CEMRE DÜŞTÜ...

Cevapla
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

CEMRE DÜŞTÜ...

Mesaj gönderen gullale »

ResimCemre, İlkbahar başlangıcında yedişer gün arayla önce havada sonra su ve toprakta oluştuğu sanılan sıcaklık artışı. Arapça olan sözcük kor durumunda ateş anlamına gelir.
Eskiden yıl
"Kasım, 180 gün" ve "hızır, 185 gün" olarak ikiye ayrılırdı.

Kasım; Kasım ayının sekizinde başlar, 46'sında erbain, 86'sında da hamsin girer, kışın en soğuk 90 günü böylece geçerdi. Cemrelerin ilkinin, Kasımın 105'inde (19-20 Şubat)
"havaya", ikincisinin Kasımın 112'sinde (26-27 Şubat) "suya", üçüncüsünün de Kasımın 119'unda (5-6 Mart) "toprağa" düştüğüne inanılırdı.

Mina Vâdisi'nde Arafat'tan gelen hacıların attıkları taşlarla oluşan yığınlara da
"cemre" adı verilir.

Kaynak: Vikipedi

CEMRE DÜŞMESİ NEDİR ?

Cemre'nin kelime anlamı 'kor hâlindeki ateş'tir. İlkbahar başlamadan önce birer hafta aralıklarla havaya, suya ve toprağa düştüğüne ve onları ısıttığına inanılır. Eskiler 365 günlük yılı 'kasım' ve 'hızır' günleri olarak ikiye ayırmışlardı. Kasım 179, Hızır ise 186 gündü. Yılın Kasım kısmı yâni kış devresi 8 kasımda başlar, 6 Mayıs'a kadar sürerdi. 6 mayısta da hıdırellez ile birlikte yaz devresi, hızır günleri başlardı. Kasım ayına Kasım dememiz oldukça yenidir. 1945 yılında ilgili kânun yürürlüğe girene kadar, Kasım ayına 'teşrinisâni' denilirdi. Kasım adı Arapça 'bölen' anlamındadır. Yılı böldüğü için bu ad verilmiş olabilir.

Kasım'ın kırk altısında, kırk gün anlamına gelen
'erbain', seksen altısında da elli gün anlamına gelen 'hamsin' başlar, böylece kışın en soğuk zamanları olan doksan günlük süre geçmiş olurdu. Kasım günlerinin ortasını geçip yüz gün arkada kalınca halk arasında zorlu kış günlerini arkada bırakmanın bir ifâdesi olarak 'geldik yüze, çıktık düze' denilirdi.

Kasımın yüz beşinde (19-20 şubat) birinci cemrenin havaya, yüz on ikisinde (26-27 şubat) ikincisinin suya, yüz on dokuzunda da (5-6 mart) üçüncü cemrenin toprağa düştüğüne ve yedi günlük aralıklarla buraları ısıttıklarına inanılırdı. Cemrelerin düşüş sıralamasında önce hava ısınıyormuş gibi görünse de hava doğrudan güneş ışınları ile ısınmaz.

Güneş'ten gelen ışınlar önce yeri ısıtırlar, yerden yansıyan ışınlar havayı ısıtırlar. Aksi olsaydı, yükseldikçe, dağların tepesine çıktıkça, Güneş'e yaklaşıldığı için hava gittikçe ısınırdı.

Meteorolojik olarak ısınma sıralaması toprak - hava- su şeklindedir. Cemre her ne kadar folklorik bir inanış olsa da, cemreler arasındaki günlerde hava sıcaklığında az da olsa düşüşler yaşansa da, özellikle Marmara bölgesine âit istatistiklere göre, cemre târihlerinde yüzde 80'e varan oranda ısınma meydana gelmektedir. Cemreler Türk dünyâsının kültür ve edebiyatına da konu olmuşlardır. Örneğin, divan şâirlerinin cemre zamanları, baharın yaklaşması dolayısıyla önemli kişiler için yazdıkları övgü şiirlerine
'Cemreviye' denilirdi.

Kaynak: Ufonet
Resim
Havayı Aşağıdan Isıtmak ve Cemre

Halkımızın arasında yaygın olarak baharın müjdecisi olarak bilinen sıcaklığın artması olayına cemre denir. Cemre, birer hafta arayla havaya, suya ve toprağa düştüğüne inanılan bir ısıtıcı güçtür (Meydan Larousse, 1969).

