CEBRAİL Aleyhisselam ile ilgili Hadisi Şerifler

Peygamber Efendimizin (sav) mübarek sözleri ve Kudsi Hadisler.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

CEBRAİL Aleyhisselam ile ilgili Hadisi Şerifler

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

CEBRAİL Aleyhisselam ile ilgili Kütübi Sittede Hadisi Şerifleri

Resim

Fasil : TECRÎD`İN METNİ
Konu : Fetret-i vahy
Ravi : Câbir b. Abdullâh
Baslik : FETRET-İ VAHY;MUDDESSİR SURESİNİN İLK BEŞ ÂYET-İ KERÎMESİNİN NÜZÛLU HAKKINDA CÂBİR HADÎSİ
Hadis : (O da hadîs-i sâbıkı rivâyet edip) şöyle demiştir: Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem fetret-i vahiyden bahsederken söz arasında buyurdu ki: "Ben (bir gün) yürürken birdenbire gökyüzü tarafından bir ses işitttim. Başımı kaldırdım. Bir de baktım ki Hırâ`da bana gelen Melek (yâni Cibrîl aleyhi`s-selâm) semâ ile arz arasında bir kürsî üzerinde oturmuş. Pek ziyâde korktum. (Evime) dönüp: beni örtün, beni örtün, dedim. Bunun üzerine Allâhu Teâlâ Hazretlerinin ... Âyât-ı Kerîmesini inzâl etti. Artık vahiy kızıştı da ardı arası kesilmedi.
HadisNo : 4

Resim

Fasil : TECRÎD`İN METNİ
Konu : Acele etmek;Cebrâil (A.S)`ın Hz. Peyganber`e Kun`ân-ı Kerîm öğretmesi;Hadiste teselsül;Hz. Peygamber`in mektupları
Ravi : Abdullâh b. Abbâs
Baslik : KIYAME SURESİNİN 16, 17, 18, 19 NOLU ÂYET-İ KERÎMELERİNİN TEFSÎRİ HAKKINDA İBN-İ ABBÂS HADÎSİ
Hadis : Şöyle demiştir: Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem tenzîl olunan Âyât-ı Kerîme (nin zabtı yüzün)den güçlük çekerler ve bundan dolayı çok kereler mübârek dudaklarını kımıldatırlardı. Bunu söylerken İbn-i Abbâs radiya`llâhu anhümâ: "İşte bak Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem dudaklarını nasıl kımıldatıyor idiyse ben de (sana) öylece kımıldatıyorum." da demiş. Bunun üzerine Allâhu Teâlâ Hazretleri ona ... Âyât-ı Kerîme`sini inzâl eyledi. ... Kur`ânı senin sadrında cem` edip Onu okuyabilmen bize âitdir.", ... "Kur`ân`ı (lisân-ı Cibrîl ile) sana okuduğumuzda Onu dinle ve (sükût ederek) Ona kulak ver.", ... "Ondan sonra da Onu (dürüst) okumanı biz tekeffül ederiz." demektir. İşte bundan sonra Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`e ne zaman Cibrîl (aleyhi`s-selâm) nâzil olursa sükût buyurup onu dinlerlerdi. Cibrîl (aleyhi`s-selâm) gidince getirmiş olduğu Âyât-ı Kerîme`yi o nasıl tilâvet etmiş idiyse Nebîy- (yi Muhterem) salla`llâhu aleyhi ve sellem de öylece tilâvet ederdi.
HadisNo : 5

Resim

Fasil : TECRÎD`İN METNİ
Konu : Cebrâil (A.S)`ın Hz. Peyganber`e Kun`ân-ı Kerîm öğretmesi;Hz. Peygamber`in cömertliği
Ravi : Abdullâh b. Abbâs
Baslik : RESULULLÂH HALKIN EN CÖMERDİ İDİ
Hadis : Şöyle demiştir: Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem halkın en cömerdi idi. En cömerd olduğu zamân da Ramazan`da idi ki (bu ây) Cibrîl aleyhi`s-selâm kendisine çokca mülâkî olduğu zaman idi. Cibrîl (aleyhi`s-selâm) Ramazanın her gecesinde Zât-ı Şerîf`lerine mülâki olur, kendisiyle Kur`ân-ı Kerîm`i müdârese ve müzâkere ederdi. İşte bundan dolayı Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem (ibzâl-i) hayrda (esmesi) mâniaya uğramayan (mübârek) rüzgârdan daha cömerd idi.
HadisNo : 6

Resim

Fasil:İMAN VE İSLAM HAKKINDA
Konu:İman ve İslam`ın Fazileti
Ravi :Ebu Zerr (Cündeb ibnu Cünade el-Gıfari)
Hadis:Hz. Peygamber (sav) buyurdular ki: "Bana cebrail aleyhisselam gelerek "Ümmetinden kim Allah`a herhangi bir şeyi ortak kılmadan (şirk koşmadan) ölürse cennete girer" müjdesini verdi" dedi. Ben (hayretle) "zina ve hırsızlık yapsa da mı?" diye sordum. "Hırsızlık da etse, zina da yapsa" cevabını verdi. Ben tekrar: "Yani hırsızlık ve zina yapsa da ha!" dedim. "Evet", dedi, "hırsızlık da etse, zina da yapsa!" Hz. Peygamber (sav) dördüncü kerresinde ilave etti :"Ebu Zerr patlasa da cennete girecektir."
HadisNo:7

Resim

Fasil:İMAN VE İSLAM HAKKINDA
Konu:İmanın Hakikati
Ravi:Yahya İbnu Yağmur
Hadis:"Basra`da kader üzerine ilk söz eden kimse Mabed el-Cüheni idi. Ben ve Humeyd ibnu Abdirrahman el-Himyeri, hac veya umre vesilesiyle beraberce yola çıktık. Aramızda konuşarak, Ashab`tan biriyle karşılaşmayı temenni ettik. Maksadımız, ondan kader hakkında şu heriflerin ettikleri laflar hususunda soru sormaktı. Cenab-ı Hakk, bizzat Mescid-i Nebevi`nin içinde Abdullah İbnu Ömer (ra)`la karşılaşmayı nasib etti. Birimiz sağ, obürümüz sol tarafından olmak üzere ikimiz de Abdullah (ra)`a sokuldu. Arkadaşımın sözü bana bıraktığını tahmin ederek, konuşmaya başladım: "Ey Ebu Abdirrahman, bizim taraflarda bazı kimseler zuhur etti. Bunlar Kur`an-ı Kerim`i okuyorlar. Ve çok ince meseleler bulup çıkarmaya çalışıyorlar," Onların durumlarını beyan sadedinde şunu da ilave ettim: "Bunlar, "kader yoktur, herşey hadistir ve Allah önceden bunları bilmek iddiasındalar." Abdullah (radıyallahu anh): Onlarla tekrar karşılaşırsan, haber ver ki ben onlardan beriyim, onlar da benden beridirler" Abdullah İbnu Ömer sozünü yeminle de te`kid ederek şöyle tamamladı: "Allah`a kasem olsun, onlardan birinin Uhud dağı kadar altını olsa ve hepsini de hayır yolunda harcasa kadere inanmadıkça, Allah onun hayrını kabul etmez! Sonra Abdullah dedi ki: Babam Ömer İbnul-Hattab (ra) bana şunu anlattı: "Ben Hz. Peygamber (sav) yanında oturuyordum. Derken elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah bir adam yanımıza çıkageldi. Üzerinde, yolculuğa delalet eder hiçbir belirti yoktu. Üstelik içimizden kimse onu tanımıyordu da. Gelip Hz. Peygamber (sav)`in önüne oturup dizlerini dizlerine dayadı. Ellerini bacaklarının üstüne hürmetle koyduktan sonra sormaya başladı: Ey Muhammed! Bana İslam hakkında bilgi ver! Hz. Peygamber (sav) açıkladı: "İslam, Allah`tan başka ilah olmadığına, Muhammed`in O`nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmen, namaz kılman, zekat vermen, Ramazan orucu tutman, gücün yettiği takdirde Beytullah`a haccetmendir." Yabancı:"Doğru söyledin" diye tasdik etti. Biz hem sorup hem de söyleneni tasdik etmesine hayret ettik. Sonra tekrar sordu: "Bana iman hakkında bilgi ver?" Hz. Peygamber (sav) açıkladı. "Allah`a, meleklerine, kitablarına, peygamberlerine, ahiret gününe inanmandır. Kadere yani hayır ve şerrin Allah`tan olduğuna da inanmandır." Yabancı yine: "Doğru söyledin!" diye tasdik etti? Sonra tekrar sordu: "Bana ihsan hakkında bilgi ver?" Hz. Peygamber (sav) açıkladı: "İhsan Allah`ı sanki gözlerinle görüyormuşsun gibi Allah`a ibadet etmendir. Sen O`nu görmesen de O seni görüyor." Adam tekrar sordu: "Bana kıyamet(in ne zaman kopacağı) hakkında bilgi ver?" Hz. Peygamber (sav) bu sefer: "Kıyamet hakkında kendisinden sorulan, sorandan daha fazla birşey bilmiyor!" karşılığını verdi. Yabancı: "Öyleyse kıyametin alametinden haber ver!" dedi. Hz. Peygamber (sav) şu açıklamayı yaptı: "Köle kadınların efendilerini doğurmaları, yalın ayak, üstü çıplak, fakir (Müslim`in rivayetinde fakir kelimesi yoktur) davar çobanlarının yüksek binalar yapmada yarıştıklarını görmendir." Bu söz üzerine yabancı çıktı gitti. Ben epeyce bir müddet kaldım. (Bu ifade Müslim`deki rivayete uygundur. Diğer kitaplarda "Ben üç gece sonra Hz. Peygamber (sav)`la karşılaştım" şeklindedir) Hz. Peygamber (sav) Ey Ömer, sual soran bu zatın kim olduğunu biliyor musun? dedi. Ben: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" deyince şu açıklamayı yaptı: "Bu, cebrail aleyhisselamdı. Size dininizi öğretmeye geldi."
HadisNo:15

Resim

Fasil : KİTÂBU`S-SALÂT
Konu : İsrâ ve Mi`rac;Mi`râc;Namazın farz oluşu
Ravi : Enes b. Mâlik
Baslik : Mİ`RÂC KISSASI HAKKINDA ENES HADÎSİ
Hadis : Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`in (kıssa-i Mi`râc`ı) bervech-i âtî haber verdiklerini Ebû Zer radiya`llâhu anh söylerdi: Ben, Mekke`de iken evimin sakfı (ansızın) yarıldı. Cibrîl alleyhi`s-selâm indi. Göğsümü yardıktan sonra (içini) Zemzem suyu ile yıkadı. Sonra hikmet ve îmân ile (lebâlep) dolu altın bir liğen getirip içindekini göğsümün içine boşalttı ve göğsümü kapa(yıp üzerini mühürle)di. Sonra elimden tutup beni semâya doğru çıkardı. semâ-i dünyâya (yâni yere en yakın semâya) vardığımda Cibrîl aleyhi`s-selâm (O) semânın hâzinine: - Aç! dedi. - Kimdir o? - Cibrîl. - Berâberinde kimse var mı? - Muhammed salla`llâhu aleyhi ve sellem benimle berâberdir. - Ona (gelsin diye) haber gönderildi mi? - Evet, dedi. Kapı açılınca semâ-i dünyânın üstüne çıktık. Bir de göreyim ki bir kimse oturmuş, sağ tarafında bir takım karartılar, sol tarafında da diğer karaltılar var. (O kimse) sağ tarafına baktığında gülüyor, sol tarafına baktığında ağlıyor. (O zât): "Hoş geldin, safâ geldin Nebiyy-i sâlih; hoş geldin, safâ geldin, sâlih oğlum." dedi. Cibrîl`e "Bu kim?" diye sordum. "Âdem salla`llâhu aleyhi ve sellem`dir. Sağında, solunda olan bu karaltılar da evlâdının ruhlarıdır. Sağında onları ehl-i Cennet, sol tarafında olan karaltılar da ehl-i nârdır. Sağına bakınca güler, sol tarafına bakınca ağlar." dedi. Derken (Cibrîl) beni ikinci semâya doğru çıkardı. Hâzini`ne: "Aç." dedi. Hâzini de evvelkinin söylediklerini söyledikten sonra (kapıyı) açtı. Enes (radiya`llâhu anh) der ki: Ebû Zer, Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in semâvâtda Âdem, İdris, Mûsâ, İsâ, İbrâhîm salâvâtu`llâhi aleyhim hazârâtını bulduklarını söylediyse de (her birerlerinin) menziller(i nereleri olduğu)nu (ayrı ayrı) söylemeyip yalnızca Âdem`i semâ-i dünyâda, İbrâhîm`in altınca semâda bulmuş olduklarını söyledi. (Yine) Enes der ki: Cibrîl aleyhi`s-selâm, Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte İdrîs aleyhi`s-salâtü ve`s-selâm`a uğradıklarında, İdrîs aleyhi`s-selâm: "Hoş geldin, safâ geldin Nebiyy-i sâlih. Hoş geldin, safâ geldin sâlih kardeş." demiş. (Nebî aleyhi`s-salâtü ve`s-selâm buyurmuş ki:) "Bu kim?" diye sordum. (Cibrîl:) "Bu, İdrîs`dir." dedi. Sonra Mûsâ`ya uğradım. (O da:) "Hoş geldin, safâ geldin Nebiyy-i sâlih. Hoş geldin, safâ geldin sâlih kardeş." dedi. "Bu kim?" diye sordum. (Cibrîl:) "Bu Mûsâ`dır" dedi. Sonra İsâ`ya uğradım. (O da:) "Hoş geldin, safâ geldin sâlih kardeş. Hoş geldin, safâ geldin Nebiyy-i sâlih." dedi. "Bu kim?" dedim. (Cibrîl:) "Bu, İsâ`dır." dedi. Sonra İbrâhim`e uğradım. "Hoş geldin, safâ geldin Nebiyy-i sâlih. Hoş geldin, safâ geldin sâlih oğlum." dedi. "Bu kim?" dedim. (Cibrîl:) "Bu, İbrâhim salla`llâhu aleyhi ve sellem`dir." dedi. (Muhammed b. Şihâb-ı Zürhî`nin İbn-i Hazm tarîkından rivâyetine nazaran) İbn-i Abbâs ile Ebû Habbe el-Ensârî radiya`llâhu anhüm, Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz`in: "Sonra (Cibrîl aleyhi`s-selâm) beni yukarıya götüre götüre nihâyet aklâm (kazâ ve takdîr)in cızırtılarını duyacak yüksek bir yere çıktım." buyurduklarını söylerlerdi.
HadisNo : 227

Resim

Fasil:TEFSİR BÖLÜMÜ-ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu:Fatiha Suresi
Ravi:İbnu Abbas
Hadis:Cibril (a.s.), Hz. Peygamber (sav)`in yanında otururken yukarıda kapı sesine benzer bir ses işitti. Başını göğe doğru kaldırdı. Cibril(a.s) dedi ki: "İşte gökten bir kapı açıldı, bugüne kadar böyle bir kapı asla açılmamıştır Derken oradan bir melek indi. Cibril (a.s.) tekrar konuştu: "İşte arza bir melek indi, şimdiye kadar bu melek hiç inmemiştir. Melek selam verdi ve Hz. Peygamber (sav)`e: "Sana verilen iki nuru müjdeliyorum. Bunlar, senden önce başka hiçbir peygambere verilmemişlerdi: Onların biri Fatiha Süresi, diğeri de Bakara Süresi`nin son kısmı. Onlardan okuduğun her harfe mukabil sana mutlaka büyük sevap verilecektir" dedi.
HadisNo:439


