AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim 26

Resim
Dünyâya emr-i Hakk-ile geldim
Anı tesbîh ü tehlîle geldim


Bu dünyaya küllî şey gibi ben de, Hakk Teâlâ’nın “KûN!” emriyle geldim.
Akılla donatılıp ÂDEMiyyet verildim O’nu tesbihe- şânına lâyık ifadelerle yâdetmeye, Allah'ın zâtında, sıfâtında ve ef'âlinde cemi' noksanlıklardan münezzeh olduğunu ifade etmeye ve tehlîle ki, el VÂHİD ALLAH celle celâluhu bilmeye "Lâ ilâhe illâ ALLAH" şâhidi olmaya geldim.



إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Resim---İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn: Bir şeyi dilediği-irade ettiği zaman, O'nun EMRi yalnızca: "OL!.." demesidir; o da hemen OLuverir.” (Yâ-SîN 36/82)

فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوَاكُمْ
Resim---Fa’lem ennehu lâ ilâhe illâllâhu vestagfir li zenbike ve lil mu’minîne vel mu’minât(mû’minâti), vallâ hu ya’lemu mutekallebekum ve mesvâkum: Bil ki, Allah'tan başka ilâh yoktur. (Habibim!) Hem kendinin hem de mümin erkeklerin ve mümin kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir.” (MuhaMMed 47/19)

El Vâhidu :
Resim


Resim Ma'rifet içün halkı yaratdı
Ben de 'irfânı tahsîle geldim


ALLAH celle celâluhu bu ÂLEMde ÂDEMi Uluhiyyetinin bilinip tanınması, EMİRlerinin tutulup yaşanması için yarattı.
Ben de bir kul olraka bu mârifet irfÂNını öğrenip uygulamaya geldim..



ResimÇün buyurdı ben gizlii kenz idim
Bende ol remzi te'vîle geldim


Çünki ALLAH celle celâluhu: “ben gizli bir hazine idim” buyurdu.
Ben de bu remzi-gizli işareti te'vîle-buyurulanı anlayıp yapmaya, aslına döndürmeye geldim..


Resim---Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah Teâla Hazretleri şöyle buyurdu: "Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek için mahlukatı yarattım" buyurmuştur.
Bu hadisin kaynağı:1. Ed-Dürerü’l-Münte’sire, Celâlettin-i Suyuti,125
2. El-Esraru’l-Merfua, Aliyyu’l-Kâri, 273
3. Keşfu’l-Hafa, Aclunî, 2:133
4. El-Fetevâ, El-Halîlî, 1:72
5. Mesnevi, Celâleddin-i Rumî, 5:104
6. Divan-ı Mevlânâ Câmî, 37
7. Divân-ı Niyaz-i Mısrî, 2
8. Divân-ı Şeyh Ahmet Cezerî, 1:190
9. İşârâtu’l-İ’câz, Bediüzzaman Said Nursi, 23



ResimAslım benim bir katre su idi
Bu şekle gör ne hâl ile geldim


ASLımda ben bir damla Sudan yaratılmıştım işin başında,
Şu insan şeklime bir bakın ki, ben bu hallere nice hallerden geçerek geldim..



إِنَّا خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن نُّطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَّبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَاهُ سَمِيعًا بَصِيرًا
Resim---İnnâ halaknel insâne min nutfetin emşâcin nebtelîhi fe cealnâhu semîan basîrâ: Çünkü biz, insanı, (erkek ve dişi suları ile) karışık bir damla nutfeden yarattık; (üzerine mükellefiyyet yükliyerek) onu deneyeceğiz. Bunun için onu duygu ve görgü sahibi kıldık.(İnsân 76/2)


ResimAluban lezzet babam vikâ'dan
Cümle a'zâsından bile geldim


Babam vikâ'dan- cinsî münasebetten lezzet alarak bir iş etti bende onun her bir organından AYNen alarak bu âleme BİLE geldim..


ResimBilden kopıban rıfk-ile akub
Turmayub ol dem ihlîle geldim


Ben her şeyden habersiz Baba belinden koparak, rıfk ile- yumuşak, yavaş, tatlıca akıp durmadan hemen baba zekerine-cinsî erkeklik organına geldim..


ResimAna rahmine akub ihlîlden
Hami ü sakîle tahmîle geldim


Baba erkeklik organından ANA Rahmine aktım,
Ve bu yalan dünyanın hamlıklarını sikletlerinin-yüklerini yüklenmeye hammallığa geldim..



ResimPes iki nutfe karışub sonra
Bir kıt'a lahme tebdîle geldim


Sonraysa bu Baba-Ana nutfesi karışıp sonra,
Bir kıt'a-parça lahme-ete değiştirmeye geldim..



ResimOlıcak dört ay bak sun'-ı Hakka
Şekl-i inşânı temsîle geldim


Sen şu Hakk Teâlâ’nın san’atna bak ki, 4 ay dolunca,
İnsan şeklinde-insana temsil misal olmaya geldim..



ResimTokuz ay durub ana rahminde
Dünyâya cism ü cân-ıla geldim


AnA rahminde 9 ay bekleyip-gelişip, tekemmül edip,
Bu Dünyâya bir cism ve içinde cân ile geldim..



ResimŞekl ü sûret hîç yok idi evvel
Şimdi bu gökçek şekl-ile geldim


Elbette evvelde ki, yaratılmadan ya da baba belindeyken şeklim sûretim yoktu ve ben yoktum bu dünyada,
Şimdiyse bu gökçek-güzeller güzeli insan şekliyle geldim..



ResimTıfl-idim dilim söylemez idi
Büyüyüb sonra hoş dile geldim


Doğduğumda ben de sizler gibi bebeydim dilim söz demesin bilmezdi,
Sonra büyüyüb böylesine hoş dille şiirle döktürür hale geldim..



Resimİrdim bülûga 'ışk beni tutdı
Râh-ı merdâna 'ışk-ıla geldim


Ne zaman ki bülûga-erginliğe-olgunluğa-RÜŞDe-Emri anlama çağına Erdim AŞK Yakamı yakaladı,
Ben de bu Merdler Yoluna AŞK ile geldim..



ResimGün-be-gün artdı derd-i 'ışk dilde
'Ar u nâmûsı ta'tîle geldim


Bir kıvılcım gibi Düşen AŞK Derdi gönlümde günden güne artı da arttı,
Öyle bir hale geldim ki, ar namus ta'tîl ettim-kullanmaz hale geldim..



Resim Yalınız sanman siz beni zîrâ
'Işk-ıla Hakkı ben bile geldim


Bunları duyup da yapayalnız kaldığımı sanmayın haa,
Bu AŞKın Sahibi Hakk Teâlâ ile ben BİLE-BİRlikte geldim..



ResimGerçi bir tamla su idim ammâ
'Işk-ıla akub ben sîle geldim


ASLımda gerçi ben sadece bir damla SU idim amma bu AŞK ile ben coşkun akan SELlere döndüm geldim..


ResimKarışub sîle çağlayub coşdum
Bahri özleyüben Nîle geldim


Bu Kevser BİZ BİR-İZ SELinde bir damla olunca bende çağlayarak,
VAHDET DERYÂsını özleyerek O’na götüren Nil Nehrine ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemle geldim..



ResimCümle halk Hakka ta'zîm iderler
Ben de ta'zîm ü tebcîle geldim


Bu Kânâttaki her ZeRRe ve deKüRRe ZÂTen Hakk Teâlâ’nın el Azîm Azametini hürmetle yaşayarak büyüklüğünü ilan ederler,
Bende bu Ekberiyyet Azametine gereken saygıyla katılmaya ve tebcîle- ağırlamaya, yüceltmeye, hürmetle kulluğumu göstermeye geldim..


El Azîmü :
Resim


Resim'Uşşâkı gördüm dosta giderler
Olmağa yoldaş ol cîle geldim


Gönül gözümle gördüm ki Uşşâk-ALLAH Âşıkları el Velî Dosta gitmekteler,
Ben de bu Hakk Yolda onlara yoldaş olmağa katıldım, bu cîle-cemaata geldim..


El Veliyyü :
Resim


ResimGelmişem andan giderim ana
Ana rücû' u tebdîle geldim


İlliyyinninden-O’ndan, Esfeline-İmtihan sahnesine gelmişim, yaşamışım ve şimdi tekrar Esfelinden-İmtihan sahnesinden İlliyyinine-O’a giderim.
Rabb Teâlâ’ya rücû' u-DÖNüşü tebdîle-eski haline getirmeye geldim..


“RABB-e RucÛ” SıRRın SAÇ-mak:

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim---İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh (mardıyyeten) :dön Rabbine, sen O'ndan O senden hoşnut olarak!
(Fecr 89/28)



Resim'Ârif-i Hakkım ben tâ ezelden
Varlığ u birliğin bilegeldim


Ben zâten, Hakkk Teâlâ’nı ârifi-tanıyanı, aşinâsı, Hakkı, hakkı ile bilme bilgisine tâ ezleden haberdârım Rububiyyet Tevhidinden ki, Elest bezminden…
Ben bu İmtiham Yurduna, ALLAH celle celâluhu VARlığını BİRliğini bilerek bu âlemde Uluhiyyet Tevhidine yaşayarak ŞÂHiD Olmaya geldim..



“ELESTÜ” sün “BeL” sında:
ELeST BeZMi:


وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
Resim---Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne) : Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.” (A'râf 7/172)


ResimDilimde zikri kalbimde fikri
Özimi ana tavsîle geldim


Her yerde her zaman her halde DİLimde Zikr-i Dâimi, kalbimde Fikr-i Dâimi ile ben,
O’na; Şahdamarımdan-ÖZümden Yakin-AKREB olan Rabbu’l- âlemine Özümü-Nefsimi, tavsîle- vâsıl etmeye, ulaştırmaya vardırmaya geldim..



ResimBed huylarımı 'ışk himmetiyle
Hulk-ı hamîde tahvîle geldim


Kulluk imtihanı âletlerim olan kötü huylarımı, Aşkullahın hİMMetiyle-gönül gücüyle, hamde değer övülen ahlâka ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin hulki’l azîmine değiştirmeye geldim..

وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ
Resim---Ve inneke le alâ hulukın azîm: Ve muhakkak ki sen, mutlaka çok büyük bir ahlâk üzeresin.(Kalem, 68/4)

اْلاَخلَاقِ مَكَارِمَ لِاُتِمَّ بُعِثْتُ اِنَّمَا
Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” Buyurdu.
( İ. Mâlik, el-Muvatta, 2/904) 1370/1951)

Resim---Âişe radıyallahu anhâ: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ahlâkı Kur’ân idi.” Buyurdu
(Müslim, Müsâfirîn 139. Ayrıca bk. Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 2)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Beni Rabbim terbiye etti ve terbiyemi güzel yaptı.” Buyurdu.
(Süyûtî, el-Câmiu's-Sağîr, I, 12)



ResimGerçi taksîrim kullukda çokdur
Pes i'tizâm tatvîle geldim,


Gerçi bu Kulluk Bazarında taksîrimi-kusur, hata, kabahat, suç, günahım çoktur elbette,
Şimdi ise O’na güvenerek candan kasdederek bağırıp çağırıp ağlamaya geldim..



ResimZühdün safâsın bulmadım hergiz
'Işkı kamuya tafsîle geldim


İşin aslını anlamadan görüntüyle dünyadan el çekmek zühdünün bir safâsını-doyurucu bir neşesini asla bulamdım,
Ben de AŞKı tafsîle-herkese etraflıca anlayacağı şekilde açıklamaya, şerhe, beyana izah etmeye geldim..


ResimDir ki Kuddûsî rütbemi bunda
'Avn-i Bâr ile tekmile geldim


Ahmedi Kuddûsî Babamız der ki;
İndirildiğim İmtihan âleminde hayvandan da aşağı ile Kâmil arasındaki varlık rütbemi insanlık derecemi ,
El barru ALLAH celle celâluhumun izni, yardımı ve medediyle MuhaMMedî İnsan SEViyesinde tekmile- tamamlayıp Kemâle erdirmeye, tamlamaya, bütünlemeye ve eksiksiz kılmaya geldim…
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim 27

Çok dâr-ı fenânın keder ü hemmi deminden
Usandım anın mihnet ü hüzn ü eleminden


Ben bu Yokluk Yurdunun derdle-kederle-gamla-tasayla-hüzünle geçen günlerinden usandım.
Onun zahmetinden-eziyetinden-belâsından usandım!.



Bakdım dün ü gün hîç kuru gavgâsı dükenmez
Çekdim elimi şimdi kamu yahşi keminden



Bakıyorum da, dününde de bu gününde de hiç kuru kavgası tükenip bitmiyor.
Ben de şimdi-bundan sonra, tüm iyisinden de kötüsünden de elimi-eteğimi çektim artık!.



Tüccâr kati hırsa düşüben mâlı direrler
Mevti unudub cîfe-yi murdâr u haminden


Bu Yalan Dünyanın tüccârları hırsa kapılıp durmadan dünya malı toplamaktalar,
Hemde ölümü unutup murdar ve pis bir leş olan dünya malını…



İt gibi iderler biri biriyle şemâtet
Hoşlanmadım ebnâ-yı zamânın şiyeminden


Dünyaya aldanışta itler gibi biri birleriyle şamâta-kuru gürültü etmekteler, böylesi zamâne oğullarının huylarından-tabiatlarından hiç hoşlanamadım!..


Dînârı tutarlar atuban dîni yabana
Gelmez şiba' anlara bu dünyâ deseminden


Dinlerini yabana atıp yerine parayı-pulu tutup ona taparlar.
Bu dünyanın kirli yağından yiyip doymak nedir bilmezler..



Muhtâcları gördikde tonar yüzleri buz-veş
Anlar da dönüb girü kaçarlar şiyeminden


Ne zaman bir muhtaç kimse görselser yüzleri buz gibi donakalır.
Bunların bu soğuk tabiatından yüzlerini gören muhtaçlar geri dönüp kaçarlar..



A'yân-ı bilâd çevre meyil eylediler heb
Zulm-ile cihân toldı vülâtın reşeminden


Beldelerin ekabirleri-ileri gelenleri dışarıya meylettiler hepsi de..
Beldelere sahib çıkacak olan idarecilerin-vâlilerin zulmünün pis kokusundan cihân doldu!..



Yok havf-ı Hudâ havf-ı melik zerrece aslâ
Bezdi fukarâ cân u metâ' u ganeminden


Katiyen zerre kadar, ALLAH korkusu, Hükümdardan korku-çekinmeden eser yok.
Bunların yüzünden, fakir-fukara elindeki koyun sürülerinden, malından mülkünden ve de canından bezdi-bıktı…



Küffâr buluben fürce nice beldeler aldı
İblîs-i la'în eyledi iğvâ saneminden


Kafirler boşluk bulunca nice beldelerimizi elimizden aldılar.
Lânetli İblis dünya putlarıyla ayarttı, azdırdı, baştan çıkardı idarecilerimizi…



Sultâna da hîç sıdk-ıla bir tâ'at ider yok
Etbâ' u re'âyâ vü cüyûş u hâdeminden


Hükümdar Sultanımıza da sadakatle itaat eden kalmadı.
Tâbi olanlardan, bağlı olanlardan, emri altında bulunanlardan, başka dinlere mensub iken bu ülkede yaşayanlardan ve de askerlerden ve hademelerden-hizmetçilerden de sadakatle itaat eden kalmadı.



İtmez vüzerâ nusret-i dîn cân u gönülden
Feth olmadığı pes rü'esânın daceminden


Vezirler candan gönülden de dine yardım etmezler!
Eskisi gibi fetihlerin olamayışı işte bu reislerin-vezirlerin eğriliği yüzünden..



Vay hâline hak söyleyenin böyle zemânda
Korkar 'ulemâ çünki kuzâtın kaleminden


Vay haline böyle zamanda bencileyin hak söz söylenin haline ki,
Gerçek âlimler güya şeriat adına hükmeden hâkimlerin-kadıların hükmeden kalemlerinden korkup doğruyu söylememekteler..



Hultatda hatar sâlike çokdur bu 'asırda
Pes 'uzlet iden sâlim olur halk siteminden


Bu asırda hak yolunun yolcularına, halka karışmaları halinde tehlikeler sayısız çoktur.
Halkın bu siteminden-haksızlık, zulüm, eziyet ve cefasından kaçıp bir köşeye çekilen sâlim olur- başını kurtarır..



Dîn gayreti çekmez ne 'aceb ekseri nâsın
Az kaldı gelen hayr u nefi' dest ü feminden


Ne kadar şaşılacak şeydir ki insanları pek çoğu dinlerine gereken önemi vermemekteler,
Elinden ve ağzından-sözünden hayr ve fayda gelen çok az kaldı..



Techîz-i guzât eyleyeni Hak idinir dost
Hak dostlığı yeğ iki cihânın ni'metinden


Din uğrunda kâfirlerle yapılan mücadele, muhârebe için gereken cihazlarla silahlananları Hakk Teâlâ Dost edinir.
Ki Hakk Teâlâ Dostluğu bu dünyanın da öbür dünyanın da ni'metlerinden üstündür..



Bir akça bahîl virse gider cânı berâber
Altun ana kıymetli tamar içre deminden


Amm cimri için öyle ki 1 akçe parasını verse parayla birlikte canı da gider.
O cimrinin altınları damarındaki kanından da kıymetlidir.



Bu mâlı Hudâ virdi diyüb gâzîye virmez
Virirse hazân gibi sararır nedeminden


Bu mâlı bana Hudâ Hakk Teâlâ verdi diyip savaşan gâzilere veremez.
Verirse eğer pişmanlığından gazel yaprağı gibi sapsarı kesilir..



Zabt eylediler 'arsa-yı merdânı gabîler
Erbâb-ı 'akıl cümlesi hayrân se'eminden


Merdlerin yurdunu hilekârlar zabdedince-yerlerine geçince,
Değerli akıl sahiblerinin tümü de bıktı usandı şaşakaldılar..



Virildi münâsib cühelâ vü bülehâya
Sorulmaz imiş Hâlik-ı kevnin hikmetinden


Bu kimselere münâsib–uygun-lâzım-lâyık mevkiler-işler nerde Câhiller ve ahmaklar varsa onlara verildi.
Ne edelim Kâinâtı Yaratanın hikmetinden sorulmazmış neden bu böyle olmakta..



Teslîm-i umûr eylediler anlara ki hîç
Yok sevgilü şey mey-kedenin câm-ı ceminden


Onlara devlet işlerini teslim ettiler amma, onlar için meyhânelerin içki kadehlerinden başka sevdikleri yok maalesef..


Dîn düşmeni pek itdi hücûm iki tarafdan
Tağ taş iniler top u tüfengin zememinden


Din düşmanları iki taraftan pek şiddetli hücuma geçti ki,
Dağlar taşlar top-tüfek patlamalarından inlemekte..



Yalvaralım ol Tenri Te'âlâya ki bizi
Hıfz eyleye fazlı ile kahr u edaminden


Bizler Hakk Teâlâ’ya durmadan yalvaralım ki,
Fazlıyla bizleri düşmanın kahrından-ezip geçmesinden korusun!.



'Avn eyleye sultânımıza 'askerine hem
Mağlûb ola düşmânlar şevk-i haşeminden


Hakk Teâlâ, hem Sultânımıza hem de askerlerine yardım eylesin,
Düşmanlarına karşı savaşanlarının şevki-candan savaşmak istemeleri sonucu düşmânlar mağlûb ola-yenile..



Şol rütbe hemân kalblerine toldıra ru'bı
Ki ditreyeler heybet-i tabi u 'aleminden


Müslüman askerlerin şehâdet rütbesine ermek şevkiyle savaşmaları düşmanların kalblerine korkuyu doldura,
Ki bu huyun-tabiatın bu manevî âlemin heybetinden titreyeler..



Teştît ide cem'iyyet-i kübrâlarını heb
Bir katrece ilkâ ide bahr-i nikaminden


En büyük şerr ortaklıklarının hepsini Dağıtıp perişan ede..
Hakk Teâlâ Zü’l- İntikamından bir damlacık lutf ede!.



Gâzîlere in'âm ide çok mâl ü ganîmet
Zer sîm ü cevâhir ni'amin bâ-kıyeminden


Gazilerimize fetihlerinde çokça mallar, ganîmetler ihsan ede,
Altın, gümüş, mücevher ki kıymeti biçilemezinden..



Sultânı vü etbâ'ını iğnâ ide şol kez
Ki bula gınâ cümlesi bâlâ himmetinden


Sultânımızı ve emri altındaki askerlerini zengin ede böylece,
Ki böylece onun yüksek Himmetinden cümle insanlar zenginlik bula.. faydalana..



Yardımcı kıla rûh-ı şerifini Resûlün
Yârânını hem müntahab u muhtereminden


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şerefli RUHunu Yardımcı eyleye,
Hem de seçilmiş, güzide, hürmetli Yârânlarını-Hak Dostlarını da Yardımcı eyleye…



İnzâl-i melâ'ik ide cenk eyleyeler hem
Ervâh-ı gürûh-ı şühedâ muhteşeminden


Hakk Teâlâ Meleklerini indire ki savaşalar askerlerimizle,
Ve de şehidler toplumunun ruhları da en muhteşeminden savaşalara katıla…



İrsâl ide kutbı dahi a'vânını cümle
Yir üzre olan ümmet-i hayrü'l-ümeminden


Zamanı Kutbu da yardımcılarının tümünü göndere ki,
Yer yüzünde olan Ümmetlerin en hayırlısı Ümmetten..



Hem cümleye gayret vire ki emr-i cihâdı
Yir yir tutuban kurtılavuz harb zeheminden


Bütün Ümmet-i MuhaMMede gayret vere ki cihad emrini yer yer tutalım ki bu harblerin zahmetinden kurtulabilelim..

Yalvaralım evkât-ı seherlerde diyüb hem
Yâ Rabbi necât vir bize dâreyn zuleminden


Seher vakitlerinde: “Yâ Rabbî bize kurtuluş ver her iki dünyanın zulümlerinden!” diyerek yalvaralım..


Şu zulmet-i müstenfereden it dahi tahlîs
Hıfz it bizi ahzâb-ı 'adûnın vahaminden


Ve: “Şu korkunç zulümlerden kurtar! Bizi şu düşman toplumlarının vahametinden korkunç tehlikelerinden koru!..”


Rahm itmeyicek sen bize yâ kim ide bugün
Çün muztarib olduk katı küffâr haveminden


“ Bize bu gün SEN merhemet etmeyecek isen kim edebilir! Çünkü çok çok ızdırab duymaktayız bu kafirlerin kuşatmalarından!”


Bu kürbeyi bizden bu sene eyle ki tefrîc
Tîz kurtılalım savlet-i a'dâ hazeminden


“Bu senemizde bu musibet belâsına-sıkıntısına bir kutuluş kapısı aç ki- tasamızı gider ki,
Bu düşmanlarını şiddetli saldırış hezimetlerinden-bozgunluğa uğratışlarından tez kurtulalım!”



Gümrâhlığ-ıla başımıza geldi bu hâller
Neşr it bize nebzece hilimin diyeminden


“Hak yoldan sapmışlık yüzünden bu haller başımıza geldi,
Hilmiyin devamından birazcık içimize yay ya RABBî!”



İblîse uyub râh-ı dalâle sefer itdik
İşidemeyüb hak sözi nefsin sameminden


“Bizler, nefislerimizin sağırlığından, hak sözü işitemeyip
İblîs’e uyup sapıklık yoluna gittik..”



Ol şâh-ı rüsül hürmetine eyle sıyânet
Bizi vü kamu ümmeti hışmın deheminden


“O Resûllerin Şahı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hürmetine, bizi ve Ümmet-i MuhaMMedi bu hışmın-gazabın büyüklüğünden koru-muhafaza et!.”


Kat' itmeyiz elbet de ümîdi ki umarız
Sen pâdişâhın bahr-i hanân u kereminden


“Elbette Ümidimizi kırmayız ve, Sen Mâlike’l-Mülk Sultânın merhamet ve kerem denizinden umarız!.”


Noksân mı gelür rahmetine ey ulu
Yezdân Geçsen bir avıç hâk-i sefâlin töheminden


“Ey Ulu Yezdân, bu bir avuç sefâlet toprağı kullarıyın suç-kabahatinden vaz geçsen sonsuz Rahmetin eksilir mi..”


Sultâna rahim eyle husûsen ki olubdur
Dîn uğrına dil hastesi fart-ı hazeminden


“Özellikle Osmanlı Sultanımıza merhamet et ki o, din uğruna uğradığı hezimetlerin-bozgunların çokluğundan gönül hastası olmuş durumdadır!”


Terk eyledi ecdâdı gibi hâb u safâyı
Küffâra gazab ümmete lutf u rahaminden


“O da ataları gibi bu uğurda, kâfirlere gazab, Ümmet-i MuhaMMed’e merhamet etmekten kendi uykusunu ve sefâsını terk etti..”


Çün ümmet-i merhûmeye itdin anı sultân
Bu hızmet-i 'uzmâya kemâl-i zememinden


“Çünkü SEN onu, bu rahmete ermiş ÜMMete Sultân olmayı nasib ettin ki, muazzam kemâlinden bu büyük hizmete..”


Senden dileriz ki idesin feyzini itmâm
Kuvvet bula dîn şevket-i câh-ı 'izamından


“SENden onun feyzini tamamlamanı dileriz ki, böylece onun bulunduğu büyük makamın kudretinden Dinimiz kuvvet bulsun!”


Târîh-i sene bin iki yüz kırk dahi dörtdür
Mevlâya sığındık gazevâtın ceşeminden


Bu günün Târîhi, sene Rumî-1244dür. (Miladî 1829). Ve içinde olduğumuz savaşların meşakkatinden-zorluklarından Mevlâ’mız teâlâya sığındık!..

Kaldı işimiz ana dileriz ki selâmet
Vire bize şu fitne-i 'uzmâ dareminden


İşimiz Mevlâ’mız teâlâya kaldı ki, bize şu büyük fitne darlığından selâmet versin dileriz, dua ederiz..


Kuddûsî-yi bî-çâre niyâz eyleyüben dir
Ey Hak bizi kurtar şu zamânın gaseminden


Bu çâresiz ÂŞIK Kuddûsî Babamız niyâz-duâ ederek der ki: “Eyy HaKK Teâlâ! Kurtar bizi içinde yaşadığımız şu zamanın karalıklarından-zulümlerinden!”
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim 28


ResimGör nice bülend oldığını şân-ı Üveysin
Bu ümmete hem itdiği ihsânı Üveysin


Hazreti Veysel Karanî kaddesallâhu sırrahunun İslâm Âleminde şan ve şöhretinin nasıl bülend/yüksek, büyük olduğunu gör ki,
Hazreti Üveysin kaddesallâhu sırrahu, Ümmet-i MuhaMMede nasıl da; Sadâkat, Samîmiyyet, Sabır ve Selâmet DERSi verip İZi bıraktığını ANla!..
ALLAH celle celâluhu’dan VAHY alanlar -> VAHYîler-Peygamberler, onlardan alanlar VEYSîler, onlardan alanlar VEHBÎler, onlardan alanlar da bizler gibi KESBÎlerdir..



Eylerdi ana şâh-ı rusul hubb-ı teşevvuk
Bî-had idi çün cezbe vü ferzânı Üveysin


Hazreti Üveys kaddesallâhu sırrahunun cezbesi/iç çekiciliği ve ferzânı/ilahî ilim ve hikmet coşkunluğu öylesine sınırsızdı ki,
Resûller ŞÂHı Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem onun bu coşkun aşkına teşevvuk/ şevklenme, istek gösterme, arzu etme, sevinme muhabbeti gösterirdi..



Ol cebhe-i tâbânın açub vakt-i seherde
Hoş geldi bana dir idi reyhânı Üveysin


Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem sehER VAKiTlerinde NUR ve Işık penceresi gönlünü açtığında:
Bana Üveys’in hoş Kokusu gelemekte!” derdi.

“Yemen tarafından Rahmâni nefes alıyorum.”:


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Ben RAHMAN'ın nefesini Yemen tarafında buluyorum."
(Gazzalî, İhya: 1/104; 3/222; Heysemî, Mecmeu'z-Zevaid: 10/55; Aliyyu'l-Kârî, Kübra: s.154; Aclûnî, Keşf: 1/304.)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “İnni leecede nefesirrahmâni min kıbele'l-yemeni: Rahman nefesini Yemen kable/cihetinden elbette eced/vücud ediyorum”
(Fahreddin Attar,Tezkiretü'l-Evliya)

Resim---Hazreti Rasûl Veysel için: “İnni li ecudu nefese’r- Rahmân min kıbeli’l- Yemen: Yemen tarafından Rahmânî nefes alıyorum!” buyurmuştur.

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Ben RAHMAN'ın nefesini Yemen tarafında buluyorum."
(Ahmed b. Hanbelî Ebû Hureyre'nin hadisi olarak rivâyet etmiştir. Bu hadisin râvileri sika/güvenilir kişilerdir.)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "İyi bilin ki; îman Yemen'e mensuptur. Hikmet, Yemen'e mensuptur. Ben, RABBinizin nefesini Yemen tarafından buluyorum."
(Hafız Heysemî ise Mecmeu'z-Zevaid' de (10/55-56) Ebu Hureyre'den, İ.Ahmed, müsned)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Yemen tarafına sırtını döndüğü bir sırada şöyle buyurmuştur: “Ben RAHMAN'ın nefesini işte şuradan duyuyorum.”
(Seleme b. Nufeyl es-Sekûnî'den, Beyhakî; Bezzâr)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Yemen'e işâret ederek: ''Ben Rahman'ın nefesini işte şuradan duyuyorum"
(Taberanî, Mu'cemul-Kebir)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Îman, Yemen 'e mensuptur. Hikmet, Yemen'e mensuptur. Ben, Rahman'ın nefesini Yemen tarafından buluyorum"
(Taberanî, Musnedu'ş –Şamiyyîn’de Ebu Hureyre'den)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Ben RABBinizin nefesini Yemen tarafından duyuyorum" buyurdu.
(Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, Ebu Hüreyre'den)


Arzûlar idi görmeği olmadı mukadder
Çün itdi nihân cismini Yezdânı Üveysin


Hazreti Üveys kaddesallahu sırrahu, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi görmeyi çok çok arzualardı ancak kader Kaderullah mukadder/ kısmet. kader. miktarı tâyin ve takdir olunmuş olan zaman dilimi gerçekleşmedi.
Çünkü Yezdan-Cenab-ı Hak ALLAH celle celâluhu onun cismini dünya gözyle görmekten nihân/gizli-saklı kıldı..



Ashâbına şol kez anı vasf eyler idi kim
Olurlar idi cümlesi hayrânı Üveysin


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ashab-ı güzînine Hazreti Üveysin kaddesallahu sırrahu manevî kıymetini öylesine yüce makamlarda analatır-sıfatlandırırdı ki hepisi de Üveys kaddesallahu sırrahu hayranı olurlardı..


Dir idi sa'âdetle o şâh-ı rûz-ı mahşer
Bir devr ola kim sürile devrânı Üveysin


şâh-ı rûz-ı mahşer/mahşer gününün şahı olan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem büyük bir mutlulukla “bir devr/günler gelecek ki Veysel Karanî’nin devrÂNı sürülür!” buyururdu..


Pes ide şefâ'at nice yüz bin ümmete hem
İrişe nice dertliye dermânı Üveysin


Gerçek şu ki, nice yüzbinlerce Ümmet-i MuhaMMed’e şifâ ELİ uzanır çeker de Şefâ'at-ı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle ulaştırır meşrebi ÜVEYSîleri..
Ve de nice derdlilere dermanı tez ulaşır Hazreti Üveysin kaddesallahu sırrahu…



Çün hırka-i mergûbesini kıldı vasiyyet
Bahş itdi safâ cânına cânânı Üveysin


Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, İmam Ali kerremullahi veche’ye teslimederek hırka-i mergûbesini/rağbet edilen-manevî kıymetli TEN HIRKASInı sırtından çıkarıp Veysel Karanî’ye götürülmesini vasiyet etti.
Ki böylece cânına cânânı bin bir safâ ile bahş itdi/bağışladı, ihsan etti Hazreti Üveys- Veysel Karanî kaddesallahu sırrahu…


Gitdiler ana itmeğe teblîg ü emânet
Ashâb-ı güzîn sevgilü yârânı Üveysin


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin bu vasiyetini yerine getirmek, emânetini yerine vermek ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin tebşirini teblîg için,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem in güzîde/seçkin sahabeleri vede sevgili YÂRÂNları radiyallahu anhum, Hazreti Üveys- Veysel Karanî kaddesallahu sırrahu’nun DEVE Çobanlığı yaptığı Karan ÇÖLLerine gittiler..



Birisi 'Ömer biri 'Alî hem birez ashâb
Didiler olaydık nola mihmânı Üveysin


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin gıyaben bu kadar çok sevip/övdüğü Hazreti Üveys- Veysel Karanî’nin misafiri olmak için Ali kerremullahi veche, Ömer ve bazı ashab-ı güzîn radiyallahu anhum gittiler.


Arayub anı buldılar iklîm-i Yemende
Bir çölde kurulmış ulu dîvânı Üveysin


Raya soraya nihâyet onu Yemen ÜLKEsinnde buldular.
Gördüler ki UÇsuz-Bucaksız Ipıssız bir çÖLde Dost divÂNın KURmuş HÂLde BULdular..



Gördükde 'Ömer köhne pelâs içre didi kim
Hoş geldi bana sîne-i 'uryânı Üveysin


Ömeru’l Farûk radiyallahu anh, Hazreti Üveys- Veysel Karanî’yi köhne pelâs-palaz/eskimiş yünden dokuma kilim gibi basit yün gömlek içinde görünce: “Hazreti Üveys- Veyse'l- Karanî’nin Çırılçıplak SîNe-i çok hoş geldi bana!” dedi ve imrendi bu yüce mÂNâ Makamına..

Hem didi gerekmez bana bu câh-ı hilâfet
Görüb yüce olduğını eyvân-ı Üveysin


Kendisi o zaman Halife idi ve bu Açılan kapıdan eyvân-ı Üveysi/ Veyse'l- Karanî’nin muhteşem çÖL KöŞKünü- divÂNe DivanhÂNesini GÖRünce: “bundan sonrası bana Câh-ı Hilâfet/ Hilâfet Makamı, mansıbı, kadri ve de itibarı gerekmez bundan sonrası!”dedi.


Ol didi birâder seni efdal bilürem ben
Sanma ki ola üstüne rüchânı Üveysin


Ve dedi ki: “ey kardeşim ben seni efdal/çok-en faziletlilerden bilirim!” dedi.
Sanmayınız ki Veysel Karanî’nin üstüne rüchân/ haslet veya her hangi bir şey cihetiyle diğerinden üstünü bulunsun!.



İtdiler ana hırka-i mergûbeyi teslîm
Dünyâ tolusı buldı ferah cânı Üveysin


Ne zamanki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin armağanı Ragabe Hırkasını teslim ettiler ve hEMMence SIRTına GEÇirdi..
İşte o zaman; fASLı, ASLına SALL u SELL etti SILAya vUSLat Hakk oldu, sanki Dünyalar dolusu ferah/ŞENlik doldu şe’ÂNda şu ÂNda da inşae ALLAHu Teâlâ hamdolsun!..
Ve cÂNı ceNNet OLdu Hazreti Hazreti Üveys- Veysel Karanî kaddesallahu sırrahunun.. el ÂN-da…


Didi ki revâ gördi mi ol bahr-ı keremden
Bu bürde-i şâhâneyi sultânı Üveysin


Dedi ki: “o KEREMler Deryâsı Rahmetenli’l- EÂLEmîn olan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem;
bu yüce HeDiYeyi, şâhâne BÜRDeyi ve HÂL HIRKasını, ben Deve çobÂNını, SuLtÂN ÜVEYSi kılarak, bana ki çÖL Çobanına ReVâ/LÂzım-LÂyık gördü demek haa!. elhamdulillahi RABBi’l- ÂLEMîn!” dedi..



Pûs eyleyüben başına koydı anı derhâl
Ağlatdı yeri gökleri efgânı Üveysin


Pûs eyleyüben/sıRRını gizleyerek-öpüp-koklayıp başına koydu hemence.. vUSLatın SALLın SALLadı ISSız ÇÖLLere İçinden DERinden hiç DURRmadan..
ÖYylesine İçli TiTredi ki, İÇ Âleminin İç figÂNı-İNNleyişleri.. her ÂN Tittreyen/dÖNen ATOMlarla ZeRRe/KüRRe, yer-gökler feryÂD ü figÂNla HİÇkırdı DURdu.. el ÂN da öyledir mutahhar ÜVEYSîler ÇakırCAN!..



Ol demde varub secdeye çok itdi münâcât
Hem didi ki yâ Hazret-i Rahmânı Üveysin


Sanki yere DÖKülmüş bir tas SU gibi berhava olmuş her HüCResi-ZeRResi Hamd ü seNÂ SECDesine kapandı..
gÖZ YAŞları KONUŞtu ki: “ey Karîb/Garib KUL ÜVEYsin Huzurda Hazır Hazret-i Rahmân'ı ALLAH’ım celle celâluhu!.”



Bağışlar isen ümmetini eşref-i halkın
Âbâd olur ol dem dil-i vîrânı Üveysin


“ey Karîb/Garib KUL ÜVEYsin Huzurda Hazır Hazret-i Rahmân'ı ALLAH’ım celle celâluhu!. Halkettikleriyin İÇinde ne şEREFli kıldığın MuhaMMed Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemimizin ÜMMetini BAĞışlarsan, bu SeSSiz-ISSız DUÂMı Kabul EDersen!.
O ÂNda, şu vahşî çÖLLLerde cÂN DOSTun Uzlet Uveysîn’in virÂN Olmuş GÖNLÜnü/KaLBini Âbâd/mâmur-şen şakrak kılarsın EBEDen!..



Hem hoşnûd olur 'âşık u ma'şûk ol sebebden
Ol eşref-i mahlûk ulu hâkânı Üveysin


Böylece bu Derunî DUÂMın kabul buyrulmasından, Resûl ALLaH Üveys KULuyun ULU Hakanı Mahlukatın Şeref Kaynağı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve SENi ve de ONU SEVen/âşıklar vede SEVilen/ma'şûklar HOŞnÛD-memnun mesud ve hoş olurla inşae ALLAHu TeâlÂ!..


Hâtif didi oldı sana bahş sülüs-i ümmet
Bahş itdi sülüs ümmeti Hannânı Üveysin


Hâtif/ GaiBden haber veren-Şahdamarından gelen gİZli SES ÜVEYs’e dedi ki: “ÜMMet-i MuhaMMed’in 1/3 Üçte BİRi sana bAHşoldu/Bağışlandı!”
ÜVEYsÎ DUÂ Hürmetine ol Hannân/ Rahmetlerin en lâtif cilvesini gösteren, Rahman ve Rahîm olan ve çok merhametli olan ALLAH celle celâluhu ÜMMet-i MuhaMMed’in 1/3 Üçte BİRini mağfiret etti-BAĞışladı çok şükür.. el ÂNda hamdolsun!..



Baş indirüben itdi yine secde Hudâya
Didi dileği cümle-yi ihvânı Üveysin


Hazreti ÜVEYSî el Karanî kaddesallahu sırrahu tekrar ALNını yere VURdu SECDEye Kapandı Ağlayarak DİLEğini dedi el HannÂN: “DiLEğim/duâm o ki cümle DİN KARDEŞlerimi BAĞışla yâ RaBBeNÂ Teâlâ!..”


Hâtif didi oldı sülüs-i ümmet dahi bahş
'Afv eyledi sülüsini Mennânı Üveysin


Hâtif/ GaiBden haber veren-Şahdamarından gelen gİZli SES’in SahÎBi u el MennÂN ALLAH celle celâluhu, ÜVEYs’e dedi ki: “ÜMMet-i MuhaMMed’in 1/3 Üçte BİRi daha bahş u AFVv Oldu!”


Kuddûsîye olur mı 'aceb Lutfı müyesser
Ol bahr-ı kerem fazl u 'atâ kânı Üveysin


ÂŞIK Kuddûsî (seN ki; Hasan DAĞın DELİsi-HicÂZ çÖLLerinin VELÎsi, KItmîRin nESLinin Kuddûsî BaBası) kaddesallahu sırrahu Kuluna da bu yüce ÜVEYSÎ Lutuf müyesser/kolyaca elegeçen lütuf olur mu acaba?
Ki bu yüce bAĞIŞ-ATÂ-İhsan, Hazreti Üveys- Veysel Karanî kaddesallahu sırrahu’nun şeÂN Şerefine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şefâatı, ALLAH celle celâluhu İkram/Kerem DenİZinden Fazlı/İnâyeti ve İhsÂN Hazinesinden inşae ALLAHu Teâlâ..


