilmi temiz baldır.
Kalbleri saflaştırır, ruhları temizler, dilleri tatlılaştırır.
Hasılı ey kardeşim, Hakk nazarında kapılarda, deliklerde, tavanlarda yuva yapan örümcek gibi olma.
Çünkü o ev, sahibini sıcaktan ve soğuktan korumaz.
Örümcek onu sadece sinek ve kelebek avlamak için yapar.
Yâni ilim aracılığı ile zenginlerin dünyalıklarından faydalanmak için onların kapılarına gitme. Halktan uzlet eden arı gibi ol.
İlmini ve amelini halis et ve iyilikle emir kötülükten nehiy dışında ilim ve amelini insanlardan gizle.
Çünkü arı, Yüce Rabbın vahyiyle öyle bir ev yaptı ki örümceğinki gibi mühendisler onun da sanatından hayrete düştüler, aciz kaldılar.
Hatta bununki ondan da güzel.
Arıların karınlarından çeşitli renklerde şarap çıkar ki bunda insanlara şifa vardır.
Arı tadı ağızlarda kalan o saf bal ile evinin hücrelerini doldurur, onunla kendinin ve insanların açlığını ve çeşitli hastalıkları savar.
Yâni tenhayı ve uzleti sevmekte ilim ile amel etmekte arı gibi ol ki sana veraset ilmi hasıl olsun. Ahlâk-i hamide meyvasını versin, kalbin, Allah'ın ilhamına konak olsun, böylece va'z-ü nasihat ve irşadda söylediğin her kelimen, içinde insanlara şifa bulunan çeşitli renklerdeki şarap (bal) olsun.
Bir vaiz bir şeyhe yazıp ona: "Halkın, bizi değil de sizi dinlemeye meyletmesinin sebebi nedir?" diye sordu.
Şeyh cevabında dedi ki: "Ey kardeşim, bizim ağızlarımızda tevhid balı, zikir balı; Kalblerimizde Allah aşkı var.
Bizim kalblerimizden doğup ağzımıza gelen her söz, içinden çıktığı ve üzerinden geçtiği şeyin (yâni kalbin ve dilin) tadiyle karışmıştır.
Bunun içindir ki bizim sözümüzden ağızlar ve kulaklar tatlılanır."



ÂYETLER:

مَثَلُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاء كَمَثَلِ الْعَنكَبُوتِ اتَّخَذَتْ بَيْتًا وَإِنَّ أَوْهَنَ الْبُيُوتِ لَبَيْتُ الْعَنكَبُوتِ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
Resim---“Meselullezînettehazû min dûnillâhi evliyâe ke meselil ankebût(ankebûti), ittehazet beytâ(beyten) ve inne evhenel buyûti le beytul ankebût(ankebûti), lev kânû ya’lemûn(ya’lemûne) : Allah'ın dışında başka veliler edinenlerin örneği, kendine ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı örümcek evidir; bir bilselerdi.” (Ankebût 29/41)

وَأَوْحَى رَبُّكَ إِلَى النَّحْلِ أَنِ اتَّخِذِي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَ
Resim---“Ve evhâ rabbuke ilen nahli enittehızî minel cibâli buyûten ve mineş şeceri ve mimmâ ya’rişûn(ya’rişûne) : Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin.” (Nahl 16/68)

ثُمَّ كُلِي مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُكِي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلاً يَخْرُجُ مِن بُطُونِهَا شَرَابٌ مُّخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ فِيهِ شِفَاء لِلنَّاسِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Resim---“Summe kulî min kullis semerâti feslukî subule rabbiki zululâ(zululen), yahrucu min butûnihâ şarâbun muhtelifun elvânuhu fîhi şifâun lin nâs(nâsi), inne fî zâlike le âyeten li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne) : Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü, uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır." (Nahl 16/69)


HADİSLER:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Kimse bildiği ile amel ederse, Allah onu bilmediği bilgiye varis kılar”
(Aclûnî, Keşfu'l-Hafa, II, 265)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Kim sadece Allah rızası için kırk gün sabah namazına devam ederse, artık kalbinden diline hikmet akmaya başlar.”
(Abdullah ibn-i Abbas (radıyallahü anh)dan; Müsnedüş- Şihab, 1/285)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: ÖRÜMCEĞİN ÖRDÜĞÜ

Mesaj gönderen Gariban »

Neye tevbe etmektesin Pehlivan can :)

Bu arada Niyazi Misri (k.s)'nin mesajını kaçırmışım, Nur-Ye ablam eklemiş.
Niyazi Misri ise bam başka bir pencereden bakmış meseleye ne harika.
Bal arısı ile ilgili düşünceleri de daha önce yayınladığımız yazıyla benzeşmekte; Linki asağıda veriyorum tekrar okumak isteyenler için inşaallah:

http://www.muhammedinur.com/modules.php ... =0&sid=174

Es Selam
GaribAN
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: ÖRÜMCEĞİN ÖRDÜĞÜ

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

ÖR-üm-CEKle İP-EK ÖRdük
BiR YeM KOYduk.. AVı GÖRdük
AVİdik de... AV OLduk!..
ÖZden gÖZlü - BAKar kÖRdük...