Resim

Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Yunus Suresi
Ravi : İbnu Abbas
Hadis : Hz. Peygamber (sav) buyurdular ki: "Cenab-ı Hakk Firavun`u sudan boğduğu zaman: "Beni İsrail`in inandığındığından başka ilah olmadığına inandım" dedi. (Yunus, 90). cebrail buyurdu ki: "Ey Muhammed! Sen beni denizin çamurundan alıp, (Allah`ın) rahmeti ona ulaşıverir korkusuyla ağzını tıkarken görseydin."
HadisNo : 658

Resim


Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Meryem (a.s.) Suresi
Ravi : İbnu Abbas
Hadis : Resulullah (sav) Hz. Cibril (a.s.)`e: "Bana, niye halen yapmakta olduğundan daha fazla ziyarette bulunmuyorsun?" diye sormuştu, şu ayet indi: "Cebrail Muhammed`e şöyle dedi: "Biz ancak Rabbinin buyruğuyla ineriz, geçmişimizi, geleceginizi ve ikisinin arasındakileri bilmek O`na mahsustur. Rabbin unutkan değildir" (Meryem 64).
HadisNo : 705


Resim


Fasil :TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu:Meryem (a.s.) Suresi
Ravi :Ebu Hüreyre
Hadis:Resulullah (sav) buyurdu ki: Allah bir kulu sevdi mi, cebrail (a.s.)`e şöyle seslenir: "Ben falanca kişiyi seviyorum, sen de şev!" Bunun üzerine semada aynı şekilde nida edilir. Sonra, arz ehli arasına onun sevgisi indirilir. Bunu şu ayet ifade etmektedir: "İnanıp hayırlı iş işleyenleri Rahman sevgili kılacaktır" (Meryem 96). "Allah bir kula buğzetti mi, Cibril (a.s.)`e seslenir: Ben falancaya buğz ediyorum. Bu şekilde semada nida edilir. Sonra, yeryüzüne onun hakkında buğz indirilir.
HadisNo:709


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: CEBRAİL Aleyhisselam ile ilgili Hadisi Şerifler

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Nur Suresi
Ravi : İbnu Abbas
Hadis : Hilal İbnu Ümeyye (ra) Resulullah (sav)`ın yanında, hanımının Şerik İbnu Şahma ile zina yaptığını söyledi.Resulullah (sav): "Ya delil getirirsin veya sırtına hadd tatbik edilir" dedi. Hilal: "Ey Allah`ın Resulü! Birimiz, hanımı üzerinde bir adam görse, koşup delil mi arayacak?" dedi. Resulullah (sav) önceki sözünü tekrar ediyordu: Ya delil getirirsin ya da sırtına had uygulanır." Bunun üzerine Hilal: "Seni hak üzerine gönderen Zat`a kasem olsun doğruyu söylüyorum. Mutlaka Allah sırtımı hadden kurtaracak bir vahiy gönderecektir" dedi. cibril (a.s.) indi ve şu vahyi indirdi: "Karılarına zina isnad edip de kendilerinden başka şahidleri olmayanların şahidliği, kendisinin doğru sözlülerden olduğuna Allah`ı dört defa şahid tutmasıyla olur. Beşincisinde eğer yalancılardan ise Allah`ın lanetinin kendisine olmasını diler" (Nur 6-7). Resulullah (sav) oradan ayrıldı. Onlara adam gönderdi. Hilal geldi (lanet okuyarak) şehadette bulundu. Resulullah (sav): "Allah biliyor ki, ikinizden biriniz yalancısınız, tevbekar olanınız var mı?" dedi. Sonra kadın kalktı, o da şehadetde bulundu. Kadın beşinci şehadette iken kadını durdurdular ve: "Beşince şehadet, (yalancı olduğun takdirde) şiddetli azab gerektirir" dediler. İbnu Abbas der ki: Bunun üzerine kadın durakladı ve sükut etti. Öyle ki, yeminden rücü edeceğini sandık. Sonra: "Hayır, vallahi kavmimi bundan böyle mahcup hale düşürmeyeceğim" dedi ve yeminini tamamladı. Resulullah (sav): "İyi bakın, eğer bu kadın gözleri sürmeli, kabaları iri, bacakları kalın bir çocuk doğurursa bilin ki bu çocuk Şerik İbnu Sahma`dandır" buyurdu. Gerçekten de bu evsafta bir çocuk doğurdu. Bunun üzerine Resulullah (sav) şöyle söylediler: "Eğer, Allah`ın Kitabı`nda kadının yemini ile haddin düşeceği hususunda hüküm gelmemiş olsaydı, (çocuktaki bu benzerlikten hareketle kadının zaniliğine hükmederdim ve) onun benden göreceği vardı."
HadisNo : 717

Resim


Fasil :TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Sebe Suresi
Ravi : Ebu Hüreyre
Hadis:Resulullah (sav) buyurdu ki: "Allahu Teala Hazretleri semada bir işin yapılmasına hükmetti mi, Rabb-i Teala`nın sözüne ihtiramla, melaike (a.s.) korku ile kanatlarını birbirine vururlar. Rabb Teala`nın işitilen sözü düz bir kaya üzerinde (hareket eden) zincirin sesi gibidir. Meleklerin kalplerinden korku açılınca (cebrail ve Mikail gibi mukarreb meleklere): "Rabbiniz ne buyurdu?" diye sorarlar. Onlar da: "Allah Teala hazretleri hakkı söylemiştir. Zaten O, yüce ve uludur" derler. O`nun sözünü, kulak kabartan (şeytanlar gizlice) işitir. Kulak hırsızı şeytanlar (yerden göğe kadar) birbirlerinin üstünde (zincirleme) dizilmiş ve kulak hırsızlığına hazırlanmış bulunur. - Süfyan (İbnu Uyeyne) eliyle tarif etti: Parmaklarını önce (üst üste) dizdi, sonra açtı- (En üstteki, ilahi kelamı işitir ve alttakine verir, o da kendi altındakine verir. Böylece gele gele sihirbaz ve kahinlerin diline kadar ulaşır. Bazan kelimeyi aşağıdakine vermeden önce bir şahap, şeytana ulaşır. Bazan şahap kendisine isabet etmezden önce kelimeyi aşağısındakine vermiş olur. (Sihirbaz ve kahinler kendilerine bu şekilde ulaşan hırsızlama habere) yüz kadar da kendileri ilave ederek yalanlar düzerler. Emr-i İlahi yeryüzünde tahakkuk edince halk kendi arasında: "Bu işin olacağı bize daha önce falan falan günlerde haber verilmemiş miydi?" derler. Böylece, semada (kulak hırsızlığı yoluyla) işitilmiş olan haber böylece tasdik edilir."
HadisNo : 754

Resim


Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Sebe Suresi
Ravi : İbnu Mes`ud
Hadis : Allahu Zülcelal hazretleri vahiy suretiyle konuştuğu zaman sema ehli bir ses işitir ki bu, demir bir zincirin düz bir kaya üzerinde hareket etmesiyle çıkan çıngırak sesine benzer. Sema ehli bu sesi duyunca korku ve haşyetten bayılırlar. Cibril (a.s.) kendilerine gelinceye kadar bu halde devam ederler. O gelince korku, kalplerinden açılır. Hemen: "Ey Cibril, Rabbiniz ne buyurdu?" diye sorarlar. O: "Hakkı söyledi" der. Sema ehli hep bir ağızdan: "el-Hak, el-Hak" diye söyleşirler.
HadisNo : 755


Resim

Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Zümer Suresi
Ravi : İbnu Mes`ud
Hadis : cebrail (a.s.) Resulullah (sav)`a gelerek: "Ey Muhammed, Allah semayı bir parmak üzerine, arzları bir parmak üzerine, dağları bir parmak üzerine, nehirleri bir parmak üzerine, diğer mahlukatı bir parmak üzerine koydu, sonra şöyle buyurdu: "Ben (kainat mülkünün) Melikiyim." Resulullah (sav) güldü ve: "Allah`ı hak (ve layık) olduğu vech ile takdir etmediler. Halbuki kıyamet günü arz toptan ancak O`nun bir kabzasıdır. Gökler de onun sağ eliyle (toplanıp) dürülmüşlerdir..." (Zümer, 67) mealindeki ayeti okudu.
HadisNo : 771


Resim


Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Necm Suresi
Ravi : İbnu Mes`ud
Hadis : Necm suresinde geçen, "İki yay kadar, yahud daha yakın oldu"; keza, "Onun gördüğünü kalb yalan çıkarmadı", keza, "Andolsun ki, O, Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını görmüştür" (Necm, 9, 11, 18) ayetlerinde Hz. Peygamber (sav)`in Cibril (a.s.)`i altı yüz kanadıyla gördüğüne işaret bulunduğunu söylemiştir.
HadisNo : 799

Resim


Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Necm Suresi
Ravi :
Hadis : Müslim merhum bir rivayetinde: "Resulullah (sav), cebrail`i asli suretinde gördü" demiştir.
HadisNo : 800

Resim


Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Necm Suresi
Ravi : Şa`bi
Hadis : İbnu Abbas (ra), Arafat`ta Ka`b`la karşılaştı. Ka`b`a birşeyle sordu. Bunun üzerine Ka`b öyle bir tekbir getirdi ki, dağlarda yankılar yaptı, İbnu Abbas (ra) dedi ki; "Biz Beni Haşim`deniz!" Ka`b da: "Allah rü`yeti ile kelamını Muhammed ile Musa (a.s.) arasında taksim etti. Musa`ya Allah iki kere konuştu. Muhammed (sav) de Mirac`da Allah`ı iki kere gördü." Mesruk der ki: "Hz. Aişe (ra)`nin yanına girdim ve "Muhammed Rabbini gördü mü?" diye sordum. Bana: "Öyle bir şey söyledin ki, (korkudan) tüylerim kabardı (diken diken oldu)" dedi. "Ağır olun, (hemen reddetmeyin) deyip şu mealdeki ayeti okudum: "Andolsun ki O, Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını görmüştür" (Necm, 18). Buna şu cevabı verdi: "Bu ayet seni nereye götürmüş? (Ayeti anlamakta hata etmişsin, Ayette Resulullah (sav)`ın gördüğü belirtilen şey) cibril (a.s.)`dir. Sana kim: "Muhammed Rabbini görmüştür" derse veya "Emredildiği tebligattan bir şey gizlemiştir" derse veya "Allah`ın gayb ilan ettiği şu beş şeyi bildiğini söylerse: "Kıyametin ilmi şüphesiz ki Allah`ın nezdindedir. Yağmuru O indirir. Rahimlerde olanı O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini bilmez..." (Lokman, 34) bil ki en büyük iftira ve yalanda bulunmuştur. Resulullah (sav)`ın, ayette bahsedilen rü`yeti Cebrail`le ilgilidir. Efendimiz`in gördüğü şey, Cebrail`dir. Resulullah (sav) Cebrail (a.s.)`i altı yüz kanadıyla fıtri suretinde ancak iki defa görmüştür: Bir defasında Sidretü`l-Münteha`da, bir defasında da (Mekke`nin aşağısında) Ciyad denilen yerde, ufku (her cihetiyle semayı) kaplamış vaziyette."
HadisNo : 802


Resim


Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Tahrim Suresi
Ravi :
Hadis : Bir başka rivayette Resulullah (sav): "Zeyneb Bintu Cahş`ın yanında bal şerbeti içtim, artık bir daha onu içmeyeceğim" der ve şu ayet nazil olur: "Ey Peygamber , sen zevcelerinin hoşnudluğunu arayarak, Allah`ın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun? (Bununla beraber üzülme) Allah çok mağfiret edici, çok esirgeyicidir. Allah, yeminlerinizin (keffaretle) çözülmesini size farz kılmıştır. Allah sizin yardımcınızdır. Ve O, hakkıyle bilendir, tam hüküm ve hikmet sahibidir. Hani Peygamber, zevcelerinden birine gizli bir söz söylemişti. Bunun üzerine o (zevce) bunu haber verip de Allah da ona bunu açıklayınca (peygamber) bunun ancak bir kısmım bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Artık bunu kendisine söyleyince o (zevce) "Bunu sana kim haber verdi?" dedi. (Peygamber de), "Bana her şeyi bilen, her şeyden haberdar olan (Allah) haber verdi" dedi. Eğer her ikiniz de Allah`a tevbe ederseniz (ne ala, çünkü) hakikaten sizin kalpleriniz kaymıştır, (yok) onun aleyhinde birbirinize arka verirseniz, hiç şüphesiz Allah bizzat onun yardımcısıdır, cebrail de mü`minlerin salih olanları da. Bunların ardından bütün melekler de (ona) yardımcıdır." (Tahrim 1-4). (Ayet-i kerimede geçen:) "Eğer her ikiniz de Allah`a tevbe ederseniz" ibaresinde kastedilen iki şahıs Hz. Hafsa ve Hz. Aişe (ra) dir. (Yine ayet-i kerimede geçen:) "Hani peygamber, zevcelerinen birine gizli bir söz söylemişti..." ibaresinde zikri geçen gizli söz, Resulullah`ın: "Bal şerbeti içitim, artık bir daha içmeyeceğim, bu hususta yemin de ettim, ancak bunu bir başkasına açma" şeklindeki sözleridir."
HadisNo : 839

Resim


Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Kıyamet Suresi
Ravi : İbnu Abbas
Hadis : "Ey Muhammed! Cebrail sana Kur`an okurken, unutmamak için acele edip onunla beraber söyleme (sadece dinle)" (Kıyamet 16) mealindeki ayet hakkında şu açıklamayı yaptı: "Hz. Peygamber (sav) vahiy geldiği zaman büyük bir şiddet (ve ağırlık) hissederdi. Bunun tesiriyle dudaklarını kımıldatırdı. Bunun üzerine şu ayet indi. (mealen): "(Ey Muhammed, Cebrail sana Kur`an okurken acele edip onunla beraber söyleme (sadece dinle). Onu toplamak ve okutmak bize aittir" (Kıyamet 16). İbnu Abbas devamla der ki: "Ayette geçen "onun toplanması" tabirinden murad "(yeni nazil olan) ayetin Hz. Peygamber (sav)`in kalbinde toplanması, yerleşmesi, sonra da Hz. Peygamber (sav) tarafından okunmasıdır." "Biz vahyi okuduğumuz zaman, sen onun kıraatine uy" (18. ayet) ayetinde de, "Dinle ve sus, sonra onu sana biz okuturuz" denmektedir. Bu vahiyden sonra, Cibril (a.s.) vahiyle gelince, sadece dinlerdi. Cibril gidince yeni gelen vahyi, kendisine nasıl okunmuş ise, öylece okurdu."
HadisNo : 852

Resim

Fasil :TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Duha Suresi
Ravi :
Hadis : Bir rivayette şöyle gelmiştir: "Cibril (a.s.) Resulullah (sav)`a vahiy getirmede gecikmişti. Müşrikler: "Muhammed`e artık veda edildi (ebediyyen terkedildi)" dediler. Bunun Üzerine (Duha suresi) nazil oldu."
HadisNo : 866

Resim

Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: CEBRAİL Aleyhisselam ile ilgili Hadisi Şerifler

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

Fasil : HACC VE UMRE BÖLÜMÜ
Konu : Telbiye Hakkında
Ravi : Saib İbnu Hallad el-Ensari
Hadis : Resulullah (sav) şunu söylediler: "Cibril (a.s) bana gelip, ashabıma ve beraberimde olanlara telbiye -veya ihlal dedi- çekerken seslerini yükseltmelerini emretmemi emir buyurdu."
HadisNo : 1269