ResimnOt:

1- RAHMetli Azize DuDu EBEm MoLLa MehMed Oğluna/BaBamıza DOĞduğumda sağ Kulağıma EzÂNla “AbduLLÂtif”, sol kulağıma da kâmetle “Ekrem” ismini OKUtup..
“ALLAHım! bu OĞLUmu Resûli EKRemin ÂŞIKlarınden edeceksin değil mi?” diye pazarlık yapmış.. miş..maSALLımız..


2- Ahmedî Kuddusî BaBamızın Kadirî Tarikat kolunu “Abdullatif kolu” olarak bizZÂT veren Kabri başında Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemdir ve sitemizde anlatılmıştır kendisi de anlatacaktır ilerde divÂNında..

3- ben de, 8 DELİlerinden OLunca “ÜMM”üne “ÂMM”ine ya MUîN ALLAHım celle celâluhu!” Derim bUrası bUrsa bAzarımİZda inşae ALLAHu TeâLÂ…



ResimVEYSEL KARANî kaddesallahu sırrahu DUÂsı:

اِلهِى اَنْتَ رَبِّى وَ اَنَا الْعَبْدُ وَ اَنْتَ الْخَالِقُ وَ انَا الْمَخْلُوق -1

وَ اَنْتَ الرَّزَّاقُ وَ اَنَا الْمَرْزُوقُ وَ اَنْتَ الْمَالِكُ وَ اَنَا الْمَمْلُوكُ -2

وَ اَنْتَ الْعَزِيزُ وَ اَنَا الذَّلِيلُ وَ اَنْتَ الْغَنِىُّ وَ اَنَا الْفَقِيرُ-3

وَ اَنْتَ الْحَىُّ وَ اَنَا الْمَيِّتُ وَ اَنْتَ الْبَاقِى وَ اَنَا الْفَانِى -4

وَ اَنْتَ الْكَرِيمُ وَ اَنَا اللَّئِيمُ وَ اَنْتَ الْمُحْسِنُ وَ اَنَا الْمُسِئُ-5

وَ اَنْتَ الْغَفُورُ وَ اَنَا الْمُذْنِبُ وَ اَنْتَ الْعَظِيمُ وَ اَنَا الْحَقِيرُ -6

وَ اَنْتَ الْقَوِىُّ وَ اَنَا الضَّعِيفُ وَ اَنْتَ الْمُعْطِى وَ اَنَا السَّائِلُ -7

وَ اَنْتَ اْلاَمِينُ وَ اَنَا الْخَا ئِفُ وَ اَنْتَ الْجَوَّادُ وَ اَنَا الْمِسْكِينُ -8

وَ اَنْتَ الْمُجِيبُ وَ اَنَا الدَّاعِى وَ اَنْتَ الشَّافِى وَ اَنَا الْمَرِيضُ -9

فَاغْفِرْلِى ذُنُوبِى وَ تَجَاوَزْ عَنِّى وَ اشْفِ اَمْرَاضِى يَا اَللَّهُ يَا كَافِى -10

يَا رَبُّ يَا وَافِى يَا رَحِيمُ يَا شَافِى يَا كَرِيمُ يَا مُعَافِى

فَاعْفُ عَنِّى مِنْ كُلِّ ذَنْبٍ وَ عَافِنِى مِنْ كُلِّ دَآءٍ وَارْضَ عَنِّى اَبَدًا بِرَحْمَتِكَ يَآ اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ

وَ اَخِرُ دَعْوَيهُمْ اَنِ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ


ResimOKUnuşu:

1-İlahi! Ente Rabbî ve ene’l- abdu ve Ente’l- Haliku ve ene’l- mahlûku
2-Ve Ente’r- Rezzâku ve ene’l- merzûku ve Ente’l- Mâliku ve ene’l- memlûku
3-Ve Ente’l- Azîzu ve ene’z- zelîlu ve Ente’l- Ğaniyyu ve ene’l- fakîru
4-Ve Ente’l- Hayyu ve Ene’l- meyyitu ve Ente’l- Bâkî ve ene’l- fâni
5-Ve Ente’l- Kerîmu ve ene’l- leîmu ve Ente’l- Muhsinu ve ene’l- mûsiyyu
6-Ve Ente’l- Ğafûru ve ene’l- muznibu ve Ente’l- Azîmu ve ene’l- hakîru
7-Ve Ente’l- Kaviyyu ve ene’z- zaîfu ve Ente’l- Mu'tî ve ene’s-sâilu
8-Ve Ente’l- Emînu ve ene’l- hâifu ve Ente’l- Cevvâdu ve ene’l- miskînu
9-Ve Ente’l- Mucîbu ve ene’d- dâî ve Ente’ş-Şâfî ve ene’l- merîzu
10-Fağfirlî zunûbî ve tecâvez annî veşfi emrazî yâ ALLAHu yâ Kâfî
Yâ Rabbi yâ Vâfî yâ Rahîmu yâ Şafiya Kerimuya Muâfî!
Fa'fu annî külle zenbin ve âfinî min külli dâin verza annî ebeden birahmetike yâ erhame’r- râhimîn!.
“Ve âhiru da’vahum eni’l- hamdulillâhi rabbi’l- âlemîn!..” Âmin!..


ResimANLAmı:

1-ALLAH'ım! Sen benim RABBimsin, ben ise senin kulunum
Sen HÂLIK'sın (yaratansın), ben ise mahlûkum (yaratılanım)


2-Sen REZZÂKsın (Rızk verensin), ben ise merzûkum (rızık verilenim)
Sen MÂLİKsin (mülkün sâhibisin), ben ise memlûkum (sâhiblenilenim)


3-Sen AZÎZsin (çok güçlüsün), ben ise zelîlim (çok güçsüzüm)
Sen ĞANİYsin (çok zenginsin), ben ise fakîrim (yoksul ve muhtacım)


4-Sen HAYY'sın (ebedi dirisin), ben ise meyyitim (ölümlüyüm)
Sen BÂKİ'sin (ölümsüzsün), ben ise fâniyim (geçiciyim)


5-Sen KERÎM'sin (kerem sâhibisin, ben ise leimim ( değersizim)
Sen MUHSİN'sin (iylik-ihsan edensin), ben ise kötüyüm (kötülük eden isyan edenim)


6-Sen ĞAFÛR'sun (günahları bağışlayansın), ben ise günahkârım (günah işleyenim)
Sen AZÎM'sin (ululuk ve azâmet sâhibisin), ben ise hakirim ( küçük ve değersizim).


7-Sen KAVÎ'sin (güçlüsün kuvvetlisin), ben ise zaifim (çok güçsüz ve acizim)
sen MU'Tİ'sin (verensin), ben ise sâilim (isteyen ve dilenenim)


8-Sen Emin'sin (emniyetlisin), ben ise haifim (korkudayım, emniyetsizim)
Sen Cevvad'sın (çok cömertsin); ben ise miskinim (çok muhtacım, yoksulum)


9-Sen Mücib'sin (duaları yerine getirensin), ben ise dua edenim (dua edenim)
Sen Şâfi'sin (şifâ veren sensin ), ben ise mârizim (hastayım)


10- Benim günahlarımı affedip bağışla! Beni azrlayıp cezalandırma!. Hastalıklarıma şifa ver! Yâ ALLAHu! Yâ KÂFİ! Yâ RABBî! Yâ VAFÎ! Yâ RAHÎM! Yâ ŞÂFİ! Yâ KERÎM! Yâ MUÂFÎ!
Benim bütün günahlarımı bağışla! Beni affet! Benim bütün dertlerime devâlar ver afiyetler nasib eyle!. Beni ebedi olarak hoşnutluğuna eren kullarından eyle merhamet edenlerin en merhametlisi olan ALLAH'ım! Bana rahmetinle muamele eyle!
“Onların duâlarının sonu da şudur: Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.” Âmin!..


دَعْوَاهُمْ فِيهَا سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلاَمٌ وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
ResimDa'vâhum fîhâ subhânekellâhumme ve tehiyyetuhum fîhâ selâm(selâmun), ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîn: Onların oradaki duası: "ALLAH'ım! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz!" (sözleridir). Orada birbirleriyle karşılaştıkça söyledikleri ise "selâm" dır. Onların dualarının sonu da şudur: Hamd, âlemlerin Rabbi ALLAH'a mahsustur.” (Yûnus 10/10)


ResimnOt:
AzîZ Hocam DERmÂNım -> RUHun ŞÂD OLsun ne kadar çok SEVerdin VEYSÎ DUÂmızı..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim 29

Resim



Rabbini bilmek dilersen sen eğer 'ayne'l-yakîn
Nefsini bil kim nedir aslın düşün Hak hikmetin


Bu âlem geliş sebebin, yaratılış maksadını 'ayne'l-yakîn BİLme Dilersen eğer, ASLını fASLını iyice düşün ve Rahmeteli’k- ÂLEMîn ALLAH celle celâluhu’yu DUY el Hakk ALLAH celle celâluhu Hikmetin DÜŞün.. ve de Rahmetenli’l- ÂLEMîn Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e UY!.

ALLAH celle celâluhu:

ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَقِينِ
Resim---Summe le terevunnehâ aynel yakîn(yakîni).: Sonra mutlaka onu Ayn'el Yakîn ile (gözünüzle) göreceksiniz.(Tekâsur 102/7)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz: “ Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir ”” buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

El Hakku :
Resim

Resim

Çün peder sulbında bir katre su idin bilmiş ol
Ana rahmine akuban anda turdın nice hîn


Çünki sen evvelinde babayın Belinde omurga kemiğinde sülâle, zürriyet zinciri olarak bir damla su idin ve ondan türedin bunu iyi BiL-ANla!
Sonra Ana-Baba Eşleşti de Ana RAHMine aktın-İndin.. ve nice belli bir zaman (ki 9 ay 10 gün gibi) bekledin durdun.


إِنَّا خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَاهُ سَمِيعًا بَصِيرًا
Resim---İnnâ ḣalaknâ-l-insâne min nutfetin emşâcin nebtelîhi fece’alnâhu semî’an basîrâ(n): Şüphesiz biz insanı, karmaşık olan BİR DAMLASU-dan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören (biri) kıldık.(İnsan 76/2)

Enfüste-MERKEZ-de O..

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min hablil verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)

Resim

Anda kırk gün meks idüben kana oldın munkalib
Gör nice halk ider imiş kulı Rabbü'l-'âlemîn


Ana RAHMinde 40 gün bekleyip-eğlenip-durarak kan haline dönüştün,
Gör bak iyice ANla ki nasıl Halkedermiş Kulu olan seni Rabbü'l-'âlemîn..


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: ”Şüphesiz sizden birinizin anne karnında-RAHMinde yaratılması, kırk gün nutfe (kan pıhtısı) sonra o kadar bir sürede alâka (bir parça et) halini, sonra o kadar bir sürede mudga (organların belirginleşir) halini alır. Sonra Melek gönderilir ve kendisine ruh üfürülür. Meleğe dört şey (kelime) emredilmiştir. O kişinin rızkını, ecelini, amelini, şâki mi sâid mi (iyi mi kötü mü) olacağını yazması. Kendisinden başka ilâh olmayan Allah'a (celle celâluhu ) yemin olsun ki biriniz, (ömrü boyunca) cennetliklerin yaptıklarını yapar hatta kendisi ile cennet arasında bir arşın (68 cm.) kadar bir mesafe kalır. Fakat kitab (takdir) onu geçer ve cehennemliklerin yaptığı bir işi yapar ve cehenneme girer. ve yine biriniz (ömrü boyunca) cehennemliklerin yaptıklarını yapar, hatta kendisi ile cehennem arasında bir arşın kadar bir mesafe kalır. Fakat kitab onu geçer ve cennetliklerin yaptığı bir işi yapar ve cennete girer.” Buyurdu.
(Ebu Abdirrahman Abdullah b. Mes'ûd radiyallahu anhu’dan; Buharî, Bedü'l-Halk, 6, Enbiyâ I, Kader, 1; Müslim, Kader, 1; Tirmizî, Kader, 4; İbn Mâce, Mukaddime, 10.; imam ı Nevevî, 40 Hadis )

er RABB:
Resim

Resim

Pes tunıb kırk gün dahi oldın hemân bir mud'a et
Sonra endâmın seçildi cümlesi hem yir yirin


Böyelece durğun-hareketsiz durup 40 gün bekleyip bir çiğnem et parçası-mudga oldun.
Sonradan endâmın-beden-vüCÛDun ve ölçülerin seçildi hem de yerli yerince…


Resim

Sûreti düzen melek düzdi kamu a'zânı hem
Virdi cân Hallâk-ı 'âlem buldın insân hey'etin


İnsan oğluna yüklenen tüMm esmâların İlahî melekesi Meleği senin her bir organını yerli yerince düzdü ve yerleştirdi-üretti..
RUHullahı nefha etti-üfürdü de ÂLEMleri Halkeden el Hallâk ALLAH celle celâluhu sen böylece İNSÂN hey’eti- şekli-sûreti-görünüşü BULdun ey CÂN!.


El Hallâku :
Resim

Resim

Eyledi anda gıda kanı sana Rezzâk-ı halk
Tokuz ay olınca buldun bu cihanın 'izzetin


Sana Senin ANAyın kanını GıDa- Besleyici madde, vücûduna lâzım olan yenecek ve içilecek şeyler eyledi halkedilenelerin el Rezzâk’ı ALLAH celle celâluhu..
9 Ayı doldurunca yer yüzüne DOĞdun da sen de cihÂNın İZZETine erdin bir MuhaMMedî Müslim-Mü’min olarak.. O karanlık yerde Zelîl iken kavi’y-güçlü ve kudret sahibi oldun bak!


يَقُولُونَ لَئِن رَّجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ
Resim---Yekûlûne le in reca’nâ ilel medîneti le yuhricennel eazzu min hel ezell(ezelle), ve lillâhil izzetu ve li resûlihî ve lil mû’minîne ve lâkinnel munâfikîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne).: “Eğer biz şehre dönersek, mutlaka daha azîz (güçlü) olan, daha zelil (güçsüz, zayıf) olanı, oradan (şehirden) çıkarır.” diyorlar. İzzet Allah'ın ve O'nun Resûl'ünün ve mü'minlerindir. Ve lâkin münafıklar bilmiyorlar.” (Munâfikûn 63/8)

Er Rezzâku :
Resim

Resim

Virdi tedrîc-ile kuvvet dürlü ni'met hem saña
Kudretiyle eyledi bu cismini hısn-ı metîn


Sen yaratan ALLAH celle celâluhu; bu âlemde sana, tedrîcen- tedrîcen-yavaş yavaş, azar azar, derece derece KuVVet sahibliği ve çeşitli türlü-türlü ni'metler verdi.
El Kâdiru ve El Kadîru olan ALLAH celle celâluhu Kudretullahıyla- EŞsiz Tek Kudertiyle-HaVL ve GÜCüyle senin bu “ben” dediğin Kimlik KİŞİliğini-CİSMini sağlam bir HısN- kale, hisar, sığınmağa, korunmağa mahsus sağlam yer eyledi bu DÜNyada bak!..


El Kâdiru :
Resim

El Kadîru :
Resim

Resim

İç ü taşında olan esrar ü âyâtı kamu
'Aklını başına dir eyle tefekkür cümlesin


İÇinde DIŞında olan ve DÜŞÜNdükçe ANLAşılan sırlar ve âyâtlar-âşikâr görülen ilahî delillerin tümü şunun için ki,
Sen bu ÂLEMe niçin gönderildin-niye yaratıldın-kimsin ve nereye YOLcusun iyi düşün de AKLını BAŞına der-devşir-topla ve fikret- tefekkür eyle diye cümlesi..
tüMM KâiNât el HaKK ALLAH celle celâluhuya KULLuk etmende Hizmetçi olan KâİNât da dahi..


Resim

Cümle a'zânı düşün sıdk-ıla başdan ayağa
Bil Hudânın sendeki olan kemâl-i kudretin


Çırılçıplak bir AYNa karşısına geç de tüm oraganlarını bir seyret bakalım!
Alıcı gözle sadakatla-doğrulukla-iyi niyetle baştan ayağa vüCÛDunu bir incele!
SENde olarak gördüğün ve benim dediğin her şeyiyin, güzelliklerin, muhteşemliklerin tümünün ALLAH celle celâluhu’nun Kudretinin kemâli-baştan sona olgunluk-ERginlik safhaları olduğunu görceksin.
Ve de Hidâyetin-mutlak Doğruluğun Sahibi el Hâdî ALLAH celle celâluhunun KuLLuk Kemâlatını YAŞatması olduğunu GÖReceksin ve de BİLeceksin İnşae ALLAHu Teâlâ..


El Hâdî :
Resim

Resim

Pes tokuz cevherden olmışdur mürekkeb bu beden
Dördi atanın menisinden olur hâsıl hemîn


Bu senin BEDEN dediğin maddî GÖRüntün, 9 cevherden-öz, esas, ana maddenin mürekkebi-terkibi BİRleşimiyle meydÂNa gelmiştir.
Bunu 4 tanesi Babanın MEN’isinden-Bab belsuyu-dölünden hâsıl olur-meydana gelir hem de..


Resim

Biri ol dördin kemik biri sinir biri tamar
Birisi dahi deridür kıl te'emmül ey emîn


Bu 4 cevherin; birisi kemik, birisi sinir biri de damardır.
Ey benden emîn olan-sözüme güvenen canoğul!
Birisi de deridür kıl te'emmül- iyice, etraflıca düşünerek ANla sözlerimi!..



Hem beşi ana menisinden et ile kan ilik
Kıl ile yâg bu tokuzdur bil beden cevherlerin


Bu 9 cevherden 5 tanesi de ANA Yumurtasındandır ki;
Et, Kan, İlik, Kıl ve Yağdır..
İşte senin BEDENini meydana getiren 9 UNSUR saydığımız 9 temel cevherdir!.


Resim

Çift olan a'zâ berâberdür biri birine heb
Kudret-i Hallâka bunlar dahi bürhân-ı mübîn


Şimdi vüCÛDunda çift gördüğün-gözlerin gibi- organların ilk başta birbirleriyle “GÖZ Hücreleri” olarak beraberlerdir hepsi de.. sonradan çoğlarak ayrışır Lâzım ve Lâyık yerlerinde kemÂle ERerler..
El Hallâk olan ALLAH celle celâluhu’nun Kudretine-ZÂTuLLAH’a mahsus ezelî ve ebedî ve bütün kâinatta tasarruf EDeBİLme sıfatına açık seçik-beyÂN ve biNÂ edilmiş birer bürhân- delil, hüccet, isbat vasıtasıdırlar hem de senin kendinde…


Resim

Baş topak gözün yiri çukur-durur burun yüce
Burma burmadur kulaklar bunların bil sırların


BAŞın yusyuvarlak-topakça, gözleriyin yeriyse çukurcadır ve burnunsa yücelerde bulut çizmekte..
Kulakların burma burma- engüzel eğrilerle en güzel şekil verilmiş.. sen bunların Maddî-Manevî esrârıne er- SıRRlarını keşfet ki gerçekten İNANana MuhaMMedî Mü’min OLaBİlesin!..


Resim

Zühd-ile kimse talamaz ma'rifet deryasına
'Işk-ıla talınur ancak çünki ka'rı pek derin


Sadece ve düşünmeden-fikretmeden zikrederek-dünyaya rağbet etmeden nefsâni zevk ve arzuların tümünden el-etek ve de kendini çekerek ibâdete vermekle-Hamm SOFUlukla hiçbir KİMse Mârifet-HAK’ı HAKKça BİLme-BULma-Olma-YAŞAma DERyâsına DALamaz asla!.
Çünki, O dibi çok derin olan KuLLUK İMtihÂNı DERYâsına; ancak, MuhaMMedî Tâlim-ÖĞretim ve Terbiye-Eğitim KULLuk OKUlunda Başaran MuhaMMedî DALgıçlar GaVVaslar AŞKuLLAH ile Dalarda TEVHİD DüRRü-İNCİsi Çıkarırlar ÜMMet-i MuhaMMed aleyhi's-selâma..


Resim

Sen de Kuddûsî tefekkür bahrine tal 'ışk-ıla
Çün aña her kim talarsa ol bulısar dürlerin


Sen de ey Kuddûsî BaBam kaddesallahu sırrahu, tefekkürle-fikrederek ve de fikrini hareke geçirerek AŞKuLLaH DENİZİne AŞK ile Dal inşae ALLAHu Teâlâ Yüreğinde BİZlerle..
Çünkü, bu İlahî KULLUK İMtiHÂNı AŞK DER-yÂ-sına her kim MuhaMMedî MeŞKle DALarsa,
KâiNÂTın Yaratılmas SEBEBi “OL-AN” RaBBÂNÎ DÂİMiyyet DüRRlerini Çıkarır Hasbî Hizmete SUNar..
AHMEDî Kuddûsî BaBam kaddesallahu sırrahu giBi..


ResimEnfes RUHu ŞÂD Olsun!
sÂLât ü seLÂM Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve BİZe-ÜMMetine Olsun
!..


Resim

TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin Resim Ve Âdeme ve Nûhin ve İbrâhîme ve Mûsâ Resim ve İsâ Ve mâ beynehum minennebîyyîne ve'l-mürselin Resim Salâvâtullahi ve Selâmuhu Tealâ aleyhim ecmaîn.

MÂNÂSI: ALLAHım! Efendimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)’e salât-ü selâm et! Ve Âdem (aleyhisselâm)’a ve Nûh (aleyhisselâm)’a ve İbrâhim (aleyhisselâm)’a ve Musa (aleyhisselâm)’a ve İsa (aleyhisselâm)’a ve aralarında gelen tüm nebîlere ve mürsellere de! ALLAHU Tealânın salât ve selâmı cümlesinin üzerine olsun!”


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim 30


Resim

Firakın derd-i müşkil-kâra benzer
Visalin intizârı nâra benzer


SEVgiliden ayrılık, vuslatı-buluşması-ele geçmesi çok zor bir işe benzer.
SEVdiğine kavuşmanın beklenip durması kızılkor ateşe benzer..



Bu gönlüm hayrete düşdi yanılmaz
Nigârın 'ışkı anda vara benzer


Şu SEVen gönlüm hayretler içinde kaldı ki SEVgi Kıblaesidir yanılmaz ve ben ona uyarım!
Çünkü Nigârın- Güzel yüzlü sevgilinin AŞKı bu deli gönülde sürekli vara benzer..



Figân u âhımı dir işidenler
Bu miskin 'âşık-ı dil-dâra benzer


Benim SEVgiliye hasret figânımı- ağlayıp sızlama, bağırıp çağırma ve âhımı işitenler: “bu zavallı miskin, dildâra- kalbi hükmü altında tutan bir sevgiliye âşığa benzer.. derler..


Hemân tîz tîz gönül şehrini bu 'ışk
Geliib yağma ider Tâtâra benzer


Gerçi bu AŞK, hiç durmadan sıkça saldırıp gönül şehrini yağmalayan eşkiyâ Tâtâra benzer..


Beni 'ışk-ıla tevbîh eyleyen şol
Fakîhin güft ü gûsı hâra benzer


Beni aşk ile tevbîh eyleyen-azarlayıp kınayan şu,
Fakîhin-şeriat hukukçusunun dedi kodusu, kîl ü kalı sanki hâra-dikene benzer…



Ne bilsün kadrini zâhid bu ışkın
Ki tab'ı câmid-i ahcâra benzer


Ham sofu bu AŞKın kadrini-kıymetini nerden bilsin!
Ki o Zâhire hükmeden Bâtından habersiz ham sofunun tabiatı-karakteri sanki cansız Karataşlara benzer..



Celîsidir Hudâ çün zâkirinin
İbâdet var mıdır ezkâra benzer


Çünkü Şahdamarından yakın RaBBısını zikrden Zâkiriyle-ZÂTını ZiKRedeniyle BİRliktedir her zaman her yerde her HÂLde..
KULluk Âlemiden Yaratanını zikirden- daima HaKK’ı hatırlamaktan daha önemli-değerli bir ibâdet var mıdır zikirlere benzer..



Oları şöyle zann eyler ki vâ'iz
Semâ' u vecdi heb evzâra benzer


Bildiği ezbere dayalı akla yönelik bilgilerin vâ'izi-nasihatçısı onları şçyle zanneder ki,
Vecdi ile-Aşkla muhabbetle kendinden geçecek, unutacak kadar İlâhî bir aşk haliyle Semâ' edip, dönen Zerre-Atomlarla birlikte SeBbehaya iştirakını evzâra-günah yüklerine benzetirler..


Tolanırlar olar şem'-i cemâle
Olar pervâne-i devvâra benzer


Oysa onlar CemÂLuLLah ATEŞinin NÛRu-ışığı etrafında tavaf edip canlarını fedâ eden ve durmadan dönen-devvâr pervânelere benzer..


Eğer var ise di işbu cihanda
Ki Mevlânâ gibi hünkâra benzer


Eğer senin bildiğin varsa söyle şu cihÂNda Hazreti Mevlânâ Celaleddin-i Rumî kaddesallahu sırrahu’ya benzer bir hünkâr var ise..


Anın tabl u kudüm u nâyını heb
Meramı zahidin inkâra benzer


Gördüğüne inanan ham aklıyla câhil sofu meramı-maksadı, bu Muhabbet Meşkinin tablını-davulunu, kudümünü-defini ve nâyını-neyini inkâr etmekten ibârettir..


Olar mestâne-i bezm-i elestdir
Velî zâhirleri huşyâra benzer


Onlar tâa Bezm-i Elest- Elest Meclisi mestâneleri-sarhoşlarıdırlar..
Ey Velî-Hakk Dostu kardeşim sen, onların zâhirleri-dış görüntülerinin de huşyâra- uyanık, zeki, ayık ve akıllı, uslu olduklarını BİLirsin..



Oları dost idinmiş Hak özine
Oları sanmanız ağyara benzer


El HaKK ALLAH celle celâluhu kendi ZÂTına-ÖZüne, onları Velî-Dost edinmiştir ki Şah damarlarından da AKRABA-Yakınlarıdır..
Sakın o HaKK Âşıklarını Hakktan ağyar-ayrı-başkası sanmayınız!.


Enfüste-MERKEZ-de O..

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min hablil verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)

Âfâkta-MUHiT-te O..

وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا
Resim---Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve kânallâhu bi kulli şey’in MUHÎTâ(muhîtan) : Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah'ındır. Allah, her şeyi kuşatan-kapsayandır.(Nisâ 4/126)


Olar dersi alurlar ol Hudâdan
'Ulûmı anların ebhâra benzer


Onlar derslerini en YAKÎNden Hüdâmız el HaKK ALLAH celle celâluhu’dan alırlar.
Onların İlimleri dipsiz sınırsız denizlere benzer..



Ferah eyler halâ'ik sevdiğiyle
Olara sevgüli yok yâra benzer


Bir gerçektir ki her yaratık YARATANıyla Ferah eyler- rahat edip sevinç duyar..
Çünkü onlara YÂRdan daha sevgili yoktur..



Oların bende-i müştakı çokdur
Bu Kuddûsî fakîr anlara benzer


O ALLAH Dostlarının; arzu, iştiyak ve istekle köleleri olanlar çoktur,
Bu Kuddûsî fakîr kaddesallahu sırrahu da onlara benzer..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوَاكُمْ

Resim---Fa’lem ennehu ilâhe illâllâhu vestagfir li zenbike ve lil mu’minîne vel mu’minât(mû’minâti), vallâ hu ya’lemu mutekallebekum ve mesvâkum : Bil ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de inanmış erkek ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de, içinde kalacağınız yeri de bilir. (Muhammed 47/19)


Resim

Resim---Bu kelimeyi Hz. Rasulullah aleyhissalattü vesselâm Muaz, bin Cebele söyler: “Yâ Muaz, ben seni severim. Biliyorum ki yevmiyede belki binlerce kelime-i tevhid getiriyorsun ama, ben sana muhtasarca bir şey talim edeyim ki bunu söylersen on binlerce ve daha üstünde bir bedeli vardır.” diyerek buyurmuştur.
[Muhammed Sıddık Hekim Efendi (k.s), 40 Hadis ]


Lâ ilâhe illâllahu adede kelimatihi: Onun-ALLAH celle celâluhunun Kelimeleri adedince Lâ ilâhe illâllahu - ALLAHtan başka El İlâh yoktur!

Lâ ilâhe illâllahu adede halkıhi: Onun-ALLAH celle celâluhunun Halkettikleri adedince Lâ ilâhe illâllahu - ALLAHtan başka El İlâh yoktur!

Lâ ilâhe illâllahu zinete arşihi: Onun-ALLAH celle celâluhunun Arşının süsü-ölçüsünce Lâ ilâhe illâllahu - ALLAHtan başka El İlâh yoktur!

Lâ ilâhe illâllahu mil'e semavatihi: Onun-ALLAH celle celâluhunun semâlarının-Göklerinin dolusunca Lâ ilâhe illâllahu - ALLAHtan başka El İlâh yoktur!

Lâ ilâhe illâllahu misle zalike meahu: Ve onunla beraber bunun mislince-AYNısınca Lâ ilâhe illâllahu - ALLAHtan başka El İlâh yoktur!

Vel- hamdulillahi misle zalike meahu: Ve onunla beraber bunun mislince-AYNısınca ALLAHa hmdolsun!

Lâ yuhsihi melekün vela ğayruhu: Öyleki Meleklerin veya başklarının sayamayacağı kadar Lâ ilâhe illâllahu - ALLAHtan başka El İlâh yoktur!

Eşhedü ella ilâhe illâllah ve Eşhedü enne Muhammed'en abduhu verasülühü: Ben ALLAHtan başka El İlâh olmadığına ve Ben MuhaMMed aleyhi's-selâmın Onun KULu ve Resûlü Olduğuna şâhidlik ederim-Şâhidim!.."


Resim

Resim 31

HaYy MuhaMMed aleyhi's-selâm!..Resim

Gürûh-ı enbiyâ içre
MuhaMMed ulu sultândır
Semâ vü kâ'inât üzre
MuhaMMed şems-i tabandır…


Gürûh-ı enbiyâ/ Peygamberler Cemaatı-toplumu içinde MuhaMMed aleyhi's-selâm yüce SultÂNdır.. SALTası-saltanatı/ Etkisi YETkisi olan TEKtir..
Bu 7 kat semâlar-gökler ve kâ'inât üzerinde batmayan MuhaMMed RasûLuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem GÜNeşidir..


Resim---"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Âdem toprakla su arasındayken ben peygamberdim” buyurmuştur.
(Sehavî, mekasidu’l- Hasene I-770)

Resim---"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ALLAH celle celâluhu buyurdu ki: “Levlâke levlâke lema halaktü’l eflâk: Eğer Sen olmasaydın felekleri-varlığı yaratmazdım.” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l- Hâfâ, I-46, II/232)

فَكَيْفَ إِذَا جِئْنَا مِن كُلِّ أمَّةٍ بِشَهِيدٍ وَجِئْنَا بِكَ عَلَى هَؤُلاء شَهِيدًا
Resim---Fe keyfe izâ ci’nâ min kulli ummetin bi şehîdin ve ci’nâ bike alâ hâulâi ŞEHÎDÂ(şehîden). : Artık her ümmetten bir şahid (resûl) getirdiğimiz zaman ve seni de onların üzerine şahid olarak getirdiğimiz zaman (halleri) nasıl olacak?..” (Nisa 4/41 )


Küllî ŞEYin ASLı-fASLı Nur-u MuhaMMed aleyhi's-selâm..

O MuhaMMed Mustafâ aleyhi's-selâm ki ilk yarattığın HaBBedir, En NÛR Esmana Mazhardır Nur-u MÛhaMMed ki Nûr-u MîM..

Muhabbetiyin İLK-TEK HaBBesidir ki yartılanların her derdine her şeyine rAHMET kapısıdır MuhaMMed aleyhi's-selâm ..

El Ahadu :
Resim

Habîbullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in Evvelden, Zâhire zuhûru ise “Rahmeten li’l-âlemin: Âlemlere rahmet olarak” gönderilen Rasûlullah MuhaMMed Aleyhi’s-Selâmdır.

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Evvele mâ halakallâhu nûrî: ALLAH’ın en evvel halkettiği (yarattığı) Benim nûrumdur.” Buyurdu.”
(Aclûnî, Keşfü’l- Hafa, c:1, shf:311)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Evvelu mâ halakallâhu nûra nebiyyike yâ Câbir: ALLAH Teâlâ herşeyden evvel senin Peygamberinin nûrunu yarattı ey Câbir!”
(Câbir bin Abdillah tarikiyle Abdürrezzak’tan; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:205, 2:129.)

Resim---Câbir bin Abdullah radiyallâhu anhu'’dan: “ Yâ Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)! Anam babam sana fedâ olsun, ALLAHın en evvel yarattığı şeyi bana söyler misin?” dedim. Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Yâ Câbir! eşyâdan önce, kendi nûrundan (Nûrullah) senin Peygamberinin Nûrunu (Nûr-u MİM) yarattı.” Ve şöyle buyurdu: “ O nur ALLAHın kudretiyle dilediği yerlerde devredip gezerdi. O zaman ne levh, ne kalem, ne cennet, cehennem, ne melek, ne gök, ne güneş, ne ay, ne cin ne de ins var idi.” Ondan sonra buyurdu ki: “ALLAH Teâlâ mahlûkatı yaratmak istediği zaman, o nûru taksim edip 4 parça yaptı: İlk parçadan kâlemi yarattı. İkinci parçadan Levhi yarattı. Üçüncü parçadan Arşı yarattı. Dördüncü parçayı taksim edip dört parça yaptı: İlkinden gökleri yarattı. İkincisinden yeri yarattı. Üçüncüsünden cennet ve cehennemi yarattı. Dördüncü parçayı yine taksim edip dört parçaya ayırdı: Birincisinden mü’minlerin gözlerinin nûrunu yarattı. İkincisinden kalblerinin nûrunu yarattı ki o, ALLAHı bilmedir. Üçüncüsünden dillerinin nûrunu yarattı ki o da Kelimeyi Tevhiddir....””
(İmâm Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404)


Rasûlu'r-Rahme sallallâhu aleyhi ve sellem..
Rasûlu'r-Rahme: RaHMet Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem.
RaHM: Acıma, koruma, esirgeme, şefkat etmek. Hısımlık, karabet, akrabalık.
RaHMet: Merhâmet, acımak, şefkat etmek, ihsan etmek, esirgemek. Mc: Yağmur.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, er Rahmân ve Er Rahîm Celle Celâluhu esmâlarının RaHM Mazharı Hakîkat-ı muhaMMediyye Menba’ıdır.
Esmâullah'ın Kur'ân-ı Kerîm ve Hadis-i Şerif mesnedli şerhimizde gönülden geldiğince açıklamaya çalıştığım Rahmet Rasûlu Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Kâinât ÂLeMinin zâhir-bâtın “OLuş-feyeKûN” HiMMet Rasûludur hamdolsun:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimizin İRSALL seBeBi tek-gerçek olup maddî-mânevî Tümm mevcûdata-ÂLEMe RAHMet Kaynağı OLUŞ-udur:


وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Resim---Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li'l-âlemîn(âlemîne): (Rasûlum!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.
(Enbiyâ 21/107)

Resim

MuhaMMed seyyidü's-sâdât
MuhaMMed Nûr-ı Hak bizzât
MuhaMMed Sâhibü'l- âyât
MuhaMMed ehl-i burhandır…


MuhaMMed aleyhi's-selâm, tüm peygamberler zincirinin BAŞ/SONudur.. ezel-ebed CeRR eden/ceRRyÂN Kablosu SÂDÂTın HaYy Zinciri Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmın İLK NOKtasıdır..

sâdât : (Seyyid. C.) Seyyidler. Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın soyundan gelenler ve onun izinden gidenler. Hususen Hazret-i Hasan neslinden gelenlere seyyid; Hazret-i Hüseyin neslinden gelenlere de Şerif denmektedir.

MuhaMMed aleyhi's-selâm, Hakk Teâlânın Hazır-Nazır KûN’un feyeKûN NÛRudur.. SON-UÇların İLK-TEK SeBeBidir..
SÖZ RABBBu’l- ÂLEMîn’in SES ise her ÂN/el ÂN Rahmetenli’l- ÂLEMîn’in NûR-u MuhaMMED Yansımasıdır tüMM Kâinâta.. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Kur'ÂN-ı Kerim’in her yürekte YAŞAyanıdır.. Kur'ÂN-ı Kerim, her gönlün Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem NEFesidir..
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e SAHİB ÇIKan ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin SAHİB çıktığı her ÇAĞın SAHAbeleri.. her ÂN taptaze Kur'ân-ı Kerim’i Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem den BİLenler-BULanlar-OLanlar ve yAŞAyanlara es seLÂM OLsuNn!..

MuhaMMed aleyhi's-selâm, ham insan AKLının -> NAKLuLLahı/Kur'ân-ı Kerimi
BİLip-BULup- O’nda OLup da yAŞAmasında tek MUTLAK İrSALL NOKtası ve TEK BÜRhÂN/delil, hüccet, isbat vasıtası, Lutfullaha SELL ve SALL EHLi ve Ehliyet SAHİBidir.. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem…


El Hakku :
Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

MuhaMMeddür nebîyullah
MuhaMMeddür safîyullah
MuhaMMeddür necîyullah
MuhaMMed 'abdü'r-Rahmândır…


MuhaMMed aleyhi's-selâm; insan AKLı için, ALLAH celle celâluhu'nun, VARılamazlık-BİLinemezlik Karanlığı AHADiYYetinden haber getiren AHMED Nebîyullah aleyhi's-selâmdır..
MuhaMMed aleyhi's-selâm, Safîlik KemÂLine ULAşım SeBeBi/sonUÇ-udur..

Safiyullâh: Allah'ın saf ve temiz yarattığı halde olan.
Saf: Katışıksız, berrâk, temiz.
SAFî: Katışıksız. Temiz, süzülmüş ve temiz. Bozuk olmayan. Hâlis.
SAFîYY: Temiz, pak. Hâlis, saf, katıksız.
SAFîYE: Temiz, katışıksız, bozuk olmayan. İçinde yapmacık ve uydurma bir sey, fazladan kelime ve kafiye bulunmayan sözdür-Özdür...


ReSûLL -> ALLAH… SALLın, SALÂTın SıRRı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem..

Necîyullah: SubhÂN ALLAH celle celâluhu SıRRdaşı, SıR saklayan. Her ÂN, Cenab-ı Hakk'a karşı teveccühle meşgul ve münacatla, İlâhî feyizlerle inşirah bulan/bulmamıza vesile olan
Fırka-yı NÂCiyyenin SEKÎNET GEMisi Resül-i Ekrem aleyhi's-selâm…

AbduLLAHın ve Abdü'r-Rahmân’ın Menşe’i, Menba’ı.. Ebû RahîM/İbrahîm aleyhi's-selâm oğlu, ALLAH ve RahmÂNın İlk/Tek/son “KUL” hitabına mazhar BİZe Raûfun Rahîm olanMuhaMMed aleyhi's-selâm..

لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ أَنْفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِنِينَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ
Lekad câekum rasûlun min enfusikum ‘azîzun ‘aleyhi mâ ‘anittum harîsun ‘aleykum bilmuminîne raûfun rahîm(un): Andolsun size, içinizden sıkıntıya düşmeniz O'nun gücüne giden, size pek düşkün, mü'minlere şefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gelmiştir.”
(Tevbe 9/128)

er Rahmân:
Resim

er RahîM:
Resim

Resim

MuhaMMed bâ'is-i eflâk
MuhaMMed mürşid-i süllâk
MuhaMMed 'ârif-i zerrâk
MuhaMMed kân-ı 'irfândır…


O MuhaMMed aleyhi's-selâm ki;
Tüm FELEKler O’nun Yüzü SUyu hürmetine halkedilmiş ve tüm ÂLEMlerin VAR OLuş ve YAŞAyış Rahmet Kaynağıdır..


Hadis-i Kudsî:
Resim --- ALLAH celle celâluhu: “Levlâke levlâke lema halaktü’l eflâk – Eğer Sen olmasaydın varlığı yaratmazdım.”
(Aclunî, Keşfu’l–Hafâ: 2/232)

Âyet-i Celîle:

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Resim---Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li'l-âlemîn(âlemîne): (Rasûlum!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.
(Enbiyâ 21/107)


MuhaMMed Mürşid-i Süllâk:
Allah ve Resûlüne TeSLiM olmuş, indirildiği Esfelinden RücÛ’su-geri DÖNüşü EMRedilen İLLİYYİNe YOL Alan Müslim/Mü’minlerin Mürşid-i Mutlakı, RÜŞde Erdiricisi ve de Sırat-ı Mutakîmin tek REHBeri Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.. süluk, yol alış.. sâlik, yol alan.. süllâk, sâlikler..