Cemre üç tânedir:

Birinci Cemre havaya (19-20 Şubat),
İkinci Cemre suya (26-27 Şubat)
Üçüncü Cemre de (5-6 Mart) toprağa düşer. Her cemrenin düşüşüyle hava sıcaklığı artar, cemrelerin arasında ise sıcaklık küçük bir düşüş görülür (Ana Britannica, 1986).

Resim

Böylece cemre, havanın aşağıdan değil de sanki yukarıdan aşağıya doğru ısındığını ifâde eder. Meteorolojik folklörümüzdeki önemli yeri ve küresel ısınmada havanın ısınması konusunun önemi nedeniyle cemre burada kısaca ele alınmıştır.

Öncelikle sanıldığı ve cemrenin açıklandığı gibi güneş ışınları atmosferimizi doğrudan ısıtmaz: Diğer bölümlerde açıklandığı gibi yeryüzeyi, güneş ışınlarını yuturak önce kendi ısınır, sonra atmosferi ısıtır (Lutgens ve Tarbuck, 1989). Açık bir günde, atmosferin alt tabakasından geçen güneş enerjisi, yeryüzeyi tarafından yutulur. Dolayısıyla yeryüzeyi ısınır. Yüzeydeki hava ısındıkça, yüksekteki havadan daha az yoğun hâle gelir. Isınan hava yükselir ve daha soğuk olan hava çöker. Yükselen hava, genişler ve soğur. Su buharı, bulut damlacıkları şeklinde yoğunlaşarak, hâl değişim ısısından dolayı, havanın ısınmasını sağlar. Bu sırada dünyâ karbondioksit ve su buharı tarafından yutulup tekrar yayınlanan, kızılaltı ışınları yayınlar. Gazların yoğunluğu, dünyâ yüzeyinde daha az olduğundan, yutma işleminin büyük bir kısmı, yüzeye yakın katmanlarda gerçekleşir. Dolayısıyla, atmosferin alt tabakaları aşağıdan yukarıya doğru ısıtılmış olur.


Cemre

Cemre, kelime karşılığı olarak kor hâlindeki ateş anlamına gelmektedir. Diğer bir anlamı ise, Müslümanların Hacc sırasında Mina vâdisinde attığı taşlardan meydana gelen yığındır. Divan şâirlerinin, cemre zamanlarında baharın gelmesi dolayısıyla, önemli kişilere yazdıkları övgü şiirleri de Cemreviye olarak bilinmektedir. Meteorolojik bir olay olarak bilinen cemre ise takvimlerde ilkbahardan önce birer hafta aralıkla havaya, suya ve toprağa düştüğü inanılan ısıtıcı (ısıl) güç veya sıcaklık yükselmesi olarak tanımlanır (M. Larousse, 1966).

Bâzı kaynaklara göre, cemre sözcüğüyle adlandırılan sayılı günlerin, takvim klimatolojisine nasıl girdiği bilinememektedir. Cemrelerin, yılın 180 gün süren soğuk yarısı olarak ayırt edilen Kasım döneminin 100. gününden sonra, sıcaklığın yükselmesiyle ilgili gözlem birikimini, kora benzetilen bir enerji kaynağıyla açıklama düşüncesinden kaynaklandığı söylenebilir. Birinci Cemrenin 20 Şubatta havaya, İkinci Cemrenin 27 Şubatta suya, Üçüncü Cemrenin 6 Mart’ta (artık yıllarda 5 Mart) toprağa düştüğü varsayılır. İstanbul’da 60 yıllık dönem için yapılan bir araştırma, cemrelerin kıştan bahara geçilirken ortalama sıcaklık eğrilerinin yükselmeye başladığı dönemin başlangıcını belirledikleri ve bu dönemde mevsim normallerinin üzerindeki az ya da çok bir sıcaklık artışıyla çakıştıklarını ortaya koymuştur. Cemreler arasındaki günlerdeyse, sıcaklıklarda az da olsa bir düşüş olduğu saptanmıştır. Aynı araştırmaya göre her üç cemre dikkate alındığında, bir iki günlük farklarla bu tarihlerde %42 olasılıkla, iki cemre dikkate alındığındaysa %74 olasılıkla belirgin bir ısınma gerçekleşmektedir. Aynı kaynağa göre cemrenin tıptaki anlamı ise, halk arasında karakabarcık, kabarcık, kabarcuk, ateşgöynüğü ya da yanıkara adlarıyla bilinen iltihaplı çıban olarak tanımlanmaktadır.