Resim

Fasil : ALEMİN YARATILIŞI BÖLÜMÜ
Konu : Alemin Yaratılışı Hakkında
Ravi : Cabir
Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Bana geçmiş peygamberler (a.s) arzedildiler. Hz. Musa zayıfça bir erkekti. Sanki Şenue kabilesinden (uzun boylu) birine benziyordu. Hz. İsa (a.s)`ı da gördüm, gördüklerim içinde ona en çok benzeyen Urve İbnu Mes`ud idi. Hz. İbrahim (a.s)`i de gördüm, gördüklerim arasında ona en çok benzeyen, arkadaşınızdı -yani kendisini kastediyor- Hz. cebrail (a.s)`i de gördüm. Gördüklerimden ona en ziyade benzeyen Dihye İbnu Halife idi."
HadisNo : 1702

Resim

Fasil : DUA BÖLÜMÜ
Konu : İstiaze
Ravi : Ebu Hüreyre
Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Mirac gecesi cinlerden bir ifrit gördüm. Elinde ateşten bir şule olduğu halde beni takip ediyordu. Nazarımı her atışımda onu görüyordum. Cibril (as) bana: "İstersen sana bir dua öğreteyim, onu okursan, şulesi söner ve ağzının üstüne düşer" dedi." Resulullah (sav): "Pekala!" dedi. Cibril (as) de "Şunu oku!" buyurdu: "Allah`ın kerim olan rızası için, eksiksiz, mükemmel kelimatullah hakkı için -ki hiç kimse muttaki olsun, facir olsun onu aşıp daha güzelini söyleyemez- (bela olarak) semadan inen, semaya yükselen, (ve ceza gerektiren) şerlerden, yeryüzünde yarattığı şerden, yer(in altın)dan çıkan şerden, gece ve gündüz fitnelerinden, gece ve gündüz gelen musibetlerden Allah`a sığınırım. Ey Rahman, hayır getiren hadiseler hariç."
HadisNo : 1879

Resim

Fasil : ZİNET BÖLÜMÜ
Konu : Ressamların Zemmi; Resim Ve Örtülerin Keraheti
Ravi : Ebu Hüreyre
Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Bana Cibril (as) geldi ve: "Dün sana gelmiştim (ama yanına girmedim)." Girmeyişimin sebebi de üzerinde timsaller bulunan perde bezi idi. Orada bir de köpek vardı, kapının üzerinde de insan resimleri bulunuyordu. Timsallerin başlarının koparılmasını emret ki ağaç şekline dönsun. Örtüden ayak altına atılacak iki minder yapılmasını, köpeğin de dışarı çıkarılmasını söyle!" Bu söylenenler yapıldı." (Bu rivayet Ebu Davud ve Tirmizi`nin metnine mutabıktır)
HadisNo : 2171

Resim
Fasil : SİHİR VE KEHANETLE İLGİLİ BÖLÜM
Konu : Sihir Ve Kehanet Hakkında
Ravi : Zeyd İbnu Erkam
Hadis : Resulullah (sav)`a sihir yapıldı. Bu yüzden günlerce hasta düştü. Sonunda Cebrail aleyhisselam gelerek: "Seni yahudilerden bir adam sihirledi. Yaptığı sihir düğümünü falanca kuyuya attı" dedi. Resulullah (sav) Hz. Ali (ra)`yi (bu maksadla oraya) gönderdi. Ali (ra) düğümü oradan çıkarıp çözdü. (Sihir çözülünce) Aleyhissalatu vesselam, bağdan kurtulmuş gibi kendine geldi. Resulullah (sav) bunu, o yahudiye zikretmedi ve onun yüzünü de hiç görmedi."
HadisNo : 2240


Resim


Fasil : ŞİİR BÖLÜMÜ
Konu : Şiir Hakkında
Ravi : Aişe
Hadis : Resulullah (sav) şair Hassan İbnu Sabit (ra) için mescide hususi bir minber koymuştu. Hassan, orada kurulup mufahara yapar veya Resulullah (sav)`ın hasımlarına karşı müdafaa ederdi. Aleyhissalatu vesselam: "Allah (cc) Hassan`ı Resulullah`ı müdafaa ettiği veya onun adına mufahara yaptığı müddetçe Rühu`l-Kudüs takviye etmektedir" derdi.
HadisNo : 2306

Resim

Fasil : ŞİİR BÖLÜMÜ
Konu : Şiir Hakkında
Ravi : Aişe
Hadis : Resulullah (sav)`ın şöyle söylediğini işittim: "Hassan onları -yani müşrikleri- hicvetti, hem şifa verdi, hem de şifa bulduk. Hassan (ra) buyurdu ki: "Sen Muhammed`i hicvettin, ben de onun adına cevap veriyorum. Bu isimde Allah katında mükafaat vardır. Sen Muhammed`i nezih, müttaki, Resulullah vefakar, ahlaklı olduğu halde hicvettin. Sen O`na denk olmadığın halde O`nu hiciv mi ediyorsun? İkinizden hangisi kötü ise iyi olana feda olsun. Muhakkak ki, babam, babası ve ırzım, Muhammed`in ırzını sizden korumak için muhafızdır. Kızcağızımı kaybedeyim, şayet siz atlarımızı Keda`nın etrafını toz duman etmiş göremezsiniz. O atlar, üzerinize gemlerini çökerek gelirken, sırtlarında ince mızraklar vardır. Atlarımız pek hızlı koşarlarken, kadınlar başörtüleriyle tozlarını alırlar. Şayet bizden yüz çevirirseniz umre yaparız, fetih geldi mi, perde kalkar. Aksi takdirde öyle bir günün kavgasını bekleyin ki, o günde Allah dilediğini aziz kılacaktır. Allah der ki: "Ben bir kul gönderdim, o hakkı söyler, kendisinde hiçbir gizlilik yoktur." Allah der ki: "Ben bir ordu hazırladım, bu ordum emeli cihad olan Ensardır." Biz (Ensariler)e her gün Kureyş`ten ya sövmek, ya kavga, ya da hiciv vardır, öyle ise, sizden kim Resulullah`ı hicveder, veya över veya yardım ederse bizce birdir. Allah`ın Resulü cibril aramızdadır. Ruhu`l-Kudüs`ün bir dengi yoktur."
HadisNo : 2314


Resim


Fasil : NAMAZ BÖLÜMÜ
Konu : Namazın Vakitleri
Ravi : İbnu Abbas
Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Cibril (as) bana, Beytullah`ın yanında, iki kere imamlık yaptı. Bunlardan birincide öğleyi, gölge ayakkabı bağı kadarken kıldı. Sonra, ikindiyi her şey gölgesi kadarken kıldı. Sonra akşamı güneş battığı ve oruçlunun orucunu açtığı zaman kıldı. Sonra yatsıyı, ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolunca kıldı. Sonra sabahı şafak sökünce ve oruçluya yemek haram olunca kıldı, ikinci sefer öğleyi, dünkü ikindinin vaktinde herşeyin gölgesi kendisi kadar olunca kıldı. Sonra ikindiyi, herşeyin gölgesi kendisinin iki misli olunca kıldı. Sonra akşamı, önceki vaktinde kıldı. Sonra yatsıyı, gecenin üçte biri gidince kıldı. Sonra sabahı, yeryüzü ağarınca kıldı. Sonra Cibril (as) bana yönelip: "Ey Muhammed! Bunlar senden önceki peygamberlerin (as) vaktidir. Namaz vakti de bu iki vakit arasında kalan zamandır!" dedi."
HadisNo : 2364


Resim


Fasil : NAMAZ BÖLÜMÜ
Konu : Namazın Vakitleri
Ravi : Cabir
Hadis : Nesai`nin Hz.Cabir (ra)`den yaptığı bir rivayette şöyle denmiştir: "Sonra O`na (Cibril), Fecr (uzayıp ) sabah olunca daha yıldızlar parlak ve cıvıl cıvıl iken geldi. Dünkü yaptığını aynen yaptı, sabah namazını kıldı. Sonra da: "Namaz vakti, işte gördüğünüz bu iki namaz arasıdır" dedi."
HadisNo : 2365


Resim


Fasil : NAMAZ BÖLÜMÜ
Konu : Teşehhüd
Ravi :
Hadis : Nesai`nin bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Resulullah (sav)`a, namaz kılınca: "Selam Allah`ın üzerine, selam Cibril ve Mikail üzerine olsun" derdik. Resulullah (sav): "Selam Allah`ın üzerine olsun demeyin. Zira Allah selam`ın kendisidir. Ancak şöyle deyin: "Tahiyyat... Allah içindir..."
HadisNo : 2627


Resim

Fasil : NAMAZ BÖLÜMÜ
Konu : Namazın Sekiz Şartı - Hadesten Teharet
Ravi : Ebu Said
Hadis : Resulullah (sav) ashabiyle namaz kılarken aniden nalınlarını çıkarıp sol tarafına koydu. Bunu gören cemaat de derhal nalınlarını attılar. Resulullah (sav) namazı tamamlayınca: "Nalınlarınızı niye attınız?" diye sordu. "Seni nalınlarını atarken gördük, biz de kendi nalınlarımızı attık!" cevabını verdiler. "cebrail (as) bana gelip pislik olduğunu haber verdi (onun için attım). Öyleyse sizler mescide gelirken dikkat edin, nalınlarınızda bir pislik (kazurat) -veya eza demişti- görürseniz onu silin; o, ayağınızda olduğu halde namazınızı kılın."
HadisNo : 2676

Resim

Fasil : NAMAZ BÖLÜMÜ
Konu : Havf ( Korku) Namazı
Ravi : Ebu Hüreyre
Hadis : Resulullah (sav) Dacnan ile Üsfan arasında, müşriklerle sarılmış bir yere indi. Müşrikler (aralarında): "Bu müslümanların bir namazları var (topluca kılarlar), bu onlara evlatlarından da, bakirelerinden de kıymetlidir, işte bu, ikindi namazlarıdır. Hazırlığınızı yapın, üzerlerine toptan bir kerede çullanın!" dediler. cebrail (as), Resulullah (sav)`a, gelerek ashabını iki kısma ayırmasını, onlardan bir grupla namaz kılarken diğer grubun geri tarafta ayakta beklemesini, tedbirli olmalarını ve silahlarını beraberlerine almalarını, birinci gruba bir rek`at kıldırmasını, bu kısmın birinci rekatten sonra geri çekilmesini, arkadaki grubun öne ilerlemesini, bu yeni gruba da bir rek`at kıldırmasını, böylece her bir grubun Resulullah`la birlikte birer rek`atlerinin olmasını, Resulullah`ın da böylece iki rek`at kılmış olmasını emretti."
HadisNo : 2928


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: CEBRAİL Aleyhisselam ile ilgili Hadisi Şerifler

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim


Fasil : SOHBET BÖLÜMÜ
Konu : Komşuyu Himaye
Ravi : Aişe
Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Hz. Cebrail aleyhisselam bana komşu hakkında o kadar aralıksız tavsiyede bulundu ki, komşuyu varis kılacağını zannettim."
HadisNo : 3415

Resim


Fasil : TAHARET BÖLÜMÜ
Konu : İstincada Kullanılan Cisimler
Ravi : Ebu Hüreyre
Hadis : Resulullah (sav) anlatıyor: "Bana Cibril aleyhisselam geldi ve: "Ey Muhammed, abdest aldınmı intidahda bulun!" diye emretti" dedi.
HadisNo : 3571

Resim

Fasil : SOHBET BÖLÜMÜ
Konu : Karşılıklı Muhabbet
Ravi : Ebu Hüreyre
Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah bir kulu sevdi mi Hz. Cebrail aleyhisselam`a: "Allah falanı seviyor, onu sen de sev!" diye seslenir. Onu Cebrail de sever. Sonra o, sema ehline: "Allah falanı seviyor, onu siz de sevin!" diye nida eder, derken, bütün sema ehli de onu sevmeye başlar. Sonra onun için arz (halkı arasına hüsn-ü kabul) konur. (Hadisin Müslim`deki rivayetlerinde şu ziyade var: "Allah Celle Celaluhu, bir kula da buğzetti mi Cebrail aleyhisselam`a: "Ben falancaya buğzettim sen de buğzet!" diye seslenir, Ona Cebrail de buğzetmeye başlar. Sonra Cibril sema ehline nida eder: "Allah Celle Celaluhu falan kimseye buğzetti, siz de buğzedin." Sonra yeryüzüne onun için buğz vazedilir.")
HadisNo : 3346

Resim

Fasil : TIBB VE RUKYE BÖLÜMÜ
Konu : Resulullah (sav)`ın Vasfettiği İlaçlar
Ravi : İbnu Ömer
Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Cibril aleyhisselam bana, bir ilaç öğretti. Bu bütün hastalıklara devadır. Ayrıca dedi ki: "Ben bu ilacı Levh-i Mahfuz`dan istinsah edip yazdım." (İlacı şöyle tarif etti): "Dam üzerinden akmayan yağmur suyundan temiz bir kaba alırsın, Üzerine Fatiha suresini yetmiş kere okursun. Bir o kadar da Ayetü`l-Kürsi`yi, bir o kadar da İhlas suresini, bir o kadar Kul euzu bi-Rabbi`l-Felak`ı, bir o kadar Kul euzu bi Rabbi`n`Nas`ı, La-ilahe illallahü vahdehu la şerike leh. Lehül mülkü ve Lehül hamdü yuhyi ve yümit ve hüve hayyun id yematu bi-yedikel hayr ve hüve ala külli şey`in kadir`i okur. Sonra yedi gün oruç tutar ve her gün bu su ile orucunu açar." Rezin ilavesidir. Kaynağı bulunamamıştır. Cami`u`l-Usül muhakkiki Abdulkadir el-Amavud: "Zayıflık veya mevzuluk alameti gözükmektedir" der.
HadisNo : 3998

Resim

Fasil : TIBB VE RUKYE BÖLÜMÜ
Konu : Rukye Ve Temimlerin (Muskaların) Cevazı
Ravi : Ebu Saidi`l-Hudri
Hadis : Cibril aleyhisselam Resulullah (sav)`ın yanına geldi ve: "Ey Muhammed, hasta mısın?" diye sordu, "Evet!" cevabını alınca, Cibril aleyhisselam şu duayı okudu. "Bismillahi erkike, min külli dain yü`zike ve min şerri külli nefsin ev aynin hasidin. Allahu yeşfike, bismillahi erkike, (Seni Allah`ın adıyla, sana eza veren bütün hastalıklara karşı, bütün kötü nefis ve hasedce gözlere karşı sana okuyorum. Allah sana şifa versin, ben Allah`ın adıyla sana dua ediyorum)."
HadisNo : 4030

Resim


Fasil : GAZVELER BÖLÜMÜ
Konu : Gazveler - Bedir
Ravi : İbnu Abbas
Hadis : Resulullah (sav) Bedir günü buyurdular ki: "İşte Cebrail aleyhisselam! Atının başından tutmuş, üzerinde de savaş teçhizatı var, (yardımınıza gelmiş durumda)!"
HadisNo : 4232


Resim

Fasil : GAZVELER BÖLÜMÜ
Konu : Gazveler - Uhud
Ravi : Sa`d İbnu Ebi Vakkas
Hadis : Uhud günü, Resulullah (sav)`ın sağ ve sol iki tarafında beyaz elbiseli iki adam görüyordum. Bunlar şiddetli bir şekilde savaşıyorlardı. Onları ne daha önce görmüştüm ne de daha sonra gördüm. -Yani bunlar Cibril ve Mikail (as) idiler-"
HadisNo : 4251