ZEVK 3724

ÂLEM de ASL OL-AN ÂDEM!.. HesaBKitaBİŞ” in ECR i
KARAnlığı IŞIK KoVar!. DoĞarsa Nur-u MîM FECR i
CERR, İÇ ÇEK-İŞ Çocuk GiBi!.. İÇ li İçli hİÇ-KıraraK!
AK SAÇDeLİ DER-vİŞim!.. HüCRen İsmâil’in HİCR i!…


20.01.10 12:43
MiM de..
Resim
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: ÖRÜMCEĞİN ÖRDÜĞÜ

Mesaj gönderen MINA »

BİR de testerenin böldüğü var..

Anlatildigina göre Zekeriyya (A.S) bir gün yahudilerden kacar, onlarda ardına düserler. Iz sürücüler kendisine yaklasinca kalın dallı bir agac görür.

"Ey agac yarilda beni icine al" diye yalvarir. Bu sirada acilan agac Hz.Zekeriyya (A.S),yi gövdesine aldiktan sonra tekrar kapanır.

Derken iblis ortaya cikar, iz sürücülerini iri gövdeli agacın yanina getirir, bir testere ile agacı keserek Hz.Zekeriyya (A.S),nin ölmesini saglamalarini söyledi. onlarda iblis,in dedigi gibi yaparlar.

Hz.Zekeriyya (A.S) Allah´a c.c degil, agaca sıgındıgi icin bu yanlis tutum, helakine yol acar ve testereyle ikiye bölünür.


Nitekim Peygamber´imizden (S.A.V) gelen bir rivayette:

Ulu Allah (C.C) söyle buyurur:

"Basina bir bela geldigi zaman bana sıgınan kulun, daha o hic bir istekte bulunmadan, diledigi yerine getirir ve daha yalvarmadan duasini kabul ederim. buna karsilik basına bir bela geldigi zaman bana degilde varliklardan birine sıgınan kulun yüzüne bütün gökyüzü kapılarını kitlerim." demistir.
(hikayeye devam edelim)

Testerenin disleri beynine gecince Hz.Zekeriyya (A.S) feryadi koparir. bunun üzerine kendisine söyle seslenilir:

"Ey Zekeriyya! Allah sana söyle buyuruyor":

"Niye belaya sabretmiyorsunda "ah" diyorsun. Eger bu sözleri ikinci sefer tekrar edersen adını Peygamberler defterinden silerim."


Bu agir ihtar üzerine Hz.Zekeriyya (A.S) agzindan hic bir feryad ifadesi kacmasın diye dudaklarini ısırır, iki parcaya bicilinceye kadar sabreder.

Akli basinda olan kimse sikayetci olmaksizin, basina gelen belaya sabretmeli, dünya ve ahiret azabindan kurtulmalidir. zira belalarin (Imtahanlarin) en cetini ile Peygamberler ve veliler karsılaşır.

Cüneyt-i Bagdadi (Rahimallahu Aleyh) der ki:

"Bela, ariflerin kandili, müridlerin uyaricisi, müminlerin silahi ve gafillerin helak olma sebebidir. Basina bela gelip de hosnutluk ve sabir göstermedikce hic kimse imanin tadina varamaz "


Nitekim Peygamber´imiz (S.A.V) buyuruyor ki:

"Bir gece hastalanilip da Allah (C.C)´tan gelen aciya gönül hosnudlugu ile katlanan kimse, anasından dogdugu gibi günahlarindan arınır. O halde hasta oldugunuz zaman iyilesmeyi temenni etmeyiniz."

Dahhak der ki: "her kirk gecede bir basina ya bir bela ya bir keder veya bir musibet gelmeyen kimsenin hesabina, Allah (C.C) katinda hic bir hayır yazılmaz"

Muaz Ibni Cebal (R.A) der ki:

"Allah bir kulun basına bir hastalık verince sol yanındaki melege "Cek ondan kalemi", sag yanindaki melege de "bu kulumun hesabina yapageldigi amellerin en iyilerini yaz" diye talimat verir.


''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Cevapla

“Serbest Kürsü” sayfasına dön