MuhaMMed 'ârif-i zerrâk..:
Zâhir-Bâtın CEM’i, Zerrâkın iki yüzün gİZlisini BİLen ve BULduran, Olduran ve de yAŞAtan İlahî Ârif MuhaMMed aleyhi's-selâm...
MaDDEye dönük “ben”i bana BİLdiren, şahdamarımdan da YAKÎN Olanı BULduran ve ömür boyu Yüreğinde NÛR Ocağında, Şe’ÂNullahtaYaşam ŞEFÂat ASLım-fASLım MuhaMMed aleyhi's-selâm..


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir ” buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)


MuhaMMed kân-ı 'irfândır…:

MuhaMMed aleyhi's-selâm ilahî İrfÂNın kânı/ menba’ı, kaynağı, ocağıdır.

Bunu ANLAyış öyle önemli bir şeydir ki;
Tıpkı İnsanoğlunun bir ana-babadan doğup Merhamet-Muhabbet yardımlarıyla Bedenen-Madden yetişmeleri gibi, Nefsen-Mânen de Livechillah-Allah için, Allah nâmına, Allah aşkına sırf, saff sufî MuhaMMedî bir Kâmil, Âlim, Ârif, Âşığın Ehl-i Beytî ERENler İlim, Edeb, İrfÂN ve ERkÂNında MuhaMMedî Tâlim-Terbiyeyi AKLen-NAKlen GÖRmesi şarttır..

Bu öyle bir Sırat-ı MutakîmYOLudur ki;
Şeriat-ı MuhaMMedîyye,
Târikat-ı MuhaMMedîyye,
Mârifet-i MuhaMMedîyye,
Hakikat-ı MuhaMMedîyyeyi YAŞAyarak, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin;
Geçmiş için Tevbe-İstiğfar BİZ BİR-iZini BİLme İLMini,
Şu ÂNda Şe’ÂNullahda RIZA BİZ BİR-iZini BULma İRADEsini,
Gelecek ÖMRümüz için DUÂ BİZ BİR-iZinde OLma İDRAKini,
Ve de SON Nefeste ŞeHÂdet BİZ BİR-iZini YAŞA İŞTİRAK Şefaat Şerefini İmek İlmek HÂLI gibi OKUmak-DOKUmak YOLudur…

MuhaMMedî Hasbî-Habibî HİZMet YOLu, YOLcusu, YOLluğu, YOLdaşı olan VELîYYULLAH-EVLÎYAULLLAHı iyi tanımalı ve seçme TERCİHimizi iyi KULLanmalıyız ALLAH celle celâluhu YÂRdımcımız, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem YÂRimiz Olsun inşae ALLAHu Teâlâ..


Resim

MuhaMMed fâtih ü miftâh
MuhaMMed müncî vü mısbâh
MuhaMMeddür ebü'l-ervâh
MuhaMMed canlara candır…



MuhaMMed fâtih ü miftâh:
Yâ MuhaMMed aleyhi's-selâm, bu MâsiVÂ ÂLEMinde küllî ŞEY’i Açan âlet, Anahtar SENsin! Kapıların Kilidini selâmet üzere açan/ fetheden de SENsin^.. çünkü SEN Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemSÎN!.

MuhaMMed aleyhi's-selâm -> “KÛN!-Ol!” EMRinin feye KÛN/ derHÂL-ÂNında OLUş AYNasıdır.. Kâinât KEVNiyyetinin A’yÂN-ı Sabite AYNAsıdır.. NaSRuLLAHın FETHuLLAH GÖRünümü HaYyat ANAhtarıdır..


ALLAHu zu’l-CELÂL buyuruyor ki:

إِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحًا مُّبِينًا
Resim---İnnâ fetahnâ leke fethan mubînâ(mubînen): şüphesiz, Biz sana apaçık bir fetih verdik.(Fetih 48/1)

لِيَغْفِرَ لَكَ اللَّهُ مَا تَقَدَّمَ مِن ذَنبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ وَيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَيَهْدِيَكَ صِرَاطًا مُّسْتَقِيمًا
Resim---Li yagfire lekallâhu mâ tekaddeme min zenbike ve mâ teahhare ve yutimme ni’metehu aleyke ve yehdiyeke sırâtan mustekîmâ(mustekîmen): Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru bir yola iletir.
(Fetih 48/2)

İnna fetahnâ” sana bir El- fettah olarak, El-Fâtih olarak sana bir fetih, fetehe vereceğiz. senliğin hakîkatini bulacaksın içinde.
Gölge “Abd” lığıyla bir noktada buluşacak.
İnna fetahnâ leke Fethan mubînâ
Bu öyle bir fetih olacak ki, mubînâ binâ edilmiş-beyân edilmiş olacak. Bunun üzerine senlik binâ edilecek…

İnna fetahnâ leke fethan mubînâ”,
Sana beyân edilmiş bildirilmiş, binâ edilmiş bir fetih vereceğiz. Öyle bir fetih vereceğiz ki. “İnna” biz varya biz, “fetahnâ” .
İnna”da iki tane biz vardır. Şeddelidir çünkü, onu diyorum.
Muhakkak muhakkak Biz sana, fetahnâ Biz verdik.
Verdik derken, verdik veriyoruz vereceğiz veririz anlamındandır.
Leke” bütün bunlar senin içindir.
Fethan” öyle bir fetih ki, fetaha ki, açış ki bu, Miftah-Anahtar demektir.
Fethan mubînâ”, bu apaçık mubînâ binâ edilmiş, beyân edilmiş, iki anlamındadır.
Zâhirde binâ yapmaktır bâtında beyân etmektir.
Bir anlamda bir binânın projesi beyândır. Projeyi tatbik ederek yapılış da binâdır.
Çünkü hep söylüyorum içinizde bir karar verir dışınızda uygularsınız.
İçinizdeki biraz sonra harekete geçirir sizi. Niçin bunlar?
Li” şunun için ki, “li yağfirelekALLAHu” seni bağışlasın diye El-Gaffar olan, gafur olan ALLAH. Gafretsin diye.
Ma tekaddeme min zenbike” ma tekaddeme, takdim ettiğin yaptın yâni, mukaddem geçmişte sen bunları, Üzerine bastın, ayak demek kadem aslında.
Kıdem demek. Daha kıdemli türkçesi. MuhaMMediyyet dâimiyyetini kahhar olarak kullanmaktır.
O iş bitmiştir artık. Yâni mâsivâyı kullandı.
Ceryan vurdu geçti yâni. Tsunami geldi, deprem Japonya’yı çökertti.
Takdim budur. Takdim etti. Bir “projeyi takdim ediyorum” dersiniz.
Siz onu anlatırsınız. Bitmiştir o. Onu anlar insanlar artık.
min zenbike” senin zenblerinden, zunublerinden, bilelik nuruna ALLAH adına sahib çıkışlarındır ama nasıl anlatılacak. Kime anlatılacak?.

Bu âlemde gördüğün tümm eşya-ŞEYler, ALLAHu ZU’L-CELÂLin Ez-Zâhir esmâsınun zuhurudur.
ALLAH nuru’s- semavati ve’l- ard” bu demektir.
Buna bir hürmet buna bir saygı, buna bir hakk vardır.
Rızanın ötesinde bir hakk’kı vardır.
Hakk’ul hakk. El-Hakk olan ALLAH’ın hakk’kıdır.
Onun için Mevlevîlerde felan kelimelere çok dikkat ederler.
İşte, eşyaya dikkat ederler. Herşeylere karşı, ALLAHu ZU’L-CELÂLe karşı bir saygıyı sevgiyi eserlerinde de göstermek isterler ve çok doğrudur da.
“Yak!” demezler “CANlandır!”, “Söndür!” demezler “Dinlendir!” derler..


MuhaMMed müncî vü mısbâh:
Müncî:
İncâ eden. Kurtaran, necât veren. Resul-i Ekremin aleyhi's-selâm, insanların EMRullahı Hakkı-DUYupHayra-UYmasında, KULLUK azabından kurtulmasına ve dünyâ ve âhiret saadetlerine SALLu SELL ULAŞım sebebi olmasından dolayı mübârek isimlerinden birisi de Müncî aleyhi's-selâm olmuştur.

Mısbâh: Esfelinin lânet Karanlığından İlliyinin LüTuF NÛRuna Çıkarıp/GÖTÜRen NÛR/Işık Kaynağımız aleyhi's-selâm..

İyi ANLAmak için ise;

Kısaca göz atarsak; Yaratan, Yaratılan ve yaratılışımıza:

Zât.. Sıfat.. Esmâ.. Eşyâ..
Muradullah.. Emrullah.. Sünnetullah.. Şeenullah.. Sistemulahh-Mülkullah..

KûN feyeKûN TeceLLîsi:

إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Resim---“İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu) : Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı "Ol" demekten ibarettir. Hemen oluverir.” (Yâsîn 36/82)

ZÂT..Sıfat..Esma..Eşya..
Zâtullah Nurundan, Eşya Nurunun zuhuru kademelerini-aşamalarını iyi anlamalıyız..

En dış ZÂHİR Şehadet Âlemindeki EŞYâ - ŞEYler Bazarındakileri kendi başlarına buyruk nesneler sanmamalıyız:
ALLAH celle celâluhu Ez Zâhir ALLAH celle celâluhu..

اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---“ALLÂHU NûrUS SEMÂVÂTİ VEL ARD (ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NURUDUR. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.”(Nûr 24/35)

Resim--- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir hadisi kudsîde: "ALLAH: "Seni kendi nurumdan, diğer şeyleri de senin nurundan yarattım."buyurdu" buyurmuştur.
(Îmân Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404; Aclûnî, Keşfü'l-Hâfâ I-265/827)


Her şey ve Hepimiz Nur-u MîMiz, O’nun Nuruyuz..

Kûn !:
Kûn'daki NuN; Nurullah Nurudur. TENZİHte, "O"dur.
KeF ise kâinât KeFdir ve TEŞBİHte; ben, sen, bu, şu şeklinde NuN örtüsü olmaktadır ancak Nurullahtır..
Tevhidde ise "o" ve "O" nu ANLAmak, MuhaMMedî Ârif-i Billah İrfÂNıdır.



MuhaMMeddür ebü'l-ervâh:
MuhaMMed aleyhi's-selâm, Ruhların BaBasıdır.. Üreme Kaynağı -> İLKi ve TEKidir Yaratıkların TüMMü İçin..
ResÛLü’r- RABB.. AKIL AYN-ının İKİ YÜZünün ARAKEsitdir ki, ResÛLü’n BİLen-BULan -> Şahdamarından da AKREB-Akraba-YAKIN RABB’nda OLur ve HaKK’ın Kabı, ceRRyÂNın Kablosu, USTAnın ESERi Olaraka YAŞAR ve ŞÂHİdi Olur..

RuH, süreklidir.. Beden Âletinde ceRRyÂN gibidir-SÜReklidir ve EMR Âlemindendir, BİLiriz kiHamdolsun bu CERRyÂNın Vekili-Şekili-ŞEY’i ise NÛR-u MîM MuhaMMEDdir:


وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّي وَمَا أُوتِيتُم مِّن الْعِلْمِ إِلاَّ قَلِيلاً
Resim---Ve yes’elûneke anir rûh(rûhı), kulir rûhu min emri rabbî ve mâ ûtîtum minel ilmi illâ kalîlâ(kalîlen).: Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: “Ruh, Rabbimin emrindendir.” Ve size, (ruha ait) ilimden sadece az bir şey verildi.” (İsrâ 17/85)


Her Silm AKLı olan görüp durmaktadır ki;
Zât.. ->Sıfat.. ->Esmâ.. ->Eşyâ..
Muradullah.. ->Emrullah.. ->Sünnetullah.. ->Şe’enullah.. ->Sistemulahh-Mülkullah..

“KûN/ Muradullah- Emrullah -> feyeKûN/ Sünnetullah- Şe’enullah” TeceLLîsi/ Sistemulahh-Mülkullah ki ZÂTen NÛRuLLahtır…



MuhaMMed canlara candır…
cAN: YAŞAyış, DİRlik Zinciri.. Diride olan YAŞAm kudreti, kuvveti. Hayat cevheri. Madde KÂBındaki İlahî CeRRyÂN.. HaYata her AN VERilmekte olan İlahi BİLElik BAĞı.. ZANn -> zamAN -> OLay -> Eşyânın ÖZü.. Maddî Azametullahtaki Manevî Kudretullah Etkeni..

ve CÂN, Sevgili, dosttur. BİZ BİR-İZi BİLmek-BULmak-OLmak ve de yAŞamak Şefâat Şerefidir Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemde…

İlk NOKTa olan NûR-u MuhaMMEDin -> Harkesi-MâNânın ->Hakereketi MaDDe’ye CERRidir-CEZBidir ve’s – SeLÂMm!..


El Fettâhu :

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

MuhaMMedle bilinür Hak
MuhaMMedle bulunur Hak
MuhaMMedle görinür Hak
MuhaMMed yâr-ı Yezdândır…


Mutlak İRSÂLL Edici Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem…
fASLımız -> ASLımıza İrSALLedicimİZ-İrSALLiyecimİZ Rabânî Rotamız Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem..

ALLAHu zü’l- CELÂL’in;
el HUu/Hüve Hüviyyetine SALLımızı SELL SeLÂMetiyle SAĞlayan,
HaYyatımızda ŞeHÂDetuLLahımız YAŞAtan el HAYy ile-bİLE Kılan,

Hayrı YAŞAtarak el HAKK’a DÖNdüren vede SON-UÇta er RABB ALLAH celle celâluhuYa Raziyeten-Merziyyeten Kavuşturan..

Kısacası, bu kargaşa âleminde Muhtaç-Mecbur-Me’mur-Mahkum bir HİÇç olan “ben”a el HAKKı BİLdiren, BULduran, Olduran ve Hayr üzere Hakkı YAŞAtan, elHaKK ALLAH celle celâluhunun Mutlak YÂRi Rahmetenli’l- ÂLEMîn MuhaMMed Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemdir..


Resim

MuhaMMed 'âşık u ma'şûk
MuhaMMedle bu halk merzûk
MuhaMMed bâ'is-i mahlûk
MuhaMMed kutb-ı eyvandır..


MuhaMMed 'âşık u ma'şûk:


MuhaMMed aleyhi's-selâm, HÛBbun/ iyi-doğru-güze-hak-hayr-güzelliğin HABBesi-Tohumu HabîBuLLAH aleyhi's-selâmdır..
RaSûL -> ALLAHtır..
Âşık-MuhiBb/Seven. Muhabbet eden. Dost. Hayrı isteyen O’dur sallallahu aleyhi ve sellem..
Mâşuk-MâHbuBb/ SEVilen deMuhabbet edilen de O’dur sallallahu aleyhi ve sellem..



MuhaMMedle bu halk merzûk:

Tüm Kâinâta sürekli verilip durmakta olan Ni’metin-Rahmetin kaynağı ezel-Ebed Mâsivâ durdukça Rahmetenli’l- Âlemîn MuhaMmed Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemdir.. DİRİLİK ZİNCİRi HaYyatın süreklilik SeBeBi RIZKında kaynağı/GELiş sebebi ve YERi yine NÛR-u MîM yani Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dir..
Hatta el ÂN hayatta olan gerçek ALLAH DOSTları için;


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ümmetimde Ebdâllar 30 tanedir. ARZ onlar sebebiyle ayaktadır. Onlar sebebiyle yağmura mazharsınız/yağar. onlar sebebiyle yardıma mazharsınız” buyurdu.
(Ubade İbnu’s- Samid radiyallahu anhu’dan İ: Ahmed İbni Hanbel)

Resim---Ahmed İbnü Hanbel, el-Müsned’inde İbnü ‘Ubeyd’den rivâyet ediyor: “Irâk’dayken Ali radıyellâhu anhu’nun yanında Şamlılardan söz edildi ve “onlara lâ’net et ey Mü’minlerin Emîri” dediler. Bunun üzerine O, şöyle dedi: “Hayır dedi. Çünki ben kesinlikle Resûlüllâh sallallâhu aleyhi ve sellem’in şöyle demekte olduğunu işittim: “(Büdelâ) Başka bir lafızda da, (Ebdâl Şam’da olacaklar. Onlar kırk adamdır. Her ne zaman bir adam ölürse Allah celle celâlühû onun yerine bir adam getirir. Onlarla yağmur yağdırılır. Onlarla düşmanlara karşı yardım edilir. Onlarla Şam halkından azâb defedilir.”
Bu hadîs’in râvîleri -Şüreyh hâric- Sahîh’in râvîleridir. O da sikadır/sağlamdır. Bunu, onu aşan yoldan Taberânî ve Hâkim de rivâyet etmişlerdir..


MuhaMMed bâ'is-i mahlûk:


El Hallâk ALLAH celle celâluhu’nun her ÂN OLup durmakta olan yenide YARATış Hılkıyyetinde; halkedilen Mahlûkların ba’sinde/varediş-ihyâ-yeniden dirilişinde MEBDE/ Kaynak, kök, temel, esas, ANA, ÜMM MuhaMMeD Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemdir..

El Bâisü :
Resim

El Hallâku :
Resim


MuhaMMed kutb-ı eyvandır..:


Bu uçsuz bucaksız Yaşam-HaYat Sahramızın/KâiNâtın-Küllî ŞEY’in- Divanhânenin... AKLen Zâhir-Muhitten, nAKLen Bâtın-Merkeze ÜMMî-ANA MİLi MuhaMMeD Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem NÛRudur..

Er Rezzâku :
Resim


Resim

MuhaMMed ümmete rehber
MuhaMMed sâhib-i kevser
MuhaMMed şâfı'-i mahşer
MuhaMMed kâmil insandır…



MuhaMMed ümmete rehber:


A’mâ: Kör. Gözü görmeyen. Manevi körlük, cahillik, bilgisizlik..
A’mâ: Mânâda insan AKLının ASLa varmayacağı, ulaşıp bilemeyeceği AHADiYYet DEHlizi..
ÜMMî: A’mâ’dan haber getiren küllîşin ÜMMü-ANAsı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem..
ÜMMET: Madden-Mânânen NEBiyyü’l- ÜMMîyi DUYup UYan BİZ BİR-İZleri..


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem -> İrci’miz/DÖNüşümüz EMRedilen Rabbu’l- Âlemîne tek ve mutlak ROTAmız Raziyetn-Merziyyeten Rehberimiz…

أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
Resim---"Yâ eyyetuhe'n-nefsu'-mutmainneh(mutmainnetu): Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis(Fecr 89/27)

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim--- "İrciî ilâ RaBBiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten): Râzı olmuş ve kendisinden râzı olunmuş bir halde RABBine dön.(Fecr 89/28)

فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
Resim---"Fedhulî fî ibâdî: Artık kullarımın arasına gir.” (Fecr 89/29)

وَادْخُلِي جَنَّتِي
Resim---"Vedhulî cennetî: Cennetime gir.” (Fecr 89/30)


MuhaMMed Sâhib-i Kevser:


Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e kevser verilmiştir:

إِنَّا أَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ
فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْ
إِنَّ شَانِئَكَ هُوَ الْأَبْتَرُ
Resim---"Muhakkak Biz, sana kevseri verdik. Sen de RABB'in için namaz kıl ve kurban kes. Doğrusu sana kin besleyendir soyu kesik olan" (Kevser 108/1-3)

Namaz kılarak bedenen, kurban keserek malen, RABB'in için ruhen celâl nuruna gark!
İtâ : vermektir, verme işi görev gereğidir, temlik (mülk olarak verme) ifâde etmez. Kur'ân-ı Kerîm, ilim, cennet gibi.
İ'tâ : temlik (mülk edinme) ifâde eder. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e ait kevser havuzu gibi...


KEVSER :
1- Alabildiğine çokluk (maddî-mânevî); kalabalık nesil
2- En bol, faydalı ve hayırlı olan
3- Her tarafı saran toz
4- Cennet ırmağı-cennet havuzu
5- Resûlullah (sav)'in soyu Ehl-i Beyt aleyhi’s-selâm'i.
6- Nûbüvvet,
7- Kur'ân-ı Kerîm,
8- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in meziyyetleri
9- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şanı
10- Makam-ı Mahmud
11- İlim
12- Ümmetin ûlemâsı
13- Muhammedî âşıklar
14- Kevser sûresi denilmiştir
15- Bizce "Nur-u Muhammed"dir...

Kütüb-i Sitte dışındaki Hadis İmamları Müsnedlerinde:

16- “Bana arzın anahtarları verildi اُعْطِيتُ مَفَاتِيحَ اَرْضِ "
17- “Ahmed diye isimlendirildim" وَسُمّيتُ اَحْمَدَ "
18- “Ümmetimin en hayırlı ümmet kılındı" وَجُعِلَتْ اُمَّتِى خَيْرَ اُمَمِ "
19- “Benim geçmiş ve gelecek günahlarım affedildi" غُفِرَ لِي مَا تَقَدّمَ مِنْ ذَنْبِى وَمَا تَأخّر "
20- “Bana kevser verildi س وَاُعْطِيتُ الْكَوْثَرَ "
21- “Arkadaşınız Kıyamet günü Livâu'l- hamd'in sahibidir" اِنَّ صَاحِبَكُمْ لَصَاحِبُ لِوَاءِ الْحَمْدِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ "
22- “Şeytanım kâfirdi, Allah ona karşı bana yardımcı oldu da müslüman oldu" كَانَ شَيْطَانِي كَافِراً فَأعَانَنِى اللَّهُ فَاسْلَمَ "
(İbnu Hacer, Ahmed İbnu Hanbel ve Bezzâr'ın Müsned'leri)


Ve ASLa unutmamalıyız ki, bu Kur'ân-ı Kerim Irmağı, Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm ARKIndan yüreklerimize ile’l- EBED Akıp DURacaktır.. ve de Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmı Farslıların vs. dünyalık oyunları asla sanmamalıyız ki onlar gökteki bULutlar esen Yeller gibi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin vede ALLAH celle celâluhunundur SistemULLAH İÇİnde..

Resim---“Zeyd ibn-u-Erkâm radiyallâhu anhu’dan Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Ben size temessük edip (tutunup) sıkı sarıldığınız takdirde dalâlete (sapıklığa) düşmekten korunacağınız iki şey (emânet) bırakıyorum: Bunlardan biri diğerinden daha büyüktür: Kitâbullah. Bu, semâdan arza uzanan ALLAH’ın ipidir. Diğeri Ehl-i Beytim olan yakınlarımdır. Bu iki şey, Kevser Havzının başında buluncaya kadar birbirlerinden ayrılmayacaktır. Bu iki şey hakkında benden sonra nasıl davranacağınıza iyi bakın.” (Kütüb-i Sitte, Muhtasar C.12/499)


MuhaMMed Şâfı'-i Mahşer:


Tüm ESMâULLahın Tecellî Mazharı olan MuhaMMeD Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem, ALLAHu zu’l-CELÂL’in eş Şâfi olan İsminin Şefâat yansımasıdır da.. Ezelden Ebede, Elestten mahşere kadar Küllîşeyin ve AKLı olupda nankörlük yapmayan Hakkı DUYup, Hayra UYan Mü’minlerin Şefaat menba’ıdır..

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin bereket KEVSER kaynağı İSİMlerini ÜMMet-i MuhaMMede ARZetmek ARZumun temelinde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin HAKKınca BİLinmesi, BULunması, YOLUnda Olunması ve Şariat-ı Garrâsının Yaşanması ŞeHÂDEtine İştirak Şefaatı Şerefi olmuştur.


Resim---Enes (radiyallahu anhu)'dan: Bir adam şöyle dua etmişti: "Allahümme inni es'elüke bi enne leke'l-hamde, lâ İlâhe illâ ente'l-Mennanü, bediû's- semâvâti ve'l-arzi zü'l-celâlî ve'l-ikrâmi. Yâ Hayyu Yâ Kayyum: ALLAH'ım! Hamd sanadır, Nİ’METleri veren Senden başka ilâh yoktur. Sen göklerin ve yerin celâl ve ikrâm sahibi yaratıcısısın. Hayy ve Kayyumsun (kâinâtı ayakta tutan hayat kaynağısın) bu isimleri şefâatçi yaparak senden istiyorum!"bu kimsenin duasını işiten Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Ashab-ı Güzin'e sordu: "Bu adam neyi vesile kılarak dua ediyor biliyor musunuz?" "ALLAH ve Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) bilir" denildi. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Nefsimi Kudret elinde tutan Zât'a yemin ederim ki o, ALLAH'a İsm-i Azam'ı ile dua etti. O İsmi Azam ki onunla dua edilirse ALLAH (cc) icâbet eder, onunla istenirse verir." buyurmuştur.
(Tirmizî, davat 109-3538; Ebu Dâvud, Salât 358-1495; Nesâî, Sehv 57-3,52)

ـ4349 ـ3ـ وَعَنْ جابرٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْه قَال: ]قَالَ رَسُولُ اللَّهِ #: أُعْطِيتُ خمْساً لَمْ يُعْطَهُنَّ أحَدٌ مِنَ
ا‘نْبِيَاءِ قَبْلِى: كَانَ كُلُّ نَبِىٍّ يُبْعَثُ إلى قَوْمِهِ خَاصَّةً وَبُعِثْتُ الى ا‘حْمَرِ وَا‘سْوَدِ؛ وَأُحِلَّتْ لِىَ الْغَنَائِمُ وَلَمْ تَحُلَّ ‘حَدٍ قَبْلِى، وَجُعِلَتْ لِىَ ا‘رْضُ طَيِّبَةً وَطَهُوراً وَمَسْجِداً، فَأُيُّمَا رَجُلٍ أدْرَكَتْهُ الصََّةُ صَلّى حَيْثُ كَانَ، وَنُصِرْتُ بِالرُّعْبِ عَلى الْعَدُوِّ بَيْنَ يَدَىْ مَسِيرَةِ شَهْرٍ، وَأُعْطِيتُ الشَّفَاعَةَ[. أخرجه الشيخان والنسائي.وزاد في رواية: ]بُعِثْتُ بِجَوَامِعَ الْكَلمِ[
Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Bana 5 şey verilmiştir ki, bunlar benden önceki peygamberlerden hiçbirine verilmemiştir:1- Her peygamber sadece kendi kavmine gönderilmiştir. Ben ise kırmızılara (Acemlere) ve siyahlara (Araplara) da gönderildim.
2- Bana ganimetler helal kılındı. Halbuki benden öncekilerden kimseye helal değildi.
3- Yer bana tahur, pâk ve mescid kılındı. Her kim namaz vaktine girerse, nerede olursa olsun namazını kılar.
4- Ben, bir aylık mesafede olan düşmanımın içine düşen bir korku ile yardıma mazhar oldum.
5- Bana ŞEFAAT (etme yetkisi) verildi."
(Câbir radıyallahu anh’dan; Buhârî, Teyemmüm 3, Salât 56,l Humus 8; Müslim, Mesâcid 3, (521; Nesâî, Gusl 26, (1, 210-211)


Azîz kardeşlerim,
MuhaMMedî Şuûr'un, Nûrun, Sürûrun ve Onurun bilinmesi, anlaşılması ve yaşanması, ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in hidâyeti, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şefâatı, Erenlerin hayır dua himmeti ve kulun kendi tercih ve gayretinin ne kadar önemli olduğu aşikârdır.
MuhaMMedî Neş'e bir bütündür, külldür. Tümüyle tektir.
Onun için iyi DUYmamız ve UYmamızla ulaşabiliriz.
Cenabı ALLAH celle celâluhu'nun bize Nİ’MET-i uzması (en büyük Nİ’MET) olan MuhaMMed aleyhi’s-selâm; dinimizin, dünyamızın ve âhiretimizin Şâfiî'si (şefâatçisi) kulluk derdimizin şifâsıdır.
Ahmed aleyhi’s-selâm'ın AHAD Tealâ'ya hamd ve halkına şefâat makamı olan Makam-ı Mahmud'undaki Livâü'l-Hamd'i (hamd sancağı) altında; merhâmet, muhabbet, ismet ve iffet içinde hesabsız cennet ehli olan, MuhaMMedî oluş şuûrunu kelime-i şehâdetle yaşayanlardan olmak için iyi niyet, ciddîyet ve samimîyyetle teslimiyyet ve istikâmette azmimiz ve ALLAH Tealâ'yı vekîl edişimiz, erdemimizdir...
ALLAH muînimiz olsun. Âmin!.



MuhaMMed Kâmil İNSANdır…:

Kemâl: Kâmillik, olgunluk. Olgunlaşma. Erginlik. Bütün güzel sıfatlarla muttasıf olmak. Fazilet. Değer, baha. Fazlalık. Sıdk ile yapılan güzel iş.
Kâmil: Bütün, tam, olgun, eksiksiz, kemalde olan, kusursuz. Kemal ve fazîlet sâhibi. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin de ana vasıflarındandır. Yaşını başını almış, terbiyeli ve görgülü kimse. İlmiyle âmil Âlim, bilgin kişi..
KâMiL sallallâhu aleyhi ve sellem: Kemâlde; taMM, kusursuz,eşsiz ve ERgin RüŞD Kaynağı sallallâhu aleyhi ve sellem..


MükeMMel sallallâhu aleyhi ve sellem: Kemâlullah SÂHİBi.. İnsan AKLının Kemâlâtında, Dış Düzen-TAMMlanma ve İç Denge-TÜMMlenme Kaynağı ve Kemâl YOLu, KâMiL-i Mutlak Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem..

MükeMMil sallallâhu aleyhi ve sellem: SAHİBi Olduğu Kemâlle Aklı, Nakle-Kemâle ULAştıran-İkmâl eden-TAMMlayan-TÜMMleyen tek.. İnsan AKLı için tek ve eşsiz Mükemmeliğe sâhib olmakla berâber, Tümm insanlığı ezel-ebed Kemâle-Rüşde ERdiricilikte de tek ve eşsiz olan Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem..

Müemmil sallallâhu aleyhi ve sellem: İnsan AKLını-Nefsini, yaratılış sebebi olan ezel-ebed EMELine-TEVHİDuLLAH kemÂLine Ulaştıran-kavuşturan-İrSALL edici.. Dârü’s- SELÂM CeNNetlerine ve Es- SELÂM yüce EMELlerine KeVSeR olan Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem..

Es Selâmü :
Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

MuhaMMedle toğar envâr
MuhaMMedle turur bâzâr
MuhaMMedle sevilür yâr
MuhaMMed 'ayne'l-a'yândır…


MuhaMMedle toğar envâr; MuhaMMedle Doğar NÛRlar..:

Bu NÂR Yurdu Dünyada ve KâiNâtta küllî ŞEY NÛrullahın NÛRu MuhaMMed yansımasıdır..


Resim---Câbir bin Abdullah radiyallâhu anhu'dan: “ Yâ Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)! Anam babam sana fedâ olsun, ALLAHın en evvel yarattığı şeyi bana söyler misin?” dedim. Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Yâ Câbir! eşyâdan önce, kendi nûrundan (Nûrullah) senin Peygamberinin Nûrunu (Nûr-u MİM) yarattı.” Ve şöyle buyurdu: “ O nur ALLAHın kudretiyle dilediği yerlerde devredip gezerdi. O zaman ne levh, ne kalem, ne cennet, cehennem, ne melek, ne gök, ne güneş, ne ay, ne cin ne de ins var idi.” Ondan sonra buyurdu ki: “ALLAH Teâlâ mahlûkatı yaratmak istediği zaman, o nûru taksim edip 4 parça yaptı: İlk parçadan kâlemi yarattı. İkinci parçadan Levhi yarattı. Üçüncü parçadan Arşı yarattı. Dördüncü parçayı taksim edip dört parça yaptı: İlkinden gökleri yarattı. İkincisinden yeri yarattı. Üçüncüsünden cennet ve cehennemi yarattı. Dördüncü parçayı yine taksim edip dört parçaya ayırdı: Birincisinden mü’minlerin gözlerinin nûrunu yarattı. İkincisinden kalblerinin nûrunu yarattı ki o, ALLAHı bilmedir. Üçüncüsünden dillerinin nûrunu yarattı ki o da Kelimeyi Tevhiddir....””
(İmâm Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404)


MuhaMMedle turur bâzâr:
Bu ÂLEmler Bâzârının RAHMET Kaynağı MuhaMMed Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemdir.. ve bu ÂLEMler Nûr-u MîM olarak ayaktadır ve Olacaktır..

MuhaMMedle sevilür yâr:

İslam DÎNinde;
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemsiz ALLAH celle celâluhu ve ALLAH celle celâluhusuz da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yoktur..


قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---Kul in kuntum tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkumullâhu ve yagfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).: De ki: “Eğer siz Allah'ı SEViyorsanız, o taktirde bana tâbi olunuz ki Allah da sizi SEVsin ve sizin günahlarınızı mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve Allah "Gafur"dur, "Rahîm"dir.” (Âl-i İmrân 3/31)

MuhaMMed 'ayne'l-a'yândır…:


A'yân-ı Sabite: İlm-i İlâhide Küllî ŞEY’in-Eşyanın ezelden beri sâbit olan sûret ve hakikatlarıdır ki cÜMMlesi de NûR-u MîMden/dir..
A'yân-ı Sabitelerin tÜMMünün Kimlik-Kişilik Kaynağı-AYNı ise NûR-u MuhaMMeddir..


En Nûr :
Resim


Resim

MuhaMMed mürşid-i ekber
MuhaMMed ulu peygamber
MuhaMMed cümleye server
MuhaMMed şâh-i sahandır...

MuhaMMed mürşid-i ekber
:


Bu ÂLEMde AKLı olan,Tebliği DUYan, bedenen Erginliğe Eren her insanın, ALLAH celle celâluhu Dâimiyyet Rızasına Rüşdüne ERdircisi, Mürşid-i Ekberi ki Mürşid-i Mutlak MuhaMMed aleyhi's-selâmdır..

MuhaMMed ulu peygamber:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem İle’l-ebed ALLAHu zü’l- CELÂL’in ReSÛLü ve Hateme’n- Nebiyyü’l ÜMMîsidir… ULUluğu ALLAHu zü’l- CELÂL’dendir..

MuhaMMed cümleye server:

cÜMMle dediğimiz Küllî şEY’in iğreti-izafî Varlık/gölge GÖRüntüsünün ilk-tek sebebi-serveri-BAŞıdır..

MuhaMMed şâh-i sahandır:

MuhaMMed Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bu İmkÂNla İmtihÂN Sahrasında-Sahnesinde-Sahanında ŞÂHtır.. Hakikatullah’ın Mutlak ŞÂHİDidir.. ŞeÂNullah ŞÂHIdır aleyhi's-selâm..

El Kebîrü :
Resim

El Mütekebbiru:
Resim


Resim

MuhaMMedle yağar yağmur
MuhaMMedle cihan ma'mûr
MuhaMMed nasır u mansûr
MuhaMMed ehl-i Kur'ândır…

MuhaMMedle yağar yağmur
:


Gökten yağmur-RAHMET, elbette Rahmetenli’l –ÂLEMîn Kaynağından fASLen dökülen ASLen Nûrullahtır..

MuhaMMedle cihan ma'mûr :

cihÂN dediğimz ÂNlarımız YAŞAdığımız mekÂN Âlemi de Nûr-u MîM Kaynaşmasıdır.. ve bu Düzen-Dengenin temeli de Nûr-u MuhaMMed İmârıdır.. Varlığı NûRuLLAHın -> Nûr-u MuhaMMed’in varlığıyla kâim-dâimdir bu KâiNâtın..

MuhaMMed Nasır u Mansûr:

MuhamMMed aleyhi's-selâm, kâinâtta küllî ŞEY’e en NÂsir Esmasının mazharı Nasrullahtır. Nusret eden, zafer veren, YÂR ve Yardımcıdır... Nasrullahı en-pek-tek YAŞAyan YAŞAtan- Müslim/Mü’minlere Mansûr- Nusret eden, zafer VERiş KAPısıdır.. en NASîr ALLAH celle celâluhu mazharı…

إِذَا جَاء نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ
Resim---İzâ câe nasrullâhi vel feth (fethu).: Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman(Nasr 110/1)


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi-Nasrullahı BİLip BULduğun zaman..

وَرَأَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ فِي دِينِ اللَّهِ أَفْوَاجًا
Resim---Ve reeyten nâse yedhulûne fî dînillâhi efvâcâ(efvâcen).: Ve insanların grup grup Allah'ın dînine girdiğini gördüğün (zaman).” (Nasr 110/1)


Küllî ŞEY’in AKLında dalga dalga ALLAHın DÎNinde OLduğunu GÖReceksin sen de OLacaksın!..

فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُ إِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا
Resim---Fe sebbih bi hamdi rabbike vestagfirh(vestagfirhu), innehu kâne tevvâbâ(tevvâben): O zaman Rabbini hamd ile tespih et. Ve O'ndan mağfiret dile. Muhakkak ki O, tövbeleri kabul edendir.” (Nasr 110/3)


O zaman Zâhiren-Bâtınen şah damarından yakın-AKRABA Olan RaBBının SEBBEHAsına ki, ZERRE-ATOMların ile’l- EBED DÖNÜŞüne İştirak et ALLAH’a FıRRla..mak İSTe!..

MuhaMMed Ehl-i Kur'ândır…:

Kur'ân-ı Kerim, Rabbu’l- ÂLEMîn’in SÖZü, Rahmetenli’l- ÂLEMîn SESi olarak, Şe’ÂNullahta her ÂN YENİden AKıp durmakta..
Muhteşem, Münevver, Mübârek, Muazzam AKışın Kaynağı, Mansabı el HAKK’ın en YAKÎNi-Ehli- LutfuLLAH Hüviyyetinin tek AKIŞ Çeşmesi MuhaMMed aleyhi's-selâmdır..


En Nasîru :
Resim


Resim

MuhaMMedle toğar ay gün
MuhaMMedle akar Seyhûn
MuhaMMedle kamu memnun
MuhaMMed fahr-ı ekvândır…

MuhaMMedle toğar ay gün
:


MuhaMMed aleyhi's-selâmın NÛRundan Yaratılan ay, güneş O’nunla Doğarlar..

MuhaMMedle akar Seyhûn :

Bütün Nehirler, Seyhûnlar, Ceyhûnlar O’nunla akar ki O’nun ÜMM CANı el ÂN Cennettir;

قُلْ أَؤُنَبِّئُكُم بِخَيْرٍ مِّن ذَلِكُمْ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَأَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِّنَ اللّهِ وَاللّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ
Resim---Kul e unebbiukum bi hayrın min zâlikum, lillezînettekav inde rabbihim cennâtun tecrî min tahtıhel enhâru hâlidîne fîhâ ve ezvâcun mutahharatun ve rıdvânun minallâh(minallâhi), vallâhu basîrun bil ıbâd(ıbâdi).: De ki: "Size bundan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takva sahibi olanlar için, Rabb'lerinin katında, içinde devamlı kalacakları, altından nehirler akan cennetler, temiz eşler ve Allah'ın rızası vardır." Allah kullarını en iyi görendir.(Âl-i İmrân 3/15)

MuhaMMedle kamu memnun :


İnsan AKLının/Düzenin Dengesi/nAKLi ancak ve ancak MuhaMMed aleyhi's-selâmı BİLip-BULup-Yüreğinde OLup- Fiilen Yaşamakla MeM-NÛN olbilri küllî ŞEY..
İnsan AKLının Menunluğu; hoşnuluğu, razılığı, tüm ni’mete-iyiliğe-doğruluğa-hakka-hayra nâil kılınmışlığı, muteberliği, beğenilirliği ve de sürekliliğ MuhaMmedî İmÂN Bağıyladır.. ve’s- SeLÂMm.. çünkü…


MuhaMMed fahr-ı ekvândır…:

MuhaMMed aleyhi's-selâm;
Kâinâtın, Ekvânın-âlemlerin, mahlukların, varlıkların ve de “OL!”uşların FAHR-ÖVünç Kaynağı, Fazilet tİMSÂLi, Büyük Bereketi ve ŞeÂNuLLaH Şerefidir. Ki; bunların tümü ALLAH celle celâluhunun NÛRudur.. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem veSİLedir.. ki;


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:“El fakr-i fahr : Fakrımla fahrederim!.” Buyurdu.
(Aclunî, Keşfü’l- Hafâ 2-87)


Resim

MuhaMMedle nizâm-ı mülk
MuhaMMedle kıyâm-ı mülk
MuhaMMedle devâm-ı mülk
MuhaMMed mülke hakandır…


ALLAH celle celâluhu Yarattığı resimlerden, eserlerden Münezzeh Vahidu’l Kahhar OL-AN ReSSam-Ustadır..
Küllî Şey, İLK NOKTadan DOĞmaktadır her ÂN ŞeÂnuLLahta SünnetuLLAH Üzere her ÂN el ÂN..
Bu Âlem, 18.000 Âlem küllî Şey Nûr-u MuhaMMeddir ki;
MaDDE Mülkünün MâNâ Nizamı,
MaDDE Mülkünün Kıyamı-sürekliliği-ayaktalığı, izafî mevCÛDluğu,
MaDDE Mülkünün Kıyamete kadar devamı,
MaDDE Mülkünün kendisi OL-AN Nûr-u MuhaMMeddir ki,
İnsan AKLına ANLtılmak için MuhaMed Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem MaDDE Mülkünün Hakanı-SultÂNıdır…


El Melikü :
Resim

El Mâlikü'l-mülki :
Resim


Resim

MuhaMMedle okur diller
MuhaMMedle coşar siller
MuhaMMedle eser yiller
MuhaMMed böyle bir hândır…


Bu yalancı vefâsız DÜN-ya-da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi YAŞAyan/YAŞAtan Yüreklerde-İnsanlarda-Mü’minlerde lisÂN-DİL MuhaMMedîleşir ve O’nunla Okur eZkârın eFfkârın..
DaMMlaların BULuşmasından doğan SELLer O’nunla Coşarlar..
Ve Esen YELler O’nunla Eserler Muhammedî Yüreklerde seherlerde hey HaYy CÂNn!..