Resim

Fasil : GAZVELER BÖLÜMÜ
Konu : Gazveler - Bi`r-i Mauna
Ravi : Enes
Hadis : Resulullah (sav) Beni Süleym`den bir grubu Beni Amir`e gönderdi. -Bir rivayette: (annem) Ümmü Süleym`in kardeşi dayım Haram`ı yetmiş süvari içerisinde gönderdi.- (Bir-i Mauna`ya) vardıkları zaman dayım onlara: "Ben sizden önce gideyim. Eğer bana Resulullah`tan tebliğde bulunmam için eman verilirse (tebliğde bulunurum). Eman vermezlerse, sizler bana yakın bir yerde bulunmuş olursunuz" dedi. Ve ilerledi. Gerçekten dayıma önce eman verdiler. O, kendilerine Resulullah Aleyhissalatu vesselam`dan bahsederken, kendilerinden bir adama ima ile işaret ettiler. O da dayıma ansızın mızrak sapladı. Dayım: "Allahu ekber. Kalenin Rabbına yemin olsun, (şehidlik) kazandım!" dedi. Sonra dayımın diğer arkadaşlarına yönelip (dağa kaçan iki kişi hariç) hepsini öldürdüler. Cibril aleyhisselam Resulullah (sav) onların Rablerine kavuştuğunu, Allah`ın onlardan razı olup onları da razı ettiğini haber verdi. unun üzerine Aleyhissalatu vesselam bir ay boyu, Arap kabilelerinden Ril, Zekvan, Usayye ve Beni Lihyan`a sabah namazında beddua etti.
HadisNo : 4257

Resim


Fasil : GAZVELER BÖLÜMÜ
Konu : Gazveler - Hendek
Ravi : Aişe
Hadis : Resulullah (sav) Hendek`ten döndüğü zaman, silahları bırakıp (elini yüzünü) yıkamış, tam başındaki toprakları çırparken cebrail aleyhisselam geldi. "Sen" dedi, "silahını bıraktın, vallahi biz daha bırakmadık! Onlara geri git." "Nereye kadar?" dedi Resulullah. "Şuraya!" diyerek Beni Kureyza`yı gösterdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu emir üzerine onlarla savaşmaya çıktı. Kureyzalılar hükmüne razı oldular. Hakem olarak Sa`d İbnu Mufaz`ı seçtiler. O da: "Ben onlardan muharib olanların öldürülmesine, kadın ve çocukların esir edilmesine, malların da taksim edilmesine hükmediyorum!" dedi. Sa`d, Hendek savaşı sırasında ana damarından yara almıştı. Resulullah (sav) tedavisiyle yakından ilgilenmek için mescidin içinde ona bir çadır kurdurmuştu. -Bir rivayette Sa`d der ki: "Ey Allahım sen biliyorsun ki, senin yolunda kendileriyle cihad etmekten en ziyade memnun olacağım bir kavim Resulünü tekzib eden ve Onu yurdundan sürüp çıkaranlardır. Ey Allahım kanaatim şu ki, sen, bizimle onların arasındaki [harbi artık] bıraktın. Eğer hala Kureyş`le savaş olacaksa bana daha hayat ver de senin yolunda onlara karşı cihad edeyim. Eğer savaşı kesti isen damarımı daha da aç, ölümüm ondan olsun." -Bu dua üzerine, o gece damarı iyice açıldı. O zaman mescidde bulunan Beni Gıfar`a ait çadırda kalanları kanın kendilerine doğru akmasından başka bir şey ürkütmemiş. "Ey çadır sahibi," dediler. "Sizin taraftan bize doğru gelen nedir?" Bu kanamakta olan Sa`d`ın yarasından akmıştı. O sebeple öldü, (ra)."
HadisNo : 4261


Resim

Fasil : GIYBET VE NEMİME BÖLÜMÜ
Konu : Gıybet Ve Nemime (Söz Taşıma) Hakkında
Ravi : Enes
Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Mirac gecesinde, bakır tırnakları olan bir kavme uğradım. Bunlarla yüzlerini (ve göğüslerini) tırmalıyorlardı. "Ey cebrail! Bunlar da kim?" diye sordum: "Bunlar," dedi, "insanların etlerini yiyenler ve ırzlarını (şereflerini) payimal edenlerdir."
HadisNo : 4323


Resim


Fasil : FEZAİL BÖLÜMÜ
Konu : Resulullah (sav)`ın Fazilet Ve Menkıbeleri
Ravi : İbnu Amr İbni`l`As
Hadis : Resulullah (sav) (Hz. İbrahim`in duası olan): "Ey Rabbim şüphesiz ki o putlar insanlardan pek çoğunu saptırmıştır. Kim bana uyarsa muhakkak ki o bendendir. Kim de emirlerine karşı gelirse, şüphesiz ki sen çok bağışlayıcı, çok merhamet edicisin." (İbrahim 36) mealindeki ayeti ile, Hz. İsa`nın duası olan: "Eğer onlara azab edersen onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, elbette sen dilediğini yapmaya kadirsin ve sen herşeyi hikmetle yaparsın." (Maide 113) mealindeki ayeti tilavet buyurdu ve ellerini kaldırdı, şöyle yalvardı: "Allahım! Ümmetimi (mağfiret et), ümmetimi (mağfiret et!)" ve ağladı. Allah Teala diye emretti: Cebrail aleyhisselam, O`na gelip niye ağladığını sordu. (Rabb Teala`ya dönüp Muhammed`in) ne söylediğini -O çok iyi bildiği halde- haber verdi. Bunun üzerine Allah Teala Hazretleri: "Ey Cebrail! Muhammed`e git ve ona söyle ki: "Biz seni ümmetin hususunda razı edeceğiz, asla kederlendirmeyeceğiz."
HadisNo : 4362

Resim

Fasil : FEZAİL BÖLÜMÜ
Konu : Sahabelerden Bazılarının Faziletleri - Hz. Ebu Bekr (ra)
Ravi : Ebu Hüreyre
Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Cebrail aleyhisselam yanıma gelerek elimden tuttu ve bana ümmetimin gireceği cennet kapısını gösterdi." Hz. Ebu Bekr atılıp: "Ey Allah`ın Resulü! Ben o sırada seninle olmayı ne kadar isterdim, ta ki ona ben de bakayım!" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Ey Ebu Bekr, ümmetimden cennete ilk girecek kimse olman sana yetmez mi!" karşılığında bulundular.
HadisNo : 4380

Resim


Fasil : FEZAİL BÖLÜMÜ
Konu : Kadın Sahabilerin Faziletleri - Hatice Bintu Huveylid (ra)
Ravi : Ebu Hüreyre
Hadis : Hz. Cebrail aleyhisselam Resulullah (sav)`a gelerek: "Ey Allah`ın Resulü," dedi. "İşte Hatice geliyor. Beraberinde bir kap var, içerisinde katık -veya yiyecek, veya içecek- mevcut. O yanınıza ulaştığı vakit, ona Rabbinden [ve benden] selam söyleyin ve onu gürültü ve yorgunluk bulunmayan cennette, içerisi oyulmuş inciden mamul bir evle müjdeleyin!"
HadisNo : 4481

Resim

Fasil : FEZAİL BÖLÜMÜ
Konu : Kadın Sahabilerin Faziletleri - Aişe (ra)
Ravi : Aişe
Hadis : Resulullah (sav) bana: "Ey Aişe! İşte cebrail! Sana selam ediyor" dedi. Ben de: "Ve aleyhisselamu ve rahmetullahi ve berakatuhu!" dedim. Resulullah benim görmediğimi görürdü.
HadisNo : 4486


Resim

Fasil : FEZAİL BÖLÜMÜ
Konu : Bedir; Akabe Ve Bey`atu`r-Rıdvan`a Katılanların Fazileti
Ravi : Rifa`a İbnu Rafi` ez-Züraki
Hadis : Cibril aleyhisselam, Resulullah (sav)`a gelerek: "İçinizdeki Bedir ehlini ne addediyorsunuz?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam: "Müslümanların en faziletlisi!" buyurdu. Cebrail: "Biz de Bedir`e katılan melekleri öyle (en faziletlimiz) biliyoruz!" dedi. Rifa`a (ra) da Bedir ehlindendi. Rafi` ise Akabe ehlindendi ve oğluna: "Akabe bey`atlerinde hazır bulunmam yerine Bedirde hazır bulunmuş olmam beni sevindirmez!" derdi.
HadisNo : 4503


Resim


Fasil : KISSALAR BÖLÜMÜ
Konu : Kıssalar
Ravi : İbnu Abbas
Hadis : Hz. İbrahim beraberinde Hz. İsmail aleyhimasselam ve onu henüz emzirmekte olan annesi olduğu halde ilerledi. Kadının yanında bir de su tulumu vardı. Hz. İbrahim, kadını Beyt`in yanında Devha denen büyük bir ağacın dibine bıraktı. Burası Mescid`in yukarı tarafında ve zemzemin tam üstünde bir nokta idi. O gün Mekke`de kimse yaşamıyordu, orada hiç su da yoktu. İşte Hz. İbrahim anne ve çocuğunu buraya koydu, yanlarına, içerisinde hurma bulunan eski bir azık dağarcığı ile su bulunan bir tuluk bıraktı. Hz. İbrahim aleyhisselam bundan sonra (emr-i İlahi ile) arkasını dönüp (Şam`a gitmek üzere) oradan uzaklaştı. İsmail`in annesi, İbrahim`in peşine düştü (ve ona Keda`da yetişti). "Ey İbrahim, bizi burada, hiçbir insanın hiçbir yoldaşın bulunmadığı bir yerde bırakıp nereye gidiyorsun?" diye seslendi. Bu sözünü birkaç kere tekrarladı. Hz. İbrahim, (emir gereği) ona dönüp bakmadı bile. Anne, tekrar (üçüncü kere) seslendi. "Böyle yapmam sana Allah mı emretti?" dedi. Hz. İbrahim bunun üzerine "Evet!" buyurdu. Kadın: "Öyleyse (Rabbimiz hafizimizdir), bizi burada perişan etmez!" dedi, sonra geri döndü. Hz. İbrahim de yoluna devam etti. Kendisini göremeyecekleri Seniyye (tepesine) gelince Beyt`e yöneldi, ellerini kaldırdı ve şu duaları yaptı: "Ey Rabbimiz! Ailemden bir kısmını, senin hürmetli Beyt`inin yanında, ekinsiz bir vadide yerleştirdim -namazlarını Beyt`inin huzurunda dosdoğru kılsınlar diye-. Ey Rabbimiz! Sen de insanlarda mü`min olanların gönüllerini onlara meylettir ve onları meyvelerle rızıklandır ki, onlar da nimetlerinin kadrini bilip şükretsinler" (İbrahim 37). İsmail`in annesi, çocuğu emziriyor, yanlarındaki sudan içiyordu. Kaptaki su bitince susadı, (sütü de kesildi), çocuğu da susadı (İsmail bu esnada iki yaşında idi). Kadıncağız (susuzluktan) kıvranıp ızdırap çeken çocuğa bakıyordu. Onu bu halde seyretmenin acısına dayanamayarak oradan kalkıp, kendisine en yakın bulduğu Safa tepesine gitti. Üzerine çıktı, birilerini görebilir miyim diye (o gün derin olan) vadiye yönelip etrafa baktı, ama kimseyi göremedi. Safa`dan indi, vadiye ulaştı, entarisinin eteğini topladı. Ciddi bir işi olan bir insanın koşusuyla koşmaya başladı. Vadiyi geçti. Merve tepesine geldi, üzerine çıktı, oradan etrafa baktı, bir kimse görmeye çalıştı. Ama kimseyi göremedi. Bu gidip-gelişi yedi kere yaptı. İşte (hacc esnasında) iki tepe arasında hacıların koşması buradan gelir. Anne, (bu sefer) Merve`ye yaklaşınca bir ses işitti. Kendi kendine: "Sus" dedi ve sese kulağını verdi. O sesi yine işitti. Bunun üzerine: "(Ey ses sahibi!) Sen sesini işittirdin, bir yardımın varsa (gecikme)!" dedi. Derken zemzemin yanında bir melek (tecelli etti). Bu cebrail`di. cebrail kadına seslendi: "Sen kimsin?" Kadın: "Ben Hacer`im, İbrahim`in oğlunun annesi..." "İbrahim sizi kime tevkil etti?" "Allah Teala`ya." "Her ihtiyacınızı görecek Zat`a tevkil etmiş." Ayağının ökçesi -veya kanadıyla- yeri eşeliyordu. Nihayet su çıkmaya başladı. Kadın (boşa akmaması için) suyu eliyle havuzluyordu. Bir taraftan da sudan kabına doldurdu. Su ise, kadın aldıkça dipten kaynıyordu. İbnu Abbas (ra) dedi ki: "Allah İsmail`in annesine rahmetini bol kılsın, keşke zemzemi olduğu gibi akar bıraksaydı da avuçlamasaydı. Bu takdirde (zemzem, kuyu değil) akarsu olacaktı." "Kadın sudan içti, çocuğunu da emzirdi. Melek, kadına: "Zayi ve helak oluruz diye korkmayın! Zira, Allah Teala hazretleri`nin burada bir Beyt`i olacak ve bunu da şu çocuk ve babası bina edecek. Allah Teala hazretleri o işin sahiplerini zayi etmez!" dedi. Beyt yerden yüksekti, tıpkı bir tepe gibi. Gelen seller sağını solunu aşındırmıştı. Kadın bu şekilde yaşayıp giderken, oraya Cürhüm`den bir kafile uğradı. Oraya Keda yolundan gelmişlerdi. Mekke`nin aşağısına konakladılar. Derken orada bir kuşun gelip gittiğini gördüler. "Bu kuş su üzerine dönüyor olmalı, (burada su var). Halbuki biz bu vadide su olmadığını biliyoruz!" dediler. Durumu tahkik için, yine de bir veya iki atik adam gönderdiler. Onlar suyu görünce geri dönüp haber verdiler. Cürhümlüler oraya gelip, suyun başında İsmail`in annesini buldular. "Senin yanında konaklamamıza izin verir misin?" dediler. Kadın: "Evet! Ama suda hakkınız olmadığını bilin!" dedi. Onlar da: "Pekala!" dediler. Aleyhissalatu vesselam der ki: "Ünsiyet istediği bir zamanda bu teklif İsmail`in annesine uygun geldi. Onlar da oraya indiler. Sonra geride kalan adamlarına haber saldılar. Onlar da gelip burada konakladılar. Zamanla orada çoğaldılar. Çocuk da büyüdü. Onlardan Arapça`yı öğrendi. Büyüdüğü zaman onlar tarafından en çok sevilen, hoşlanılan bir genç oldu. Buluğa erince, kendilerinden bir kadınla evlendirdiler. Bu sırada İsmail`in annesi vefat etti. Derken Hz. İbrahim aleyhisselam, İsmail`in evlenmesinden sonra oraya gelip, bıraktığı (hanımını ve oğlunu) aradı. İsmail`i bulamadı. Hanımından İsmail`i sordu. Kadın: "Rızkımızı tedarik etmek üzere (avlanmaya) gitti" dedi. Hz. İbrahim, bu sefer geçimlerini, hallerini sordu. Kadın: "Halimiz fena, darlık ve sıkıntı içindeyiz!" diyerek şikayetvari konuştu. Hz. İbrahim: "Kocan gelince, ona benden selam et ve "kapısının eşiğini değiştirmesini" söyle!" dedi. İsmail geldiği zaman, sanki bir şey sezmiş gibiydi: "Eve herhangi bir kimse geldi mi?" diye sordu: Kadın: "Evet şu şu evsafta bir ihtiyar geldi. Senden sordu, ben de haberini verdim, yaşayışımızdan sordu, ben de sıkıntı ve darlık içinde olduğumuzu söyledim" dedi. İsmail: "Sana, bir tavsiyede bulundu mu ?" dedi. Kadın: "Evet! Sana söylememi emretti ve kapının eşiğini değiştirmeni söyledi!" dedi. İsmail: "Bu babamdı. Seninle ayrılmamı bana emretmiş. Haydi artık ailene git!" dedi ve hanımını boşadı. Cürhümlülerden bir başka kadınla evlendi. Hz. İbrahim onlardan yine uzun müddet ayrı kaldı. Bilahare bir kere daha görmeye geldi. Yine İsmail`i evde bulamadı. Hanımının yanına gelip, İsmail`i sordu. Kadın: "Maişetimizi kazanmaya gitti!" dedi. Hz. İbrahim: "Haliniz nasıldır?" dedi, geçimlerinden, durumlarından sordu. Kadın: "İyiyiz, hayır üzereyiz, bolluk içindeyiz" diye Allah`a hamd ve senada bulundu. "Ne yiyorsunuz?" diye sordu. Kadın: "Et yiyoruz!" dedi. "Ne içiyorsunuz?" diye sorunca da: "Su!" dedi. Hz. İbrahim: "Allahım, et ve suyu haklarında mübarek kıl!" diye dua ediverdi." Aleyhissalatu vesselam der ki: "O gün onların hububatı yoktu. Eğer olsaydı Hz. İbrahim, hububatları için de dua ediverirdi." İbnu Abbas der ki: "Bu iki şey (et ve su) Mekke`den başka hiçbir yerde Mekke`deki kadar sıhhata muvafık düşmez (karın sancısı yaparlar). Bu, Hz. İbrahim`in duasının bir bereketi ve neticesidir). (Resulullah (sav) Hz. ibrahim`den anlatmaya devam etti:) "İbrahim (İsmail`in hanımına) dedi ki: "Kocan geldiği zaman, benden ona selam söyle ve kapısının eşiğini sabit tutmasını emret! (Çünkü eşik, evin dirliğidir)." Hz. İsmail gelince (evde babasının kokusunu buldu ve) "Yanınıza bir uğrayan oldu mu?" diye sordu. Kadın: "Evet, bize yaşlı bir adam geldi, kılık kıyafeti düzgundü! " dedi ve (ihtiyar hakkında) bir kısım övgülerden sonra: "Sana bir tavsiyede bulundu mu?" diye sordu. Kadın: "Evet sana selam ediyor, kapının eşiğini sabit tutmanı emrediyor" dedi. Hz. İsmail: "Bu babamdı. Eşik de sensin, seni tutmamı, evliliğimizin devamını emrediyor! (Sen yanımda değerli idin kıymetin şimdi daha da arttı" der ve kadın İsmail`e on erkek evlad doğurur.) Sonra, Hz. İbrahim Allah`ın dilediği bir müddet onlardan ayrı kaldı. Derken bir müddet sonra yanlarına geldi. Bu sırada Hz. İsmail zemzemin yanında Devha ağacının altında kendisine ok yapıyordu. Babasını görünce ayağa kalkıp karşılamaya koştu. Baba-oğul karşılaşınca yaptıklarını yaptılar (kucaklaştılar, el, yüz, göz öpüldü). Sonra Hz. İbrahim: "Ey İsmail! Allah Teala hazretleri bana ciddi bir iş emretti" dedi. İsmail de: "Rabbinin emrettiği şeyi yap!" dedi. Hz. İbrahim: "Bu işte sen yardım edecek misin?" diye sordu. O da: "Evet sana yardım edeceğim!" diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. İbrahim: "Allah Teala hazretleri bana burada bir Beyt yapmamı emretti!" diyerek atrafına nazaran yüksekçe bir tepeyi gösterdi." (İbnu Abbas) dedi ki: "İsmail`le İbrahim işte orada Kabe`nin (daha önceki) temellerini yükselttiler. Hz. İsmail taş getiriyor, Hz. İbrahim de duvarları örüyordu. Bina yükselince, Hz. İsmail, babası için (bugün Makam olarak bilinen) şu taşı getirdi. Yükselen duvarı örerken, Hz. İbrahim (iskele olarak) onun üstüne çıkıyordu. İsmail de ona (aşağıdan) taş veriyordu. Bu esnada onlar: "Ey Rabbimiz (Bu hizmetimizi) bizden kabul buyur! Sen gören ve bilensin!" diyorlardı." İbnu Abbas der ki: "Hz. İsmail ve Hz. İbrahim binayı yaparken (zaman zaman) etrafında dolaşarak: "Ey Rabbimiz (bu hizmetimizi) bizden kabul buyur! Sen işiten ve bilensin!" (Bakara 127) diye dua ediyorlardı."
HadisNo : 4992