Osmanlı Târih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü (1993)'ne göre cemre, Şubat’ın 21, 28 ve Mart’ın 7 sinde havaya, suya ve toprağa düşüp bunları ısıttığına ihtimal verilen hâdise için kullanılan ta'bir olarak belirtilmektedir. Nevsal-i Râgıp'ta Cemreler başlıklı yazıda (birinci sene, 1324 s. 195) Ahmet Râsim Bulûğ-ul-ereb'in üçüncü cildinden tercüme ettiği kayıtlarda şu şekilde ifâde edilmektedir:


Cemre ve dönemleri hakkındaki rivâyetler üç kısma ayrılır. Bunun ikisi ananelere göre yapılmıştır.

1) Bâzı rivâyetlere göre Arapları bir kısmı çok soğuk dönemlerde mağaralara girerler ve kendileriyle birlikte koyun, inek, öküz ve sair hayvanları da yanlarına alıp kendilerine bir mevki tayin ettikleri gibi hayvanları için de yerler tahsis ederek ateş yakarlardı. Soğuğun azaldığını hissettikleri zaman sıra ile söndürürlerdi. İşte böylece "sukût-u cemerat" ta'bir ettiler ve her birine de "sukût-u cemre" dediler.

2) Diğer bir deyişe göre Çin zenginlerinden bâzıları soğuğun şiddetli zamanlarında evlerinde üç soba ve ocak yakarlar, soğuk kırıldıkça sobaları birer birer söndürürlerdi. Buna da sukûtu cemerat denilirmiş. Bu tanımdan dolayı cemrelerin düşmesi ta'biri, hava, toprak ve suda soğukluk şiddetinin kırılmasını ifâde etmektedir. Bana kalırsa bu uzak bir ihtimaldir, çünkü sukût-u cemerat ta'biri Arap ta'biridir. Çinlilerin âdetleri o dönemlerde Araplar arasında bilinmiyordu.

3) Bâzı eserlerde belirtildiği üzere cemre üç yıldızdan ibârettir. Bunlar sıra ile tarf, hen'a ve cephe yönündedir. Bunlara cemre denilmesinin sebebi parlak ve bir çeşit kırmızılığa meyilli olmalarıdır. Düştüğü denilmesi de guruba meyilleri anlamındadır. Şöyle ki, Şubat'ın yedinci günü (mîlâdi 21), güneşin doğumundan öğleye kadar olan vakitte guruba temâyül edince suda ısınma meydana gelir. Şubat'ın on dördüncü (miladi 28) sabahında guruba başlayınca havada ısınma belirtileri görülür. Şubat'ın yirmi birinci (miladi Mart 7) burç vakti toprakta ısınma meydana gelirmiş. Bu nedenle ilkine "cemre-ul-mâ", ikinciye "cemre-ul-hava", üçüncüsüne de "cemre-ut-turab" denilmiştir.
Resim
Kaynak: DOHAD
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12901
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CEMRE DÜŞTÜ...

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

UMUT, BEKLE-menin bittiği AN-daki bir damla gÖZ YAŞ-ıdır.
Bâzen bir damla gÖZ YAŞı, RABBımızın Merhamet CEM're-sidir.
Merhamet Cemresi, Bendeki BEN in Bana Bahar Müjdesidir.
Bahar Müjdesi, İÇ ÇÖLümüzde HABBenin Habibiyyet DUYuş ve UYuşudur..
İnşae ALLAHu Teâlâ..



ZEVK 4349

VARlık-YOKluk AKLa OYun!.. DOĞum-ÖLüm, Gün AkşaMla
Kup-Kurak KaLBimde KITLIK.. Gönlüm GÖÇük Tasa GaMla
IS-Sızlığın IS-lığında.. Ç i L e Ç Ö L Ü -mün Ç I Ğ l ı ğ ı
Toprak-SU-Ateş-Havama.. DüŞsün CEMREm, TeK-BiR DaMLa..


20.02.11 16:11
gökkuşağında…
Resim
Cevapla

“Tasavvuf” sayfasına dön