MuhaMMed aleyhi's-selâm, işte böylesine KâiNât Kalbidir ve Mutlak HalifetuLLAHtır…



Resim

MuhaMMed mahzen-i esrar
MuhaMMed matla'ü'l-envâr
MuhaMMed şâfi'-i bîmâr
MuhaMMed derde devâdır…


MuhaMMed aleyhi's-selâm;
SıRRların gizli saklandığı açıkta MekÂN,
TüMM NÛRların DOĞduğu ÇIKış NOKtası,
TüMM bîmâr-derdine dermÂN ARAyan hastaların ŞefÂAT Şifâsına tek SAHİB,
Hülâsâ her derdin devâsıdır Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem..


En Nûr :
Resim


Resim

MuhaMMed Rahmet-i Rahmân
MuhaMMed sâkî-yi atşân
MuhaMMed mahrem-i 'irfân
MuhaMMed Dost-ı Cânândır…


MuhaMMed aleyhi's-selâm;
Er Rahmân ALLAH celle celâluhunun Rahmet Kaynağı, Rahmetullah Çeşmesi,
Yanan-SU-SU-z Yüreklerin SU Kaynağı-Nûrullah Sâkîsi- Nûr-u MuhaMMed Sürahisi..
AKLen-NAKLen tüm irfÂNın-TüMM Esmâların Mahremi- kendine mahsus Resûlî sahibliğine mazhar,
ALLAH celle celâluhunun HabibuLLahı.. Mutlak cÂNÂNın İLK-TEK-SON CÂNı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem…
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

MuhaMMed sâhib-i mi'râc
MuhaMMedle toyar her ac
Bu Kuddûsî ana muhtâc
MuhaMMed ehl-i ihsandır…


Esfeline AKLen URUC eden, İLLiYYine nAKLen RUCU’ ya RESÛL kılınan M’iRAC-ı Mutlak Sahibi MuhaMMed aleyhi's-selâm..

Biz ALLAH celle celâluhu ın KULLarı olarak URUC- RUCU’muzun MîM MERci’i, gönül Açlığımızın Ekmek Kapısı MuhaMMed aleyhi's-selâm..

ÜMMetinden bu ÂŞIK Kuddûsî kaddesallahu sırrahu da SANA muhtâctır yâ MuhaMMed aleyhi's-selâm..
Çünki SENsin İhsÂNuLLaH MuhaMMed aleyhi's-selâm OL-AN menba’ı Mnasabı..

ihsÂN fiilen BİZ BİR-İzlik ŞehÂDEtidir ki;


Hüsn: (Hüsün) Güzellik. İyilik. Eksiksizlik. Cemal ile kemal.
İhsan: İyilik, lütuf, bağışlamak. Sahilik etmek, cömertlik yapmak. Allah'ı görür gibi ibadet etmek. Güzel bilmek. Güzel eylemek.
Hasen: Güzel. Hüsünlü. Güzellik. Güzel olmak.
Ahsen: En güzel. Çok güzel, iyi, doğru..


Resim---Cibril Aleyhi’s-Selâm sorular sorduğu hadisinde:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e: “İhsân nedir?” sorusuna Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem cevâbında: “ALLAH’ı görüyormuş gibi O’na ibâdet etmendir; gerçekte sen O’nu görmüyorsan da O seni görmektedir.” buyurmuştur.
(Buhârî, Îmân 37; Müslim, Îmân 1,5,7)

El Muhsî :

Resim

SANA SONsuz-Sınırsız Saff SALÂT ü SeLÂM Olsun Yâ MuhaMMed aleyhi's-selâm! Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!..


37. SALÂVÂT-I ŞERÎFE : Gavsu'l-Azam Abdülkadîr Geylânî (kaddasallahu sırrehu)'nun salâvâtı (2)

Resim

TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ behcetil kemâli Resim Ve tâcil celâli ve behâil cemâli Resim Ve Şemsil visâli Resim Ve ubukil vucûdi Resim Ve hayâti küllü mevcûdin Resim İzzi celâli saltanâtike Resim Ve celâli izzi memleketike Resim Ve meliki sun'i kudretike Resim Ve tirâzi safvetissafveti min ehli safvetike Resim Ve hulâsatil hâssâti min ehli kurbike sirrullahil a'zami Resim Ve Habibullahil ekremi Resim Ve Halilullahil mükerremi Resim Seyyidunâ ve Mevlânâ Muhammedun sallallahu Tealâ aleyhi ve sellem.

MÂNÂSI: Güzel ALLAH'ım! Kemâl behçeti (kemâlâtın yüz akı, cem' in hak oluş sevinci, hayrın şe'en şirinliği), celâl tacı (celâl tecellîsinin câmi' tacı), cemâl behâsı (cemâl tecellîsinin övünç ve bilelik kaynağı), visâl şemsi (ulaşımın kavuşum güneşi), el vücûdun ubuki (VAR (celle celâlehu)'nun, mevcûdu var kıldığı müştak merkez, gerçek vücûdun varlık kokusunu neşredip duran Muhammedî mevcûd) ve küllü mevcûdların hayat kaynağı (iyelik iksiri), Subhanî saltanatıyın celâl izzeti (değeri, kıymeti, şerefi, hürmeti), Mâsivâ (ALLAH'tan başkası) Memleketiyin celâl izzeti (celâl tecellîyin tek tecellî odağı), sonsuz kudretini sergileyip icrâ' eyleyişine ilk sahib olan (Muhammedî Melik), Senin saffet (en halis, en hayırlı, en saf ve en iyi) ehlinden saflarıyın saflık (mâsivâdan arınmış, duru, saf, sırf, hak ve hayr üzere oluş) tırazı (arınmışlıkda en akdesi, aşk nakışı); EL AZÎM ALLAH (celle celâlehu) sırrında Sana yakın ehliyin (olanlardan) seçkinleriyin hülâsâsı (özünün özü, zuhûrat zübdesi), ALLAH (celle celâlehu)'nun Kerîm Habibi (Sır Sevgilisi, Habbe Habibi), ALLAH (celle celâlehu)'nun Mükerrem Halili (ikrâma, hürmete, ta'zime ermiş ve saygı değer dosdu) Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e salât-ü-selâm eyle! (teslimiyet ve istikamet ulaşım arzumuza izin, inâyet ve hidâyet eyle! Şefâatını şifâmız et!)



Resim
"Euzu billâhi’s-semî'il-alîmi mine’ş-şeytani’r-racîmi min hemzihi ve nefhihi ve nefsih:Kovulmuş şeytanın dürtmesinden, üflemesinden ve kötü nefesinden her şeyi en iyi işiten ve bilen Allah'a sığınırım."


بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا

Resim---İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ(teslîmen) : Gerçekten Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona teslimiyetle salât ve selâm edin. (Ahzâb 33/56)

Sadakallâhu'l-azîm

Resim

İmâm-ı Alî (kerremullahi veche) Efendimiz'in Salâvâtı ile BİZ BİRlikte.. :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmânirrahîm


Resim

TÜRKÇESİ: Lebbeyke Allahümme Rabbiye ve sâ’deyke Resim Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Resim Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Resim Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Resim Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Resim Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Resim Ve Resûli Rabbü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Resim Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.

MÂNÂSI:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”



Allahümme inni es'eluke!
Resim
İlmel- Hâifîn! İnâbetil- Muhbitîn! İhlasel- Mukînîn!
Tevbetes- Sıddıkîn! Zikrül- Zâkirîn! Fikrül- Fâkirîn!
Şükres- Sâbirîn- Hamdel- Hamidîn! Edebel- Müeddibîn!!
İslahel- Muslihîn! İflahel- Muflihîn!-İrfanel- Ârifîn!
Aşkul- Uşşakîn! İrşadel- Mürşidîn! Bedelul-Ebdâlîn!
Birrul- Ebrârîn!. Hayrul- Ehyârîn!. Hurrul- Ehrârîn!..
Ve SÖZün ÖZ, Nurul- Muhammedîn! sallallahu aleyhi ve sellem
İnşae ALLAHur- Rahmân!.. Vel- hamdülillahirabbil- âlemîn.

Âmin!
Âmin Yâ Muîn celle celâluhu!

Yâ Latîf ALLAH celle celâluhu!
Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Yâ Rahîm ALLAH celle celâluhu!
Yâ Rahmân ALLAH celle celâluhu!
Yâ Hannân ALLAH celle celâluhu!
Yâ Mennân ALLAH celle celâluhu!
Yâ Deyyân ALLAH celle celâluhu!
Yâ Furkân ALLAH celle celâluhu!
Yâ Sultân ALLAH celle celâluhu!
Yâ ALLAH! ALLAH celle celâluhu!

Lâ ilâhe illâ Allah Muhammeder- Resûlullah..
Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdûhu ve resûluhu!..


Resim

Allahumme innî eselüke: Allah’ım SEN-den isterim!.
Yâ Huve! Yâ Men!
Lâ Huve illâ Huve!
Yâ Men! Lâ ilâhe illâ Huve!
Olan ALLAH celle celâluhu SEN’den isterim!
Resim
İlmel- Hâifîn:
Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm ve EREN edebiyle İLİM edip de ilmiyle amelin güçlüğünü yaşayış korkusunda olan Hakk Dostlarının İLMinden İsterim!

İnâbetil- Muhbitîn:
Mürşid-i Mutlak MuhaMMed aleyhi's-selâmı DUYup-UYmuş, Tenezzül ve Tevazu’ Sahibi, Alçak gönüllü MuhaMMedî Hasbî Hizmetçilerin İnâbe-Mâsivâyı terk edip HAKK’a DÖNÜŞlerinden İsterim!

İhlasel- Mukînîn:
MuhaMMedî Samimiyyet içinde senlik ve benliğin kalktığı sınırda ikân bulmuş, mutmainden de ötede kâni olmuş, Şüphesiz ve Tereddüdsüz olarak İmanî, Kur'anî hakikatların Hakikat-ı MuhaMMedîyyesini YAŞAyarak ULAŞmış Yakîn EHLinin İHLASından isterim

Tevbetes- Sıddıkîn:
MuhaMMedî Sadakatta Samimiyyetle ALLAH celle celâluhu ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem çokça SADIKlıkta Sabırlı Hakk SIDDIKların TEVBElerinden İsterim!

Zikrül- Zâkirîn:
Rububiyyet Kevniyyeti Sahbiliğini ÖZden SÖZe ANan ANdıran Kâinat-Kendi-Kalb ve Elindeki Kur'ân-ı Kerimin “İKRÂ!” Zevkindeki, ZİKRini Unutmayan Unutursa ANında Hatırlayan Hakk Zâkirlerin ZİKRinden İsterim!

Fikrül- Fâkirîn:
Şah Damarından KARÎB Rububiyyetin Zâhir ve Bâtın Kevniyet OLuşumunu MuhaMMedî Şuurla ANlayan ve gereğini YAŞAyan
Başka düşüncelerden yoksul, “FAKRıyla FAHReden!”e ÜMMet Hakk Fâkirlerin FİKRinden İsterim!


Şükres- Sâbirîn:
HaKK Teâlâ’yı Hakça DUYup MuhaMMedî ESRâRda HaYRa UYUşta Selâmet SABRında Olan Sâbirînlerin Her yerde her zaman, her Haldeki ŞÜKRünden İsterim!

Edebel- Müeddibîn:
Allahu zul celâl’in Hulkullahını, Kur’an-ı Kerim’in Hulku’l- Kur'ân-ı Kerimi ve Hulku’r- Resulü;
Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmdan alan Hulku’l Velâ EHLi ERENler EDEBiyle edeblenmiş HaKK Müeddiblerin EDEBinden İsterim!


İslahel- Muslihîn:
Küllî ŞEYle, OL-Anlarla UYUŞUM-Barış İçinde Yaşamayı İrade etmiş SULH EHLi-İyiliğe Yönlendirci-Terbiye edici -Hataları DÜZENleyici-Resulî SEViyeci Muslihînlerin İSLAHından İsterim!

İflahel- Muflihîn:
ÖZ-lerinde, Küllî ŞEY-in “Lehu:O’nundur” HAKKlığını İdrak etmiş
İçlerinde “felahu” yu bulmuş- ÖZ-Merkezlerindeki ÖZ Sahibleri RABBlarını BİLmiş- Döndürenle BİZ-BİRlikte, Muhitte DÖNenleri SELÂMEte Çekici –Felaha kavuşturcu Muflihînlerin İFLAHlarından İsterim!


Hamdel- Hamidîn:
MuhaMMed aleyhi’s-selâm Hakikatını BİLmiş, MahMud aleyhi’s-selâm-HaMid aleyhi’s-selâmı Makamını BULmuş ve Ahmed aleyhi’s-selâm AHLÂKında Olmuş,
MeDDe Hakikatının İLK HAMD edeni AHMED aleyhi's-selâm’ın HAMDinde BİZ-BİR-İZ Ahvâlini Yaşayan HaKK Hamidîlerin HAMDinden İsterim!


İrfânel- Ârifîn:
ERen Kâmili Kalbinden GEÇerek, Edeb Resulî İrfân Kevserinde olmuş Hakk Ariflerin İRFÂNından İsterim!.

Aşkul- Uşşakîn:
Ahmedî AŞK Ocağında YANarak Zâhir ve Bâtın Şektten kurtulmuş Gerçek Hakk ÂŞıKların AŞKından İsterim!

İrşadel- Mürşidîn:
Mürşid-i Mutlak MuhaMMedî Menbağın Mecrası, Raziyeten-Merziyyeten RüŞDe ERmiş ve de ERdiren Hakk Mürşidlerin İRŞÂDından İsterim!

Bedelul-Ebdâlîn:
4 ÂLEMde 7 Nefs Letâif Kemâlat Menzilleri, 4x7=28 Peygambere BEDEL tebdil olanlar, Büdelâlar, AŞK u CEZBe Ehli Hakk Ebdâlların BEDELinden İsrterim!

Birrul- Ebrârîn:
MuahaMMMedî Hamiyyette En Birr Olanlar, Özü-Sözü dosdoğrular, En İYİler, Birr u TaKVâ, ZüHD ü TaKVâ Ehli Ebrârların Birrinden İsterim!

Hayrul- Ehyârîn:
MuahaMMMedî Mekanda En Hayırlılar, En Zor Yolun Rahat Rehberleri, SıDK u HuŞû Ehli Ehyârların Hay-larından İsterim!

Hürrul- Ehrârîn:
HaKk’a karşı Haşyette-Hayrette-Dehşette, , Halka Karşı Fütursuz, Korkusuz-Hüzünsüzlerin, HÂLde En HüRRlerin , Hakk Havf u Recâ Nazz Ehli Ehrârların Hürr-ündendirler..

Nurul- Muhammedîn:
Ve kısacası SÖZün ÖZü,
SıRR-ı Sıfır, SıRR-ı Süveydâ, SıRR-ı SaHiBB, SıRR-ı SuBHÂN SEÇKinleri..
Âlim, Âşık, Kâmil, Ârifler Arafatları..
Abdâl, Ahyâr, Ebrâr, Ahrârlar Sır-at-ları,
Ledünn İlmi SultANları Cemu’l-CEM’ cANları KEVSERin Küllî Kerem Kâynakları Hakk MuhaMMedîlerin NÛRundan İsterim!..



Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim 32

İhanet itme sultâna anın esrarı çokdur
Ki yüklenmiş umûr-ı müslimîni bârı çokdur


Devletin emiri olan İslam sultâna, isyan ve ihanet etme, çünkü sultânlığın sırları pek çoktur. Devlet yönetimi sır işidir.
Gerçek sultân emri altındakilerin tüm işlerini görmek ve tümünün yüklerini gece gündüz çekmek zorundadır..
İslam dinimizde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hükümler buyurmuştur.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Allah'a yemin ederim ki yönetim makamına ne onu talep edeni ne de ona sahip olmaya tutkun olanı atamayız." buyurmuştur.
(Buharî ve Müslim)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bir hayvanın ayağını veya yaş bir hurma ağacını kesenin yahut ortağına hıyanet edenin, kazandığı sevapların dörtte biri gider. Emirine isyan edenin ise sevablarının tamamı gider.”
(Beyhekî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Emirinizin beğenmediğiniz bir şeyi yaptığını görürseniz, ona sabredin! Çünkü cemaatten bir karış ayrılan, cahiliyyet ölümü ile ölmüş olur.” buyurmuştur.
(Buharî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Müslüman, hoşuna gitse de, gitmese de, emirin sözünü dinler ve ona itaat eder. Emir, günah olan bir şeyi emrederse, o emri dinlemek gerekmez.” buyurmuştur.
(Buharî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Bana itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. Bana isyan eden de Allah’a isyan etmiş olur. Benim tayin ettiğim emire itaat eden, hakikatte bana itaat etmiş, ona isyan eden de hakikatte bana isyan etmiş olur.”
(Buharî)

Resim

Gice gündüz idelim biz anın içün du'âlar
Güneş gibi toğar üstümize envârı çokdur


Bu şiirin yazıldığı 1840-50 yılları ki bahsedilen çağda Osmanlı Sultânlarımız savaşlar halindeydi sürekli ve buna mecburdu da..
Gece gündüz biz Sultânımızın zaferleri ve işleri için dualar edelim,
Çünkü Sultânımız tıpkı her sabah üsütmüze doğan nur saçan güneş gibidir ve her gün başımızdadır..


Resim

Hudâya eyleriz kulluk anın biz sayesinde
Çeker gam dün ü gün bizim içün ekdârı çokdur


Rabbu'l-âlemin'e kulluğumuz başka milletlere esir olmayımışızdandır ve Sultânımızın koruması ve zaferleri sayesindedir.
Gece gündüz, dün-bugün, durmadan çokça olan kederleri, acılari, üzüntüleri, düşünceleri yüzünden hep gam çeker durur..


Resim

Çalışur itmeye dâ'im bizi hıfz u himaye
Bilür ki bu zemânın halkının esrarı çokdur


Bizi korumak için çalışır çabalar durur ve bilir ki, zamane insanlarının fitnede sırlarına akıl ermez hiç..

Resim

Bizim içün-durur heb çekdiği mihnet meşakkat
Bilelim kadrini çün şevketi âsârı çokdur


Çektiği tüm zahmet, zorluk, eziyet, dert, belâlar Sultânı olduğu milleti içindir.
Biz de Sultânımızın Padişaha mahsus heybet ve saltanatının kudret ve kuvvetten doğan haşmetini bilelim ki bunun isbatı için eserleri ortada ve çokçadır..


Resim

Yigirmi cins kamu a'dâ-yı dîn fırsat ararlar
Te'emmül it ki dünyânın katî küffârı çokdur


Şimdi yiğirmi çeştitte-cinsde din düşmanı tümü birden bize vurmak için fırsat kollamaktalar.
Te'emmül et-iyice, etraflıca derin derin düşün ki bu dünyada kesinlikle küfrüseçen kâfirleri çoktur ve fırsat kollamaktadır..


Resim

Bilâd-ı Müslimînde hem katî çok ehl-i fitne
Fesâd ister koyun başlı gezer kurtları çokdur


Müslüman beldelerinde-diyârlarında kesinlikle ve çokça fitne-fücur ehli olanlar durmadan fesad-bozukluk, fenalık, karışıklık isteyen görünüşte koyun başlı çok uysal gözüken oysa içinde fitneci kurt saklı sokak dolusu gezenler çok..

Resim

Selâtîn-i benî 'Osmânda var şevket mehabet
Ki a'dânıfi yüreklerinde korkuları çokdur


Osmanoğulları Sultânlarında, idaresi alatındakilere karşı daima tatlı bir otorite yanında temelde muhabbet ve insan sevgisi vardır hep.
Düşmanalrının yüreklerindeki çokça korkunun bir sebebi de Osmanoğullarının halkıyla kaynaşmış olmasıdır.


Resim

Halîfe olmasa bir gün biri birini yir nâs
Dime kardaş bu sultânın bize âzârı çokdur


Eğer halife Sultân olmasa bu insanlar bir gün içinde biribirini yerler kavga gürültü..
Onun için kardeşim “bu sultân da halkı azarlayıp duruyor!” deme sakın..


Resim

Anı halk eylemiş lutfıyla kahra çünki âlet
Beher işinde anifi hikmet-i Cebbarı çokdur


Milleti idare edecek olan halifelere ALLAH celle celâluhu lutfuyla kahretemk-zor kullanmak gücü vermiştir şer’ân.. ALLAH celle celâluhu halkına çeki-düzen verip, sevk ve idaresinde anif, sert, kaba görünüşü ve cebrediciliğinin hikmeti çoktur..

Resim

O bir mir'ât-ı 'âlem kim bakan görir özini
Bu sırrı bilmeyen câhillerin güftârı çokdur


Halife bir ÂLEM AYNasıdır ki, kim bakarsa onda kendi yüzünü/Özünü görür.. kendini görmeyen, kendinden ve bu sırdan habersiz ve bilmeyen câhillerin güftârı-boş sözleri, lâkırdıları çok olur..

Resim

Var ise zâhirâ anda eğer üç beş kem ahlâk
İderiz zann ki bâtında güzel huyları çokdur


Eğer ki onların gözüken zâhirlerinde eğer üç beş kötü ahlâk var ise ve açıkçaysa,
O zaman da onların iç âlemlerinde bizim görmediğimiz bâtınlarında çokça güzel huyları çokdur diye zannederiz..


Resim

Hevâ vü nefsine uydı deyü itme tehâvün
Günâhını ider tekfîr mükeffırleri çokdur


İnsan hali ki, hevâ ve nefsine uyuverdi diye hemen horlama, hakir görme!
Halbu ki bu âlemde nice günahkârlar vardır ki günahlarını kefere eder-örter-gizlerler.. günah örtücüler çoktur..


Resim

Değil ma'sûm günâhdan çün bizim gibi beşer ol
Mukannit olma (asla) rahmet-i Gaffârî çokdur


Bizim gibi aklıyla kulluk imtihanı için yaratılan beşer-insanoğlunun bu âlemde günahsız, suçsuz olması imkansızdır.. kaldı ki Sünnetullah gereği de budur.. Kusursuz olan ALLAH celle celâluhu dur. Sen günahlarıyın affedilmeyceğine kesinlikle inanma!
ALLAH celle celâluhu el Gaffarın Rahmeti deyası çoktur..


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah Teâlâ hazretleri sizi helak eder ve yerinize, günah işleyecek (fakat tevbeleri sebebiyle) mağfiret edeceği kimseler yaratırdı." buyurdu
(Ebu Eyyub radıyallahu anh’dan; Müslim, Tevbe, 9, (2748); Tirmizî, Da'avât 105, (3533)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Nefsim kudret elinde olan Zat'a yemin ederim ki, eğer siz hiç günah işlemeseniz, Allah sizi toptan helak eder; günah işleyen, arkadan da istiğfar eden bir kavim yaratır ve onları mağfiret ederdi." Buyurdu.
(Ebu Hüreyre radıyallahu anh’dan; Müslim, Tevbe 9, (2748)

Rezîn şu ziyadede bulundu:
Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Nefsim elinde bulunan Zat-ı Zülcelâl'e yemin olsun ki, günah işlemediğiniz takdirde ondan daha büyük olan ucb'e düşeceğinizden korkarım." Buyurdu.
(Bu rivayet, Münzirî'nin et-Terğîb ve't-Terhîb'inde kaydedilmiştir (4, 20)

El Gaffâru :
Resim

Resim

Halâ'ik i'tizâr itdikde yârın Kird-gâre
Olur makbul anifi 'özri ki pek a'zârı çokdur


Bu insanlar, mahlukat, yaratılmışlar, kusurunu bilerek özür ve af dilediğinde, hepsini yaratan tek yaratıcı, kudret sahibi özürlerini kabul eder ki, elbette azarlayacaktır.. aferin diyecek değil…

Resim

Revâ mı eylemek ta'yîr du'â itmek yirine
Anın 'aybını örter sütre-i Settârı çokdur


İnsanlık hali hemen bir kötülüğünü görünce hemen onu toplumdan ayırmak-kabahatini yüzüne vurarak utandırma revâ-uygun-lâyık değil islahına dua etmek var iken elimzide..
Dua öylesine önleyici-örtücü-setredicidir ki, es Settâr ALLAH celle celâluhunun ayıbları örten yok eden nice hak dostları vardır..


Resim

İder tevbe olur tâhir mutahhir 'akıbet ol
Olınur hüsn-i zan zîrâ mutahhirleri çokdur


Tertemiz olmak için canda-yürekten tevbe istiğfar eder ve sonunda tertemiz olur…
Şekilinde iyi zann sahibi olmalıyız ki böylesi ne kadar çoktur bu âlemde..


Resim

Eğer dirsen veliyullah idi bunun atası
Diriz ki ol zemânın ehlinin dîndârı çokdur


Eğer sen “bu kimsenin atası-dedesi-babası gerçekten veliyullah idi bu nerden çıktı?” dersen,
Derizki biz de sana şimdi devir zamane oldu, dîndâr gözüküyor amma dindenhabersiz yaşamakta olanlar çoktur..


Resim

Kabahat bizdedür cümle ki bozdık fi'limizi
Bizim gibi bu vaktin nâşının bî-'ârı çokdur


Elbete kabahat hepimizdedir ki, işlerimizi İslam Çizgisi dışına çıkardık, bozduk,
İçinde bulunduğumuz devirde leş başında boğuşan arsız köpekler gibisi pek çoktur..


Resim

Yüri sen kendine çâre bulagör turma söfî
MuhaMMed ümmetinin şahının ensârı çokdur


Ey gerçek SuFî sen durma yürü git başına çâre bul..
MuhaMMed Ümmetinin Şahının ensârı-yardımcıları-hasbî Hizmetçileri daha pek çokdur.. meydan tamamen üçkağıtçılara henüz kalmadı..


Resim

Bu ümme itdiği kulluk savâb ü ecrinin heb
Virilür misli ana ecri bu mikdârı çokdur


Bu denli Ümmet-i MuhaMMedin islah ve iflahına Hasbi Hizmeti sadece ALLAH celle celâluhu rızası için yaptığı bu hizmete karşılık tüm ÜMMeTin sevab ve ücretinin bir katı verilir ki bu çokçadır..

Resim

Kutublar kutbı var 'âlemde bâtın pâdişâhı
Bunun gibi değil anın hafî bâzân çokdur


Bu âlemin antipotunda Bâtın Âleminde de Halkın değil Hakk’ın pâdişâhı, Hilafet-i Mâneviye-i Muhammediye sahibi Kutbu’l- Kutub vardır ve bunun hükümrânlığı bu âlemin pâdişâhı gibi değildir ve gizli işleri çoktur..

Resim

Nazar eyler hemân levhe 'amel eyler anınla
'Ukûl irmez umûnna 'acîb işleri çokdur


Her şeyin hayatının ind-i İlâhîde yazılı olduğu Levh-i Mahfuza bakar da hemence gereğini yerine getirir.
Akıllar ermez yaptığı genel işlere ki hayret veren, şaşılacak işleri çoktur.


Resim

Beder vaz' eylemiş Hallâk-ı 'âlem yir yüzünde
Kamu âktâb anın etbâ'-ı hizmet-kârı çokdur


Hallâk-ı 'âlem ALLAH celle celâluhu onları va’z edip- insanları iyiliğe sevke çalışma hususunda yeryüzünde hasbî Hizmetçi olarak yardımcı kutupbları yanında kendilerine tâbi olan hizmetçileri pek çoktur.
El Hallâku :
Resim

Resim

Hakîkat şâhıdur ol bu şerî'at pâdişâhı
Bunıfi gibi kapusında anın kulları çokdur


Kutbu’l- Aktab ki, Hakîkat-ı MuhaMMediyye Şâhıdır ki onlar Şerî'at-ı MuhaMMediyye pâdişâhıdırlar. Ve bunu gibi kâinât kapısında nice kulları hizmete hazırları çoktur..

Resim

Selâtîn-i cihan cümle anın mahkûmlarıdur
Anın Hak dest-gîri hem dahi nussârı çokdur


Onlar cihan Sultânları olup her varlık onların hükmü altındadır.
Onun hakk zâhir ve bâtın yardımcıları çoktur..


Resim

Elinde kabz u bast u 'azl ü nasb u re'y ü tedbîr
Yürür hükmi ekâlîmde tasarrufları çokdur


O maneviyât Padişahı ki elindedir;
Kabz u bast: ruhen daralma ve genişleme, sıkıntı ve ferahlık verişler,
Ve 'Azl ü nasb: işinden veya makamından ayırmak yada bahşedip tâyin edişler,
Ve re'y ü tedbîr:Görüş, görmek, rey. hüküm ve itikad. Kıyas etmek. Bir işler hakkında söylenen söz, fikir, hüküm tercih ya da gerken engeli koyuşlar,
Tüm hükümleri tüm iklimlerde, memleketlerde, mıntıkalarda geçerli idare ile kullanma saltanatlrı çoktur..


Resim

Tehî mi zann idersin yohsa sen bu pâdişâhı
O bir bâz-ı hümâyûndur ki bâz-dârı çokdur


Yoksa sen bu pâdişâhı eliboş avare birsimi sanmaktasın,
O öyle bir avcı huma doğan kuşudur ki onun kuşçuları sayısız çoktur..


Resim

Bizi bu i'tirâzdur düşüren bunca belâya
Rızâ vü sabr u teslimin faziletleri çokdur


Bu memeleketi zorluklara düşüren pâdişâhımıza i'tirâzlardır ki başımızı bunca belâya soktu,
Halbuki rıza gösterip sabredip teslim olmanın faziletleri pek çokdur..


Resim

Hakîkatde bize oldı bu sultân şeyh ü mürşid
Bizi mühlik olan rencimize tîmârı çokdur


İşin Hakîkatindeyse bu Sultânımız- pâdişâhımız bize yol gösterici şeyhimiz ve mürşidimiz olmuştur ki;
Bizi helak eden bu öfke çekememzlik gibi iç sıkıntılarımızı tedavi-tâmiri çoktur..


Resim

Bi-küllî zenblerin başı imiş çün hubb-ı dünyâ
Medâ'in ehlinin bu vech-ile bîmârı çokdur


Sayısız suçlerın, günahların, kabahatların başı dünya sevgisiymiş,
Bu yüzden son devrin zamane şehir insanlarının bu yüzden hastası çoktur..


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
عَنْ جُنْدُبِ بْنِ عَبْدِ اللهِ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
حُبُّ الدُّنْيَا رَأْسُ كُلُّ خَطِيئَةٍ
Resim---Hz. Cündüb b. Abdullah radıyallahü anh’dan, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Dünya sevgisi her hatanın başıdır!” buyurdu
(İbn-i Receb el-Hanbelî, Câmiul-Ulûm vel-Hıkem; Beyhakî, Şuabül-İman; Ali el-Muttakî, Kenzül-Ummâl)

Resim

Tecâvüz eyledik biz zînet-i dünyâda haddi
Ki gıbta ider oldık anı kim dînârı çokdur


Biz dünya malına zenginliğine, süsüne tamahta ilahî sınırları geçtik gittik ki, kimin çokça parası pulu varsa biz de gıbta ile bakar olduk da haram mı helalamiyi unuttuk derdimiz oldu kimin parası çoktur!..

Resim

Resul didi cehennem ehlinin çoğı nisâdur
Bunu bilen bilür ki anların evzârı çokdur


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cehenenm ehlinin çoğu kadınlardır” buyurdu ki, bunu ancak bilen bilir ki onların günah ve günaha sebeb oluşları çoktur..

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cehennem ehlinin çoğu kadınlardır.” Buyurdu.
(Nesaî, Hd.No:1493)

Resim---Cabir bin Abdullah radiyallahu anhuma şöyle dedi: “Bayram günü Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile namazda beraberdim. Hutbe okumadan önce ezansız ve kametsiz namaza başladı. Sonra Bilâl (Radiyallahu Anh)’a yaslanarak ayak üstü durup Allah’a karşı takvalı olmayı emir, Ona itaatli olmaya teşvik ederek halka vaaz ve nasihatte bulundu. Sonra kadınların olduğu yere geldi. Onlara da vaaz ve nasihat etti ve: “Sadaka verin, zira siz kadınların çoğu cehennem kütüğüdür’ buyurdu. Kadınların en hayırlılarından yanakları kırmızı olan bir kadın ayağa kalkıp: “Ya Rasulallah, niçin?” dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Çünkü siz halinizden çok şikâyet eder, kocalarınızın ihsanına karşı nankörlük edersiniz” buyurdu. Bunun üzerine kadınlar kendi ziynet eşyalarını tasadduk etmeye başladılar. Bilâl (Radiyallahu Anh)’ın elbisesinin içine küpelerini ve yüzüklerini atıyorlardı.
(Müslim (885/4); Darekutni (2/47/16); İ. Ahmed (3/314); Albanî (3/99İrva)

Resim

Didiler yâ Resûlallah nedür zenbi nisanın
Didi sîm ü zere gayet mahabbetleri çokdur


Kadınlardır dediler ki: “Yâ Resûlallah nedir kadınların günahlarının sebebi?”
Uyurdu kİ: “Altına gümüşe sevgileri çokçadır!”


Resim

Sirayet itdi nisvândan ricale hubb-ı zînet
Ricalin şimdi nisvâna teşebbühleri çokdur


Kadınların bu süs sevgileri erkeklere de geçti ve,
Şimdilerde artık kadınlara benzeyen erkekler pek çok!..


Resim

Tağıldı zînet-i dünyâ medâ'inden kurâye
'Umûmen haste oldık cümlenin dertleri çokdur


Eskiden şehirde yaşayanların takıp takıştırdığı bu dünyalık süsler şimdi aretık şehirden köylere dağıldı geldi.
Ve artık hepimiz dünyalık süslerin hastası olduk derdine düştük hepimizin dertleri pek çoktur..


Resim

Idüb himmet bu sultân zîneti kaldırdı zîrâ
Zemânın halkının gördi ki istikbârı çokdur


Zamanın padişahı bu zamane insanlarının kibir içinde gittikçe önem verdiği bu süs işlerine el attı himmet etdi de yasakladı..


Tekebbürden bizi kurtardı kıldı Hakka mahbûb
Sever anları Allah kim tevâzu'ları çokdur


Halka karşı kibir ettiren bu işlerden kurtardı HaKK Teâlâ’nın sevenlerinden etti ki, ALLAH celle celâluhu böylesi alçak gönüllüleri sever zâten..

Resim

Bunun emsali var bizde günâhlar gerçi lâkin
Gurur u kibr ü 'ucbufi kullara ahtârı çokdur


Gerçi sadece bu süsü eşyaları değil başka misalli gurur, kibir, kendini beğenmişlik gibi günahlarımız da tehlikeleri deçoktur..

Resim

Anınla terbiye eyler bizi Rabbii'l-berâyâ
Dime imdi bu sultânın ki teşdîdleri çokdur


Yaratanımız ALLAH Rabbi'l- Berâyâ- celle celâluhu, bu pâdişâh sultânlarıyla bizleri terbiye etmektedir.
Sakın halimizin bozukluğu ortadayken sen de deme: “Bu pâdişâhın da Şiddetleri arttı çoktur!”


El Bâriü :
Resim

Resim

Kazandık destimiz ile bu ahvâli kamumuz
Hudâ zulm eylemez kullara hikmetleri çokdur


Hepimiz de kendi ellerimizle bu Halleri kazandık derledik topladık başımıza çorap ördük,
Yaratan ALLAH celle celâluhu yarattığı kullarına zülüm etmez tersine hikmetleri çoktur..



Fakîre tavsiye eyler menâmımda atası
Dir imdâd eyle oğluma ki mihnetleri çokdur


Ben Fakîre uykumda-düşümde-rüyamda vasiyet etki babası: “oğluma meded et ki, onun derd ve belâsı başından aşkın!” diye..

Resim

Atasının velî oldığına yok şübhe asla
Ulaşur bun deminde bana gayretleri çokdur


Bu kişinin babasının Veliyullah olduğundan asla şüphemiz yoktur ki,
Öldüğü halde bu zamanda bana ulaşıp oğlunun kurtulmasına gayret etmekte himmet istemekte..


Resim

Bu nazma başladıkda geldi atası düşimde
Du'âlar itdi bana hoşça himmetleri çokdur


Ben bu şiiri nazme tmeye başlayınca, düşümde babası geldi bu güzelliğime dualar etti himmet gösterdi çokça..

Resim

Öper yüzimi eyler kendi bana çok beşaret
Vasiyyet eyler oğlum bana ibşârı çokdur


Bizzat kendisi yüzümü öperek çok çok müjdeler verdi,
Vasiyetler etti, tebşir etti, sevinçli haberler bildirdi çokça.


Resim

Yaşım altmış beş olmağ-ıla cismim köhnelendi
Za'îfem gerçi amma nefsimin suçları çokdur


Yaşım 65 olduğundan bedenim köhneleşti-yıprandı,
Bedenim zayıf ama nefsimin de suçları çoktur..


Resim

Meseldür 'âşıkın gönli kocamaz olsa da pîr
Beni levm eylemen dostlar ki 'ışkın nârı çokdur


Eskiden kalma meseldir ki, ihtiyarlasa da'âşıklarının gönlü kocamaz,
Ne olur beni kınamayın dostlarım ki, böyle oluşuma sebeb aşkın ateşi yüzündendir..


Resim

Kocalıkda benim hâlim budur kimi idem levm
Civanların kafasında eser yilleri çokdur


Ben bu yaşta kocalmış iken bu haldeyken kimi kınayım,
Delikanlıların ise başında kavak yelleri esmesi zâten normaldir..


Resim

Bu Kuddûsî unutmaz hîç du'âdan pâdişâhı
Atasının ana zîra vasiyyetleri çokdur


Bu Kuddûsî kaddesallahu sırrahu, devrin Osmanlı pâdişâhını duadan asla unutmaz ki,
Bu husuta babmın bana vasiyetleri çoktur..


Resim

Elinden nesne gelmez gerçi Kuddûsînin amma
Anın içün du'â vü zikr ü istiğfârı çokdur


Bu Kuddûsî kaddesallahu sırrahunun, maddî olarak elinden fazla bir şey gelmese de Mânen dua, ziki ve istiğfarla desdeklemektedir devrin Sultânını..

Resim

Melek inşân ider sultân içün dâ'im du'âlar
Bu Kuddûsîleyin anın du'âcıları çokdur


Devrimizin Sultânı için Bu Kuddûsî kaddesallahu sırrahu gibi melekler insanlarda dua etmektedirler onun için Sultânımızın duacıları çoktur..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim 33


'Işk kime mihmân olur
Gözleri giryân olur
İşleri efgân olur
Hâli perişan olur..


Kimin gönlüne AŞK misafir olursa, gözlerinde yaş yerine kan ağlar..
İşleri figÂN-medem dileyişler-bağırış çağırışlar içinde HÂLiyse yürekler acısı perişÂN olur..


Resim

Yârini ister müdâm
Zikrin ider subh u şâm
Vaslını idüb meram
Vâlih ü hayran olur..