Resim

Resim
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

Re: CEBRAİL Aleyhisselam ile ilgili Hadisi Şerifler

Mesaj gönderen sev-guzel »

Resim---Abdullah İbni Ömer radiyallahu anhu'dan:
"Bana babam Ömer İbni Hattab radiyallahu anhu rivayet etti. Dedi ki: "Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında bulunduğumuz sırada aniden yanımıza, elbisesi bembeyaz, saçı simsiyah bir zât çıkageldi.
Üzerinde yolculuk eseri gözükmüyor; bizden kendisini kimse tanımıyordu.
Doğru Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına oturdu ve dizlerini onun dizlerine dayadı.
Ellerini de uyluklarının üzerine koydu ve: "Yâ Muhammed! Bana İslâmın ne olduğunu haber ver!" dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "İslâm ALLAH'tan başka ilâh olmadığıına, Muhammed'in de ALLAH'ın Resûlü olduğuna şehâdet etmen; namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, ramazan orucunu tutman ve gücün yeterse Beyt'i haccetmendir." buyurdu.
(o zât): "Doğru söyledin" dedi.
Babam dedi ki: "Biz buna hayret ettik. (Zîrâ) hem soruyor hem de tasdik ediyordu.
O zât: "Bana imândan haber ver!" dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "ALLAH'a, ALLAH'ın meleklerine, kitablarına, resûllerine ve âhiret gününe inanman ve bir de kadere; hayrına şerrine inanmandır." buyurdu.
O zât: "Doğru söyledin." dedi.
(Bu sefer): "Bana ihsândan haber ver!" dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "ALLAH'a O'nu görüyormuşsun gibi ibâdet etmendir. Çünkü her ne kadar sen O'nu görmüyorsan da, O seni muhakkak görür." buyurdu.
O zât: "Bana kıyâmetten haber ver!" dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Bu meselede sorulan, sorandan daha âlim değildir." buyurdu.
O zât: "O hâlde bana onun alâmetlerinden bâri haber ver!" dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Câriyenin kendi sahibesini doğurması ve yalınayak, çıplak, yoksul koyun çobanlarının bina yapmakta birbirleriyle yarış ettiklerini görmendir." buyurdu.
Babam dedi ki: "Bundan sonra o zât gitti. Ben hayli bir müddet (bekledim) durdum. Nihayet Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:
"Yâ Ömer! O sual soran zâtın kim olduğunu biliyor musun?" dedi.
"ALLAH ve Resûlü bilir." dedim.
"Gerçekten o Cibril'di. Size dininizi öğretmeye gelmiş." buyurdular."

(Müslim, Îmân)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: CEBRAİL Aleyhisselam ile ilgili Hadisi Şerifler

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

Fasil : KIYAMET VE KIYAMETLE İLGİLİ MESELELER BÖLÜMÜ
Konu : Kıyametin Ahvali - Sur`a Üflenmesi Ve Neşr
Ravi : Ebu Said
Hadis : Resulullah (sav) (bir gün bize) Sahib-i Sur`u (İsrafil`i) zikretti ve dedi ki: "Sağında Cibril, solunda da Mikail aleyhimusselam var." [Rezin tahric etmiştir.]
HadisNo : 5056


Resim


Fasil : KIYAMET VE KIYAMETLE İLGİLİ MESELELER BÖLÜMÜ
Konu : Cennet Ve Cehennem
Ravi : Ebu Hureyre
Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah Teala hazretleri cenneti yarattığı zaman Cibril aleyhisselam`a: "Git ona bir bak!" buyurdular. O da gidip cennete baktı ve: "[Ey Rabbim!] Senin izzetine yemin olsun, onu işitip de ona girmeyen kalmayacak, herkes ona girecek!" dedi. (Allah Teala hazretleri) cennetin etrafını mekruhlarla çevirdi. Sonra: "Hele git ona bir daha bak!" buyurdu. Cebrail gidip ona bir daha baktı. Sonra da: "Korkarım, ona hiç kimse girmeyecek!" dedi. Cehennemi yaratınca, Cebrail`e: "Git, bir de, şuna bak!" buyurdu. O da gidip ona baktı ve: "İzzetine yemin olsun, işitenlerden kimse ona girmeyecektir!" dedi. Allah Teala hazretleri de onun etrafını şehvetlerle kuşattı. Sonra da: "Git ona bir kere daha bak!" dedi. O da gidip ona baktı. Döndüğü zaman: "İzzetine yemin olsun, tek bir kişi kalmayıp herkesin ona gireceğinden korkuyorum!" dedi."
HadisNo : 5124

Resim


Fasil : KIYAMET VE KIYAMETLE İLGİLİ MESELELER BÖLÜMÜ
Konu : Rü`yetullah - Allah`ın Görülmesi
Ravi : Mesruk
Hadis : Hz. Aişe (ra)`ye dedim ki: "Ey anneciğim! Muhammed (sav) Rabbini gördü mü?" Bu soru üzerine: "Söylediğin sözden tüylerim ürperdi. Senin üç hatalı sözden haberin yok mu? Kim onları sana söylerse yalan söylemiş olur. Şöyle ki: Kim sana: "Muhammed Rabbini gördü" derse yalan söylemiş olur. (Hz. Aişe bu noktada, sözüne delil olarak) şu ayeti okudu. (Mealen): "Onu gözler idrak edemez, O ise gözleri idrak eder" (En`am 103). Devamla dedi ki: "Kim sana derse ki Muhammed yarın olacak şeyi bilir, yalan söylemiştir. Zira ayet-i kerimede (mealen): "Hiçbir nefis yarın ne kesbedeceğini bilemez" (Lokman 34) buyrulmuştur. Kim sana Muhammed`in vahiyden bir şey gizlediğini söylerse o da yalan söylemiştir. Çünkü ayet-i kerimede (mealen): "Ey Peygamber! Sana Rabbinden her indirileni tebliğ et. Şayet bunu yapmazsan Allah`ın risaletini tebliğ etmiş olmazsın" (Maide 67) buyrulmuştur. Lakin Resulullah (sav) cibril`i (suret-i asliyesinde) iki sefer görmüştür."
HadisNo : 5160

Resim

Fasil : ÖLÜM BÖLÜMÜ
Konu : Resulullah (sav)`ın Vefatı
Ravi : Enes
Hadis : Resulullah (sav) muhtazar olduğu (ölüm anlanna geldiği) zaman, sık sık izdıraplar bürümeye başladı. Kerimeleri Hz. Fatıma (ra): "Vay babacığım, ne izdırab çekiyor!" diye yakınmaya hasadı. Aleyhissalatu vesselam: "Bugünden sonra baban izdırab çekmeyecek!" buyurarak onu teselli etmek istedi. Aleyhissalatu vesselam ölünce, Hz, Fatıma: "Vay babacığım! Rabbi, duasına icabet etti! Vay babacığım, gideceği yer Firdevs cennetidir! Vay babacığım, ölümünü Cibril`e haber verdik" diye yas etti. Aleyhissalatu vesselam gömülünce de: "Ey Enes! Resulullah (sav) üzerine toprak atmaya gönlünüz nasıl razı oldu?" diyerek izdırabının azametini dile getirdi.
HadisNo : 5407

Resim

Fasil : PEYGAMBERLİK BÖLÜMÜ
Konu : Müteferrik Mucizeler
Ravi : Aişe
Hadis : "Ey Allah`ın Resulü!" dedim. "Uhud`dan daha kötü bir gün yaşadın mı?" "Senin kavminden neler çektim neler. Onlardan en kötü hal Akabe günü başıma geldi. O zaman kendimi İbnu Abdiyalil İbni Abdi Külal`e arzetmiştim. Teklif ettiğim şeye müsbet cevap vermedi. Ben de üzgün vaziyette yüzümün doğrultusunda yürüdüm. Karnu`s-Sedlib nam mevkide kendime gelebildim ve başımı kaldırdım. Baktım ki, bir bulut bana gölge yapıyor. Bir de ne göreyim, bulutun içerisinde Cibril aleyhisselam! Bana bağırdı ve: "Allah Teala hazretleri, kavminin sana neler söylediğini, seni nasıl reddettiğini işitti. Sana dağlar meleğini gönderdi, ta ki kavmin hakkında dilediğini emredesin!" dedi. Bunun üzerine dağlar(a müekkel) melek bana seslenip, selam verdikten sonra: "Ey Muhammedi Allah Teala hazretleri, kavminin sana söylediği sözü işitti. Ben dağlar meleğiyim. Allah beni sana dilediğini emretmen için gönderdi. Öyleyse haydi ne dilersen dile! Eğer üzerlerine iki ahşeb`i kapamamı dilersen kapayayım!" dedi." Aleyhissalatu vesselam: "Hayır! Bilakis, Allah`ın onların sulbünden Allah`a ihlasla ibadet edip hiçbir şeyi ortak koşmayacak kimseler çıkarmasını dilerim" dedi.
HadisNo : 5608