Hiç durmadan sürekli bir bebeğin ANAsını istediği gibi gönlü YÂRini ister.. Sabah-akşam devamlı YÂRini ANardurur durmadan..
Meramı-maksad, niyeti, arzusu, iç isteği hep VUSLÂTtır YÂRe Kavuşmak-ULAŞmak diler..
Ve bu hayatta HayrÂNe-DivÂNelere döner.. Vâlih-keder ve hüzünle aklı gitmiş, şaşırmış, hayrette kalmış dehşet içinde koşturur durur Haytın dik YOKuşlarında kul-İHVÂNice..


Resim


Fikr idüben yârini
Terk ider ağyarını
Görmeğe dîdârını
Tâlib-i derman olur.


Gece-gündüz durmadan sürekli ZİKR-ÂNışları FİKRini-İÇ İSTEK BİLeşkesini YÂRine kitler ve YÂRden gAYRı AğYÂRi terk eder ve onların hayatından çıkar..
Terk derdi YÂRinin GÜLYÜZünü görmek ve HASsret DERdine DErmÂN dilemetir YÂRinden..


Resim

Gice ile gündüzi
Fark idebilmez özi
Kande bakarsa gözi
Gördiği cânân olur..


Öylesine bir Kara SEVd Ateşine düşer ki, Geceyle gündüzüz ve zamanı ÖZü-AKLı fark edemez HÂLe gelir..
Her nereye Bakarsa artık her şeyde gördüğün LEyLÂ Sanan MecNÛN gibidir ve Küllî ŞEYde cÂNÂNını görürür..


وَلِلّٰهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَاَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ وَاسِعٌ عَلٖيمٌ
Resim---"Ve lillahi’l- meşriku ve’l- mağribu fe eynema tuvellu fe semme vechullah, innallahe vasiun alîm: Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphe yok Allah, kuşatandır, bilendir. " (Bakara 2/115)

Söz o ki;
"Ve lillahil meşriku" bizim doğu dediklerimizde O’nundur.
Ne zaman?
Şayet güneş ÖZümüzden doğuyorsa. Bir ampul başka yerden ışık almasın, kendisi almasın gölge verir, ama kendi özünden aydınlansın gölgesi kaybolur.
"Ve lillahil meşriku mağribu " doğuda batıda O’nundur. "Ve lillahi" ALLAHu ZÜ’L CELÂL’indir.
" fe eynema tuvellu" " eynema" siz ne tarafa velilik, velayet ederseniz, yani tevelli ederseniz, bakın burada dönerseniz tevelli’dir.

"fe semme vechullah, " işte orada ALLAHu ZÜ’L CELÂL’in vechini görürsünüz. ALLAHu ZÜ’L CELÂL’in vechullahı vardır. Gözü vardır diye tercüme edilmiştir VECHE, VECH ise CELÂLiyet tecellisi görürsünüz anlamında. CELÂL ve CEMÂL tecellisini görürsünüz her eserde.
Her eserin özündekinde, imzasını görürsünüz.

"vechullah, innallahe vasiun alîm.: " Allah çok vasidir.
VECH; çok aliymdir. "Elif, lâm" ne olmuştur burada "ayn, mim, lâm" olmuştur. "mim" İnsan aklı anlıyabilir haliyle, anladığı kadar anlar yeterlidir zaten. İşte böyle olursa insan kendi özündeki vechullah’ı BULur. Kendi ŞAH damarından yakın olanda RaBBısını yaşamaya başlar demek istiyorum.


Resim

Birdir ana harr u berd
Hayrete talmış o merd
Dem-be-dem artmakda derd
'Işk-ıla nâlân olur..


Öylesine kendinden geçmiştir ki, sıcak ve soğuk fark edememektedirbir olmuşlar sanki “ILIK” gibi “SEVgi” gibi..
Bu AŞK Yiğidi VELîyyullah CÂN, bu hayatta HAYRette-dehşette kalmıştır ve de yanan bir odun gibi derdi devam etmektedir..
Her YANan gibi çatır-çutur bizzât yanmakta ve her YANan gibi AŞK AT-eŞ-inde NâlâN OLur ve durmadan inleer, sızlar, figân eder duur hayatta..


Resim

'Âdet-i nâsın o cân
'Aksini işler hemân
Hak ile hak bî-gümân
Halk ana düşman olur..


Dünya dolusu İnsanların âdetleri-alışkanlıkları dışında tam tersi AŞK İşleri İşler ve şüphesiz ki el HAKK ALLAH celle celâluhu ile Hakta ve hayrdadır ancak,
Ne var ki halk onu Dışlar-Kınar-ve o da kendisinden önceki MuhaMMedî MeLÂMîlerce kenar gezer halk içinde BİLinmez..


Resim

Ekseri 'uzlet ider
Ba'zısı hultat ider
Kalıbı kesret ider
Kalb tolu 'irfân olur..


MuhaMMedî MeLÂMet ehlinin kimileri vatdrı ki UZLet eder, halktan kaçar, kendin bildirmez ve onlarla ilgilenmez..
Bazısı da vardır ki halkın içine dalar ortak hayatlarında rol alır ve karışır onalara ancak,
Her zaman, her HÂLde Kalıbça-dış görünüşüyle HALK iledir Kesrettedir, ama Kalbçe-iç hâliyle HAKK celle celâluhu iledir ve Kalbinde MuhaMMedî İrfÂN doludur…


Resim

Hırkası bin paredir
Ciğeri pür yâredir
Zâhiri âvâredir
Ma'nîde hâkân olur..


Hırkası-dış dünyası paramparçadır, ciğeri-iç dünyası ise YÂRelerle doludur.
Zâhiren-Halk önünde bakıldığında dış görünüşü avâre- başıboş gezen, serseri, işsiz-güçsüz görünür oysa Bâtınen- HaKK Katındaysa Halifedir-Hâkândır..


Resim

Gâhî yalıncak yürür
Köhne 'abâ bürinür
Nâs anı Mecnûn sanur
Çün katî sekrân olur..


Siz o Hak ÂŞIKlarını, eski abâ bürünmüş, yollarda yalın ayak baş kabak pejmurde dolaşırken görürsünüz.
İnsanlar bu HÂLini Anlamaz da Mecnûn-çılgın bir deli sanır.
Çünki gerçekten zilzurna serhoştur halk içinde AYIK olamaz hep zerhoştur..


Resim

Gâhî samurlar giyer
Dürlü ta'âm yir toyar
Oturub altun sayar
Kîsesi milyân olur..


Sanal bir Âlem olan bu Hayatta bâzen samur kürkler giymiş, bal-baklava türlü türlü yemekler yer-doyar.. zengin ağalar gibi keseler dolsus altınlar sayar ki sanki altın kesesinde milyon altın varcasına..

Resim

Gâhî olur bir gedâ
Varını eyler fıdâ
Cümleden olur cüda
Şöylece 'uryân olur..


Bâzen öyle görünür ki bir gedâ- fâkir-kimsesiz-dilenci gibi görünür ve tüm VARlığını dağıtır fedâ eder HaKkın Halkına saçar..
Öylesine soyunur ki Dünyayı herkesten ayrılır da çırılçıplak-üryân gezer yollarda..


Resim

Sâ'il olur nice dem
Dirler ana oldı kem
Her gören eyler sitem
Meskeni külhan olur..


Bâzen öyle görünür ki uzun zaman bir dilenci gibi görülür.. ve halk ona “çok kötü birisi oldu!.” derler.
Kim karşılaşsa ona sitem eder yuhh çeker ayıplar ve yeri-yurdu hamaların kazan odasında gariblerle yatıp-kalkmak olur..


Resim

Hâsılı ol merd-i pâk
Geh zer olur gâhî hâk
Perde ider inhitâk
Vâsıl-ı Yezdan olur..


Resim

Hülasa-yı kelâm o ki, o Pâk-temiz yürekli Hakk Yiğidi-Âşığı bâzen altın gibi kıymetli taçlara takılır bâzende toprak gibi ayaklar altında ezilir..
AŞK perdesi onun zâhiri dünyasını elden çıkartır-işe yaramaz hâle sokar ve SON-UÇta Bâtınen YezdÂN ALLAH celle celâluhu’ya ulaşır-erer-kavuşur SALL eder..


Resim

'İzzet anın 'izzeti
Rif'at anın rif'ati
İki cihan devleti
Çün afia ihsan olur..


İzzet O’nun- kavi-kudret sahibi oluş, ziyâdelik-üstünlük, değer-kıymet-kuvvet O’nun..
Rif'at O’nun-yüksek-büyük rütbe sahibi oluş, âlişanlık O’na ait.. İki ÂLEM devlet kuşu O’nun başına konmuştur ki dünyada sağlık âhirettte seLÂMet o’na HAKK’ça ihsÂN edilmiştir lutfen..


BİLElik NÛRunun İrSALLcisi NEBÎyyü’l-ÜMMînin ÖZ ĞÜMMeti olanlar da İzzetine ve şerefine SALL etmiştir İZZET Sahibidir hamdolsun!..

يَقُولُونَ لَئِن رَّجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ
Resim---Yekûlûne le in reca’nâ ilel medîneti le yuhricennel eazzu min hel ezell(ezelle), ve lillâhil izzetu ve li resûlihî ve lil mû’minîne ve lâkinnel munâfikîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne): “Eğer biz şehre dönersek, mutlaka daha azîz (güçlü) olan, daha zelil (güçsüz, zayıf) olanı, oradan (şehirden) çıkarır.” diyorlar. İzzet Allah'ın ve O'nun Resûl'ünün ve mü'minlerindir. Ve lâkin münafıklar bilmiyorlar.” (Münafikun 63/8)

Resim

Horlama bir ferdi sen
İtme sakın sû-i zan
Pend-i 'acîbdir diyen
Kim tutar insân olur


Sen bu hayatta Şahdamarından da AKRABA RABBı olan bir kimseyi horlama-dışlama sakın haa!
Hakkında bilir-bilmez ileri-geri kötü zann sahibi olma!
Bu sözüm bir acayib-garib zor analaşılır bir ÖĞÜTTür amma,
Kim bu öğüdümü tutarsa geröüçek İNSÂ OLur unutma!..


Resim

Tâ'ife-i evliya
Eylediler ihtifâ
Her kimi görsen di hâ
Kevne bu sultân olur


Bu BİZim Evliyâullah Tâ'ifesi-özel sınıf- gizlediler-sakladılar bu sıRRı..
Ama sen ebni dinlede kul ihvÂNim; her kimi görürsen heme de ki: “Haa işte bu adam KâiNÂta sultân olur bak!” de!..


Resim

Her sıfat-ıla bular
Cümle sıfatlandılar
Kim ki anı Hak diler
Server-i merdân olur..


Bu EvliyâULLAH takımı öylr kimselerdiler ki, her sıfatla sıaftlandılar “köpek!” desen köpekçe oldular hamdettiler.. “Eşek!” desen “çok şükür hakk dedin!” dediler..
Ve Küllî ŞEY’in sıfatını kuşandılar ki ZÂTen KÜLLî ŞEY NÛRuLLAHtır aa iki GÖZüm!..
İşte bÖYLEce her şeyde hakve hayr göreni el HaKK ALLAH celle celâluhu VELÎ diler DOST eder ve kendien DİLErse o kimse bu Âlemin Yiğitler Başı Seyyidi olur..


Resim

'Âşık olan behr olur
Pâdişâh-ı dehr olur
Katre iken nehr olur
Nehr iken 'umman olur


Âşık olan son nefesine kadar inancına koşturur ve sonsuz zaman da olsa HÜKMeder çabasını esirgemez AŞKı uğruna çırpınır!.
Zâhiren basit bir damla iken AZMiyle bir Nehir olur ve Nehirken UMMan OLuVERir AŞKuLLAHta ey CÂN!..


Resim

'Işk-ıla Kuddûsîyâ
Hem-dem olub bul safâ
'Işka olan âşinâ
Ma'rifete kân olur


EYy Kuddûsî BaBam kaddesallahu sırrahu!
Sen de AŞK ile hem-dem ki canciğer-arkadaş ol ki safâ-ÖZ ERENliği BULasın!
ZÂten AŞKa âşinâ-içlidışlı olanlar Ma'rifetuLLAHta AŞKın kÂNı-menbağı-kaynağı-ocağı olurlar..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim 34

Ummet-i merhumeye çün bir emân geldi Üveys
Nâr-ı dûzahdan 'usâtı kurtarub aldı Üveys


Veysel Karanî kaddesallahu sırrahu ki Rahmete kavuşan Ümmet-i MuhaMMed için bir emân/Af ve yardım dileme, eminlik kapısı VEYSÎlik kaynağı oldu.
Bu Ümmetin usâtı/asileri, zorbaları, Hakk’a itaat etmeyen günahkârları daha bu imtihan âlemindeyken onlara Himmet ederek Cehennemin ateşinden kurtarıp çıkaran Cennete çevirendir Üveys-Veysel Karanî kaddesallahu sırrahu..


Resim

Çün vasiyyet itdi ana hırkasın fahr-ı rüsül
Bu za'îf ümmetlere gör ne kerem kıldı Üveys


Çünkü sağken sağlığında görüşememiş olsalar bile Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Üveysîlik Hırkasının götürülüp teslim edilmesini buyurdu peygamberlerin övünç kaynaüı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem..
Ve bu fırtınalı hayat şartlarında yardıma muhtaç Ümmet-i MuhaMMede nasıl bir ikram kapısı açtı Üveys-Veysel Karanî kaddesallahu sırrahu..


Resim

Hazret-i 'Ömer 'Alî dahi birez ashâb-ıla
Hırkayı alub varınca şevk-ıla toldı Üveys


Hazret-i 'Ömer radiyallahu, İmam Ali kerremullahi veche ve birkaç ashâb ile birlikte Yemendeki Karan Çölüne Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Hırkasını alıp götürünce şevk/ kudret ve haşmetle aşk-ı MuhaMMedle doldu Üveys-Veysel Karanî kaddesallahu sırrahu..

Resim

Vardı bir tenhâ yire itdi du'â Mevlâsına
Bir iki sâ'at münâcât bahrine taldı Üveys


Hakikat-ı MuhaMMed Hırkasını sırtına giyince hemence bir tenhaya inzivae edip Mevlâ celle celâluhusuna teşekkür duâsına oturdu.
Birkaç saat öylece kalıp ALLAH celle celâluhusuna Münâcât Bahrine/Allah'tan necat/ urtuluş ve selâmet için dua denizine daldı Üveys-Veysel Karanî kaddesallahu sırrahu..


Resim

Didi 'afv it ümmeti heb yohsa geymem hırkayı
Nâz ile re's-i şerifin secdeye saldı Üveys


Duâsında dedi ki;
Yâ RaBBım Ümmet-i MuhaMMedin hepsini afvet yoksa bu Hakikat-ı MuhaMMed Hırkasını sırtıma giymiyeceğim.
Niyaz ve naz ile şerif başını/şerefli, mübarek başını secdeye yatırdı ve kaldırmadı Üveys-Veysel Karanî kaddesallahu sırrahu..


Resim

Îrdi hâtifden nida üçde birin afv eyledim
Üç sülüsden birisinin defterin sildi Üveys


Hâtifden/kendisi görülmeyen seslenici, Ses verici, çağırıcı Rabbısından bir ses, duyum aldı ki: “günah işlemiş olan Ümmet-i MuhaMMedin
1/3 ün üçte birini afv eyledim!” ve böylece Himmet ederek üçte birininin defterineden günahlarını silmeye sebeb oldu Üveys-Veysel Karanî kaddesallahu sırrahu..


Resim

Secdeye varub yine didi ki 'afv it cümlesin
Yüzini toprağa sürüb saçını yoldı Üveys


Tekrar yine secdeye kapanıp: “ günahkâr Ümmet-i MuhaMMedin tümünü-cümlesini afv et Yâ RaBBım!” diyerek yüzünü toprağa sürdü saçların yolmaya başladı Üveys-Veysel Karanî kaddesallahu sırrahu..

Resim

Yine irdi bir nida 'afv eyledim bir sülüsin
Üç sülüsden ikisinin çâresin buldı Üveys


Rabbısından tekrar bir ses, duyum aldı ki: “Günah işlemiş olan Ümmet-i MuhaMMedin
1/3 ün, üçte birini daha afv eyledim!” buyuruldu.
Böylece Himmet ederek üçte ikisinin defterineden günahlarını silmeye sebeb oldu Üveys-Veysel Karanî kaddesallahu sırrahu..


Resim

Yine varmak diledi pes secdeye lâkin
'Ömer Didi kande gitdi varub göreyim noldı Üveys


Yine kalan 1/3 için secdeye gitmek istediği sırada, Hazret-i 'Ömer radiyallahu: “Nereye gitdi bir bakatım!” ne oldu bizim Üveys-Veysel Karanî kaddesallahu sırrahu..

Resim

Ya karındaşım 'Ömer pes gelmese idiñ deyüb
Kaldığına bir sülüs ümmet hazîn oldı Üveys


“Ey kardeşim Ömer eğer gelmeseydin aftan geri kalan 1/3 Ümmet-i MuhaMMed’de afvolacaktı!” diyerek hüzünlendi Üveys-Veysel Karanî kaddesallahu sırrahu..


Sordı ashaba bilür misiz Resûlin hilyesin
Âh idüben şerha şerha yüreğin deldi Üveys


Sordu ki gelen misafirleri ashaba ki: “sizler Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem in hilyesini/sırlı sîretini-sıfatlarını, güzel ve özel ziynetlerini bilir misiniz, târif edebilir misiniz bana?”
Ve bir “ahh!” çekerek dilim dilim gönlünü dildi-deldi Üveys-Veysel Karanî kaddesallahu sırrahu..


Resim

Ba'zısı vasf itdi cüz'î bildiği mikdârı pes
Bilmemişsiz didi anı gör nice bildi Üveys


Bazı sahabeler bir parça bildiğince vasıflarından anlattılar..
O zaman “Hayır siz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Sırın olan Hakikat-ı MuhaMMedinize ermemişsiniz!” dedi.
Ve sen şimdi gör-bak ki bu hususta neler bilip anlatmakta Üveys-Veysel Karanî kaddesallahu sırrahu..


Resim

Başı göklerden yüce yirlerden ingin ayağı
Böyle bilürin deyüben sararub soldı Üveys


“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin mübârek başı göklerden-ARŞtan yüce-yukarda, mübârek ayağı ise Yerden-ARZdan ingin-aşağıdadır!” diyerek saradı soldu kendinden geçti Üveys-Veysel Karanî kaddesallahu sırrahu..

Resim

Didi anlara sever misiz Resûlullahı siz
Didiler kim biz severiz ol zemân güldi Üveys



Onlara tekrar sordu ki: “Sizler Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi SEVer misiniz!”
Onlar da dediler ki: “Elbette SEVeriz!”
O zaman dediklerine güldü Üveys-Veysel Karanî kaddesallahu sırrahu..


Resim

Sevmeye var mı 'alâmet didi itdiler sükût
Ağzını açub didi dişsiz niçün kaldı Üveys


Onlar tekrar sordu ki:” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi SEVdiğinize dâir alâmet/ iz, nişân, işâretiniz var mıdır bana söylecek!”
Onlarda cevab veremeyip susunca ağzını açıp bomboş ağzını gösterip: “neden dişlerini döküp dişsiz kaldı bu Üveys!” dedi Üveys-Veysel Karanî kaddesallahu sırrahu..


Resim

On sekiz biñ 'âlemin fahri MuhaMMed hubbına
Otuz iki dişini çekdi yire çaldı Üveys


On sekiz bin âlemin fahri MuhaMMed aleyhi's-selâm muhabbetine-aşkına,
Otuz iki dişini çenesinden çekti çıkardı yere çaldı Üveys-Veysel Karanî kaddesallahu sırrahu..


Resim

Eyle Kuddûsî hediyye rûhına sen Fatiha
Bizim içün gussa yiyüb bağrını deldi Üveys


Eyy Kuddûsî BaBam kaddesallahu sırrahu sen de, bizim için gam-tasa çeken, bağrını delen ÜVEYSÎ yolumuzu açan Azîz Hakk ÂŞIĞI Üveys-Veysel Karanî kaddesallahu sırrahu’nun ruhuna Fatiha Sûresini oku!”..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim 35

Hudâvendâ saña kavmimden eylerem şikâyet
Mu'în-i 'âcizânsın kıl baña 'avn ü 'inayet


Ey Hudâvendiğâr/Amir, hâkim, sahibimiz olan Rabbım! Sana benimle yaşıt bu insanlardan şikayetim var benim!
Ey zavallı âcizlerin tek yadımcısı el Mu'în/yardımcısı-muâvini-iane edeni bana da yardım elini lutfü inâyet et!. 'avn/yardım-meded kıl!.
Sen ki âcizlerin el Mu'în Rabbısın bana 'avn/yardım et-meded kıl! 'inayet


Resim

Buyurdın çün Resûline ki eyle kavmine pend
Bize lâzım olan itmek bu emre hoş ri'âyet


Resûlün Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemle buyrdun ki: “Kavmine nasihat et!”
O’nun O’ana Teslim olmuş, İman etmiş, Tâbi olan ÜMMeti olarak l’azım ve lâyık olan KULLUk işiyse bu EMRinize en uygun hâliyle-hoşluk içinde Uyamaktır!.


إِنَّا أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ أَنْ أَنذِرْ قَوْمَكَ مِن قَبْلِ أَن يَأْتِيَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Resim---''İnnâ erselnâ nûhan ilâ kavmihî en enzir kavmeke min kabli en ye’tiyehum azâbun elîm(elîmun).: Şüphesiz, biz Nuh'u; "Kavmini, onlara acı bir azab gelmeden evvel uyar" diye kendi kavmine (peygamber olarak) gönderdik.(Nûh 71/1)

Resim

Rızâ-yi pâkin içün itdim anlara nasihat
Didim itmeyesiz mebgûzedir dünyâ be-gâyet


Ben de senin pâk tertemiz RIZAn için onlara hakka ve hayra çağıran nasihatlar ettim..
Dedim ki onalara: “ bu dünya hayatı be-gâyet/son derece, pek ziyâde mebgûze/buğzedilmiş, sevilmemiş, nefret edilmiş bir gel-geç gölge hayatıdır!”


Resim

Tutalım emrini Hakkın menâhîden kaçalım
Seçelim Hakkı bâtıldan olub ehl-i dirayet


“Gelin el birliğiyle HAKK’ın Yolunda EMRini tutalım nehyedilip/yasaklananlardan kaçalım..
Hakk olanı Bâtıl olandan seçelim ve sözümüzde durarak/uygulayarak; bu husularda zeki, kavrayışlı, anlayışlı, tedbirli ve tecrübe sahibi bilgili, kuvvetli dirayet sahibi olalım!” dedim.


Resim

Çıkardık mevti hatırdan ki havf- Hakkı unutduk
İşimiz dâ'imâ gaflet hatâ 'isyan gavâyet


Bu günkü zamanımzıda biz Hakkın Kulları; ÖLüm son-UÇunu hatırımızdan, Hakkın korkusunu aklımzıdan çıkardık sildik attık sanki!
Sürekli işimiz her ân, gaflet, hata, kusur, isyan, gavâyet/tuğyan, azgınlık oldu gitti!.


Resim

Sivâ kirini yuyalım gönüller bula safvet
Gönül pası olubdur mü'mine büyük cinayet


El HaKk ALLAH celle celâluhu’dan gayrısının meydana getirdiği Hak’a SILA-ULAŞım Yolumuzun pardesi kirleri-pası-pisi yuyup yıkayalımda nefislerimiz Özümüze ÖZden de yakın RABBımza yol bulsun Kalblerimiz safvet-sâfilik-temizlik-pâklık-hâlislik bulsun.
Bu ÂLEMe tekrar Şahdamarından da AKRABA olan RABBısına rücu’ ederek-dönerek mü’min olmak için gelmişken bu yolu kapatan her engel.. Can ceryanını kesen yalıtkan yapan her pislik insanoğlunun canıan kıydığı en büyük cinâyettir.


Resim

Ben isterem ki anlar bulalar dâreynde 'izzet
Baña anlar didiler ki gele zillet hazâyet


Ben isterim ve Hasbî Hizmeti görev bilirim ki insanlar iki âlemde ahret-dünyada zelil iken kavi ve kudret sahibi olan ALLAH celle celâluhu ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem izzeti-yüce “BİZ BİR-İZ” liğine kavuşsunlar isterim, çabalarım!
Onlar ise bana:” bize lâzım olan zillet-aşağılık-horluk-hakirlik-alçaklık!” deyip hazâyet-hezayan-saçmasapan kötüşakalrve sözlerle cevap verirler.


يَقُولُونَ لَئِن رَّجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ
Resim---Yekûlûne le in reca’nâ ilel medîneti le yuhricennel eazzu min hel ezell(ezelle), ve lillâhil izzetu ve li resûlihî ve lil mû’minîne ve lâkinnel munâfikîne lâ ya’lemûn: Derler ki, "Andolsun, Medine'ye bir dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp çıkaracaktır." Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın, O'nun Resûlü'nün ve mü'minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar.(Munâfıkûn 63/8)

Resim

Ben anları sıyânet eylerem yetdikce vüs'im
Beni anlar helak içün idiserler rimâyet


Ben ise onların câhilliğine aldırmadan vüs'im- kuvveti, gücüm, tâkatım yettiğince sıyânet eylerem-kooruyup muhafaza etmeye gayret ederim.

Resim

Saña ben anları da'vet iderem ki baña ol
İderler kibr 'adavet buğz u inkâr bî-nihâyet


Yâ RaBBen’A! Ben onlara Sanan dâvet ederim durmadan ancak onlar da durmadan bana düşmanlıklar ederler, buğz-gizli ve kalbi nihayetsiz düşmanlıkla sözlerimi inkar ederler..

Resim

Ben îsâr eylerem anlara vaktimi seninçün
İderler benden anlar cîfe dünyâyı vikâyet


Ben ise kendim muhtaçken cömertlikle Senin Rızan için vakitlerimi onlara îsâr eylerem-gönül rahatlığıyla saçarım hizmetlerine..
Onlar ise bu cîfe->leş gibi dünyâya arka çıkıp vikâyet ederler-korurlar ve savunurlar durmadan!


Resim

Tetebbu' eyleyüb dâ'im ben anlara kütübden
Uyansınlar deyü nakl eylerem dürlü hikâyet


Ben ise gerekli kitaplardan ve Kur'ân-ı Kerimden Tetebbu' eyleyip->araştırıp tetkik edip, derinliğine inceleyip, tanıyıp, öğrenip de öğretmek için okurum.
Bu gaflet uykusundan uyansınlar diye okuduklarımı hikayelerle nakleder anlatırım!.


Resim

Eğer başlarına zulmet gelürse yâr olurlar
Necat buldukça bağlarlar ayağıma sinâyet


Ne var ki başalarına bir zülmat, karagün, dert-keder gelirse bana koşup yâr olurlar.
Ne zaman ki dertlerine çâre bulurlar da kurutlurlar ilk işleri ayağıma sinâyet-ip bağlamak olmakta maalesef!.


Resim

Ne derd-i 'ışk ne hüzn-i âhiret var ekserinde
Münafıklar gibi bâtınları şerr-i nifâyet


Bu günümüz insanlarının çoğunda artıkNe AŞKuLLAH derdi kaldı ne ahret Hesabı üzüntüsü!.
İçi kâfir dışı müsülüman münafıklar gibi bâtınları-içleri-özleri şerr-i nifâyet ki fayda dedikleri kesinlikle zarardır hak dedikleri de şerdir..


Resim

İderler birbirine ol husûmet gâ'ib-âne
Yüze geldikde eylerler beşâşet hem vilâyet


Birbirlerinin gıyabında-yokluğunda aleyhlerinde verip veriştirirler düşmanlıklarını,
Ancak yüzyüze geldiklerindeyse beşâşet-güleryüzlülü ve vilâyet-dostluk gösterisi yaparlar riyâkarca..


Resim

Bulunmaz dîn içün gayret çeken işbu zemânda
Hezârân bulınur dünyâ içün iden cinayet


Senin Dinin için MuhaMMedî Gayret gösteren yok şimdiki zamanımızda,
Oysa Dünya malı için savaşmakta canakıymakta cinâyette hezârân-binlercesi binlerce bulunmaktadır..


Resim

Agısnî yâ İlâhî ol habîbin hürmetine
Garîb-i derd-mendim it beni setr-i himâyet


Ben koru-kurtar yâ İlâhî ol Habîbin Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hürmetine!
Ben bir dertçeken garîbim Sen beni setr-i himâyetinle-koruma kalkanınla-örtünle ört!.


Resim

Yâ it anları ıslâh yâ beni lutfınla kurtar
Sırât-ı müstakime eyle irşâd u hidâyet


Resim

Dem-â-dem cezbe gönlümde temevvüc eylesün kim
Hem itsün dem-be-dem 'ışk ateşi kalbe sirayet


Resim

Semâ-ı dilde tevfîkınla şems-i ma'rifet toğsun
Şu'â'-ı ten zemininde inüb itsün devâyet


Gönül gökyüzümde Senin tevfîkınla-Senin sonsuz lütfunla yardımınla mârifet Güneşi doğsun!
Gcanımdan tenime AŞK Işıklarını SALLsında bu en son makaımım TEN Ülkemi NÛRa gark edip dertlerimin devÂları olsun inşae ALLAHu Teâlâ!.


Bu Kuddûsî kulundan kimse yok alçak
Rahîmâ Aña deryâ-yı rahmetden ider katre kifayet

Bu Hak Âşık Kuddûsî BaBam kaddesallahu sırrahu kulundan başka alçak kimse yok dünyada,
Ey er Rahîm olan ALLAHım!
Bu kuluna Rhamet Deryan olan Rahmetenli’l-âlemîn MuhaMMed aleyhi's-selâm NûR-u MîMinden bir damlacık Kevser keremin yeter de artar bile!..


وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ Resim

“Ve erselnâke illâ rahmeten li’l- âlemîn (âlemîne) : (Resûlüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ 21/107)

şu AN Şeenullahta Şehâdetullahta GEÇişin SıRRat Köprüsü MuhaMMed Rasûlullah GÜNEŞimiz,
Sonsuz-Sınırsız Salât u Selâm OLsun BİZ BİR-İZ RUHumuz-a inşae ALLAH!..


Resim

TÜRKÇESİ: Allahumme bârik alâ seyyidinâ ve mevlânâ Muhammedin abdike ve nebiyyike ve Rasûlike ve'n nebîyyil-ummiyyi Resim ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin ve ezvâcihi ummihâtil-mu’minîne ve zurriyetihi ve Ehl-i Beytihi ve sahbihi Resim Kemâ bârekte alâ seyyidinâ İbrâhîme ve alâ âli seyyidinâ İbrâhîme fil-âlemîn Resim İnneke Hamîdun Mecîd.

MÂNÂSI: ALLAHım! Kulun, Nebîn, Resûlün ve Nebîyyîl-Ümmîn olan Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e ve Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)’in ailesine ve müminlerin anneleri eşlerine ve zürriyetine ve ehl-i beytine ve sahabelerine; Efendimiz İbrâhim (aleyhisselâm)’a ve Efendimiz İbrâhim (aleyhisselâm)’ın ailesine âlemler içinde bereket ihsân eylediğin gibi bereket ihsân eyle! Şüphesiz ki Sen Hamîdsin-Mecîdsin

(bereketli kıl: meymenetli, uğurlu, hayırlı, faydalı, saâdetli, mutlu, kutlu, birr ehli, iyilikçi kıl...)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim 36

Katı çok gülme vardur ey püser mevt
Gelür bir gün virür zinhar keder mevt..



Ey oğul ölümü yok sanıp da çokça gülme bu hayatta ki,
Bir gün gelir ki seni arar bulur kesinlikle en kederli acıyı tattırır ÖLüm!..


Resim

Zelîl ü hor ider nice 'azîzi
Nice şehbâzı eyler der-be-der mevt..


Nice izzet kuvvet sahibi güçlüleri, ehemmiyetsiz, kıymetsiz, itibarsız, kudretsiz eder.
Nice alıcı doğan gibi yiğitleri derbeder-perişan eder ÖLüm!..


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Lezzetleri yok eden ölümü çok anın." Buyurdu.
(Tirmizî, Zühd 4, Kıyâme 26; Nesâî, Cenâiz 3; İbn Mâce, Zühd 31)

Resim

Dem-â-dem devr ider eğlenmez asla
Demi yetmişleri arar gezer mevt..


Anbean durmadan devreder eğlenip beklemez ve fırsat vermez asla!
Yaşama ömrü yetenleri-tükenenleri arar gezer bulur ÖLüm!..


Resim

Hemân işi-durur dirnek tağıtmak
Ne evlâd kor ne 'avrat kor ne er mevt..


ÖLümün işi gücüdür ki düzen yıkmak, dernek dağıtmaktır,
Ne çoluk-çocuk, ne eş-kadın ne de er-koca kor alır götürür ÖLüm!..


Resim

Ne a'lâ dir ne ednâ dir ne evsat
Hatır saymaz aman bilmez sürer mevt..


ÖLümün kıymeti biçilemez ne yüksektir ne alçaktır ne de ortası vardır!
Ne gönül hatır sayar, ne aman verir kendi kuralını işletir ÖLüm!..


Resim

Kime me'mûr olursa te'hîr itmez
Kimi tutar ise zinhar yıkar mevt..


Ölüm Meleği Azrail kimin canını almaya görevliyse asla geciktirmez,
Kimi yakalarsa yere yıkar-indirir başına çöker ÖLüm!..


Resim

Ne 'âlim dir ne câhil dir ne şeyh dir
Ne sıbyân dir hemân kabre tıkar mevt..


Sırası gelenin âlim ya da câhil ya da yaşlı olduğuna bakmaz hiç..
Ne de ufacık bebekmiş demeden yakalr ve mezara tıkar-sokar ÖLüm!..


Resim

Ne 'âdil dir ne zâlim dir ne mazlum
Ne paşa dir ne beg dir ne nefer mevt..


Ne adalaetli, ne zulmeden ne de zülum gören diye bakmaz kimseye,
Ne paşaya bakar, ne beye ne de sıradan er olduğuna aldırmaz alır götürür ÖLüm!..


Resim

Ne sultân dir ne dervîş dir ne zengîn
Cemâ'âti perakende kılar mevt..


Ne hükümdar sultân, ne dindar derviş ne de zengin demeden,
Toplumun içindeki herkesi teke tek alır götürür ÖLüm!..


Resim

Nice erbâb-ı tedbîrin sonunda
Nizâm ü hüsn-i tedbîrin bozar mevt..


Ölmemek için gerken her türlü tedbiri almakta başı çekenleri en sonunda,
En güzel düşünülmüş tedbiri-çaresini te'min edecek veya def' edecek her yolunu bozar da yakalar ÖLüm!..


Resim

Nice eshâb-ı mâl ü mülk ü câhı
Gelüben cism ü canına kıyar mevt..


Bu âlemde nice mal, mülk ve mevki sahibininin başına gelerek, bedenine canına kıyar da toz toprak eder ÖLüm!..

Resim

Yüce bol köşklere sığışmaz iken
Karanlık tar yiri eyler makar mevt..


Niceleri yüce köşklerinin katlarına sığmaz-sığımaz iken,
Kapkaranlık iki adımlık dar mezarı son karagâhı eyler ÖLüm!..


Resim

Kopar küçük kıyamet geldiği dem
Kişinin başına halkı direr mevt..


İnsanoğlunun ölümü geldiği zaman da küçük kıyameti kopar,
Ve tüm halkı-herkesi ölenin başına toplar ÖLüm!..


Resim

Virir gam ağladır evlâd u ehli
Akıdub gözlerinden yaş döker mevt..


Gam kedere boğar çoluk-çocuğu karı-kocayı,
Gözlerinden yaş döktürür akıtır yerlere ÖLüm!..


Resim

Yiyüb içüb giyüb şâdân olurken
Yetîm koyub boyunların büker mevt..


Sanki ölüm yokçasına her gün yiyip, içip, sevinçli, bahtiyar yaşayıp giderken,
Çoluk-çocuğu yetim koyup boyunlarını büker ÖLüm!..


Resim

Firar mümkin değil asla elinden
Kaçırmaz dir sana eyne'l-mefer mevt..


Firar edip kaçarak kurtulmak asla mümkin değildir elinden hiçbir zaman ki,
Bir yakalar ki daha kaçırmaz ve sana: “kaçış kapısı-çıkış noktası nerede?” der ÖLüm!..


يَقُولُ الْإِنسَانُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ الْمَفَرُّ
Resim---Yekûlul insânu yevme izin eynel meferr: İşte o gün insan, «kaçacak yer neresi?» der.” (Kıyâme 75/10)

Resim

Seni de şöyle bil Kuddûsiyâ kim
İder dost iline ehl-i sefer mevt..


Ey Kuddûsi babam kaddesallahu sırrahu sen de şöyle bil ki,
Seni de “DOST Diyârı”na yolcu eder de alır götürür ÖLüm!..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim 37


Sâlikâ dinle beni diyem sana bir hoşça râz
Çün gereklidir be-gâyet eyle gönülden rikâz..


Ey MuhaMMedî Tarikat Yolun yolcusu, beni can kulağınla dinle ki sana bir SIRr söyleyeyim.
Bu senin için çok çok gereklidir bu hayatta ve gönlünde saklayacağın bir definedir..


Resim

Hak Te'âlâ Hazreti buyurdı gizlü kenz idim
Halkı yaratdım ki bilsünler beni bî-inhicâz..


Resim---Cenâb-ı HaKk Te'âlâ: “BEN gizli bir hazineydim! Cümle halkı yarattım ki BİLineyim ve beni hiçbir engele takılmadan bULsunlar!” buyurdu

Resim---R a s û l u l l a h s a l l a l l a h u a l e y h i v e s e l l e m : “ALLAHu Zü’l- CeLÂL: “Ben, gizli bir hazine idim bilinmek istedim ve beni tanısınlar diye mahlûkatı yarattım.” buyurdu!” buyurmuştur.
(Aclûnî. 2/132; Aliyu’l- Kari. 273)

Resim

Bildiler anı bilenler oldılar üç tâ'ife
Birisinin bildiği çok biri evsat biri az..


Ben RABBım Te'âlâ’yı Bildim diyen üç gruba/kısma ayrıldılar,
Bir kısımın BiLdiği çok, bir kısmının orta, bir kısımın iseçok azdır!..


Resim

Biri taklîd ile bildi biri istidlal ile
Biri tahkik ile bilüb itdi Hakka inhiyâz..


Bir kısımı taklîdçi oldular, bir kısımı istidlal ile bilmeğe çalıştılar,
Bir kısmıysa, tahkik ile RABBın BİLip, Hak Te'âlâ’ya yönelip bu gölge DÜNya hayatını terk ettiler..


Taklîd: Benzetmeğe ve benzemeğe çalışmak. Benzerini yapmak. Birine benzemeğe çalışarak alay etmek. Sahte. Bir şeyin sahtesini yapmak.
İstidlal: (Dalâl. den) İman ve İslâmiyet yolundan çıkarmağa, dalâlete düşürmeğe çalışmak.


Resim

Şol mukalliddir ki ilden işidüb bildi anı
Müstedil naklen ü 'aklen bilüben oldı türâz..


Mukallid/benzemeye veya benzetmeğe çalışan taklidci, başkalarından duyarak sağlam bilgi olup olmadığına aldırmadan bildi,
Oysa, müstedil/istidlal ile AKLen ve NAKLen bilerek kendisine âlâmet/delil etti..


Resim

Bildi Allahı muhakkak bî-gümân 'ayne'l-yakîn
Cümlesinden anı a'lâ eyledi ol bî-niyâz..


ALLAHu Zü’l- CeLÂLi, Hakikatı ve gerçeği belli olmuş/hakça, şüphesiz 'ayne'l-yakîn/gözüyle görür derecede müşâhede ederek Bildi..
Soyut Somut tüm bilgi-düşünce değerlerden bu inancını yüksek ve yüce BİLdi-İNANdı..


Resim

Kim ki bu sırra olursa âşinâ Hakkı bilür
Hakkı bilmek diler isen bum levh-i dilde yaz..


Kim ki bu BİLiş sırrına ÂRİF olur Anlarsa işte o zaman HaKk Te'âlâ’yı BİLeBİLir.
Eğer sen de HaKk Te'âlâ’yı BİLmek istersen bunu Gönül Levhana/ Hâfızına iyice yaz!.


Resim---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu : Kim nefsini bilirse kesinlikle Rabb’ini de bilir. ” buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Resim

Ma'rifet virildi insâna hemîn gayride yok
Anın içün oldı insân cümle mahlûkdan firâz


İnsânoğluna tüm EsmauLLah/ ALLAHu Zü’l- CeLÂLin İsimleri yüklenerek Ma'rifet ki Edeb, İlim ve İrfanla BİLmek özelliğine sahib kılındı ki başka yaratıklarda bu özellik yoktur.
İşte bundan dolayı İnsânoğlu tüm sistem içinde Eşref-i Mahlukat olmuş yükseltilip, yüceltilmiştir..


Resim

Ma'rifet didikleri bir feyz-i Rabbânî-durur
'İlm-i zâhir ile ancak kişi anı bulamaz..


Tasavvuf âleminde Ma'rifet didikleri, Feyz-i Rabbânî ki, ilim, irfan bolluğu ve bereketidir.
'İlm-i zâhir ki, sadece akla dayanan nakilden habersiz bilgiyle-ilimle maddî bilgiyle Ma'rifeti BULamaz ve ulaşamaz!.


Resim

'İlm-i bâtın zâkirin kalbinde tîz hâsıl olur
Zühd ü takva itmek ile kimse 'arif olamaz


'İlm-i Bâtın ki, nakile dayanan aklen BİLgi-BULgu-Olgu İnsân Kalbinde Niyyeti olur ve verceği EMR hakça çabukça oluşur.
Kendi ham aklıyla kulaktan duyma bilgi ve ne dediğni bilmeden yapılan zikirlerle,
Zühd ü takva yapıyorum, bütün günahlardan kendini korumak için Dünyaya rağbet etmemeden, nefsâni zevk ve arzulardan kendini çekerek, başka câhilleri taklid ederek ibâdete vermekle gerçek MuhaMMedî ÂRİF olamaz..


Resim

Okusan bin cild kitabı eylesen bin yıl 'amel
Ma'rifetden zerre tammaz kalbine gel itme nâz..


Bu HÂLLe bin cild kitab okusan ve de bin yıl âmel edip uygulasan aklınca,
Ma'rifetuLLAHdan bir zerre bile kalbine damlamaz gel buşuna nâzlanıp durma Hak Yola gir!.


Resim

Hem bu denlü olsa 'ömrin eylesen hac her sene
Her gice kılsan kamu şart-ıla bin rek'at namaz..


Hata o kadar ki ömrünce imkanların olsa da her yıl Haccetsen,
Hatta her gecede tüm şartlarını yeriene getirerek bin rek'at teheccüd namazı kılmış olsan bile..


Resim

Sâ'im olsan her gün asla yimesen hem içmesen
Cân kulağı ders-i 'irfân noktasını tuyamaz..


Ve her gününü yiyip içmeden hep oruçlu geçirsen bile MuhaMMedî Mârifete ERmeden Gönül kulağın asla ders-i İrfân Dersinin noktasını bile duyamaz!.

Resim

Cümle halk olsa muhibbin itseler i'zâz seni
Anı 'izzet sanma çün Hakk ile olur i'tizâz..


Yaşan tümm insânlar senin sevenilerin olsalar ve seni aziz bilip hürmet etseler bile,
Sakın sen onların bu benzetmesini, izzet/aşırı üstünlük sahibi olduğunu zannetme.. çünkü izzet sahibi oluş ancak ve ancak HaKk Te'âlâ ile BİLineBİLir, BULunaBİLir, OLunaBİLir ve de YAŞAnaBİLir!..


يَقُولُونَ لَئِن رَّجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ
Resim---Yekûlûne le in reca’nâ ilel medîneti le yuhricennel eazzu min hel ezell(ezelle), ve lillâhil izzetu ve li resûlihî ve lil mû’minîne ve lâkinnel munâfikîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne).: Derler ki, "Andolsun, Medine'ye bir dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp çıkaracaktır." Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın, O'nun Resûlü'nün ve mü'minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar.” (Munâfikûn 63/8)

Resim

Dir isen kim nice tahsîl olunur bu ma'rifet
Cân u dilden dinle diyem sana eyle iktiyâz..


Eğer dersen ki bu Mârifet İlmi nasıl elde edilir ki?
Ben sana candan gönülden söyleyeyim sen de o yolu izle götür..


Resim

Ma'rifet gönülde toğar cezbe ile gün gibi
Cezbe de zikr-ile tolub kalbe ider ihtiraz..


Mârifet İlmi insânın gönlünde CEZBe/kendinden geçercesine ALLAHu Zü’l- CeLÂLe dönüş-kuşuş olarak doğan bir güneş gibidir..
Bu Cezbe Güneşiyse dâim-kâim sürekli ve MuhaMMedî Şûurlu bir ZikruLLAHın KaLBe dolup titretmesiyle doğar ve hiç batmaz inşae ALLAH!.


Resim

Zikrin envâ'ı dahi çokdur kamunın efdali
Nefy-ile isbât buyurdı sâkin-i arz-ı Hicaz..


ZikruLLAHın halk içinde pek çok usül ve çeşidi vardır. Ancak hepsinin içinde en faziletlisi,
Hicâz İkliminin SıRR Sâkini Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “en büyük zikir nefsi ibattır!” buyurdu..


Nefy: Sürüp çıkarmak.
İsbat: Doğruyu delil göstererek meydana koymak. Delil ve şâhitle bir fikrin sıhhatını göstermek. İtiraf, ikrar ve tasdik etmek. Sabit ve muhkem kılmak. Bâki ve pâyidar eylemek. Delil. Bürhan. Şâhid.


nOt:
İçimizdeki fıtrî “benlik-ene” dediğimiz ve kendi haline bıraktığımızda hakîkati perdeleyen ve Hakkı-gerçek “BEN” olanı gölgeleyen izafî-iğreti-gölge benlik..
Ene, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Tâlim ve Terbiyesiyle elde edilen mârifetle bilir ki: Kişnin kendisi Allah’ın kuludur, vazifesi Allah’a kulluk yapmaktır, müstakil bir varlığı yoktur, varlık nedeni Allah’ın sıfatlarını bildirmektir, vücudu Allah’ın var kılmasıyla sâbit olmuştur, mülk sahibi oluşu hayalîdir, hakîkati bir gölgeden ibârettir. Gerçek mülk sahibi Allah’tır. Allah ne mülkünde, ne terbiye ediciliğinde, ne yöneticiliğinde, ne ilâhlığında ortaklı değildir, benzersizdir, eşsizdir, yardımcıya muhtaç değildir. Herşeyin anahtarı Allah’ın elindedir. Allah herşeye mutlak derecede kâdirdir. Sebebler yalnızca geçici birer perdedirler. Tabîât denilen şey, Allah’ın oluşturma kanunlarından ibarettir. Allah tektir. Allah’tan başka ilâh yoktur.

Elbette SÖZün ÖZü o ki peygamber de olsa her KUL için,
NEFy -> Lâ İlâhe: nefsim de dahil maddî ve manevî hiçbir ŞEY’den İLÂH olmaz!
İsbât -> Ancak ve ancak el İLÂH ALLAHu Zü’l- CeLÂLdir..


وَمَا أُبَرِّئُ نَفْسِي إِنَّ النَّفْسَ لأَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ إِلاَّ مَا رَحِمَ رَبِّيَ إِنَّ رَبِّي غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûı illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm: "(Yine de) Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz, benim Rabbim, bağışlayandır, esirgeyendir." (Yûsuf 12/53)

Resim

Bu yola şeyhsiz sülük itmekde var havf u hatar
Bir icâzet sahibi şeyhden izin al kıl cihaz..


Tarikat-ı MuhaMMediyye YOLUnda Mürşid-i Kâmilsiz/şeyhsiz süluk etmekte/mânevi terakki mertebelerinde devam etmekte ciddî korkular emniyetsiz uçurumlar vadır!
En doğrusu Sünnet-i Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem içinde izinli gerçek bir Mürşid-i Kâmilden sen de izin alıp onun terbiyesi altında neler gerekiyorsa ondan temin et ve yol al inşae ALLAH!.

Şeriat-ı MuhaMMediyye ->Tarikat-ı MuhaMMediyye ->Mâfet-i MuhaMMediyye ->Hakikat-ı MuhaMMediyye -> alb kalbe ve EL ELe ve de el YEDULLAHadır..


إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh (yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ: Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir.” (Fetih 48/10)

Resim

Bulamaz safi şeyhi sana benden olsun izn-i tâm
Eyle imdi zikr-i Hudâ itme asla ihtiraz..


Eğer sen dersen ki: “Bu kargaşa içinde gerçek MuhaMMedî Mürşid-i Kâmili nerde bulayım yok ki!” ozaman ben sana bu İZNi verdim gitti buyur!.
Artık bunda sonra MuhaMMedî İzinli olarak Tarikat-ı MuhaMMediyyede ZikruLLAha devam et ve asla sakınma, çekinme, kaçınma ve de bırakma!.


Resim

Bu icâzet 'âmmedir virdim izin isteyene
Tâ kıyamet günine dek zâkirine var cevâz..


Benim bu icâzetim/izinim, müsaadem herkesedir.. Kim ki müslümandır ve izin istemektedir her izin isteyen ALLAH KULuna Tarikat-ı MuhaMMediyye İZNini verdim/vereceğim!
Öyle ki tâa kıyamet gününe kadar bu zikrimizi çekenlerin Mürşid-i Kâmiliyim ve zâkirine/zikredenlere izin verilmiştir hamdolsun!.


Resim

Yazana okuyana dinleyene virdim izin
Bu hakîkat emridir zann itmeniz emr-i mecaz..


TEVHİD üzere ZikruLLAhımızı, yazana okuyana ve dinleyene izin verdim ve hep vereceğim..
Bu sözümü sakın, mecaz/uydurulmuş, haddi aşmış ve gerekli yerlerden izin alınmadan verilmiş bir emirdir zannetmeyesiniz!. Bizzât Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemden alınmış, Kadirî Tarikatı Abdullatif kolunu kurmuştur sessizce devam etmektedir hamdolsun! bunu kendi eserinde yazmıştır..


Resim

Didi Peygamber ki taşa hüsn-i zann iden dahi
Nef'ini bulur o taşın menzili olur nişâz..


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “herhangi bir taşa bile hüsn-i zann/en güzel niyetle bağlanan faydasını bulur ve o taşın makamı çok yükek olur!” buyurdu..

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Kıyamet günü, Allahü teâlâ bir kulunun Cehenneme atılmasını emreder. Cehenneme götürülürken arkasına dönerek, "Ya Rabbi! Dünyada sana hep hüsnü zan ettim" deyince, "Onu Cehenneme götürmeyiniz! Kulumu bana olan zannı gibi karşılarım" buyurur.
(Beyhekî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, ölüm halindeki bir gence sorar: “Kendini nasıl buluyorsun?”o da: “Günahlarımdan korkuyor; fakat Allah’tan ümit kesmiyorum!” der.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bu korku ile ümit, şu ölüm anında kimde bulunursa, Allahü teâlâ ona umduğunu verir ve onu korktuğumdan emin kılar.” Buyurur.
(İ. Gazalî, Tirmizî)

بَلْ ظَنَنتُمْ أَن لَّن يَنقَلِبَ الرَّسُولُ وَالْمُؤْمِنُونَ إِلَى أَهْلِيهِمْ أَبَدًا وَزُيِّنَ ذَلِكَ فِي قُلُوبِكُمْ وَظَنَنتُمْ ظَنَّ السَّوْءِ وَكُنتُمْ قَوْمًا بُورًا
Resim---''Bel zanentum en len yenkaliber resûlu vel mû’minûne ilâ ehlîhim ebeden ve zuyyine zâlike fî kulûbikum ve zanentum zannes sev’i ve kuntum kavmen bûrâ: Hayır, siz Peygamberin ve mü'minlerin, ailelerine ebedi olarak bir daha dönmeyeceklerini zannettiniz; bu, kalplerinizde çekici kılındı ve kötü bir zan ile zanda bulundunuz da, yıkıma uğramış bir topluluk oldunuz.” (Feth 48/12)

Resim

Her kim eyler bu icâzet-nâmeye hoş hüsn-i zann
Anı Allah ehl-i 'irfândan ider mahrum komaz..


Gelecek kuşaklardan da her kim ki benim bu icâzet-nâmeme/ hoş hüsn-i zann ile bel bağlar YOLumuza devam ederse,
ALLAHu Zü’l- CeLÂL o KULunu İrfÂN EHLi kılar ve Şeriat-ı MuhaMMediyye ->Tarikat-ı MuhaMMediyye ->Mâfet-i MuhaMMediyye ->Hakikat-ı MuhaMMediyyeden mahrum komaz inşae ALLAHu TeâLâ..


Resim

Girmek istersen erenler zümresine ey 'azîz
Turma dâ'im eyle tevhîd gice gündüz kış u yaz..


Ey azîzCAN, sen de ERENler topluluğuna girmek istersen, hiç ara vermeden, gece gündüz demeden ve durmadan sürekli tevhîd zikrini bırakma!.

Resim

Dört neferden 'uzlet eylersen bulursın tîz murâd
Ehl-i dünyâ ehl-i gaflet ehl-i bid'at hîle-bâz..


Ve dünya hayatına dalmış aklını ve kalbini çeldirci/saptırıcı dört sınıf insanlardan uzak durusan eğer tezce muradıana erersin ki,
Onlar dünyâ ehli, gaflet ehli, bid'at ehli/sonradan aklınca âdetler çıkaranlar ve bir de hîle-bâz/hileci, yalancı, düzenbaz, oyuncu kimseler.


Resim

Kesme dilden her nefes her dem beher hâl zikri sen
Zâkirin kalbine şeytân mâsivâyı koyamaz..


Her zaman, her yer ve her HÂLde sen dilinden-kalbinden ZikruLLAHı sakın kesme ve unutma ki,
Halis muhlis MuhaMMedî ZikruLLAHda olanın kalbine şeytân mâsivâyı/ALLAHdan gayrısını asla koyamaz!.


Resim

Bulmadım bir şeyh deyüb terk itme zikrullahı çün
Sana Kuddûsî icâzet virdi oldun sen mücâz..


Yaşadığım devir de MuhaMMedî bir Şeyh/Mürşid-i Kâmil bulamadım diye sakın ZikruLLAHı terk etme!
Sana ben Kuddûsî kaddesallahu sırrahu MuhaMMedî ZikruLLAH İZNini verdim şu ÂNda ve sen de İZNLisin inşae ALLAHu TeâLâ..


Ruhun Şâd olsun, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve seleme, ÜMMetine ve sana sonsuz sınırsız İlmullahça salât ve seLÂM olsunAhmedî Kuddûsî kaddesallahu sırrahu BaBamm!.
inşae ALLAHu TeâLâ!..


nOt: Tevhid Tüccarlarının ve Tasavvuf Simsarlarının kolgezdiği âhrt zamanımızda candan gönülden MuhaMMedî Tarikat ARAyanlara ALLAH Rızası için DUYUrulur!..


35. SALÂVÂT-I ŞERÎFE
Gavsu'l-Azam Abdülkadîr Geylânî (kaddasallahu sırrehu)'nun Salâvâti'l-Kübrası


Resim

TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim efdale salâtike Resim Ve evfâ selâmike Resim Salâten ve selâmen Resim Yetenezzelâni min ufuki künhi bâtınıizzâtî ilâ feleki semâi mezâhiril esmâi vessıfâti Resim Ve yertekiyâni inde sidreti müntehâl ârifine ilâ merkezi celâlî'n-nûri'l-Mübîn Resim Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Abdike ve Nebîyyike ve Resûlike ilmi yakînil ulemâirrabbâniyyîn Resim Ve ayni yakînil hulefâirrâşidîn Resim Ve hakki yakînil enbiyâil mükerramîn Resim Ellezî tâhet fi envâri celâlîhi ülûl azmi minelmürselîn Resim Ve tahayyerat fi derki hakâiki uzemâi melâiketil müheyminîne münezzelin aleyhi fi'l-Kur'âni'l-Azîm Resim Bilisânin arabiyyin mübîn Resim Lekad mennallahu alel mü'minîne iz bease fihim Resûlen min enfüsihim yetlu aleyhim âyâtihi ve yüzekkîhim ve yuallimuhumul kitabe vel hikmete ve in kânu min kablu lefi dalâlin mübîn.

MÂNÂSI: "ALLAH'ım! En fazîletli salâtınla ve en vefâlı selâmınla salât ve selâm et! Öyle bir salât ve selâm ki o ikisi, Zâtıyın bâtınının ufuk-u künhünden (özünün özünden, nihâyetinden), sıfat ve Esmâların mazhariyet semâsının feleki (eşyânın ilk oluşum noktası, yörüngesi) ne inen; Ârif lerin sadrının nihâyetine (sidret-i müntehasına, irfânlarının son ucuna, akdes noktasına) EL MÜBÎN (celle celâlehu)'nun Celâl nûrunun merkezine (Nûr-u Muhammed) yükselen, bir salât ve selâm olarak Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e olsun! O zât ki Rabbânî Âlimlerin ilme'l-yakinince (yakîne ulaşan ilimlerince), Raşid Halifelerin ayne'l-yakînince (yakîni görüşünce, aynînca) ve mukarreb (Zâtına yakın) peygamberlerin hakke'l-yakînince ( hak olan yakınlarınca),kulun peygamberin ve Resûlündür! O, öylesine bir zât ki O'nun Celâl nûru içinde (hususunda), mürsellerden (peygamberler v.d.) ulü'l-azm (ALLAH'ın emirlerine ve muradına en ziyâde dikkat gösteren Azîm (kesin niyet) sahibi peygamberler ki Nûh (aleyhisselâm), İbrâhim (aleyhisselâm), Musa (aleyhisselâm), İsa (aleyhisselâm)) olanları bile ıssız çölde kalmış gibi yolunu şaşırır; kendisine EL MÜHEYMİN'in ( celle celâlehu)(hep HAYY ve her korkudan emin kılan : Hayy aman!) Azîm (ulu) meleklerince açık seçik beyân edici Arabça bir lisanla indirilen Kur'ân-ı Azîm'de O'nun hakikatlarını (Hakikat-ı Muhammedîyye) anlama (kavrama) hususunda ( herkesi)hayretlere düşüren Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)!"


Resim--- "ALLAH, mü'minlere, aralarında kendilerine ALLAH'ın âyetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulundu. Oysa, bundan önce açık bir sapıklık içindeydiler!" (Âl-i İmrân 3/164)

ResimMuhaMMedî MuHaBbetlerimle..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim 38

'Uzletde vahdet vahdetde vuslat olmamak olmaz
Hultatda şöhret şöhretde âfet olmamak olmaz!.


İnsanoğlu bu kardar kalabalık karğaşadan aklını ve gönlünü bir kenara çekerek teke tek başıyla ve sînesinden de yakın RABBısıyla baş abaşa kalabilirse kendini de bilir Rabbısını da bulur ki bu Rabbımızın vâdidir olmamak olmaz!
Halka karışıp olur olmaz konularda münakaşalarda münazaralarda şöhret mutlaka olur şöhretin sonda mutlaka âfet/belâ, musibet, büyük felâket olur, olmamak olmaz!


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Her kim duyulsun diye bir iş işlerse, ALLAH onun kıymetsizliğini duyurur. Her kim gösteriş olsun diye bir iş yaparsa, ALLAH da onun gösteriş yapmasını ve değersizliğini ortaya çıkarır" buyurmuştur.
(Müslim, Zühd, 38)


Kesret: Çokluk, sıklık. Bir şeyin ekserisi ve muazzamı. Bolluk.
Vahdet: Birlik. Yalnızlık. Teklik.
Uzlet: Yalnızlık. İnsanlardan ayrılarak bir tarafa çekilip yalnız kalmak.
Hultat: Ortaklık, şirket. Halka karışmak.

ResimEsrân çokdur nâsdan firarın eyle istihfâ
Ülfetde kesret kesretde zahmet olmamak olmaz!.


Nefsinin hevâ ve hevesine uyarak dünyaperest gibi dünya hayatına ebedîymşcesine zilzurna sarhoşlar çoktur bu hayatta, sen onlarda kaç ve gözlerden saklan karışma!
Eğer onlarla içli dışlı dpstluklar kurarsan kesrete-çokluğa düşersin vahdeti BİL/BUlamzsın Rahmetsiz zahmetlerle boğuşmamak imkansız hale gelir ki olur, olmamak olmaz!


Esrân: esrikler, sarhoşlar.
İstihfâ: Gizlenme, saklanma.
Ülfet: Alışma, alışkanlık. Birisiyle münasebette bulunmak. Ünsiyet. Ahbablık, dostluk. Huy etme. Görüşme, konuşma

ResimÇün nev'-i insan mecbûl biribirine ezâya
Sohbetde külfet külfetde kürbet olmamak olmaz!.


İnsanoğlunun imkÂNla KULLuk İmtihÂNı yaratılış sırrında temeldir ki birbirleriyle imtihan olmaktadırlar. Biribirinin denek tahtaları..
Ancak bu insanî ilişkilerin sınırı olmazsa rastgele sohbetlerine dalıp gidildiğinde çeşitli sıkıntlar doğrur ve sonuçta üzüntüler olur ki, olmamak olmaz!.


Nev': Çeşit, sınıf, cins.
Mecbûl: (Cibillet. den) Yaratılmış. Yaratılışında bir hâl veya sıfat bulunan.
Külfet: Zahmet. Sıkıntı. Yorgunluk. Zahmetli iş. Adetten ve lüzumundan çok yorularak çalışmakla iş yapmak.
Kürbet: (Kerb. den) Sıkıntı. Tasa. Keder. Belâ. Musibet.

ResimZâkir huzûrı tenhâda bulur zikr ü fikrinde
Halvette rikkat rikkatde safvet olmamak olmaz!.

Yaratanı Rabbısı Teâlâ’yı; her yerde her zaman her HÂLde her nefeste unutmayan ve unutursa hemen hatırlayan MuhaMMedî Zâkir -> Zikri-Fikri-Şükrü-Sabrı ancak ve anca kimsesiz-ıssız-sessizlikte SÎNesinde bulur.
HÂLvete, HÂL İÇİnde HÂLde Tek başına TEK-BİRle olunca yufka yürekli naz-niyaza yakın ve ihlas içinde olur ki, olmamak olmaz!.


Zâkir: Zikreden, zikredici.
Halvet: Yalnızlık. Tek başına kalmak. Tenhaya çekilme. * Gizlilik.
Rikkat: Acıma, incelik, yufka yüreklilik. Yumuşaklık.
Safvet: Sâfilik, temizlik, pâklık. Hâlislik.

ResimGafiller ile olma mecâlis gafil olursın
Celsetde gaybet gaybetde nekbet olmamak olmaz!.


İlerisini görmyen gafiller ile oturup kalma sen de gafil olursun.
Bu celselerde gıybet yapışlar olur arkadan konuşmaların sonucunda da musibetler belalar olur ki, olmamak olmaz!.


Mecâlis: Aynı mecliste oturan.
Celset: celse kurma, birlikte oturmak.
Gaybet: Başka yerde bulunmak. Hazırda olmamak. Gaybet. Bir şeyin diğer bir şey içinde gaib olması. (Bak: Gıybet)
Nekbet: (C.: Nekebât - Nükub) Talihsizlik, şanssızlık, bahtsızlık. * Musibet, felâket. * Düşkünlük.

Resimİhvân-ı 'asrın binde birinde yokdur sadâkat
Vahşetde hikmet hikmetde rahmet olmamak olmaz!.


İçinde bulunduğumuz zaman dilimi aynı asrı yaşadığımız ve aynı tarikat yoluna baş koyduğumuz yoldaşlarımızın binde birinde sadâkat kalmadı!
Onun için Issızlık tenhalıkta derunî duygularınla baş başa fikrederek âlemlere rahmet Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gönül GÂRında BİZE de rahmeti olur ki, olmamak olmaz!.


İhvân: Kardeşler. Eş, dost. * Sâdık arkadaşlar. * Aynı mezheb veya tarikata mensub olanlar.
Kul ihvÂNi: âcizâne herkesi-her ŞEYin RÛH Kardeşi bendeniz..
Sadâkat: (Sıdk. dan) Dostluk. Bir kimseye Allah (C.C.) için kalbden bağlılık, kalbi ve samimi doğrulukla olan dostluk. * Dostlukta sebat, vefadarlık.
Vahşet: (Vahş - Vahiş) Yabanilik. * Issızlık, tenhalık. * Vehim, ürküntü. Korku. Vahşilik. * Tenha, ıssız, korkunç yer.
Hikmet: İnsanın, mevcudatın hakikatlerini bilip hayırlı işleri yapmak sıfatı. Hakîmlik. Eşyanın ahvâlinden, hârici ve bâtini keyfiyetlerinden bahseden ilim.
Rahmet: Merhamet, acımak, şefkat etmek, ihsan etmek, esirgemek. * Mc: Yağmur.

ResimNefsini lâkin yeğ bilme ilden itme istikbâr
'İzzetde zillet zilletde hasret olmamak olmaz!.


Sakın sakın senden başkalarını küçük görüp kibirlenerek-büyüklenme-gururlanmayasın!
Çünkü, kendi nefsinin hevâ-hevesine uyarak, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Sünnetini terk ederek zillete düşersin zillete hüsran ki, kârı bırak ana sermayeyi de yeyip bitirmemek ve gerçek hedefe hasret kalmamak olur ki, olmamak olmaz!.

Halbuki ALLAH celle celâluhu ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemle teslimiyet ve istikâmet üzere olan MuhaMMedî Mü’minler İZZET Sahibidirler:


يَقُولُونَ لَئِن رَّجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ
Resim---“Yekûlûne le in reca’nâ ilel medîneti le yuhricennel eazzu min hel ezell(ezelle), ve lillâhil izzetu ve li resûlihî ve lil mû’minîne ve lâkinnel munâfikîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne).: “Eğer biz şehre dönersek, mutlaka daha azîz (güçlü) olan, daha zelil (güçsüz, zayıf) olanı, oradan (şehirden) çıkarır.” diyorlar. İzzet Allah'ın ve O'nun Resûl'ünün ve mü'minlerindir. Ve lâkin münafıklar bilmiyorlar.”
(Munâfikûn 63/8)


Lâkin: Amma. Fakat. Ancak. şu kadar var ki.
Yeğ: daha iyi, daha üstün, daha uygun, müreccah.
İl: yâd el, başkaları..
İstikbâr: (Kibr. den) Önemseme, ehemmiyet verme. * Kibir, gurur, enaniyet. Kendini büyük görme, mağrurluk.
İzzet: Bir kimse zelil iken kavi ve kudret sahibi olmak. Ziyâdelik ve üstünlük. * Değer, kıymet. Kuvvet. Muhterem ve mu'teber olmak. * Bulunmaz derecede az olan şey.
Zillet: Aşağılık, horluk, hakirlik, alçaklık.

ResimŞâh u gedâya eyle tevâzu' yirme dervîşi
Hürmetde re'fet re'fetde devlet olmamak olmaz!.

Bu âlemin yönetici koltuğundaki şahlarına da, onun yönettiği kullarım sandığı fukâraya dâima alçak gönüllü ol ve de hele bizim perişÂN kılıklı garbÂN DERVİŞlerimizi sessi-karışmaz pejmürdler sanıp ayıplama!
Onlar Hakk Dostlarıdırlar onlara hürmet HAKK’adır bu size yücelmek getirir ki bu yücelikte MuhaMMedî SaltÂNat olur ki, olmamak olmaz!.


Şâh: f. Pâdişah. İran veya Afgan hükümdarlarının nâmı. * Bir yere hâkim olan zât. Sâhip.
Gedâ: f. Fakir. Kimsesiz. Dilenci.
Tevâzu': Alçak gönüllülük. Kibirsizlik. Mahviyet hâli.
Yirme: Horlama, ayıplama, çekiştirme.
Re'fet: Merhamet, acımak. * Yüce.
Devlet: Kendini-Nefsini ve RABBını BİLiş MuhaMMedî SultÂNLığı..

Resim'Uzletin şartı nefsini alçak ili hoş bilmek
Savletde haybet haybetde dehşet olmamak olmaz!.

İnsanlara karışmadan insanlarla yaşamanın ana şartı odur ki, dâima kendi nefsini kaınayarak MuhaMMedî MeLÂMîce yaşamak ve başkalarını hoş göreBİLmektir.
Halka saldırmanın sonUÇ-unda haktan ve hayrdan mahrumolmak vardır ki dehşete düşüp korku ve teleşa kapılıp şaşırıp kalmak olur ki, olmamak olmaz!.


Savlet: Saldırma. Ani ve şiddetli atılış.
Haybet: Mahrumiyyet. İsteğine erememek. Me'yus ve mahrum olmak.
Dehşet: Korkup kaçılacak şey. Ürkmek, şaşmak. Korku ve telâş içinde olmak.


ResimAktâb u ebdâl çeşm-i 'avamdan gizlü gezerler
Gurbetde 'ismet 'ismetde kurbet olmamak olmaz!.


muhaMMedî Tarikatın-YOLun Hasbî Hizmetçileri kutublar ve abdâlları dâima alışkanlıklarına kulluk yapan MuhaMMedî İtfÂNdan uzak dindâr kılıklı kimselerden uzakta gizlice gezerler.
İyice bilirler ki onlardan uzaklıkta gübahlardan da uzak duruş ve bunda ise HAKK’a Yakınlık olur ki, olmamak olmaz!.


Aktâb: (Kutb. C.) Kutublar. Hak tarikatların reisleri, şahları
Ebdâl: (Bedil veya Bedel. C.) Evliyâdan, ziyâde nuraniyyet kazanmış olanlar. Evliyâ zümresinden bir cemaat. Arapçada halkın lüzumlu işlerinin tasarrufuna memur bir cemaata denir.
Çeşm: f. Göz. Ayn. Dide.
Avam: Halktan ilmi irfanı kıt olan kimse. Okuyup yazması az olan. Fakirler sınıfından. * Tas : Hakikata tam erememiş, tevhidin derin hakikatlarından haberi olmayan. * Halkın ekseriyeti.
Gurbet: Gariblik, yabancılık. Yabancı bir memleket. Yabancı yer. Yâd el.
İsmet: Günahsızlık, mâsumluk. Günahlardan kaçınmak melekesine sâhib olmak. Suçsuzluk. * Peygamberlik vasıflarından birisidir. Peygamberler (A.S.), hiç bir zaman gizli, âşikâr herhangi bir ma'siyete yaklaşmazlar; bütün kusur ve hatâlardan ve şâibelerden müberrâdırlar.
Kurbet: Yakınlık. * Fık: Allah'a manevî yakınlığa sebeb olan amel-i sâlih.

ResimMü'minin dünyâ sicnidir zinhar rahat bulunmaz
Zulmetde kasvet kasvetde 'illet olmamak olmaz!.


Bu yalan DÜNya ve gel-geç-gölge-izâfi hayatı Mü'minin hapishânesidir ve katiyen rahata eremez!
Elbette içkaranlığında iç sıkıntısı ve bu sıkıntılar sonUÇ-unda da iç hastalıkları olur ki, olmamak olmaz!.


Resim---Ebu Hureyre (ra.)’dan rivayete göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : “Dünya müminin zindanı, kâfirin cennetidir.” buyurdu.
(Müslim, Zühd: 1; Tirmizî, Zühd: 16; İbni Mâce, Zühd: 3; Müsned, 2:197, 323)

Resim---Katâde bin Nu'man (ra.dan rivayete göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah Cebrail'i, bana gönderdiği sûretlerin en güzelinde indirdi. Cebrail şöyle dedi: "Ey Muhammed, yüce Allah sana selâm söylüyor ve şöyle buyuruyor: “Ben dünyaya dostlarım için acı, bulanık, dar ve sıkıntılı olmasını vahyettim. Tâ ki, Bana kavuşmayı özlesinler. Ben dünyayı dostlarım için bir zindan, düşmanlarım için de bir Cennet olarak yarattım.” buyurdu.
(Suyutî, Camiussagir, 3:53, No:2723, (1484)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Lâ rahate fi’d- dünya: Dünyada rahat yoktur.. Mü’mine, RaBBine kavuşuncaya kadar rahat yoktur! ” buyurmuştur.
(Hatib, İbni Nasr)


Sicn: (C.: Sücun) Hapishâne, zindan.
Zulmet: Karanlık. * Mc: Sıkıntı.
Kasvet: Katılık. * Sıkıntı. İç sıkıntısı. * Kalb katılığı.
İllet: hastalık, özür, bahane, sebep, kusur, asıl, menşe

Resimİtme icâbet da'vet-i halk-ı âhir zemâna
Da'vetde vefret vefretde nefret olmamak olmaz!.


Şu içinde yaşadığımız zamana uymuş son zaman halkının seni çağırmalarına aldanma ve uyma ki,
Onların dâvetlerinde çokluk, çokluklarında da bokluk tiksintisi olur ki, olmamak olmaz!.


İcâbet: Kabul olmak. Kabul etmek. * Râzı olma, rızâ gösterme, muvafakat etme.
Vefret: Çokluk, bolluk.
Nefret: Tiksinmek, ürküp kaçmak.

ResimEyle kanâ'at kût-ı mevcuda Rezzâka şükr it
Hiffetde 'iffet 'iffetde rahat olmamak olmaz!.


ALLAH celle celâluhunun sana nasib ve kısmet ettiği elinde olan azığa kanaat et ve razı olup el Rezzâk celle celâluhuya şükret!
Dünyayaı yüklenme haifi ol ki yolcusun ve bilki gönül hafifliğinde iffet-harmadan kaçış helâle rıza erdemi vardır ve olur ki, olmamak olmaz!.


وَالْبُدْنَ جَعَلْنَاهَا لَكُم مِّن شَعَائِرِ اللَّهِ لَكُمْ فِيهَا خَيْرٌ فَاذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهَا صَوَافَّ فَإِذَا وَجَبَتْ جُنُوبُهَا فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْقَانِعَ وَالْمُعْتَرَّ كَذَلِكَ سَخَّرْنَاهَا لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Resim---“Vel budne cealnâhâ lekum min şeâirillâhi lekum fîhâ hayr(hayrun), fezkurûsmallâhi aleyhâ savâff(savâffe), fe izâ vecebet cunûbuhâ fe kulû minhâ ve at’ımûl kânia vel mu’terr(mu’terra), kezâlike sahharnâhâ lekum leallekum teşkurûn(teşkurûne).: Besili kurbanlık sığır ve develeri de, sizin faydalanmanız için, Allah’ın emirleriyle bağlantılı kurban ibadeti için belirlediği kurbanlık hayvanlar arasında saydık. Sizin için, onlarda hayır vardır. Ön ayaklarından biri bükülmüş vaziyette bağlı olduğu halde keserken üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerine düşüp canları çıktığı zaman da, onların etinden yeyin. Kanaatkâr olup dilenmeyen ve istemek zorunda kalan fakirlere de verin. İşte böylece biz onları sizin faydalanmanız için emrimize boyun eğdirdik. Umulur ki şükrünüze vesile olur.”
(Hacc 22/36)
el kânia: kanaatkâr olan, istemeyen

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cebrail bana gelerek şöyle dedi: ‘...Mü’minin izzeti Allah’ın kendisine verdiğine kanaat edip insanlardan bir şey beklememesidir.” buyrumuştur.
(Câmiu’s-Sagîr, 1:102, Hadis No:89)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Ya rab verdiğin rızıkla beni kanaatkâr kıl ve rızkı benim için mübarek eyle" buyrumuştur. (Keşfü'l-Hafâ, II, 151).


Kanâ'at: Aç gözlü olmayıp hırs göstermemek. Kısmetinden fazlasına göz dikmemek. Helâl ile yetinip haramı istememek. Az şeyi de olsa kısmetine razı olmak.
Kût: Yaşatacak gıda, rızık.
Hiffet: Hafiflik.
İffet: Namus. Temizlik. Perhizkârlık. Nefsi behimî temayüllerden men etmek. Helâla razı olup haramdan kaçınmak.

Er Rezzâku :
Resim

ResimZînet-i nâsa bakuban itme sen dahi tuğyan
Zînetde satvet satvetde şıkvet olmamak olmaz!.


Dünya hayatına dalmış ham insanların zenginlik ve dünya varlıklarına gel-geç süslerine imrenme ve de azgınlığa kalkışma!
Zirâ ziynete dalışta şiddetli saldırı ve karşılığına katlanmak belâ zillete düşmek olur ki, olmamak olmaz!.


Zînet: zenginlik. Süs. Bezek. Kadınlara mahsus kıymetli eşya.
Nâs: f. İnsanlar.
Tuğyan: Zulüm ve küfürde çok ileri gitmek. Azgınlık, taşkınlık.
Satvet: Ezici kuvvet. Hışım ve şiddetle kavrayıp almak. Birisinin üzerine şiddetle sıçramak ve hamle etmek. * Zorluluk.
Şıkvet: Şekavaet. Her çeşit kötülük içinde olmak. Belâ ve zillete düşmek. Sıkıntıda kalmak. * Haydutluk, eşkiyalık.

ResimNâsa görünme hem görme nası bulgıl selâmet
Rü'yetde gaflet gafletde hıclet olmamak olmaz!.

Dünya hayatının yutup sürüklemekte olduğu zamanımızın insanlarına görünmeye ve görmeye uğraşma, uzak dur ki; MuhaMMedî Sadakat, Samimiyyet ve Sabrınla Selâmet kurtuluşuan ULAŞa Bilesin.
Halka gösteriş yapmakta ciddî vurdumduymazlık gafleti ve sonUÇundaysa utanç içinde kalış olur ki, olmamak olmaz!.


Rü'yet: Görmek, bakmak. İdare etmek. Göz ile veya kalb gözü ile görmek. * Akıl ile müşahede derecesinde bilmek, idrak etmek, tefekkür etmek, düşünmek. * Araştırmak.
Gaflet: Dikkatsizlik, endişesizlik, vurdumduymazlık. En mühim vazifeyi düşünmeyip, Cenab-ı Hakk'a itaat gibi işleri bilmeyip, başka kıymetsiz şeylerle uğraşmak. Nefsine ve hevesâtına tâbi olarak Allahı ve emirlerini unutmak.
Hıclet: Utanmak, hayâ etmek.

Resimİtsen nasîhat düşman oluban mevtin dilerler
Himmetde hiddet hiddetde 'usret olmamak olmaz!.


Sen onlara MuhaMMedî Gayretkeşlikle hak üzere nasîhat etsen onlar sana düşman kesilip ölümünü dilerler!
Kendini, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi ve Rabbı Teâlâ’sını bilmeyen zavallıya göstereceğin himmet hiddet krıgınlıklarına sebeb olur ve sayısız sıkıntıları olur ki, olmamak olmaz!.


Nasîhat: İbret verici ders, tavsiye, ihtar, öğüt.
Mevt: Ölüm. Âhirete göç. Dünyadan gitmek.
Himmet: Kalbin bütün kuvveti ile Cenab-ı Hakk'a ve sâir mukaddesata yönelmesi. Kalb isteği ile gösterilen ciddi gayret. * Allah indinde makbul ve mübârek bir kimsenin mânevi yardımı ile birisini koruması, yardım etmesi. * Tabiî şevk ve meyil ve heves. * Lütuf, yardım
Hiddet: Öfke. Kızgınlık. Gadab. Dargınlık. Hışım. * Keskinlik.
Usret: Zorluk, güçlük. Darlık, sıkıntı. İşlemezlik

ResimSana kim itsün nushı bu kaht-ı merdân güninde
Nedretde fakat fâkatda 'âhet olmamak olmaz!.

Bir düşün ki, şu içinde bulunduğumuz MuhaMMedî Fütüvvet Ehli Yiğitlerin kıtlığında,
Az bulunurluğunda-nâdirliğinde elbette Allah Dostu kıtlığı olur ve böyle olunca da belâler-dertler olur ki, olmamak olmaz!.


Nush: Nasihat, ögüt.
Kaht: Kıtlık. Kuraklık. Kuraklıktan dolayı mahsulün yetişmemesi.
Merdân: (Merd. C.) Merdler. İnsanlar, erkekler, yiğitler.
Nedret: Azlık, seyreklik, az bulunmak.
Fâkat: fâkirlik, kıtlık.
Âhet: Belâlar..

ResimEmval ü evlâd fitnedir bize vâcib sakınmak
Nedhetde salvet salvetde firkat olmamak olmaz!.


Kur'ân-ı Kerimimizin drekt hükmüdür ki fitne öldürmekten daha kötü-beterdir ve KULLUK imtihÂNı gereği en yakın âle efradı çoluk çocuğu bile bu OYUNun bir parçasıdır ve EMrullah uymak bize olmasa olmaz yükümlülüktür.
Halka uyup hayatı onlara indekslemekte, kalabalıklarına karışmakta dâima sonUÇta şiddet ve saldırı olur ki, olmamak olmaz!.