Resim


Fasil : PEYGAMBERLİK BÖLÜMÜ
Konu : İsra Hakkında
Ravi : Enes
Hadis : Enes (ra) Malik İbnu Sa`saa (ra)`dan naklen anlatıyor: "Resulullah (sav) onlara, Mirac`a götürüldüğü geceden anlatarak demiştir ki, "Ben Ka`be`nin avlusundan Hatim kısınında -belki de Hıcr`da demişti- yatıyordum, -bir rivayette şu ziyade var: Uyku ile uyanıklık arasında idim- Derken bana biri geldi, şuradan şuraya kadar (göğsümü) yardı. -Bu sözüyle boğaz çukurundan kıl biten yere kadar olan kısmı kasdetti.- Kalbimi çıkardı. Sonra bana, içerisi imanla [ve hikmetle] dolu, altından bir kap getirildi. Kalbim [çıkarılıp su ve zemzem ile] yıkandı. Sonra içerisi (imanla) doldurulup tekrar yerine kondu. Sonra merkepten büyük katırdan küçük beyaz bir hayvan getirildi. Bu Burak`tı. Ön ayağını gözünün gittiği en son noktaya koyarak yol alıyordu. Ben onun üzerine bindirilmiştim. Böylece Cibril aleyhisselam beni götürdü. Dünya semasına kadar geldik. Kapının açılmasını istedi. "Gelen kim?" denildi. "Cibril!" dedi. "Beraberindeki kim?" denildi. "Muhammed (sav)!" dedi. "O`na Miraç daveti gönderildi mi?" denildi. "Evet!" dedi. "Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliştir!" denildi. Derken kapı açıldı. Kapıdan geçince, orada Hz. Adem aleyhiselam`ı gördüm. "Bu babanız Adem`dir! Selam ver O`na!" dendi. Ben de selam verdim. Selamıma mukabele etti. Sonra bana: "Salih evlad hoş gelmiş, salih peygamber hoş gelmiş!" dedi. Sonra Hz. Cebrail beni yükseltti ve ikinci semaya geldik. Kapıyı çaldı. "Bu gelen kim?" denildi. "Ben Cibril`im!" dedi. "Beraberindeki kim?" denildi. "Muhammed!" dedi. "O`na Miraç daveti gönderildi mi?" denildi. "Evet!" dedi. "Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" dediler. Derken bize kapı açıldı. İçeri girince, Hz. Yahya ve Hz. İsa aleyhimasselam ile karşılaştım. Onlar teyze oğullarıydı. Hz.Cebrail: "Bunlar Hz. Yahya ve Hz. İsa`dırlar, onlara selam ver!" dedi. Ben de selam verdim. Onlar da selamıma mukabelede bulundular. Sonra: "Hoş geldin salih kardeş, hoş geldin salih peygamber" dediler. Sonra Cebrail beni üçüncü semaya çıkardı. Kapıyı çaldı. "Bu gelen kim ?" denildi. "Cibril`im!" dedi. "Yanındaki kim?" denildi. "Muhammed`dir!" dedi. "O`na Miraç daveti gitti mi?" denildi. "Evet!" dedi. "Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" denildi. Kapı bize açıldı. İçeri girince Hz. Yusuf aleyhiselam`la karşılaştık. Cebrail: "Bu Yusuf tur! O`na selam ver!" dedi. Ben de selam verdim. Selamıma mukabele etti. Sonra: "Salih kardeş hoş gelmiş, salih peygamber hoş gelmiş!" dedi. Sonra Cebrail beni dördüncü semaya çıkardı. Kapıyı çaldı. "Bu gelen kim ?" denildi. "Cibril`im!" dedi. "Beraberindeki kim?" denildi. "Muhammed!" dedi. "Ona Miraç davetiyesi indi mi?" denildi. "Evet!" dedi. "Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" dediler. Kapı açıldı, içeri girdiğimizde, Hz. İdris aleyhisselam ile karşılaştık. Hz. Cebrail: "Bu İdris`tir, O`na selam ver!" dedi. Ben selam verdim. O da selamma mukabele etti. Sonra bana: "Salih kardeş hoş geldin, salih peygamber hoş geldin!" dedi. Sonra Hz. Cebrail beni yükseltti. Beşinci semaya geldik. Kapıyı çaldı. "Kim bu gelen ?" denildi. "Ben Cibril`im!" dedi. "Beraberindeki kim ?" denildi. "Muhammed!" dedi. "O`na Miraç daveti indirildi mi?" denildi. "Evet!" dedi. "Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" denildi. Kapı açıldı, içeri girince, Harun aleyhisselam ile karşılaştık. Cebrail aleyhisselam: "Bu Harun aleyhisselam`dır. O`na selam veri" dedi. Ben selam verdim, o da selamıma mukabelede bulundu ve: "Salih kardeş hoş geldin, salih peygamber hoş geldin!" dedi. Sonra Cebrail beni yükseltti ve altıncı semaya geldik. Kapıyı çaldı. "Bu gelen kim?" denildi. "Ben Cibril!" dedi. "Beraberindeki kim?" denildi. "Muhammed!" dedi. "O`na Miraç daveti indirildi mi?" denildi. "Evet!" dedi. "Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" denildi, içeri girince, Hz. İbrahim aleyhisselam ile karşılaştık. Cebrail: "Bu baban İbrahim`dir, O`na selam ver!" dedi. Ben selam verdim. O da selamıma mukabele etti. Sonra: "Salih oğlum hoş geldin, salih peygamber hoş geldin!" dedi. Sonra Sidretü`l-Münteha`ya çıkarıldım. Bunun meyveleri (Yemen`in) hecer testileri gibi iri idi, yaprakları da fil kulakları gibiydi. Cebrail aleyhisselam bana: "İşte bu Sidretü`l-Münteha`dır!" dedi. Burada dört nehir vardır: İkisi batıni nehir, ikisi zahiri nehir. "Bunlar nedir, ey Cibril?" diye sordum. Hz. Cebrail: "Şu iki batıni nehir cennetin iki nehridir. Zahiri olanların biri Nil, diğeri Fırat`tır!" dedi. Sonra bana el-Beytü`l-Ma`mur yükseltildi. Sonra bana bir kapta şarap, bir kapta süt, bir kapta da bal getirildi. Ben süt aldım. Cebrail aleyhisselam: "Bu (aldığın), fıtrat(a uygun olan)dır, sen ve ümmetin bu fıtrat (yaratılış) üzeresiniz!" dedi. Resulullah devamla dedi ki: "Sonra bana, her günde elli vakit olmak üzere namaz farz kılındı. Oradan geri döndüm. Hz. Musa aleyhisselam`a uğradım. Bana: "Ne ile emrolundun?" dedi. "Gece ve gündüzde elli vakit namazla!" dedim. "Ümmetin, her gün elli vakit namaza muktedir olamaz. Vallahi ben, senden önce insanları tecrübe ettim. Beni İsrail`e muamelelerin en şiddetlisini uyguladım (muvaffak olamadım). Sen çabuk Rabbine dön, bunda ümmetine hafifletme talep et!" dedi. Ben de hemen döndüm (hafifletme istedim, Rabbim) benden on vakit namaz indirdi. Musa aleyhisselam`a tekrar uğradım. Yine: "Ne ile emrolundum ?" dedi. "Benden on vakit namazı kaldırdı!" dedim. "Rabbine dön! Ümmetin için daha da azaltmasını iste!" dedi. Ben döndüm. Rabbim benden on vakit daha kaldırdı. Dönüşte yine Musa aleyhisselam`a uğradım. Aynı şeyi söyledi. Ben, beş vakitle emrolunmama kadar bu şekilde Hz. Musa ile Rabbim arasında gidip gelmeye devam ettim. Bu sonuncu defa da Hz. Musa`ya uğradım. Yine: "Ne ile emredildin ?" dedi. "Her gün beş vakit namazla!" dedim. "Senin ümmetin her gün beş vakit namaza da takat getiremez. Rabbine dön, hafifletme talep et!" dedi. "Rabbimden çok istedim. Artık utanıyorum, daha da hafifletmesini isteyemem! Ben beş vakte razıyım. Allah`ın emrine teslim oluyorum!" dedim. Musa aleyhisselam`ı geçer geçmez bir münadi (Allah adına) nida etti: "Farzını kesinleştirdim, kullarımdan hafiflettim de!" [Bir rivayette şu ziyade geldi: "Namazlar (günde) beştir. Ve onlar ellidir de. İndimde hüküm değişmez artık!"]
HadisNo : 5568

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: CEBRAİL Aleyhisselam ile ilgili Hadisi Şerifler

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

CEBRAİL Aleyhisselâm ile ilgili ÂYETi KERİMeler

Resim





وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَقَفَّيْنَا مِنْ بَعْدِهٖ بِالرُّسُلِ وَاٰتَيْنَا عٖيسَى ابْنَ مَرْيَمَ الْبَيِّنَاتِ وَاَيَّدْنَاهُ بِرُوحِ الْقُدُسِ اَفَكُلَّمَا جَاءَكُمْ رَسُولٌ بِمَا لَا تَهْوٰى اَنْفُسُكُمُ اسْتَكْبَرْتُمْ فَفَرٖيقًا كَذَّبْتُمْ وَفَرٖيقًا تَقْتُلُونَ
Ve le kad ateyna musel kitabe ve kaffeyna mim ba'dihi bir rusuli ve ateyna isebne meryemel beyyinati ve eyyednahu bi ruhil kudus, e fe kullema caekum rasulum bima la tehva enfusukumustekbartum, fe ferikan kezzebtum ve ferikan taktülûn.:Andolsun, Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik. Ondan sonra ard arda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya mucizeler verdik. Onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Size herhangi bir peygamber, hoşunuza gitmeyen bir şey getirdikçe, kibirlenip (onların) bir kısmını yalanlayıp bir kısmını da öldürmediniz mi?
(BAKARA suresi 87. ayet) (Resmi:2/İniş:92/Alfabetik:11)


قُلْ مَنْ كَانَ عَدُوًّا لِجِبْرٖيلَ فَاِنَّهُ نَزَّلَهُ عَلٰى قَلْبِكَ بِاِذْنِ اللّٰهِ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَهُدًى وَبُشْرٰى لِلْمُؤْمِنٖينَ
1. kul : de
2. men : kim
3. kâne : oldu
4. aduvven : düşman
5. li cibrîle : Cebrail'e
6. fe : artık
7. inne-hu : muhakkak ki o
8. nezzele-hu : onu indirdi
9. alâ : üzerine, ... e
10. kalbi-ke : senin kalbin
11. bi izni allâhi : Allah'ın izniyle
12. musaddikan : tasdik eden
13. li-mâ : şeyi
14. beyne yedey-hi : onun elleri arasında, onun önünde
15. ve huden : ve hidayet edici, hidayet eden
16. ve buşrâ : ve müjde
17. li el mu'minîne : mü'minler için, mü'minlere
Resim ---''Kul men kâne aduvven li cibrîle fe innehu nezzelehu alâ kalbike bi iznillâhi musaddikan limâ beyne yedeyhi ve huden ve buşrâ lil mu’minîn(mu’minîne).:Söyle; her kim Cebrail'e düşman ise iyi bilsin ki, Kur'ân'ı senin kalbine Allah'ın izniyle kendinden önceki vahiyleri onaylayıcı, müminlere hidayet ve müjde kaynağı olmak üzere o indirdi.''
(BAKARA suresi 97. ayet) (Resmi:2/İniş:92/Alfabetik:11)



مَنْ كَانَ عَدُوًّا لِلّٰهِ وَمَلٰئِكَتِهٖ وَرُسُلِهٖ وَجِبْرٖيلَ وَمٖيكَالَ فَاِنَّ اللّٰهَ عَدُوٌّ لِلْكَافِرٖينَ
1. men : kimse, kim
2. kâne : oldu, idi
3. aduvven : düşman
4. lillâhi (li allâhi) : Allah'a
5. ve melâiketi-hi : ve onun melekleri
6. ve rusuli-hi : ve onun resûlleri
7. ve cibrîle : ve Cebrail
8. ve mîkâle : ve Mikail
9. fe innallâhe (inne allâhe) : o zaman hiç şüphesiz Allah
10. aduvvun : düşman
11. li el kâfirîne : kâfirler için, kâfirlere
Resim ---''Men kâne aduvven lillâhi ve melâiketihî ve rusulihî ve cibrîle ve mîkâle fe innallâhe aduvvun lil kâfirîn(kâfirîne).:Her kim Allah'a, Allah'ın meleklerine, peygamberlerine, Cebrail ile Mîkâil'e düşman olursa, iyi bilsin ki, Allah da o kâfirlerin düşmanıdır.’’
(BAKARA suresi 98. ayet) (Resmi:2/İniş:92/Alfabetik:11)




تِلْكَ الرُّسُلُ فَضَّلْنَا بَعْضَهُمْ عَلٰى بَعْضٍ مِنْهُمْ مَنْ كَلَّمَ اللّٰهُ وَرَفَعَ بَعْضَهُمْ دَرَجَاتٍ وَاٰتَيْنَا عٖيسَى ابْنَ مَرْيَمَ الْبَيِّنَاتِ وَاَيَّدْنَاهُ بِرُوحِ الْقُدُسِ وَلَوْ شَاءَ اللّٰهُ مَا اقْتَتَلَ الَّذٖينَ مِنْ بَعْدِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَلٰـكِنِ اخْتَلَفُوا فَمِنْهُمْ مَنْ اٰمَنَ وَمِنْهُمْ مَنْ كَفَرَ وَلَوْ شَاءَ اللّٰهُ مَا اقْتَتَلُوا وَلٰـكِنَّ اللّٰهَ يَفْعَلُ مَا يُرٖيدُ
1. tilke : o
2. er rusulu : resûller
3. faddalnâ : biz faziletli kıldık, üstün kıldık
4. ba'da-hum : onların bir kısmı
5. alâ ba'din : diğerlerinin üzerine, diğerlerine
6. min-hum : onlardan
7. men : kim, kimi
8. kelleme allâhu : Allah konuştu
9. ve rafea : ve yükseltti
10. ba'da-hum : onların bir kısmı
11. derecâtin : dereceler
12. ve âteynâ : ve biz verdik
13. îsâ ibne meryeme : Meryem(in) oğlu İsa
14. el beyyinâti : beyyineler, açıklamalar, ispat vasıtaları
15. ve eyyednâ-hu : ve onu destekledik
16. bi rûhi el kudusi : (takdis edilmiş) kutsal ruh ile (Cebrail A.S ile)
17. ve lev şâe allâhu : ve eğer Allah dileseydi
18. mâ iktetele : öldürmezler (karşılıklı, birbirlerini)
19. ellezîne min ba'di-him : onlardan sonrakiler
20. min ba'di : sonradan
21. mâ câet-hum : onlara gelen şey
22. el beyyinâtu : beyyineler, deliller, ispat vasıtaları
23. ve lâkini : ve lâkin, fakat
24. ihtelefû : ayrılığa, ihtilâfa düştüler
25. fe min-hum : artık onlardan, o zaman onlardan
26. men âmene : kimi îmân etti, Allah'a ulaşmayı diledi
27. ve min-hum : ve onlardan
28. men kefere : kimi inkâr etti
29. ve lev şâe allâhu : ve eğer Allah dileseydi
30. mâ iktetelû : öldürmezler (karşılıklı, birbirlerini)
31. ve lâkinne allâhe : ve lâkin Allah
32. yef'alu : yapar
33. mâ yurîdu : dilediği şeyi
Resim ---''Tilker rusulu faddalnâ ba’dahum alâ ba’d(ba’din), minhum men kellemallâhu ve rafea ba’dahum derecât(derecâtin), ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhıl kudus(rûhıl kudusi), ve lev şâallâhu maktetelellezîne min ba’dihim min ba’di mâ câethumul beyyinâtu ve lâkinihtelefû fe minhum men âmene ve minhum men kefer(kefere), ve lev şâallâhu maktetelû ve lâkinnallâhe yef’alu mâ yurîd(yurîdu).:O işaret olunan resuller yok mu, biz onların bazısını, bazısından üstün kıldık. İçlerinden kimi var ki Allah, kendisiyle konuştu, bazısını da derecelerle daha yükseklere çıkardı. Biz Meryem oğlu İsa'ya da o delilleri verdik ve kendisini Rûhu'l- Kudüs (Cebrail) ile kuvvetlendirdik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasındaki ümmetler, kendilerine o deliller geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat ihtilâfa düştüler, kimi iman etti, kimi inkâr etti. Yine Allah dileseydi, birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat Allah dilediğini yapar.’’
(BAKARA suresi 253. ayet) (Resmi:2/İniş:92/Alfabetik:11)