وَاعْلَمُواْ أَنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلاَدُكُمْ فِتْنَةٌ وَأَنَّ اللّهَ عِندَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ
Resim---Va'lemû ennemâ emvâlukum ve evlâdukum fitnetun ve ennallâhe indehû ecrun azîm(azîmun).: Bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız ancak bir fitnedir (imtihan konusudur.) Allah yanında ise büyük bir mükafaat vardır.”
(Enfâl 8/28)


يَسْأَلُونَكَ عَنِ الشَّهْرِ الْحَرَامِ قِتَالٍ فِيهِ قُلْ قِتَالٌ فِيهِ كَبِيرٌ وَصَدٌّ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَكُفْرٌ بِهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَإِخْرَاجُ أَهْلِهِ مِنْهُ أَكْبَرُ عِندَ اللّهِ وَالْفِتْنَةُ أَكْبَرُ مِنَ الْقَتْلِ وَلاَ يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتَّىَ يَرُدُّوكُمْ عَن دِينِكُمْ إِنِ اسْتَطَاعُواْ وَمَن يَرْتَدِدْ مِنكُمْ عَن دِينِهِ فَيَمُتْ وَهُوَ كَافِرٌ فَأُوْلَئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ وَأُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

Resim---Yes’elûneke aniş şehril harâmi kıtâlin fîh(fîhi), kul kıtâlun fîhi kebîr(kebîrun), ve saddun an sebîlillâhi ve kufrun bihî vel mescidil harâmi ve ihrâcu ehlihî minhu ekberu indallâh(indallâhi), vel fitnetu ekberu minel katl(katli), ve lâ yezâlûne yukâtilûnekum hattâ yeruddûkum an dînikum inistetâû ve men yertedid minkum an dînihî fe yemut ve huve kâfirun fe ulâike habitat a’mâluhum fîd dunyâ vel âhireh(âhireti), ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).: Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki: "Onda savaşmak büyük (bir günahtır). Ancak Allah katında, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır). Fitne, katilden beterdir. Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dininden geri döner ve kafir olarak ölürse, artık onların bütün işledikleri (amelleri) dünyada da, ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır, onda süresiz kalacaklardır.”
(Bakara 2/217)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Fitneden sakının! Söz ile çıkarılan fitne, kılıç ile çıkarılan fitne gibidir.” buyurmuştur.
(İbni Mâce)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kıyamet yaklaştıkça fitneler çoğalır. Böyle zamanlarda kenarda kalan, ileri atılandan, oturan ayakta olandan, ayakta olan, yürüyenden, yürüyen de, koşandan hayırlıdır, evinizde oturun, fitneye karışmayın!” buyurmuştur.
(Ebu Davud)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ne mutlu fitneye karışmayana ve fitneye maruz kalıp da sabredene!” buyurmuştur.
(Ebu Davud)


Emval: (Mal. C.) Mallar.
Evlâd: Çoluk çocuk.
Fitne: İnsanın akıl ve kalbini doğrudan doğruya, hak ve hakikatten saptıracak şey. * Muhârebe. * Azdırma. * Karışıklık. Ara bozmak. Dedikodu. * Küfr. Fikir ihtilâfı. * Şikak. Kavga. * Delilik. * Mihnet ve beliye. * Mal ve evlâd. * Potada altın ve gümüşü eritmek. * İmtihan ve tecrübe etmek.
Vâcib: (Vücub. dan) (C.: Vâcibât) Lüzumlu, mecburi olan. * Fık: Yerine getirilmesi her müslüman için gerekli ve borç olup, yapılmadığı takdirde büyük günah olan Allah'ın emirleri. Yapılması zannî delil ile belli olan. Terki câiz olmayan. Yapılması şer'an kat'i derecede bir delil ile sâbit olmamakla beraber, her halde pek kuvvetli bir delil ile sâbit bulunan şeydir. (Vitir ve Bayram namazları gibi.) * İlm-i Kelâm'da: Varlığı zaruri olup, olmaması imkânsız bulunan.
Nedhet: (Nüdhe) : Çokluk, fazlalık.
Savlet: Şiddet.. Saldırı..
Firkat: (Fürkat) İftirak. Dostlardan ve sâir sevdiği şeylerden ayrılış. Firak. Müfarakat.

ResimKârûnı çok mâl yire batırdı batmakda hâlâ
Ruhsatda vüs'at vüs'atda nikmet olmamak olmaz!.

Kur'ân-ı Kerimimizde 10 yerde insanlığa örnek gösterilen mal varlığına kibredenKârûn ile ilgili âyetler vardır ve kibrettiği servetiyle hâlâ yerin dibine batmakta ve kendine uyan hırslarının kullarını da çağırmaktadır.
İslam dinimiz kesin yapılamlı azametiyle kolaylık gösteren hafifletme esası üzeredir. Ancak insan nefsi bunu alabildiğine genişleterek hikmetinden uzaklaştırıp nikmetine-tam tersi ağır sonuçlara ulaştırır ve dertleri olur ki, olmamak olmaz!.


إِنَّ قَارُونَ كَانَ مِن قَوْمِ مُوسَى فَبَغَى عَلَيْهِمْ وَآتَيْنَاهُ مِنَ الْكُنُوزِ مَا إِنَّ مَفَاتِحَهُ لَتَنُوءُ بِالْعُصْبَةِ أُولِي الْقُوَّةِ إِذْ قَالَ لَهُ قَوْمُهُ لَا تَفْرَحْ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْفَرِحِينَ
Resim---İnne kârûne kâne min kavmi mûsâ, fe begâ aleyhim, ve âteynâhu minel kunûzi mâ inne mefâtihahu le tenûu bil usbeti ulil kuvveh(kuvveti), iz kâle lehu kavmuhu lâ tefrah innallâhe lâ yuhıbbul ferihîn(ferihîne).: Gerçek şu ki, Karun, Musa'nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz, ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarları, birlikte (taşımaya) davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Hani kavmi ona demişti ki: "Şımararak sevinme, çünkü Allah, şımararak sevince kapılanları sevmez."
(Kasas 28/76)


Kârûn: (A, uzun okunur) Peygamber Musâ (A.S.) devrinde yaşamış, malı ile mağrur olarak haddini aşmış ve Cenab-ı Hakkın zekât emrini dinlemediğinden Musa'nın (A.S.) duâsından sonra malı ile birlikte yere batmış olan dünya zengini. Cenab-ı Hakkın lütuf ve ihsanını kendine mâlederek nankörlük ve enaniyetinden dolayı bu fena sıfatı ile meşhur olmuştur.
Ruhsat: (C.: Ruhas-Ruhsat) İzin, müsaade. * Genişlik. * Kolaylık. * Fık: Kulların özürlerine mebni, kendilerine bir suhulet ve müsaade olmak üzere, ikinci derecede meşru' kılınan şeydir. Sefer halinde Ramazan-ı Şerif orucunun tutulmaması gibi. Vuku' bulan ikraha mebni, birisinin malını itlaf etmek de bu kabildendir ki, bu halde bu itlaf hakkında bir ruhsat-ı şer'iyye bulunmuş olur. Bir hâdisede, azîmet ile ruhsat içtima' edince, azîmet tarikını iltizam etmek, bir takva nişanesi sayılır.
vüs'at: Genişlik. Bolluk. * Fırsat. * Boş meydan. * Kuvvet, güç, tâkat. * Varlık, zenginlik. * Fls: Bir şeyin boşlukta doldurduğu yer.
Nikmet: Şiddetli ceza. Hoş olmayan muamelelerle olan mücâzat.

ResimHak sevdiğine çok virmez imiş mâl ü evlâdı
Kuvvetde şehvet şehvetde levmet olmamak olmaz!.


Cenâb-ı HaKk Teâlâ sevdiklerine dünya meişgalesi mallar, çoluk çocuk çıkça vermezmiş.
Eğe çokça olursa, kişi kuvvet bulur, daha daha hırslanır ve sonunda kınanacak hâlde olur ki, olmamak olmaz!.


Şehvet: Hevâ-yı nefsin meyli ve arzusu. * Bir şeyi fazla istemek. * Cinsî istek. Mahbube için olan istek, iştiha.
Levmet: Kınanmaya ve çekiştirilmeğe sebep olacak şeyler.

ResimSultâna kulluk bendeye farzdur olma keselân
Hizmetde lezzet lezzetde ferhat olmamak olmaz!.


Kulun kölenin sahibi Sultâna kulluğu kesinlikle-Mutlaktır ki sen de tebellik edip durma!
Yaratılış gayene MuhaMMedî Hasbî Hizmetinde lezzet ve bun dan DOĞan seviç süruru olur ki, olmamak olmaz!.


Sultân: Reis. İslâm Hükümdarı. Hâkimiyet sahibi. Padişah. * Allah. (C.C.) * Kuvvet, kudret ve hâkimiyet sâhibi.
Saltanat: Kudret, kuvvet. * Hâkimiyet, padişahlık. * Tantana, gösteriş, debdebe. * Şatafatlı hayat. Bolluk. Zenginlik
Bende: f. Bağlanmış olan. Köle. Esir. Hizmetçi. Hizmetkâr. Kul.
Keselân: Tembellik. Yorgunluk. Uyuşukluk.
Hizmet: Birinin işini görme. Bir kimsenin hesabına veya menfaatına iş görme, bu suretle yapılan iş, vazife. Memuriyet. * Bir insan, hayvan veya nebatın muhtaç olduğu işler ve takayyüdat.
Lezzet: (C.: Lezzât) Tad, çeşni. Hoş ve güzel olan şey.
Ferhat: Rahatlık. Sevinç. Meserret. Sürur.

ResimUyma hevâ-yı nefse ey zâhid iç hamr-ı 'ışkı
Sabvetde reybet reybetde haybet olmamak olmaz!.


Nefsiyin imtihÂN gereği dünyevî gel-geç isteklerine boyun eğme hakk ERENLer ELİnden iç ilhî AŞK Şarabını!
İÇindeki çocukluk isteklerinde öldürcü şek-şüpheler var ki uyarsan*duyarsan-uygularsan sonUÇta mutlaka umtu kırıklığı ve hüsran olur ki, olmamak olmaz!.


Hevâ: İstek. Nefsin isteği. Düşkünlük. Gelip geçici olan heves. Nefsin zararlı ve günah olan arzuları.
Zâhid: (Zühd. den) Tas: Borç olan ibadetlerden, aslî vazifelerden başka dünya süs ve makamlarından feragat eden kimse. Sofi. Müttaki. Zühd ve perhizkârlıkla muttasıf.
Hamr-ı 'ışk: Aşk şarabı
Sabvet: sabevet, çucukluk.
Reybet: öldürücü şüphe.
Haybet: umtu kırıklığı, hüsran.

ResimKuddûsîyâ it Yezdâna ikbâl geç mâsivâdan
Vechetde rehbet rehbetde rif’at olmamak olmaz!.


Ey Kuddûsî BaBam kaddesallahu sırrahu!
Sen de yüce RaBBımız Teâlâ’ya zâhir-bâtın YÖNel ve HakkTeâlâ’dan gayrısından el çek-geç!
Elbette hem el Vedûd ve de el Kahhâru’l- Vâhid olana TaMM-TüMM yönelişte bir aşırı heyecÂN ve tüylerin ürpermesi olacaktır. Ancak sonUÇta yüceler yücesinde- İlliyyinde- Dâru’s- seLÂMda olursun ki, olmamak olmaz!.


Yezdân:
Rabbin fars dilindeki kelime karşılığı. farsça iyilik tanrısı anlamına geldiği için, osmanlıca allah (c.c.) için kullanılan bir kelimedir.
İkbâl: Bir şeye yönelmek. Teveccüh etmek. Reddetmeyip kabul etmek. Bir şeyi birinin önüne götürmek. Baht açıklığı. Talih. Refah. * İstemek.
Mâsivâ:ALLAH celle celâluhu dan gayrı her şey.
Vechet: yön, yüzle ilgili.
Rehbet: Fazla korku, yılmak, çekinmek.
Rif’at: Yükseklik. Yüksek ve büyük rütbe sahibi olmak, âlişan olmak.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim 39

ResimBugün 'ışk-ıla kim nâlân olunmaz
Yarın vuslat bulub handan olunmaz..


Bu gün bu Kulluk İmtihanı sahası şu yalan dünyaya dalıp giderek, AŞKuLLAH ile inleyip sızlayarak feryâDU FİGAN etmeden,
Yarın hesab âlemi olan âhirette SEVgiliye kavuşarak mutlu ve neşeli olunamaz!.


ResimTemellük eyleyüb yalvar Hudâya
Anın bâbında hîç hırmân olunmaz..


Sen küllî ŞEYle birlikte seni de yaratan ve Mülkü olduğun Rabbulâlemîn’e inan ve SAHİBini tanı ve EMRlerine uy!
Ve unutma ki O’nun Kapısında asla mahrumiyet ümitsizliğinden bahsedilemez ki O Vâhidu’l- Kâhhar ALLAH celle celâluhudur!.


ResimTefekkür eyle masnû'ında Hakkın
Ne var 'âlemde ki bürhân olunmaz..


AKLen-nAKLen iyice Zikredip Fikret ki, göreceksin ol HAKk Teâlâ’nın sanatında; İnsanoğlu aklına vicdÂNına inanmasında hizmet etmeyen, açık-seçik delili olmayan bir ESERini bulamazsın bu ÂLEMde!

ResimHudâdan gâfıl olma tarfetü'l-'ayn
Huzûrsız bendelik bir an olunmaz..

Sen, seni yaratan Hudâmız HAKk Teâlâ’dan göz açıp kapayıncaya kadar gâfil olma ve asla safdışı edip unutma!
Sen de bilirsin ki bir ÂNlık bile olsa da, Efendisinin-SAHİBinin huzurunda kıyam durulmayan bir bendelik-KULLuk olamaz!.

وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ عِينٌ
Resim---“Ve indehum kâsırâtut tarfı în(înun).: Yanlarında iri gözlü, bakışlarını kocalarından başkalarına çevirmeyen hanımlar vardır.”
(sâffât 37/48)

ResimŞerî'atsiz tarikat işi bitmez
Hakîkat sırrı hem tibyân olunmaz..


Şerî'atın şartlarına uyup uygulamadan Tarikat derslerini anlamadan dinlemeden gırgır okumakla Tarikat denilen Hak Yolu alınamaz!
Ki bunların SON-UÇ-unda ULAŞılan Hakîkat-ı MuhaMMediyye Sırrı kendisine açıklanıp da YAŞAmadıkça, HAKk Teâlâ’nın gerçekten ŞÂHİDi olunamaz!.

ResimHilafın işle 'âdât-ı 'avamın
Hevâya uyma kim iz'ân olunmaz..


Sen bu halkın-avamın- Hakikata tam erememiş, tevhidin derin hakikatlarından haberi olmayan, ancak duşamaya-rastgele bir şeyler yapan/yaptırılan zavallı insanların âdet halinde yapageldikleri şeylerden uzak dur ve tam tersini yap’.
Sakın Nefsiyin ya da başkalrının nefislerinin hevâsına uyma ki ham akılla NAKİLsiz-Kur'ân-ı Kerim ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemsiz -kelle Gözüyün gördüğü BASARı, KALB Gözün Basîreti olmadan- İŞin gerçeğini ANLAyıp kendine YÂR edemezsin!

ResimTama'dan ictinâb idüb ganî ol
Kanâ'at kenzi hîç tâlân olunmaz..


İnsanın KULLUk İmtihanı gereği fıtraten yapısında HÂLiyle var olan tamah, hırs, açgözlülükten uzak dur ve el GANiyy olan ALLAH celle celâluhu’ya güvenip zengin yürekli-ganiyy gönüllü ol ki,
Bir KULa verilen en muhteşem hazine olan Kanâ'at Hazinesi asla yağmalanıp, elinden alınıp da talan edilemez!

El Ganiyyü :
Resim

El Mugnî :
Resim

Resimİlin 'aybını görme kendine bak
Suçum bilene hizlân olunmaz..


Sen el âlemin ayıbını araştırıp durmaktan vazgeç de kendi HÂLine bir bak nicesin acaba?
Çünkü ALLAH celle celâluhu’ya KULLuk YOLUnda SUÇunu bilip de i’tiraf edip tevbe edene Rahmet-i İlahiyyeden mahrum kalış asla yoktur ki zaten bu, Va’dullahtır.


ResimSana kemlik idene eyle ihsan
'Afiv olmasa 'âlî-şân olunmaz..


Sen bu âlemin şakşukasına aldanıp da aklınca sana kötülük edene sen MuhaMMedî Mü’min olarak ihsan et! Ki el Afüvv ALLAH celle celâluhudur.
'Afiv-affedici olunmadan asla 'âlî-şân ki şan ve şerefi yüce olunamaz!


el Afüvv:
Resim

ResimNe dirlerse disünler kıl tahammül
Sabırsızlıkla dervîşân olunmaz..


El-âlemin senin hakkında dediklerine asla kulak asma ve kötü sözlerine tahammül et, katlan ve aldırma!
Ki sabırszılıkla DERVİŞlik yapılamaz unutma!.


ResimDem-â-dem toklığı 'âdet idinme
Karın aç olıcak tuğyan olunmaz..


Dem-â-dem hiç durmadan her zaman tok olmalıyım bu benim âdetim deme sakın!
Ve unutma ki karnı olanlar azgınlık yapamazlar ve kendi dertleriyle uğraşırlar hep!

ResimZemine halkına keşf itme razı
Ki a'dâya silâh ihsan olunmaz..


Sakın zamane halkına Hakkın Sırrlarını açıvermeyesin!
Ki AŞK YOLUnda düşmanlara iyilik olsun diye kendisine zarar vercek silah verilemez düşman dost kim imiş iyice bilinmeden!.

ResimYüzine her gülen zann eyleme dost
Nifak ehli ile yârân olunmaz..


İnsanoğlunun her yüzüne güleninin dostun zannetmeyesin haa!
İki yüzlü ve dışı Müslüman içi kâfirlerle canciğer arkadaşlık kurulamaz!.


Resimİder bir 'aybını gördikde ifşa
Karîn-i su'a itmînân olunmaz..


Ki onlar radar gibi durmadan seni her yerde her zaman İzler dururlar ve en küçük bir ayıbını-kusurunu görünce hemen herkese açıverir sırlarını bak!.
Çünkü Karîn-i su'ya-içi kötülük dolu ve en yakınına girmiş kimselere güvenip emniyet edilemez!.

ResimBu halkdan 'uzlet it Hakkı bulasın
Ki hultat ile yol âsân olunmaz..


Sen dâima halktan uzlet edip insanlardan ayrılarak bir tarafa çekilip yalnız kal ki, Hakk teâlâ’yı BULaBİLesin!.
Ki asla bu yolda rastgele insanlarla ortaklaş yol alınamaz ve çatal değnek yere batıp sana mesned olamaz ve yolun da yolculuğunda kolayca hzuru içinde olamaz!.

Resim'Alâ'ik fitnesinden kurtulana
Kıyâmette hisâb mîzân olunmaz..


Başkalarıyla alâka kurmaktan, onun bunun saçamsapan iş ve düşünceleriyle uğraşmak fitnesinden kurtulana,
Kıyamet gününde hesap terazi derdi olamaz!.

ResimMücâhid ol mücâhid ol mücâhid
Cehidsiz nâ'il-i ferzân olunmaz..


Nefsine fıtraten kulluk imtihanı gereği yüklenmiş olan hevâ ve heves zıtlığına karşı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi ve Kur'ân-ı Kerimi DUYup UYarak cihâd et ve Mücâhid ol üç âlemde de..
Ve unutma ki cehd ve MuhamMMedî gayret etmeden edeb, İlim ve Hikmete kavuşmak olamaz!.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemTebük Seferinden dönüşte ashabına şöyle buyurmuştu: " Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz"
(Razi, XXIII, 72; Beydavi, II, 97; Bu rivâyetin zayıf olduğu ifâde edilmiştir. bk. Keşfu’l- Hâfâ, Acluni, I,424.).

Bu hadisinde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, en kalabalık bir ordu ile katıldığı Tebük Seferini "küçük cihad" olarak vasıflandırırken; nefse karşı verilecek mücadeleyi "büyük cihad" olarak nitelendirmektedir.
Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Hakiki mücahid nefsine karşı cihad açan kimsedir" buyurmuştur.
(Tirmizî, Cihad, 2)

ResimRevâ mı subha dek yatub uyuman
Dün ü gün hâb ile merdân olunmaz..


Revâ mı, lâyık ve uygun mudur ki Kulluk İmtihanı sahası bu dünyada sabaha kadar yangelip uyumak?!.
Hiç durmadan uyumakla YÂR YOLUnda Yiğitlik olunmaz ki!.


ResimTaleb kıl sen de Kuddûsî bu'ışkı
Ki ansız sâhib-i 'irfân olunmaz..


Ey Kuddûsî Babam kaddesallahu sırrahu, sen bu AşkuLLahı candan gönülden iste ki HaKk Teâlâ’dan,
O olmadana asla irfÂN sahibi olunamaz AŞK YOLUnda!..


Resim

Nâlân: f. İnleyen, sızlayan, figân eden.
Handan: f. Gülen, gülücü, mesrur.
Temellük: Mülk edinmek. Kendine mal edinmek. Sâhib olmak. * Kadir ve muktedir olmak.
Bâb: Kapı. * Kısım. * Mevzu. * Fasıl. Bölüm. Parça.
Hırmân: Mahrumluk, mahrumiyet. * Ümitsizlik, ye's.
Masnû': (Sun'. dan) San'atla yapılan, yapılmış. Yapma.
Bürhân: Delil, hüccet, isbat vasıtası. * Man: Yakînî mukaddemelerden meydana gelen kıyas. * Red ve inkâr için itiraz kabul edilmeyecek surette isbat-ı hakikat eden kavi hüccet.
Tarfeti’l- AYN: göz atış, gzilice bakış..
Tibyân: Açık ifade ile beyan etme. Açıklama.
Avam: Halktan ilmi irfanı kıt olan kimse. Okuyup yazması az olan. Fakirler sınıfından. * Tas : Hakikata tam erememiş, tevhidin derin hakikatlarından haberi olmayan. * Halkın ekseriyeti.
Hilaf: Ters, karşı, zıd. Karşı koymak. Muhalefet etmek.
İz'ân: Basiret. Anlayış. * Teslim olup itaat etmek. * Akıl. Zekâ. İnanç. İdrak. Bilmek. (Bak: Dimağ).
Tama': Hırsla istemek. Doymazlık. Aç gözlülük. Çok isteme.
İctinâb: Çekinmek. Sakınmak. Uzak olmak.
Kenz: Define, hazine. Yer altında saklı kalmış kıymetli eşya, para veya altın gibi şeyler.
Kanâ'at: Aç gözlü olmayıp hırs göstermemek. Kısmetinden fazlasına göz dikmemek. Helâl ile yetinip haramı istememek. Az şeyi de olsa kısmetine razı olmak.
Tâlân: f. Çapul, yağma. * Birisinin malının, herkes tarafından kapışılması.
Hizlan: (Hezlan) Yalnız başına kalıp zelil olmak, yardımcısız kalmak. * Muhafaza ve rahmet-i İlâhiyeden mahrumiyet.
Kem: f. Az, noksan, eksik. * Kötü. Fenâ. Ayarı bozuk.
İhsan: İyilik, lütuf, bağışlamak. * Sahilik etmek, cömertlik yapmak. * Allah'ı görür gibi ibadet etmek. * Güzel bilmek. Güzel eylemek.
Âlî-şân: şan ve şerefi yüce ve yüksek olan çok değerli.
Tahammül: Yüklenmek. Bir yükü üstüne almak. * Sabretmek. Katlanmak. * Kaldırmak.
Dem-â-dem: f. Zaman zaman. An be an. Sık sık. Her vakit.
Tuğyan: Zulüm ve küfürde çok ileri gitmek. Azgınlık, taşkınlık. Taşkın mizaçlılık. * Kan galebe etmesi hali. * Resmî devlet kuvvetlerine karşı durmak. * Su baskını.
Zamane halkı: devriyin insanları.
Raz: f. Gizli sır, saklı şey.
Keşf: Açmak. * Olacak bir şeyi evvelden anlamak. Gizli kalmış bir şeyin Cenab-ı Hak tarafından birisine ilham olunması ile o gizli şeyin meydana çıkarılması.
A'dâ: (Adüv. C.) Düşmanlar.
Nifak: Müslüman gibi görünüp kâfir olmak. İki yüzlülük. * Bozuşukluk, ara açılmak.
Yârân: f. Dostlar. Sâdık arkadaşlar. Sevgililer.
Karîn-i su': kötü yakındaş.
İfşa: (C.: İfşâât) Duyurmak. Fâşetmek. Meydana çıkarmak. Gizli bir şeyi herkese duyurmak.
Revâ: f. Lâyık, uygun.
İtmînân: Emniyet içinde olmak. İnanmak. Mutlak olarak bilmek. Kararlılık.
Uzlet: Yalnızlık. İnsanlardan ayrılarak bir tarafa çekilip yalnız kalmak.
Hultat: Ortaklık, şirket.
Âsân: f. Kolay. Suhuletli. Yesir. * Bükülmüş ipin her katı.
Alâ'ik: (Alayık) Münâsebetler. Alâkalar. Mânialar.
Mîzân: Terazi, ölçü, tartı. * Akıl, idrak, muhakeme. Mikyas. * Fık: Mahşerde herkesin amellerini tartmağa mahsus bir adâlet ölçüsü olup, hakiki mâhiyeti ancak âhirette bilinecektir. * Mat: Yapılan hesabın doğruluğunu anlamak için yapılan diğer bir hesap. Sağlama.
Mücâhid: Cihad eden. Çalışan. Din için çalışan. Düşmanlara karşı koyan. Çarpışan. * Fık: Allah (C.C.) yolunda gönüllü olarak cihada iştirak etmek istediği halde nefakadan, silâh ve saireden mahrum olan gazi demektir.
Cehd: Fazla çalışma. Güç ve kuvvetini sarfetme. İnsanın nefsine hâkim olması. * Azim, gayret, fedakârlık.* Takat.
Nâ'il: Muradına eren, nâil olan, ele geçiren. Erişmiş.
Ferzân: İlim ve hikmet.
Revâ: f. Lâyık, uygun. Meydana gelmek.
Subh: Sabah vakti. Sabah. Tan vakti. Şafak zamanı.
Hâb: f. Uyku. Rü'yâ.
Merdân: (Merd. C.) Merdler. İnsanlar, erkekler, yiğitler.
İrfân: Bilmek, anlayış, tecrübe ve zekâdan ileri gelen zihnî kemal. * İkrar. * Mücazat. * Fık: Esrar-ı İlâhiyeye, iman ve Kur'an hakikatlarına vukufiyet.
Fitne: İnsanın akıl ve kalbini doğrudan doğruya, hak ve hakikatten saptıracak şey. * Muhârebe. * Azdırma. * Karışıklık. Ara bozmak. Dedikodu. * Küfr. Fikir ihtilâfı. * Şikak. Kavga. * Delilik. * Mihnet ve beliye. * Mal ve evlâd. * Potada altın ve gümüşü eritmek. * İmtihan ve tecrübe etmek.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim 40

Resim

Marîz olmayana derman olunmaz
Taleb kılmayana ihsan olunmaz..


Hastayım-İLLetliyim deyip de derdin bilmeyenin derdini başkası bilemez ve bildiği dermanla da derdine çâre-devâ olamaz!
Bu dünya ve ahret hayatı içinde böyledir taleb edip tercihini kullanmayana maddî manevî ki hakkın ve hayrın İLAHÎ iyiliği, lütfu ve bağışı ihsÂN edilip bahşedilmez!.


Resim

Meşakkat çekmeyen bulmaz terakki
Belâsız vuslat-ı cânân olunmaz..


Bu İlahî AŞKın meşakkatin, zahmetin, sıkıntısın, güçlüğün, zorluğunu çekmeyen asla terakki bulamaz, ilerleme olamaz..
Belâsız yani derdsiz kedersiz.. ya da “Belâ”sız ki, ALLAH celle celâluhu: “BEN RaBBiniz değil miyim?” olumsuz sorusuna “evet, bilâkis RABBımızısn!” demeden Şahdamardan AKRABA-yakın olan cÂNÂNa Ulaşamaz bu CÂN..


وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
Resim---"Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn: Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhid olduk, dediler.''
(A’raf 7/172)

Resim

Ne hoş yerdir bu 'ışkın hân-kâhı
Ki andan özgede mihmân olunmaz..


Bu İlahî AŞKın Hangâhı, her Nefsin imtihÂN durağı ne hoş yerdir ki,
Buradan daha özge-kendine mahsus bir yerde el Mevlâ ALLAH celle celâluhu’nun KULu-Misâfiri olunmaz..


Resim

Mahabbet şahına kul olmayınca
Dü-kevnin mülkine sultân olunmaz..


MuhaBBet MevLÂsına kul, MuhaBBet MuhaMMedine ÜMMet ve MuhaBBet Murtezâsı ŞAHı Ali kerremullahi vecheye YÂR Olmayınca,
Dünyâ ve Âhiret iki Kâinâtın mülküne KULken SuLtÂN olunmaz..


Resim

Şarâb-ı 'ışkı gel nûş eyle sûfî
Anı içmeyicek sekrân olunmaz..


Bu İlahî AŞKın Şarabını iç ve hakilat-ı MuhaMMedîyye Gerçeğini Özüne indir ef Safî SEVgi Sırrındaki sûfî MuhaMMedî Hak âşık!
Bu Şehâdet Şarabını içimeyenler bu yalandünya derdlerine karşı serhoş- sekrân olup tahkik imÂN, Amel, İkân ve İhsÂNa ulaşamazlar!.


Resim

Hudâyı 'ışk-ıla bildi bilenler
Ki ansız sâhib-i 'irfân olunmaz..


Bu âlemde KENDİni-Nefsini BİLenlerin yolu MuhaMMedî İlahî AŞK YOLudur ki,
Onsuz, Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm EDEBine, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem İlmine ve İrfÂNına sahib olunmaz!.


Resim

Sivâdan 'âşıkı tecrîd ider 'ışk
Bu 'ışk olmayıcak 'uryân olunmaz..


ALLAH celle celâluhudan gAYRısı-sivâ olan bu KULLuk İmtihÂN Âleminin İKİ ŞEY-lik Şey-t-ÂNlığından ve İBLİS İKİLik ELbisesinden soyupAYıRıp tek başına koyan ancak Hakk AŞKıdır.
Gerçek Hakk AŞKı ve MuhaMMedî MEŞKi olmadan uryân/çırılçıplak olunamaz!.


Resim

Sakın 'uşşâkı ta'yîr itme sûfî
Oların sırları tibyân olunmaz..


Seyr-ü-SüLUK yolcusu yeniyetme sofu, sakın Gerçek MuhaMMedî Hakk ÂŞıKlarımızı, aklıyın ermediği şeyleri yanlış sanıp da Kabahatmiş gibi yüzlerine vurarak utandırmayasın!
Çünkü onlar Hakk Dostlarıdırlar onların GiZLi sırları, câhil cühelâya apaçık ifâde ile beyân edilip açıklama yapılamaz!. Anasından yeni doğmuş BEBEye helâl olan ana sütüdür ve katı yiyecekler HARAMdır zirâ..


Resim

Mücerred zühd ü takva ile zinhar
Ma'ârif cevherine kân olunmaz..


Tek başına ve bir MuhamMedî Mürşid tâlim ve Terbiyesinden geçmeden; zühd ü takvâ ki, dünyaya rağbet etmeden nefsânî zevk ve arzulardan kendini çekerek, günahlardan kendini koruyup, dinin yasak ettiğinden veya haram olduğunda şüphesi olan şeylerden çekinerek ibâdete vererek asla MuhaMMedî Mârifet cevheri yatağı-kaynağı olunamaz!..

Resim

Özini sanma kim insân olubdur
Kuru da'vâ ile insân olunmaz..


Sen iğretî-izafî bildiklerile ve yaptıklarınla ve de insan kılığındayım diye sakın ha sakın “ÖZ”ün de “İNSÂN” oldu sanmayasın! Böylesi kuru lafa dayalı kuru laf iddiâsıyla-dvasıyla“İNSÂN” olunmaz!..
Onun içindir ki, Rahmetli Münir DermÂN kaddesallahu sırrahu Hocamız: “İnsanı İnsÂN “İNSÂN” Eder!” buyurmaktadır..


Resim

Hemân taklîd ile ol Kird-gâra
Yakîn ü sıdk-ıla îmân olunmaz..


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi ve de Onun Hâlis Hizmetçilerini BİLip BULmadan, Taklidçi başkalarını taklid ederek,
Yakînen- şeksiz, şüphesiz, sapasağlam sadkatla iman eden Muhammedî Mü’minler gibi imÂN edilmiş olunamaz!..


Resim

Bu 'ilm-i müstedillîn ile asla
Hakikat üzre Hak îkân olunmaz..


Bu ham aklın ham akıllıların ortaya koyduğu sadece akla dayalı delilleriyle asla,
Hakikat-ı MuhaMMedîyye ki ->RABBÂNî ->Kur'ÂNî ->
MuhaMMedî NAKLe ULAŞıp/RÜŞDüne ERip vede ALLAHu zü’l- CeLÂL SÖZünü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem SESİnden DUYUp da UYan ve HaKKu’l- Hak Yakîn BİLiş İKÂNına-Mutlak Kanaatına ULAşamaz!.


Resim

Zevâhir ehli kurtulmaz gümândan
Ledün 'ilminde hîç nâdân olunmaz..


Bu Zâhir âlemele sarmaş dolaş olmuş insan akılları bu hâlleriyle asla şekten şüpheden zandan kurtulamazlar!
Hâlbu ki Ledünn İlminde ki o İLM;
Fahr-i Kâinât Aleyhi Ekmelüttahiyyât vessalâvât Efendimizin Şahsına münhasır ÖZeL-Özet İrfÂNa götüren İLİMdir ve onda asla Nâ-dânlık/Haddsizlik olunamaz!..


Resim

Riyâ şirk-i hafidir ancılayın
Bu yolda sâlike hüsran olunmaz..


Riyâ ki; Özü sözü bir olmadan, inandığı gibi hareket etmeden ve iki yüzlülük ederek gösteriş için yapılan kulluk açıkça şirk-i hafidir/gizli şirktir.
Bu yolda yürüdükçe Sâlik/İlahî AŞK YOLcusu HüsrÂNını anlayamaz. Ümit edilenin elde edilememesinden duyulan elemi duyup da mahrumiyet acısıyla tedbir alıp kendine gelemez!.


Resim

Tutulmış 'ucb-ıla mürâ'î kalbin
Tonuk gönülde 'ışk iskân olunmaz..


İş gücü riyâ olan riyâkâr/riyacı mürâ'înin kalbi, ucb ile/ kibir, gurur, kendini beğenmişlikle ve ameline, yaptıkları işe güvenmekle donmuştur. BUZ gibidir iyi kötü ayıramaz!.
Elbette BUZ gibi donmuş kalbe İlahî AŞK girmez ve yer bulup YERLeşemez!.


Resim

Enâniyyetle merdûd oldı İblîs
Tevâzu' idene hizlân olunmaz..


Hakka ve Hayra Bâtıl ve Şerr Elbisesi GİYdiren İblîsin ana sorunu “kendi BENliğidir” ve bu yüzden İlahî Hailâfet-KULLuk Makamından Reddolundu ve kovuldu. Kibrin negatif temsilcisi ve saptırıcısı oldu ebeden..
Tevâzu'/Alçak gönüllülü, kibirsiz ve mahviyet hâli içinde kULLuk Edeneyse hizlân olunmaz/Rahmet-i İlâhiyeden mahrumiyetle zelîl ve perişan oluş yoktur!.


Resim

Halâ'ik içre alçak kendini bil
Kibirden bed Hakka 'isyan olunmaz..


Onun için;
MuhaMMedî Şuûru BİLmiş,
MuhaMMedî Nûru BULmuş,
MuhaMMedî SuRûrda OLmuş,
MuhaMMedî O-Nûru YAŞAyan bir Mü’min olarak bunca halkedilenler içinde en alçak gönüllü kendinin bil!
Zirâ Kibirden daha kötü bir Hakka İsyanYOLu bulunamaz!..


Resim

Eğer oldun ise nâ'il bu 'ışka
Sivâya bakmağa imkân olunmaz..


Kaldı ki sen gerçekten bu İlahî MuhaMMedî Hak AŞKa gerçekten ULAŞtıysan/SALL ettiysen sen,
Zâten ALLAH celle celâluhudan başkasına bakamazsın ve bu imkÂNı bulamaz organların Küllî ŞEY’in ALLAHu zü’l- CeLÂLin NÛRu olduğu bu ÂLeMde..


اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---Allâhu nûrus semâvâti vel ard(ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm: Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.”
(Nûr 24/35)

Resim

Bu 'ışk bir tâc-ı devletdir ki başa
Anı giymeyicek sultân olunmaz..


Bu İlahî MuhaMMedî Hak AŞKın TÂCı öyle bir DEVLET KUŞUdur ki ancak ve ancak hak edenlerin başına konar!
Gerçekten bu KULLUK TEVHİDi TÂCı Başına giyilmedikçe de KUL iken sultân olunamaz!..


Resim

Hemân dûr olma Kuddûsî bu 'ışkdan
Ki 'ışksız vâsıl-ı Yezdan olunmaz..


Sakın sakın çabukça bu İlahî AŞKdan el çekip geri durma Kuddûsî BaBam kaddesallahu sırrahu!.
Ki, bu KULLUK ÇÖLÜ AŞKuLLAHsız geçilip ÖZ SILAya bUALat-ULAŞım olup RABBImıza Rücû’ edip FaenâFiLLah Olunamaz unutma!.


Resim

Mâriz: Hasta. İlletli.
Meşakkat: Zahmet. Sıkıntı. Güçlük. Zorluk. (Bak: Himmet)
Terakki: İlerleme. Yukarı çıkma, yükselme. * Artma, çoğalma. * Bilgi ve medeniyetçe yükseliş.
Vuslat: Visal. Sevdiğine kavuşma, ulaşma, bitişme. Bitiştiren.
Hân-kâh.. Hangâh: f. Allah rızası için ve misafirleri minnet altında bırakmamak ihlâsı ile fakir ve dervişlere ve talebe-i uluma yemek verilen ve misafir edilen yer.
Mihmân: f. Misafir.
Kevn: Hudus. Varlık, var olmak. Vücud, âlem, kâinat. Mevcudiyet.
Dü-kevn: İki âlem. Dünya-ahiret.
Nûş: f. İçen, içici. * Tatlı şerbet gibi içilecek şey. * Zevk ve safâ.
Sekrân: Sarhoş, mest olan adam.
Sivâ: Başka, gayrı, diğer. Kasd.
Mâsiva: Ondan gayrısı. (Allah'tan) başka her şey hakkında kullanılan tâbirdir) Dünya ile alâkalı şeyler.
Tecrîd: Açıkta bırakmak. * Yalnız başına bırakmak. Tek başına hapsetmek. * Dünya alâkalarını kalpten çıkarıp Allah'a (C.C.) yönelmek.
Uryân: Çırılçıplak.
Uşşâk: Hak âşıklar.
Ta'yîr: (C.: Ta'yirât) Kabahati yüze vurarak utandırma.
Tibyân: Açık ifade ile beyan etme. Açıklama. * Meşhur bir Kur'ân tefsirinin adı.
Mücerred: (C.: Mücerredât) Yalnız, tek. * Hâlis, saf, katışıksız, karışık olmayan. Tek başına. * Çıplak, soyulmuş. * Tek başına yaşayan, evlenmemiş, bekâr.
Kân: f. Bir şeyin menbaı. * Kuyu. Kaynak. * Mâden ocağı. * Bir keyfiyetin. (niteliğin) bol olarak bulunduğu kimse.
Kird-gâr..Kirdikâr..Girdigâr: f. Allah.Yaratıcı. Kudret sahibi. f. Sâni. Yapan Allah (C.C.).
Müstedill: (Delâlet. den) Delil ve hüccet gösterilerek isbat edilen.
Îkân: İyi ve yakînen bilmek. * Sağlam bir iş. * Yakin hasıl etmek ve edilmek suretiyle bilmek.
Zevâhir: (Zâhir. C.) Görünüş. Dış görünüş. * Göze çarpana göre karar veren.
Gümân: f. Zan. Tahmin. Sanmak. şüphe.
Ledünn: (İlm-i ledünn) Garib bir ilim ismidir. Ona vakıf olan, mesturat ve hafâyayı, gizlilikleri münkeşif bir halde göreceği gibi, esrar-ı İlâhiyyeye de ıttıla' kesbeder. Bu ilm-i şerifin hocası ve sultanı Fahr-i Kâinat Aleyhi Ekmelüttahiyyât vessalâvât Efendimiz Hz. leridir. Bu ilmin ehli ise, Enbiyâ-ı izâm (A.S.) ve Ehlullâh-i Kiram Efendilerimiz Hazretleridir.
Nâ-dân: f. Cahil, bilmez, haddini bilmez.
Şirk-i hafi: Gizli şirk.
Sâlik: (Sülûk. dan) Bir yolda giden. Belli bir yol tutup giden. * Bir tarikat yolunda olan.
Enâniyyet: (Enâniyyet) Benlik. Kendine güvenmek, gurur. Hodbinlik. Sadece kendine taraftarlık. Her yaptığı işi kendinden bilme.
Ucb: (Ucub) Kibir, gurur. Kendini beğenmişlik. Ameline, yaptıkları işe güvenmek. * Varlığı nâdir olan şeyi görünce istiğrab etmek hâli.
İskân: Yerleştirmek. Bir yeri mesken yapıp oturmak. * Sâkin.
Merdûd: Reddolunmuş. Kabul edilmemiş. Geri döndürülmüş. Kovulmuş.
Hizlân: (Hezlan) Yalnız başına kalıp zelil olmak, yardımcısız kalmak. * Muhafaza ve rahmet-i İlâhiyeden mahrumiyet.
Bed: f. Fenâ. Kötü. Çirkin. Yaramaz. şer. şeni'.
Vâsl: Âşığın sevdiğine kavuşması. Kavuşmak. * Birleştirmek, ulaştırmak.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim 41

Bin iki yüz kırka irdi dahi dörde salimiz
Dinle sana söyleyeyim noldı bizim hâlimiz..