اِذْ قَالَ اللّٰهُ يَا عٖيسَى ابْنَ مَرْيَمَ اذْكُرْ نِعْمَتٖى عَلَيْكَ وَعَلٰى وَالِدَتِكَ اِذْ اَيَّدْتُكَ بِرُوحِ الْقُدُسِ تُكَلِّمُ النَّاسَ فِى الْمَهْدِ وَكَهْلًا وَاِذْ عَلَّمْتُكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرٰیةَ وَالْاِنْجٖيلَ وَاِذْ تَخْلُقُ مِنَ الطّٖينِ كَهَيْپَةِ الطَّيْرِ بِاِذْنٖى فَتَنْفُخُ فٖيهَا فَتَكُونُ طَيْرًا بِاِذْنٖى وَتُبْرِئُ الْاَكْمَهَ وَالْاَبْرَصَ بِاِذْنٖى وَاِذْ تُخْرِجُ الْمَوْتٰى بِاِذْنٖى وَاِذْ كَفَفْتُ بَنٖى اِسْرَایٖٔلَ عَنْكَ اِذْ جِئْتَهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالَ الَّذٖينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ اِنْ هٰـذَا اِلَّا سِحْرٌ مُبٖينٌ
1. iz kâle : demişti
2. allâhu : Allâh (cc.)
3. yâ îsâ ibne meryeme : ey Meryem oğlu İsâ (as.)
4. uzkur ni'metî : nimetimi hatırla
5. aleyke : senin üzerinde
6. ve alâ vâlideti-ke : ve senin annenin üzerinde
7. iz eyyedtu-ke : o zaman seni desteklemiştim
8. bi rûhi el kudusi : Ruh'ûl Kudüs ile
9. tukellimu en nâse : insanlarla konuşuyorsun
10. fî el mehdi : beşikte
11. ve kehlen : ve yetişkin iken
12. ve iz allemtu-ke : ve sana öğretmiştim
13. el kitâbe : Kitap
14. ve el hikmete : ve hikmet
15. ve et tevrâte : ve Tevrat
16. ve el incîle : ve İncil
17. ve iz tahluku : ve yapmıştın, şekil vermiştin
18. min et tîni : nemli topraktan
19. ke : gibi
20. hey'eti : heykel, suret, şekil, biçim
21. et tayri : kuş
22. bi iznî : benim iznim ile
23. fe tenfuhu fî-ha : sonra onun içine üflüyordun
24. fe tekûnu tayran : böylece kuş oluyordu
25. bi iznî : benim iznim ile
26. ve tubriu : ve iyileştiriyorsun
27. el ekmehe : doğuştan kör, âmâ
28. ve el ebrasa : ve alaca tenli
29. bi iznî : benim iznim ile
30. ve iz tuhricu : ve de çıkarıyordun
31. el mevtâ : ölüler
32. bi iznî : benim iznim ile
33. ve iz kefeftu : ve o zaman savmıştım
34. benî isrâîle an-ke : İsrail oğullarını senden
35. iz ci'te-hum bi : onlara getirdiğin zaman
36. el beyyinâti : beyyineler, açık deliller, apaçık belgeler
37. fe kâle : o zaman dedi
38. ellezîne keferû : kâfir olanlar (küfürde olanlar)
39. min-hum : onlardan
40. in hâzâ : bu ancak sadece
41. illâ sihrun mubînun : apaçık bir sihir
Resim ---''İz kâlellâhu yâ îsebne meryemezkur ni’metî aleyke ve alâ vâlidetike iz eyyedtuke bi rûhil kudusi tukellimun nâse fîl mehdi ve kehl(kehlen), ve iz allemtukel kitâbe vel hikmete vet tevrâte vel incîl(incîle), ve iz tahluku minet tîni ke hey’etit tayri bi iznî fe tenfuhu fîhâ fe tekûnu tayran bi iznî ve tubriul ekmehe vel ebrasa bi iznî, ve iz tuhricul mevtâ bi iznî, ve iz kefeftu benî isrâîle anke iz ci’tehum bil beyyinâti fe kâlellezîne keferû minhum in hâzâ illâ sihrun mubîn(mubînun).:Allah şöyle diyecektir: «Ey Meryemoğlu İsa! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! Hani seni Rûhu'l- Kudüs (Cebrâil) ile desteklemiştim. Beşikteyken ve kemâle ermişken insanlarla konuşuyordun. Sana yazıyı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. İznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapmış ve ona üflemiştin, o da iznimle kuş olmuştu. Anadan doğma kör olanı ve alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle iyileştirmiştin. Ölüleri iznimle (hayata) çıkarmıştın. İsrailoğulları'na âyetlerle geldiğin ve onlardan inkâr edenlerin: «Bu ancak apaçık bir sihirdir» dedikleri zaman seni, onlardan korumuştum.’’
(MÂİDE suresi 110. ayet) (Resmi:5/İniş:110/Alfabetik:60)



قُلْ نَزَّلَهُ رُوحُ الْقُدُسِ مِنْ رَبِّكَ بِالْحَقِّ لِيُثَبِّتَ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَهُدًى وَبُشْرٰى لِلْمُسْلِمٖينَ
1. kul : de, söyle
2. nezzele-hu : onu indirdi
3. rûhu el kudusi : Ruh'ûl Kudüs
4. min rabbi-ke : senin Rabbinden
5. bi el hakkı : hak ile
6. li yusebbite : sağlamlaştırmak, sebat ettirmek için
7. ellezîne : kimseler
8. âmenû : Allah'a ulaşmayı dileyenler, âmenû olanlar
9. ve huden : ve hidayete erdiren
10. ve buşrâ : ve müjde olarak
11. li el muslimîne : müslümanlar, teslim olanlar için
Resim ---''Kul nezzelehu rûhul kudusi min rabbike bil hakkı li yusebbitellezîne âmenû ve huden ve buşrâ lil muslimîn(muslimîne).:(Ey Muhammed!) Onlara de ki: «Kur'ân'ı Cebrail, iman edenlere sebat vermek, müslümanlara bir hidayet ve bir müjde olmak için Rabbinin katından hak olarak indirdi.’’
(NAHL suresi 102. ayet) (Resmi:16/İniş:70/Alfabetik:75)



قَالَ كَذٰلِكَ قَالَ رَبُّكَ هُوَ عَلَیَّ هَيِّنٌ وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِنْ قَبْلُ وَلَمْ تَكُ شَيْپًا
1. kâle : dedi
2. kezâlike : işte böyle
3. kâle : dedi
4. rabbu-ke : senin Rabbin
5. huve : o
6. aleyye : bana
7. heyyinun : kolaydır
8. ve kad : ve olmuştu
9. halaktu-ke : seni yarattım
10. min kablu : önceden, daha önce
11. ve lem teku : ve sen değildin
12. şey'en : bir şey
Resim ---''Kâle kezâlik(kezâlike), kâle rabbuke huve aleyye heyyinun ve kad halaktuke min kablu ve lem teku şey’â(şey’en).: (Allah yahut Cebrail ona şöyle) dedi: «Dediğin gibidir, (fakat) Rabbin buyurdu ki, bu işi yapmak bana kolaydır. Nitekim bundan önce seni yarattım. Halbuki sen hiçbir şey değildin.»
(MERYEM suresi 9. ayet) (Resmi:19/İniş:44/Alfabetik:63)


فَاتَّخَذَتْ مِنْ دُونِهِمْ حِجَابًا فَاَرْسَلْنَا اِلَيْهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَرًا سَوِيًّا
1. fettehazet (fe ittehazet) : sonra da edindi, yaptı
2. min dûni-him : onlardan başka, onlardan ayıran
3. hicâben : bir perde
4. fe : o zaman
5. erselnâ : gönderdik
6. ileyhâ : ona
7. rûha-nâ : ruhumuz
8. fe : böylece, artık
9. temessele : temessül etti, suretinde göründü
10. lehâ : ona
11. beşeren : beşer, insan
12. seviyyen : düzgün, normal
Resim ---''Fettehazet min dûnihim hicâben fe erselnâ ileyhâ rûhanâ fe temessele lehâ beşeren seviyyâ(seviyyen).: Sonra ailesiyle kendisi arasına bir perde koymuştu. Biz ona meleğimiz (Cebrail)i gönderdik de ona tam bir insan şeklinde göründü.’’
(MERYEM suresi 17. ayet) (Resmi:19/İniş:44/Alfabetik:63)


قَالَتْ إِنِّي أَعُوذُ بِالرَّحْمَن مِنكَ إِن كُنتَ تَقِيًّا
1. kâlet : dedi
2. in-nî : muhakkak ben
3. eûzu : ben sığınırım
4. bir rahmâni (bi er rahmâni) : Rahmân'a
5. min-ke : senden
6. in kunte : eğer sen isen
7. tekıyyen : takva sahibi
Resim ---''Kâlet innî eûzu bir rahmâni minke in kunte tekıyyâ(tekıyyen).:Meryem, “Senden, Rahmân’a sığınırım. Eğer Allah’tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)” dedi.''
(MERYEM suresi 18. ayet) (Resmi:19/İniş:44/Alfabetik:63)



قَالَ إِنَّمَا أَنَا رَسُولُ رَبِّكِ لِأَهَبَ لَكِ غُلَامًا زَكِيًّا
1. kâle : dedi
2. innemâ : sadece, yalnız
3. ene : ben
4. resûlu : resûl (elçi)
5. rabbi-ki : senin Rabbin
6. li ehebe leki : sana armağan etmem, bağışlamam için
7. gulâmen : bir erkek çocuk
8. zekiyyen : temiz, temiz olan
Resim ---''Kâle innemâ ene resûlu rabbiki li ehebe leki gulâmen zekiyyâ(zekiyyen).:Cebrail, “Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim” dedi.''
(MERYEM suresi 19. ayet) (Resmi:19/İniş:44/Alfabetik:63)


قَالَتْ أَنَّى يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَلَمْ يَمْسَسْنِي بَشَرٌ وَلَمْ أَكُ بَغِيًّا
1. kâlet : dedi
2. ennâ : nasıl
3. yekûnu : olur
4. lî gulâmun : benim bir erkek çocuğum, oğlum
5. ve lem yemses-nî : ve bana dokunmadı
6. beşerun : bir beşer, bir insan
7. ve lem eku : ve ben olmadım
8. bagıyyen : azgınlık, iffetsizlik
Resim ---''Kâlet ennâ yekûnu lî gulâmun ve lem yemsesnî beşerun ve lem eku bagıyyâ(bagıyyen).: Meryem, “Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım hâlde, benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi.''
(MERYEM suresi 20. ayet) (Resmi:19/İniş:44/Alfabetik:63)


قَالَ كَذَلِكِ قَالَ رَبُّكِ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ وَلِنَجْعَلَهُ آيَةً لِلنَّاسِ وَرَحْمَةً مِّنَّا وَكَانَ أَمْرًا مَّقْضِيًّا
1. kâle : dedi
2. kezâliki : işte böyle
3. kâle : dedi
4. rabbu-ki : senin Rabbin
5. huve : o
6. aleyye : benim için, bana
7. heyyinun : kolay
8. ve li nec'ale-hû : ve onu kılmamız için
9. âyeten : bir âyet
10. li en nâsi : insanlara
11. ve rahmeten : ve bir rahmet
12. min-nâ : bizden
13. ve kâne : ve oldu
14. emren : emir
15. makdıyyen : kaza edilmiş, yerine getirilmiş
Resim ---''Kâle kezâlik(kezâliki), kâle rabbuki huve aleyye heyyin(heyyinun), ve li nec’alehû âyeten lin nâsi ve rahmeten minnâ, ve kâne emren makdıyyâ(makdıyyen).:Cebrail, “Evet, öyle. Rabbin diyor ki: O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu, zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir iştir” dedi.''
(MERYEM suresi 21. ayet) (Resmi:19/İniş:44/Alfabetik:63)



فَحَمَلَتْهُ فَانتَبَذَتْ بِهِ مَكَانًا قَصِيًّا
1. fe : böylece
2. hamelet-hu : ona hamile kaldı
3. fentebezet (fe intebezet) : sonra çekildi
4. bi-hî : onunla
5. mekânen : mekân, yer
6. kasıyyen : uzak
Resim ---''Fe hamelethu fentebezet bihî mekânen kasıyyâ(kasıyyen).:Nihayet (Allah'ın emri gerçekleşti) Meryem İsa'ya gebe kaldı ve o haliyle uzak bir yere çekildi.’’
(MERYEM suresi 22. ayet) (Resmi:19/İniş:44/Alfabetik:63)



وَمَا نَتَنَزَّلُ إِلَّا بِأَمْرِ رَبِّكَ لَهُ مَا بَيْنَ أَيْدِينَا وَمَا خَلْفَنَا وَمَا بَيْنَ ذَلِكَ وَمَا كَانَ رَبُّكَ نَسِيًّا
1. ve mâ netenezzelu : ve biz inmeyiz
2. illâ : sadece, den başka, olmaksızın
3. bi emri : emriyle
4. rabbi-ke : senin Rabbin
5. lehu : onun için, ona, onun
6. mâ beyne eydî-nâ : önümüzdekiler (ellerimizin arasındakiler)
7. ve mâ halfe-nâ : ve arkamızdakiler
8. ve mâ beyne zâlike : ve bunların arasındakiler
9. ve mâ kâne : ve olmadı, değildir
10. rabbu-ke : senin Rabbin
11. nesiyyen : unutan
Resim ---'' Ve mâ netenezzelu illâ bi emri rabbik(rabbike), lehu mâ beyne eydînâ ve mâ halfenâ ve mâ beyne zâlik(zâlike), ve mâ kâne rabbuke nesiyyâ(nesiyyen).:«(Cebrail dedi ki: Ey Muhammed!) «Biz senin Rabbinin emri olmadıkça inmeyiz. Önümüzdeki ve ardımızdaki (bütün geçmiş ve gelecek şeyler) ve bunların arasındakiler hep O'nundur. Rabbin de (seni) unutmuş değildir?»
(MERYEM suresi 64. ayet) (Resmi:19/İniş:44/Alfabetik:63)



قَالَ بَصُرْتُ بِمَا لَمْ يَبْصُرُوا بِهِ فَقَبَضْتُ قَبْضَةً مِّنْ أَثَرِ الرَّسُولِ فَنَبَذْتُهَا وَكَذَلِكَ سَوَّلَتْ لِي نَفْسِي
1. kâle : dedi
2. basurtu : ben gördüm
3. bi mâ : şeyleri
4. lem yabsurû : göremediler
5. bi-hî : ona, onu
6. fe : o zaman, böylece
7. kabadtu : avuçladım, aldım
8. kabdaten : bir avuç
9. min eseri : izinden
10. er resûli : resûl, elçi
11. fe : sonra
12. nebeztu-hâ : onu attım
13. ve kezâlike : ve işte böyle, böylece
14. sevvelet : güzel gösterdi
15. lî nefsî : nefs için
Resim ---'' Kâle basurtu bi mâ lem yabsurû bihî fe kabadtu kabdaten min eserir resûli fe nebeztuhâ ve kezâlike sevvelet lî nefsî.:Sâmirî: «Onların görmedikleri bir şey gördüm: (Sana gelen) ilâhî elçinin (Cebrail'in) izinden bir avuç (toprak) aldım ve onu (erimiş mücevheratın içine) attım. Bunu, bana böylece nefsim hoş gösterdi» dedi.’’
(TÂHÂ suresi 96. ayet) (Resmi:20/İniş:45/Alfabetik:96)


نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْأَمِينُ
1. nezele : indirdi
2. bi-hi : onu
3. er rûhu el emînu : Ruh'ûl Emin, Cebrail (A.S)
Resim ---''Nezele bihir rûhul emîn(emînu).: (193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.''
(ŞUARA suresi 193. ayet) (Resmi:26/İniş:47/Alfabetik:94)



عَلَى قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنذِرِينَ
1. alâ kalbi-ke : senin kalbine
2. li : için
3. tekûne : senin olman
4. min el munzirîne : nezirlerden, uyaranlardan
Resim ---''Alâ kalbike li tekûne minel munzirîn(munzirîne).: (193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.''
(ŞUARA suresi 194. ayet) (Resmi:26/İniş:47/Alfabetik:94)

بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُّبِينٍ
1. bi : ile
2. lisânin : dil, lisan
3. arabiyyin : Arapça
4. mubînin : apaçık
Resim ---''Bi lisânin arabiyyin mubîn(mubînin).: (193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.''
(ŞUARA suresi 195. ayet) (Resmi:26/İniş:47/Alfabetik:94)

Resim
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Re: CEBRAİL Aleyhisselam ile ilgili Hadisi Şerifler

Mesaj gönderen NuruM »

Kıymetli nur-ye hanım kardeşim, hadis ve ayetleri bir araya getirerek hazırladığınız çalışmalardan canı gönülden istifade etmekteyim.