Şimdiki zaman Rumî 1244 (Miladi 1829) senesinde yaşamaktayız.
Dinle beni de analatayım hâlimiz ne oldu ve başımıza neler geldi geçti..


Resim

Yaşım altmış ikiye olmış-ıdı baliğ henüz
Toldı ekdâr ile dünyâ artdı pek ahvâlimiz..


Yaşım 62 ye henüz ulaştığında sanki yeryüzü-dünya kederler, acılar, üzüntülerle doldu ve hâllerimiz duman oldu..

Resim

Her tarafda fitne uyandı katı çoğaldı here
Gözimize hîç görinmez oldı mülk ü mâlımız..


Her tarafta fitne baş kaldırdı aldı başını gitti ve her tarfta here/fitne çıkaran küçük-gizli canavarlar çoğladıkça çoğladı..
Öyle ki vatanımızı terk etmekte buradaki malımız mülkümüz gözümüze hiç görünmez oldu..


Resim

Fürce buldı çün bu târîhde katî a'dâ-yı dîn
Fitneden oldı belürsiz gadvimiz âsâlimiz..


Bu tarihte yurdumuzun her yerine fitneci din düşmanları girecek kapılar buldular, çatlaklar açtılarki,
Fitnenin dehşetinden sabahımız akşamımız belirsiz oldu ve gün doğuyormu batıyor mu kurtuluş ya da batış mı anlaşılmaz hâle geldi.


Resim

İtmez oldı nâs biribirine re'fet merhamet
Fark olunmaz ehl-i 'ilm ü fazl-ıla cühhâlimiz..


Toplumda merhamet kalmadı insanlar birine acımaz oldu.
Öyle oldu ki kim ilim-Fazilet sahibi kimler de zırcâhil, beyinsiz bilgisiz birbirlerinden ayrılamaz hâle geldiler..


Resim

Bahr-i ebyaz bahr-i esvedde selâmet kalmadı
Bu sebeb ile perîşân oldı pes ahvâlimiz..


Ak Denizde Kara Denizde artık huzur ve selâmet kalmadı,
Bitmeyen savaşlar ve hazırlıkları yüzünden şimdi öyleki halkın hâli gerçekten perişan oldu..


Resim

Hak Te'âlâ bozdı bize virdiği ni'metleri
Çünki bozuldı bizim etvârımız ef’âlimiz..


ALLAHu zü’l- CeLÂL biz kullarına verdiği ni'metleri eskisi gibi vermez oldu.
Bunun sebebiyse bizim tavırlarımız, hâllerimiz, davranışlarımız ve fiillerimiz İslam Dinine uymaz hâle geldi bozuldukça bozuldu..


Resim

Emr-i dînde gafil olduk emr-i dünyâda gayur
Var Hudânın buyruğın tutmakda hem ihmâlimiz..


Biz Müslümanlar dinin emirlerinde/İŞLerinde gafil olduk, dikkatsiz ve tedbrisiz kaldık. Dünya işlerindeyse tam gayretli koşturup duranlar olduk.
Elbette hepsinin temelinde yatan gerçek ise, ALLAHu zü’l- CeLÂL’in EMRuLLAHını DUYup-Uymaktaki ihmalimiz-gevşekliğimiz ve aldırmayışımız vardı..


Resim

Âhiret kaydın yimez olduk unutduk mevti hem
Rûz u şeb tedbîr-i dünyâdır hemân eşgâlimiz..


Öylesine dünya hayatına kaptırdık ki ahret hayatı ile bağımızı unuttuk dert etmez hâle geldik ve ölmü öldürüp mezar kapısın kapatmış gibi unuttuk gitti.
Gündüz gece işimiz gücümüz meşguliyetimiz tamamen dünya tedbiri ve ve menfaatı teminiyle uğraşmakatyız durmadan..


Resim

Hak rızâsi'çün 'ilim tahsîline sa'y itmeyiz
'İzzet-i dünyâ içündür 'ilmimiz a'mâlimiz..


HaKk Teâlâ Yolunda ve rızasında ilim elde etme peşinde olup buna çalışmamaktayız..
Şimdiki ilimlerimiz ve işlerimiz, tamamen dünyaya ait güç üstünlüğü benlik yarışında en önde olma derdi içindir işin doğrusu..


Resim

Ağniyâmız cem' iderler hırs-ıla sîm ü zeri
Hîç dimezler 'ömrimiz az pek yakın âcâlimiz..


Zenginlerimiz hırs ve tamahla durmadan doymadan ha bire gümüş ve altın toplama peşindeler.
Hiç de “yarım nefeslik ömrümüz çok az kaldı ve pek yakınımızda ecelimiz!” dememekteler!.


Resim

Hayra bir dînârı virmezler hezâr pend eyleseñ
Şerre biñ dînâr virirler lağv olur akvâlimiz..


Her nek adar nasihat edip öğüt versen de hayr yolunda 1 dînâr asla vermezler.
Gidip şerr yoluna 1000 dînâr verirler de bizim sözlerimiz hükümsüz kalır ne yazık!.


Resim

Gıll u gış sirkat hıyanet ekser-i nâsın işi
Gâlib oldı zümre-i ahyâra pes erzâlimiz..


Şimdilerde atık pek çok insanın işi gücü rahatça kin, düşmanlık hiyanet hırsızlık oldu gitti..
Bundan sonrası artık rezillerin sözü, zümre-i ahyâra/en hayırlılıların toplumuna galip geldi üste çıktı galib geldi çok acı..


Resim

Bir kişi hayr işlese hîç kimse itmez ittibâ'
Ehl-i şerre tâbi' olur fevc fevc ecyâlimiz..


Bir kişi çıksa da bir hayr işlese, hayr yolunu açsa onun arkasından giden bir kimse bulamazsınız!
Oysa onlar şerr işleyenlerin arkasına bizim insanlarımız dalga dalga uyup peşlerinden koşarlar!.


Resim

Kahve enfiyye tütün efyûn hamir buldı şüyu'
Bu ecilden oldı müzdâd gün-be-gün belbâlimiz..


Artık halkın arasında açıkça, kahve enfiyye tütün afyon-esrar, içki yayıldı gitti.. -şimdiyse tamm serbest hürriyet var ya!.-
Bu amansız derde bir çâre bulaymış geicikmesinden yüreğimiz yanmakta ve günden güne artmakta yürek sıkıntımız ne yazık!.


Resim

'Adeti ebnâ'-yi vaktin gâlibâ fısk u fesâd
Söylemekde çok hatar var salim ancak lâlimiz..


Bu zamane çocuklarının âdetleri artık galiba hiçbir hakk sınırı tanımamak ve her pisliği işlmek olmuş ki,
Bunu açıkça söylemekte de tehlikeler var ancak ben de lâl/ dilsiz ve söz söyleyemiyen değilim ve sâlim/ sıhhatliyim çok şükür korkum yok!.


Resim

Giyüben erler harîri benzediler zenlere
Bunları gördikce vîrân oldı cism-i bâlimiz..


Şimdiki erkeler ipekler giyerek kadınlara benzediler ki,
Biz bunları gördükçe sapasağlam vücudumuz viran olmakta derdinden..

Resim

'Uzlet itdik gönlimizde yok ise de hîç huzur
İtdiler heb ihtifâ ebrârımız ebdâlimiz..


İşte bu yüzden halkın içinden çekildik bir köşeye gerçi gönlümüzde de hiç huzur yok amma!
İşte bu yüzden dosdoğru sözlülerimiz ve veliyullahlarımız saklanıp gizlendiler halk içine..


Resim

Ol Hudâdan dileriz ki bizi ıslâh eyleye
'Afv ide hem cürmimizi añadur idlâlimiz..


Hudâmız teâlâmızdan dileriz ki islah edip iyileştirsin.
Kabahat ve günahlarımızı affatsin çünkü bu dinden sapıklıklarımızı sonuçta hesaba çekecek olan Odur..


Resim

Hem şefî' ide habîbini şu biz gümrâhlara
Bulavuz gamdan selâmet biz dahi emsalimiz..


Hem de Habîbullah Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemini bize şefâat edici yardımcı kıla ki biz gerçekten dosdoğru yoldan çokça sapmış hâldeyiz!.
Biz ve bizim gibi kullar ancak bu şekilde bu gam kederden selâmet bulabilirzi..


Resim

Aña uyub gidevüz ol Hazret-i Gaffara hem
Mâsivâsından geçüb aña ola ikbâlimiz..


O Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi DUYup Uyarak ol Hazreti Gaffara gidebiliriz ki böylece,
Bu yalandünyadaki Haktan gayri akıllarımızı çeldiricilerden geçip-kurtulup ALLAHu zü’l- CELÂLe olsun gelcek teveccühümüz tercihimiz inşâe ALLAH!.


El Gaffâru:
Resim
El Gâfiru:
Resim
El Gâfuru:

Resim

Resim

İsm-i Gaffar eyle Kuddûsî tefe'ül eyleyüb
Didi kim elhamdülillah kâl-ı zîbâ kâlimiz..


Ey Kuddûsî Babam kaddesallahu sırrahu,
Sen de El Gaffâru ismini kendine uğur ve kurtuluş kapısı bil ve zikret!
Ve böylece en güzel söz sözmümüz oldu elhamdülillah..



Resim

Fürce: Medhal, girecek yer, boşluk, açıklık, çatlaklık.
A'dâ-yı dîn: Din düşmanı.
Gadvi: Sabahtan öğle vaktine kadar zaman.
Âsâl: (Asil. C.) İkindi ve akşam arası mânasına, öğleden geceye kadar olan müddet. Zamanlar ve vakitler.
Re'fet: Merhamet, acımak. Yüce.
Cühhâl: (Câhil. C.) Bilgisizler, câhiller.
Etvâr: (Tavır. C.) Tavırlar, haller, davranışlar.
Ef’âl: (Fiil. C.) Fiiller, işler, ameller.
Gayur: Hamiyetli. Çok çalışkan. Dayanıklı. Çok gayretli. Kıskanç.
Gafil: Dikkatsiz, iyi düşünmeyen, uyanık olmayan. Haberi olmayan, ihtiyatsız, başına geleceği önceden düşünmeyen. Allah'ı unutan. Kendi gayr-ı meşru zevkine dalan.
Rûz: f. Gün, 24 saatlik müddet. * Gündüz.
Şeb: f. Gece, karanlık.
Tedbîr: Bir şeyi te'min edecek veya def' edecek yol. * Cenab-ı Hakk'ın Hakîm ismine uygun hareket, riayet. * Bir şeyde muvaffakiyet için lâzım gelen hazırlık.
İzzet: Bir kimse zelil iken kavi ve kudret sahibi olmak. Ziyâdelik ve üstünlük. * Değer, kıymet. Kuvvet. Muhterem ve mu'teber olmak. * Bulunmaz derecede az olan şey.
Ağniyâ: (Gani. C.) Zenginler, ganiler.
Dînâr: Lât. Eskiden kullanılan altın ve sikkeli para.
Akvâl: (Kavl. C.) Sözler, kaviller.
Gıll u gış: Aklın muhtelif fikirler üzerinde kararsızlığı. * Gönül darlığı. * Kin ve hile. Hıyanet ve adavet.
Lağv: Hükümsüz söz.
Sirkat: (Serkat) Çalma. Hırsızlık.
Erzâl: (Rezil. C.) Reziller. Kepâzeler. Herkesten hakaret ve nefret görenler.
İttibâ': Tabi' olma. Arkasından gitme. İtaat etme. Tebaiyyet ve imtisal etme.
Ecyâl: (Cîl. C.) Soylar. Tâifeler. Kavimler. Nesiller
Efyûn: Afyon, esrar.
Hamir: İçki şarab.
Şuyu’: Herkes tarafından duyulmuş, öğrenilmiş. * Yayılma, şayi' olma.
Ecil: İşini geriye bırakan, geciktiren. * Geciktirilen, geriye bırakılan şey.
Müzdâd: Çoğaltılmış. Ziyâdeleştirilmiş.
Belbâl: (Belbele) Vesvese. Tasa. Telâş. Yürek yanması. Iztırab. * Tehyic ve tahrik eylemek.
Fısk: (Belbele) Vesvese. Tasa. Telâş. Yürek yanması. Iztırab. * Tehyic ve tahrik eylemek.
fısk: Haddini tecavüz. Günah. Haktan ayrılmak. * Fık: Allah'ın emirlerini terk ve O'na isyan etmek ve doğru yoldan sapıp çıkmak. Böyle olanlara şeriat dilinde "fâsık" denir.
Fesad: Bozuk ve fenalık. Karışıklık. Haddi tecavüz edip zulmetmek.
Hatar: Tehlike. Uçurum, Emniyetsizlik. Korku.
Lâl: f. Dilsiz. Söz söyleyemiyen.
Harîr: İpek. İpekten yapılmış.
ZeN: f. Kadın, nisa.
Bâl: f. Kanat. * Kol, pazu. * Kol, cenah.* Üst, yukarı. * Boybos, endam.
Uzlet: Yalnızlık. İnsanlardan ayrılarak bir tarafa çekilip yalnız kalmak.
İhtifâ: Gizlenme. Saklanma.
Ebrâr: (Berr. C.) Özü sözü doğru olanlar, hamiyetliler. Sâdıklar. İyiler.
Ebdâl: (Bedil veya Bedel. C.) Evliyâdan, ziyâde nuraniyyet kazanmış olanlar. Evliyâ zümresinden bir cemaat. Arapçada halkın lüzumlu işlerinin tasarrufuna memur bir cemaata denir.
Islâh: İyileştirmek. Düzeltmek. Kusurları gidermek.
Cürm: (Cürüm) Kabahat, kusur. Hatâ. İsyan. Günah. Kanun hilâfına hareket.
İdlâl: (İdlâl) Hak dinden, imân ve islâmiyetten saptırmak. Doğrudan, Hak ve hakikat caddesinden ayırmak. Azdırmak.
Gümrâh: f. Yolunu şaşırmış. Doğru yoldan sapmış. * Bol, gür.
Şefî': Şefaatçı. Suçların affı için yardım eden.
Mâsivâ: Ondan gayrısı. (Allah'tan) başka her şey hakkında kullanılan tâbirdir) Dünya ile alâkalı şeyler.
İkbâl: Bir şeye yönelmek. Teveccüh etmek. Reddetmeyip kabul etmek. Bir şeyi birinin önüne götürmek. Baht açıklığı. Talih. Refah. * İstemek.
tefe'ül: Bazı hâdiseleri, tevafukları uğurlu saymak.
Zîbâ: f. Güzel, süslü, yakışıklı.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

b ->GAZELLERi:

Resim

Resim GazEL-1


Du'âyı eylerem nazm-ile saña
Kabul it fazliñ-ile sen Mücîbâ


SEN ki DUÂNız OLmasa neye yarardınız BUYURransın ey Mücîbâ-ey İcâbet edilen yüce RaBbım TeâLâ!
Ben de SANA Nazm ile derdimiDİLe/SAZa/SÖZe dökerek dUÂ Ederem!
SEN ki FAZLınla TEKsin DUÂLarın Kabul Kerîmisin kabul buyur Yâ RABBenâ!.

BİLene BİLmece yoktur..
ANcak DUÂLarımız dâimâ “BİZ BİR-İZ”dir..
Onun için bİZe buyuruyor: "Duânız olmasaydı ne işe yarardınız. Neye yarardınız?."
ALLAHu zü’l- CeLÂLimiz, Kur'ÂN'ı Kerimimizde;


قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا
Resim---“Kul mâ ya’beu bikum rabbî lev lâ duâukum, fe kad kezzebtum fe sevfe yekûnu lizâmâ(lizâmen): De ki: "Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? Fakat siz gerçekten yalanladınız; artık (bunun azabı da) kaçınılmaz olacaktır."
(Furkân 25/77)

Resim

Muradım 'arz-ı hâldir saña ancak
Bu tarz ile su'âl hoş geldi baña


Muradım irademle isteğim sadece SANA-ZÂT-ı ÂLİne HALimi arzetmektir ancak ki,
Bu şekilde sorumu soruş doğrusu hoş ve candan geldi bana!.


Resim

Su'âlden gayrı hîle bilmez oldum
Hemân kârım bu oldı şimdi hâlâ


Çünkü ben bu ne idiği belirsiz DÜNyâ hayatında şiirlerimle HÂLimi i’tiraf edip de soru soruştan başka bir hile kolaylık yolu bulamadım HaKk ÂŞIKın olarak!
Bunu anlayınca samimiyetle HÂLimi arz ve kabul edip i’tirafla HÂLimin son-UÇunu sormak akıl KÂRım oldu el ÂN hER ÂN Şe’ÂNda ey DUÂLarın Kabul Kerîmisin ey Mucîbu!.


El Mucîbu:
Resim

Resim

Cevârih ile kulluk idemem çün
İderem bendelik dil ile şâhâ


Cevârihlerimle, el, ayak gibi vücud azalarımla çokça ibâdetler edemem sofular gibi,
Ancak ve ancak, ey ŞÂHım bEN SANA DİL-i bîçÂRemle bu İKLimde çâresi yok YANgın GÖNLÜMLe bendeyim-kÖLeyim-KULum -> her AN, her YER, her HÂL ve her Nefeste hamd olsun!.


Resim

Dilinde virdi Kuddûsî fakirin
Baña lutf u kerem eyle Kerîmâ


Bu HaKk ÂŞIKın Kuddûsî Fâkirin LisÂNında her ÂN el KuDdus ve dahi diğerleri oluben, Yüce ADın yâd eder mecNÛN gezer ki,
Bana lutf u kerem eyle ey el Latîf ey el Kerîm olan ALLAH’ım celle celâluhu!.


El Kuddûsü :
Resim

El Latîfü :
Resim

El Kerîmü :

Resim


BİLene BİLmece yoktur..
ANcak DUÂLarımız dâimâ “BİZ BİR-İZ”dir..
Onun için bİZe buyuruyor: "Duânız olmasaydı ne işe yarardınız. Neye yarardınız?."
ALLAHu zü’l- CeLÂLimiz, Kur'ÂN'ı Kerimimizde;


قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا
Resim---“Kul mâ ya’beu bikum rabbî lev lâ duâukum, fe kad kezzebtum fe sevfe yekûnu lizâmâ(lizâmen): De ki: "Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? Fakat siz gerçekten yalanladınız; artık (bunun azabı da) kaçınılmaz olacaktır."
(Furkân 25/77)


Resim

Mücîbâ: ey Mücîb! Ey İcâbet eden, razı olup kabul buyurucu..
İcâbet: Kabul olmak. Kabul etmek. * Râzı olma, rızâ gösterme, muvafakat etme.
FAZL: cömertlik, ihsan, kerem, ilim, ma'rifet, üstünlük, hüner, tefâvüt, inayet.
Cevârih: El, ayak gibi vücud azaları
Şâhâ: ey ŞÂH celle celâluhu..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim GazEL-2


Ne mümkin yârden ayrılmak bu behcet anda oldukça
Bu zîbâlık bu hûblık bu letâfet anda oldukça..

Bu behcet/Sevinç-neşe kaynaklığı, bu güleryüzlülük, bu şirinliklik O’nda oldukça YÂRden ayrılmak mümkünmü?
Bu enfes süslülük, bu güzellik, bu nuraniyyet inceliği O’nda oldukça YÂRden ayrılmak mümkünmü?

Resim

Beşâret kıldı vaslıyla baña çün ol şehen-şâhım
Ümîdi kesmezem hergiz beşâret anda oldukça..


O Yüce Şahlar Şahı ki bana ASLıma vASL ile SILAma kavuşturmakla en sevindirci haberimi verdi ki,
Artık ben asla-kat'iyyen-hiçbir surett ümîdimi kesmem ki ben müjdemi O’ndan aldıkça YÂRden ayrılmam mümkünmü?


Resim

'Azîz olmak karîb olan 'azîze 'âdet olmuşdur
Tekarrüb isterem mâdem ki 'izzet anda oldukça..


O YÂR öylesine el Azîz ve bANa karîb/akraba-yakın ki bENide Azîz kıldı ve bu onun yüce âdeti-SünnetuLLahıdır..
Ben de, yakınlaşmak isterim inandım ki İZZET O’nda oldukça..

Şah damarınızdan yakınım-akrabım-akrabayım âyeti:

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve le kad halaknel insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu akrabu ileyhi min hablil verid: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.”
(Kaf 50/16)

ALLAH celle celâluhu ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemle teslimiyet ve istikâmet üzere olan MuhaMMedî Mü’minler İZZET Sahibidirler:

يَقُولُونَ لَئِن رَّجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ
Resim ---“Yekûlûne le in reca’nâ ilel medîneti le yuhricennel eazzu min hel ezell(ezelle), ve lillâhil izzetu ve li resûlihî ve lil mû’minîne ve lâkinnel munâfikîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne).: “Eğer biz şehre dönersek, mutlaka daha azîz (güçlü) olan, daha zelil (güçsüz, zayıf) olanı, oradan (şehirden) çıkarır.” diyorlar. İzzet Allah'ın ve O'nun Resûl'ünün ve mü'minlerindir. Ve lâkin münafıklar bilmiyorlar.”
(Munâfikûn 63/8)

El Azîz:
Resim
El Muizzü:

Resim

Resim

Feragat idemem iki cihanda ben bu sevdadan
Yanaram 'ışk odına bu zarafet anda oldukça..

Bu dünyada da ahrette de ben bu İlahî SEVdÂdan vaz geçemem ve hakkımdır ki,
Ben de O’nun AŞKına yandıkça yanarım, bu zerâfet/incelik, nâziklik nükteli işvekârlık O’nda oldukça..


Resim

Deli gönlümde bir hâlet var amma nidiğin bilmem
Nasihat eylemez te'sîr o hâlet anda oldukça..


Bu benim divÂNe-DELi gönlümde bir HÂLLer var ki ne olduğun ben de bilemem,
Her ne kadar nasihat de etsem boşuna hiç söz kâr etmiyor bu SEVd HÂLLeri onda oldukça..

Resim

Kalur zann itme ey zâhid beni 'ışk-ı mecazîde
Dime geçmez hakîkîye fazîlet anda oldukça..


Ey boşa kürek çeken dünyaperest hamm sofu, sakın sen beni sencileyin benzetme dünyevî aşkta kalakalacağımı sanmayasın haa!
Ve sakın “Hakiki AŞKa geçemez!” demeyesin ki, Fazl-fazîlet O’nda-Rabbımda oldukça..

Resim

O yâr-i bî-nazîre 'âşık oldı çünki Kuddûsî
İder mi iftirâk şevk u mahabbet anda oldukça..


Hakk ÂŞIK Kuddûsî kaddesallahu sırrahu BaBam, eşi benzeri olamayan bir YÂRe âşık oldu ki,
Asla ayrılır mı O’ndan, bu şevk/ şiddetli arzu ve MuhaMMedî MuhaBBet onda oldukça..



Resim

Behcet: Sevinç. Güleryüzlülük. Güzellik, şirinlik.
Zîbâ: f. Güzel, süslü, yakışıklı.
Hûb: f. Hoş, güzel, iyi.
Letâfet: Hoşluk, lâtiflik. Cisimden alâkayı kesip bir nevi nurâniyet kesbetmek. Güzellik, nezaket, yumuşaklık, hafiflik.
Beşâret: (Doğrusu Bişârettir) Müjde. Sevindirici haber. Hayırlı haber. Müjdeye verilen ihsan.
Vasl: Âşığın sevdiğine kavuşması. Kavuşmak. Birleştirmek, ulaştırmak.
Şehenşâh: (F.) büyük şah, şahlar şahı.
Hergiz: f. Aslâ, kat'iyyen. Hiçbir suretle.
Karîb: Çok yakın. Yerce ve mekânca uzak olmayan. Yakın hısım.
Tekarrüb: Birbirine yaklaşma. Birbirine yakın gelme. Tedenni etme.
Feragat: Tok gözlülük. Hakkından vaz geçmek, bir şey istememek. Şahsî dâvasından vaz geçmek. Boşalmak, hâlî olmak.
Işk: Aşk.
Zarafet: İnce ve nâzik tavırlı. İnce nükteli ve güzel tâbirlerle konuşan.
Hâlet: Suret. Hâl. Keyfiyet.
Fazîlet: Bir şeyin başka şeylerden cemal ve kemal ve fayda cihetiyle üstünlüğü, müreccah olmasına sebep olan keyfiyet.
Mecazî: Edb: Hakiki mânâsı ile değil de ona benzer başka bir mânâ ile veya istenileni hatırlatır bir kelime ile konuşmak. İstenilene benzer bir mâna ifadesi.
Nazîr: Bir şeye benzemek üzere yapılan şey. Denk, eş, örnek. Benzeyen.
bî-nazîre: benzersiz.
İftirâk: Ayrılıklar. İftiraklar. Parçalanmalar.
Şevk: Çok istek, şiddetli arzu. Neş'e. Bir şeyi bir yere şeye sağlamca bağlama
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim GazEL-3


Kurbân ideyin canımı cânânı bulınca
Yanub tüteyin 'ışkı ile tâ kül olınca..

Eğer ki KİMliğimin ÖZündeki cÂNım, Nefsini BİLir de RaBBını-cÂNÂNını bulursa bende bu cÂNımı cÂNÂNa KurbÂN ideyim de bayram edeyim.
Bu vUSLat AŞKının NÂRında AŞK ile yanıp tüteyim, öyle ki sadece havada savrulan KÜLL OLuncaya kadar..


Resim

Yağmaladı dil kişverini 'asker-i 'ışkı
Hâşâ ki feragat ideyin andan öl ince..


Bu İlahî AŞK Askeri öylesine ansızın Gönül Ülkeme saldırdı ki, yağmaladı tüm VARımı-YOKumu..
Ben, o gülyüzlü YÂRin Aşk askeri saldırısından nasıl kaçınırım.. bu yüce zevkten nasıl kaçarım tâa ölünceye kadar ben!..


Resim

Tâkat mi kalur 'âşık-ı bî-çârede vâ'iz
Meclis kurılub ney çalınub mey sunulınca..


Ey Zât-Sıfat-Esmâ-Eşyâ indirgemesinin tabanında sadece kör gözünün gördüğü zâhire-maddeye hükmeden maddeperest vâ'iz, bu çâresi olmayan İlahî AŞKa tutulmuş Hakk âşıkta güç kuvvet mi kalır,
Ki , O Nazlı YÂRin vUSLat Meclisi kurulmuş!. Nefesler-İsrafil SÛRu ki, Naz-Niyaz NEYi öttürmekte ve MuhaBBet Meyi-ŞeH’Âdet ŞarÂBı SUNulunca..


Resim

Yâ nice figân eylemesün 'âşık-ı şeydâ
Va'd itmiş idi çünki aña vaslını gonca..


GÜLün Reyhasını RÛHu BİLen ve YAŞAyan, Şe’ÂN ŞEYdâsı , divÂNe BeLâ BüLBüLü ne etsin de ah ü figan eyleyip inlemesin?.
Çünkü ona, ELEST BEZMi'nde gönül GONCAsı, ŞeHÂDET Âleminde BULuşmayı va’detmişti-söz vermişti!.


Resim

Ma'şûkına elbetde irer 'âşık eğer kim
Ağyarını terk eyleyüben gitse yolınca..


Bu ÂLEMlerin yaratılışnda temel taşıdır ki, her SEVen ÂŞıK SEVdiğine-Mâşukuna mutlaka ulaşır-kavuşur.. yeter ki İLK sözü sonsözü OLsun.. TevhiDuLLAH..
Bunun ANA YASAsıysa, YÂR YOLunda YÂR uğruna HerŞEYi ve herKESi-YÂRdan gAYRısını terk edip Sırat-ı Mustakîm YÂR YOLunda dönmeden yılmadan son nefese kadar bu HaYYat ÇİLE ÇÖLÜnü Geçsin YÂRin ŞÂHİdi olarak Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ŞefÂatında-Şerefinde..


Resim

Her şâm u seher giryeme bâ'is bu ki ol yâr
Rahm eyleye bârân gibi eşkim dökülünce..


Her akşam ve sessiz-ıssız seherlerde gözyaşılarımın sel gibi akmasına sebeb şu ki,
O Nazlı YÂRim, gözlerimden yağmur gibi YÂR YOLUna dökülen gözyaşılarımı görsün de bana merhamet edip el eylesin SÎNeSÎNe bassın diyedir!.


Resim

Maksûdını lâ-büdd kişi hîç bulmamak olmaz
İşk derdi ile benzi hazân gibi solunca..


Bu İlahî AŞKın ana HÜKMüdür ki, candan gönülden YÂRin SEVenler,mutlaka ve muhakkak SON-UÇ Gayelerine ULAŞırlar SıRR SILAllarına.. bu kural, bu YOLun OLmazsa OLmazıdır ey ÂŞIK ihvÂNim!. Yeter ki bir ömür, gül yüzü güz gazelleri gibi YÂR Derdiyle AŞK Ateşiyle solsun..


Resim

Kuddûsî-yi bî-çâre nice sabr idebilsün
Biñ şîve ile yüzüne mahbûbı gülünce..


Bu AŞK Derrdine çâresiz, Hakk ÂŞIk Kuddûsî BaBam kaddesallahu sırrahu, bu karmarışık dünya derdleri ve insanları içinde bu ÖZ ve DERin DERdine nasıl sabredeBİLsin ki,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem NÛRunda bİNbİR edâ, işve, naz ile YÜZYÜze Nazlı YÂRin gül CeMÂLin gördükten ve de gonca GÜLLer gibi YÂRi kendisine GÜLdükten sonrası…


Resim

Kişver: f. Memleket, ülke. * İklim.
Feragat: Tok gözlülük. Hakkından vaz geçmek, bir şey istememek. Şahsî dâvasından vaz geçmek. * Boşalmak, hâlî olmak.
Takat: Güç, kuvvet. İktidar.
Şeydâ: f. Tutkun. Divane. * Çok sevgiden hâsıl olan hal.
Girye: f. Gözyaşı.
Bâ'is: (Ba's. dan) Gönderen. Sebeb olan. İcab ettiren.
Eşk: f. Gözyaşı. Dem.
Lâ-büdd: Çok lâzım. Elzem. Gerekli. * Her halde. Mutlaka. Muhakkak. * Ayrılık yok.
Hazân: Güz. Sonbahar. * Solgun
Şîve: Söyleyiş. Tarz. Ağız. Üslub. * Eda. Naz.
Şâm: Akşam.
Maksûd: Madsad. (C.: Makasıd) (Kasd. den) Kasdolunan ve istenilen şey. Merâm, gâye.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim GazEL-4

Selâmet yok- bu yolda 'ışka yoldaş olmayınca
Gönül içinde 'ışk derya misâli tolmayınca..


Selâmet yok/ tehlikeden sâlim olmak, korktuklarından, fenalıklardan kurtulmak yok bu KULLuk YOLunda insÂNın yoldaşı AŞKuLLAH olmayınca ki,
Gönül deryâ gibi AŞKuLLAH ile dolmadğı sürece..


Resim

Silâhı 'ışk olan korkmaz 'adûdan râh-ı Hakda
İrilmez menzile hem 'ışk kılavuz olmayınca..


Bu HaKk’ın YOLunda silahı AŞKuLLAH olanlar düşmanlarından asla korkmazlar!
Zâten hemde, Kulluk imtihÂNında hedef olan menzile/ Rabba DÖNüşe AŞKuLLAH kılavuz olmayınca ulaşılamaz ki..


El Hakku:
Resim

Resim

'İbâdet zühd ü takva hoş güzel gerçi velâkin
Kabul itmez Hudâ anlarda ihlâs bulmayınca..


HaKk’a 'İbâdet/kulluk, zühd/dünyaya rağbet etmemek, nefsâni zevk ve arzudan kendini çekerek ibâdete vermek ve takvâ/bütün günahlardan kendini korumak, dinin yasak ettiğinden veya haram olduğunda şüphesi olan şeylerden çekinmek güzeldir ancak bir gerçek daha var ki,
Bu yapılanlarda ihlâs/içten gelen sevgi ile doğruluk ve bağlılıkla sırf ALLAH celle celâluhu emretmiş olduğu için ibâdet etmek yüceliğini bulmayınca Hudâ celle celâluhu kabul etmez!.


Resim

Bilinmez 'ilm-i zâhir ile çün 'ayne'l-yakîn
Hak Ki evvel nefsini 'arif oluban bilmeyince..


MuhaMmedî Tasavvufun ANA Yasasıdır ki nAKİLsiz Akılla- Zâhirî İlimle Ayne’l- Yakîn/bizzât BİLiş elde edilemez!
Bu yolda hak olan HaKk TeâLâ’yı Bilişten önce nefsini ÂRİFi olmak şarttır ki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi DUYuş-UYuş budur:


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “ Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir ” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Resim

Seraya pâdişâh girmez eğer olmaz ise pâk
Dahi kalbe Hudâ girmez süpürüb silmeyince..


Eğer gönül/cÂNEVi SıRr Sarayı tertemiz olmazsa hiç pâdişâh girer mi?.
İşte bu gibidir ki, insÂN kalbini silip süpürüp pisliklerden tertemiz etmedikçe MuhaBbet başşehri KALBe de ALLAH celle celâluhu girmez!.

Resim

Gönül pası silinmez 'ilm-ile Kuddûsîyâ bil
Çalışub zikre 'ışkın lüccesine talmayınca..


Ey Kuddûsî BaBam kaddesallahu sırrahu BİLirsin ki, HaKk’a ulaşımda yalıtkanlık yapan İÇ pisi-pası kurukuruya bir şeyler bilmekle silinip süpürülemez!
Gece gündüz AŞKuLLAHla ZiKRuLLaha çalışıp İlahî AŞK UMManına dalmayınca!.



Resim

'Adû: düşman.
Râh-ı Hak: Hak Yolu.
Menzil: İnilen yer. Konulacak yer-hedef.
Zühd: Dünyaya rağbet etmemek. Nefsâni zevk ve arzudan kendini çekerek ibâdete vermek.
Takvâ: Bütün günahlardan kendini korumak. Dinin yasak ettiğinden veya haram olduğunda şüphesi olan şeylerden çekinmek.
'Aynei-yakîn: (Ayn-ül yakîn) Göz ile görür derecede görerek, müşâhede ederek bilmek..
Lücce: Engin sular. Ummanlar..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim GazEL-5

Velî olmaz kişi taşlanmayınca
Sivâ endîşesi hoşlanmayınca..


Bu âlemde insanoğlu yaratan ve yaratık kimdir BİLince ve gereğini yapınca, Hakk’tan gayrısının getireceği ebedî zara anlaşılıp, endişe duyulup dünyaperestlikten kaçınarak ALLAH Dostu yolu tutlunca elbette kupkuru alışkanlıklarıyla cehennemden kaçmak cennete koşmak derdine düşmüş, Dünyayı öne almış olan kupkuru ham zâhidlerce taşlanması doğaldır.. meyveli ağacın taşlanması normaldir!.


Resim

Kemâle iremez sâlik dirîgâ
Bu 'ışkın odına haşlanmayınca..


ALLAH yolunun yolcusu olan sâlik AşkuLLAH Ateşine İbrahim aleyhi's-selâm gibi dalmadıkça ve içinde haşlanmadıkça ne yazık ve eyvahlar olsun ki asla MuhaMMedî KULLUK KeMÂLine asla ulaşamaz!.


Resim

Söğütde hîç biter mi tatlı elma
Yarılub sarılub aşlanmayınca..


Her yoz-ham akılın İlim, Edeb, İrfÂN, ErkÂN tâlim terbiyesi ile Rüşde erip KemÂL bulup ERENLere karışmadan gerçek “İnsÂN” olabilirmi kuru laflar ile..
Söğüt ğacının aşılanmadan elma vermesini beklemek kadar acayibdir bu!..


Resim

Yiyemez körpe kuzı dürlü otı
Büyüyüb gün-be-gün dişlenmeyince..


Yeni doğmuş emlik kuzu süt emerek büyüdükçe gün-be-gün dişleri çıkmadan, nasıl türlü otları yiyebilecek ki?..


Resim

Ne deñlü 'aklı olsa da kişinin
Okumaz hocaya başlanmayınca..


Aklı ne kadar çok olursa olsun bir kişi ki bu âlemde bir öğretici hocaya baş vurmadan okuyup adam olabilir mi?.


Resim

Dahi başlanmağ-ıla 'âlim olmaz
Çalışub dersine düşlenmeyince..


Kaldı ki başlamak da yetmez her dersi gereğince çalışıp anlayıp ve de kendine mal etmedikçe nasıl âlim olabilecekmiş?.


Resim

Sabî baliğ hemîn 'âkil olur mı
Nice yıllar geçüb yaşlanmayınca..


Yeni doğmuş bir bebek hemence nasıl tam ergin akıllı birisi olacakmış ki, nice yıllar geçip, dirsek çürütüp emek verip yaşlanmadıkça!.


Resim

'Amel çokluğına yok i'tibâr hîç
Kulından Halikı hoşlanmayınca..


İnsan kendi ham aklınca istediği kadar amel işlerse işlesin, amelinin çokluğuna güvensin kendisi yaratan el El Hâlik ALLAH celle celâluhu kulundan razı olmadıkça yaptığı amellere asla i'tibâr edilemez ki!..


El Hâliku :
Resim

El Hallâku :
Resim

Resim

Bu Kuddûsî gibi sen olma tenbel
Vücûd bulmaz bir iş işlenmeyince..


Ey cÂN Kuddûsî kaddesallahu sırrahu sözlerini iyi dinlede sakın tenbellik tuzağına düşme ki, bu âlemde hiçbir iş İŞLenmedikçe ortaya çıkamaz hayalde kalırgider!..


Resim

Velî: Sahib, mâlik. * Evliya. * Muin. Muhafaza eden. * Küçük çocukların hâlinden mes'ul kimse. * Sıddık. * Baba. Babanın babası, cedde de denir.
Sivâ: Başka, gayrı, diğer.
Mâsiva: Ondan gayrısı. (Allah'tan) başka her şey hakkında kullanılan tâbirdir) Dünya ile alâkalı şeyler.
Sâlik: (Sülûk. dan) Bir yolda giden. Belli bir yol tutup giden. * Bir tarikat yolunda olan.
Dirîgâ: f. Yazık, eyvahlar olsun!
Sabî: Henüz süt emen çocuk. * Büluğ çağına gelmemiş olan çocuk. * Üç yaşını tamamlamayan erkek çocuk.
Baliğ: (Bâliğa) Yetişmiş. Olgun yaşına gelmiş. Aklı kemal bulmuş, erişmiş, varmış.
Akil: Akıllı.
Resim
Cevapla

“►Allah Dostları Divan Şerhleri◄” sayfasına dön