Allah c.c cümlenizden razı olsun inşaallah




Cebrâil aleyhisselâm


Cebrâîl (Arapça: جبرائيل Cibrâ'îl veya جبريل Cibrîl) ( Allah'ın ' Cebr' i - gücü ) İslam dininde dört büyük melekten biri. Görevi peygamberlere vahiy getirmektir.
Cebrâil (aleyhisselâmın) ( جبرائيل Cibrâ'îl veya جبريل Cibrîl) ( Allah'ın ' Cebr' i - gücü ) "Cibrîl", "Rûh-ul-emîn", "Rûh-ul-kuds", "Gabriel" (ing) , "Nâmûs-ı ekber" Baş melektir , Tüm peygamberlere iletişim kuran onlara Allah (c.c) ( "(c.c) Cenab-ı ila etmek ve yüceltmek" ) tarafindan vahiy indiren , Allah 'ın emir ve yasaklarını bildirmekle vazifeli melekdir. Peygamberlere vahi getirmek, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirmekle vazîfeli melek. Dört büyük melekten birisi ve en üstünü. Cebrâil (a.s) kelimesi lügatta "Allahü teâlânın kulu" mânâsındadır. Cebrâil’e ayrıca Nâmûs-ı Ekber de denilmiştir. Cebrâil aleyhisselâm Peygamber efendimize Mekke yakınındaki Hira Dağında ibâdet ve tefekkürle meşgul iken gelerek ilk vahyi getirmiştir. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: "(Ey Muhammed!) Yaratıcı Allahü teâlânın adı ile oku! O, insanı pıhtılaşmış kandan (alaktan) yarattı! Oku, Allahü teâlâ büyük kerem sâhibidir. O, kalemle öğretir, bilmediklerini öğretti." (Alak sûresi: 1-3)

Cebrâil (a.s) her şekle girebilirdi. Peygamber efendimize aslî şekliyle, biri Hira Dağında ve diğeri Mîrac esnâsında Sidret-ül-müntehâda olmak üzere iki defâ görünmüştür. Cebrâil aleyhisselâm ekseriyâ Eshâb-ı kirâmdan Dıhye-i Kelbî sûretinde gelmiştir. Cebrâil aleyhisselâm yirmi üç yıla yakın bir sürede Kur’ân-ı kerîm âyetlerini peyderpey ve çeşitli şekil ve sûretlere girerek getirmiş, Peygamber efendimizin mübârek kalbine ulaştırmıştır. Bu husûsta Allahü teâlâ buyurdu ki:
"Ey Resûlüm söyle! Her kim Cibrîl’e düşman ise, kininden helâk olsun. Gerçekten Cibrîl daha önce indirilen kitapları tasdîk etmekte olan Kur’ân’ı kerîmi Allah’ın izniyle senin kalbine indirdi ve Kur’ân-ı kerîm doğru yolu gösterici, müminlere derecelerle kurtuluşu müjdeleyicidir." (Bekara sûresi: 97)

Cebrâil aleyhisselâm her sene bir kere gelip o âna kadar inmiş olan Kur’ân-ı kerîmi Levh-il-Mahfûz’daki sırasına göre okur, Peygamber efendimiz de dinler ve tekrar ederdi. Peygamber efendimiz âhirete teşrif edeceği sene, iki kere gelip tamâmını okumuştur. Âdem aleyhisselâma on iki kere, Nuh aleyhisselâma elli kere, İbrâhim aleyhisselâma kırk kere, Mûsâ aleyhisselâma dört yüz kere, Îsâ aleyhisselâma on kere, Muhammed aleyhisselâma yirmi dört bin kere gelmiştir.
Hazreti Muhammed (Sallahu Aleyhi Vessellem) Cebrâil'e; "Ey Cebrâil! Mîkâil'in güldüğünü hiç görmedim, bunun sebebi nedir?" diye sorduğunda, Cebrâil; "Cehennem ateşinin tutuşturulduğu günden bugüne dek Mîkâil (a.s) gülmemiştir" diye cevap verdi. (Muînüddîn Hirevî)
"Allahü teâlâ, Muhammed aleyhisselâma gökte iki ve yerde iki yardımcı yaratmıştır. Bunlar gökte Cebrâil (a.s) ve Mikâil (a.s) , yerde Hz. Ebû Bekr (a.s) ve Hz. Ali (a.s). (Nişancızâde)
Cebrail yaratılmış en güçlü ve en kudretli melek ve yaratık mıdır ? Peygamberlerden daha faziletli olduğu söylenebilir mi? Allah’ın Cebrail’den daha kuvvetli bir mahlukunun olduğunu gösteren bir bilgiye rastlayamadık. Eski kavimleri -değişik sebepler altında- helak etme görevi Cebrail’de olduğu dikkate alınarak onun en güçlü bir melek olduğu söylenebilir.
Cebrail aleyhisselam, Kur'ân-ı Kerîm'de Cibril, Rûhulkudüs, Rûhulemîn, Rûh ve Resul şeklinde beş değişik isimle ifade edilir. İlgili âyetlerde belirtildiğine göre, Cebrail karşı konulamayan müthiş bir güce, üstün bir akla ve kesin bilgilere sahiptir; "arşın sahibi" nezdinde çok itibarlıdır ve meleklerin kendisine mutlaka itaat ettiği şerefli bir elçidir.
(bk. Necm, 53/5-6; Tekvîr, 81/19-21)

Cebrail kelimesinin yabancı kökenli olduğu bilinmektedir. Bazı alimlere göre, bu kelimenin anlamı: Allah ’ın kudretinin sembolü demektir. Çünkü Cibril ismi; kuvvet manasındaki Cebr ile Allah (c.c) anlamındaki IL kelimelerinden meydana gelmiştir. Kur'an’da onun bu anlamına delalet eden "Şedidü'l-Kuva" vasfıdır. Bu tabir çok güçlü ve kuvvetli olmayı ifade eder. Bu ifade Necm Suresinin 5. ayetinde aynen olduğu gibi kullanmıştır: "Onu (Kur'an'ı), güçlü ve kuvvetli biri (Cebrail) öğretti."
Yine Necm Suresinin 6. âyetinde geçen ve Hz. Cebrail'in bir vasfı olarak zikredilen "Zû mirratin" kelimesi de aynı anlamı veriyor. Tekvir Suresinin 20. ayetinde de "Zi kuvvetin" (kuvvet sahibi) tabiri ile Cebrail (a.s) isminin anlamına uygun olarak aynı mânâ ifade edilmiştir.
Bu mana genel olarak melek kelimesinin bir anlamı olan kuvvet kavramına da uygundur (bk. Niyazi Beki, Kur’an’da İsimlerin Esrarı).
Hz. Peygamber onu bir kere "açık ufuk'ta, bir kere de "sidretü'l-müntehâ'da aslî hüviyetiyle görmüştür. İnkarcılara karşı Hz. Peygamber'in dostu, müminlerin destekleyicisidir. Kadir gecesinde meleklerle birlikte yeryüzüne iner, âhirette insanlar hesaba çekilirken mahşerde saf saf dizilen meleklerin yanında bulunur.
(bk. M.F. Abdülbâki, Mu 'cem, s. 163, 326)

İlgili hadislere göre Cebrail (a.s) dünyada ve âhirette Allah (c.c) ile kulları arasında elçidir; hem meleklere hem peygamberlere ilâhî emirleri tebliğ eder. bu sebeple de Allah'la vasıtasız konuşur.
(Müsned, II, 267; III, 230; Buhârî, Tev-hîd, 33)

Hz. Peygamber , Cebrail'in Allah (c.c) nezdindeki üstün mertebesini dikkate alarak dualarında "Cibril'in rabbi" ifadesini kullanmış ve bir anlamda onunla tevessülde bulunmuştur.
(Müsned, VI, 61, 156; Ne-sâî, Sehv, 88)

Tefsir, hadis şerhi, siyer, tasavvuf, tarih, kelâm, felsefe kitapları vb. İslâmî kaynaklarda Cebrail'in isimleri, nitelikleri, görevleri, insan şeklinde görünüşü ve üstünlüğü gibi konularda geniş bir literatür oluşmuştur. Bu kaynaklarda Cebrail (a.s) Kur'ân-ı Kerim'deki isimleri yanında Rûhullah, Hâdimullah. er-Rûhu'l-a'zam, el-Aklü'l-ekrem, en-Nâmûsü'l-ekber, el-Aklü'l-fa’âl, Vâhibü's-suver, Hâzinü"l-kuds, Tâvûsü'l-melâike" gibi unvanlarla da anılır. Aynı kaynaklarda ayrıca Kur'ân-ı Kerîm'deki isimlerinin mânaları açıklanmıştır. Buna göre o, karşısında durulmayacak üstün güce ve zaruri bilgilere sahip olduğu için Cibril, saygı duyulması gereken üstün bir mevkide bulunduğu veya dinî hayatın gerçekleşmesinde önemli rol oynadığı yahut latif olduğu için Rûh, ilâhî buyrukları tahrif etmeden Hz. Peygamber'e ulaştırdığı için Rühulemîn, insanların manevî açıdan temizlenmesini sağlayan vahyi getirdiği veya hiç günah işlemeyen tertemiz bir kul olduğu için Rûhulkudüs diye nitelendirilmiştir.
(Râgıb el-İsfahanî, s. 411; Fahreddin er-Râzî, 24/166; Âlûsî, 1/317; Elmalılı, 1/432)

İslâmî kaynaklara göre Cebrail (a.s), arşı taşıyan ve "mukarrebîn" adı verilen meleklerdendir. Emrinde arşın çevresinde bulunan meleklerden bir ordu vardır. Mükemmel bilgilere ve tasavvur edilemeyecek derecede üstün güce sahiptir.
Kaynaklarda Cebrail (a.s) , ile ilgili tartışmalardan biri de onun fazileti konusudur. Fahreddin er-Râzî ile Zemahşerî gibi bazı Sünnî ve Mu'tezilî âlimlerin, Cebrail'in Hz. Peygamber de dahil olmak üzere bütün yaratıkların en üstünü olduğunu kabul etmelerine karşılık İslâm âlimlerinin çoğunluğuna göre Cebrail bütün meleklerden ve peygamberler dışındaki insanlardan üstündür.
(Fahreddin er-Râzî, 11/226-227; Alusi, 1/ 334; 30/60; bk. TDV. İslam Ansiklopedisi, Cebrail (a.s) md.)



Kaynaklar
• Kur'an-ı Kerim
• Muînüddîn Hirevî.
• M.F. Abdülbâki, Mu 'cem.
• Müsned, II, ; III, ; Buhârî, Tev-hîd.
• Râgıb el-İsfahanî, Fahreddin er-Râzî, Âlûsî, Elmalılı.
• Fahreddin er-Râzî, Alusi, TDV. İslam Ansiklopedisi, Cebrail (a.s) md.


alıntıdır.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: CEBRAİL Aleyhisselam ile ilgili Hadisi Şerifler

Mesaj gönderen nur-ye »

Kıymetli NuruM kardeşimiz paylaşımınız içinde teşekkür ederiz.

إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ
1. inne-hu : muhakkak ki o
2. le kavlu : sözüdür
3. resûlin : bir resûl
4. kerîmin : kerim

ذِي قُوَّةٍ عِندَ ذِي الْعَرْشِ مَكِينٍ
1. zî : sahibi
2. kuvvetin : güç, kuvvet
3. inde : indinde, yanında, katında
4. zî : sahibi
5. el arşi : arş
6. mekînin : kuvvetli, şerefli, yüce
Resim ---''İnnehu le kavlu resûlin kerîm(kerîmin)Zî kuvvetin ınde zil arşi mekîn(mekînin).: (19-21) O (Kur’an), şüphesiz değerli, güçlü ve Arş’ın sahibi katında itibarlı, orada (meleklerce) itaat edilen, güvenilir bir elçinin (Cebrail’in) getirdiği sözdür.''
81 / TEKVÎR - 19-20
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: CEBRAİL Aleyhisselam ile ilgili Hadisi Şerifler

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

Allahumme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala Al'i seyyidina Muhammed

"Ey Rabbim ! Zâtının Celâline ve Saltanatının büyüklüğüne yakışır şekilde Sana hamdolsun"

Cebrail AS, Efendimiz'e SAV, Ebu Zer RA'ın ettiği bu dua hakkında dedi ki;

"Melekler bile onun bu duasına şaşırmışlardır. Senin ümmetinden kim bu duayı yaparsa, günahları denizin köpüklerinden ve yeryüzünün topraklarının sayısından fazla da olsa, mutlaka bütün günahları afvedilir.
"Senin ümmetinden her kim bu dua kalbinde bulunarak sana kavuşursa mutlaka Cennetler ona aşık olur. Sağındaki ve solundaki Melekler o an "Ey ALLAH'ın velisi (dostu) ! İstediğin kapıdan gir. diye nida ederler"
(Hadis'i Şerif, Hakimi, Tirmizi, Hz Ali'den RA rivayet)

Allahumme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala Al'i seyyidina Muhammed
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: CEBRAİL Aleyhisselam ile ilgili Hadisi Şerifler

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim


Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Teheccüd namazının başlangıcında şu duayı da okurdu :
اللَّهُمَّ رَبَّ جِبْررِيلَ وَ مِيكَاءِلَ وَ إسْرَافِيلَ ، فَاطِرَ السَّمَوَاتِ وَ الأرْضِ ، عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ ، أنْتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادَكَ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ ، إهْدِنِي لِمَا اخْتُلِفَ فِيهِ مِنْ الْحَقِّ بِإذْنِكَ ، إنَّكَ تَهْدِي مِنْ تَشَاءُ إلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ .

: Allahümme rabbe Cibrîle ve Mikâîle ve İsrâfîle, fâtıra’s- semâvâti ve’l- ardi, âlime’l- gaybi ve’ş- şehâdeti, ente tehkümü beyne ibâdike fîmâ kânû fîhiyahtelifûne, ihdinî limâ’htulife fîhi mine’l-hakki biiznike, inneke tehdî min teşâ’ü ilâ sırarâtin müstakimin :Cebrâil, Mikâil ve İsrâfil’in Rabbi, göklerin ve yerin yaratıcısı, gizliyi, âşikârı bilen Allah’ım! Ayrılığa düştükleri konularda kulların arasında Sen hükmedersin. İzninle Hak yolunda ayrılığa düşüldüğünde beni doğruya ulaştır. Şüphesiz Sen dilediğini doğru yola eriştirensin.''

(Müslim, Sahih-770)



Resim
Resim
Cevapla

“►Hadis-i Şerifeler◄” sayfasına dön