EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimNEFSİ ZİNDAN EYLEGİL!.

Nefsi zindan eylegil daim riyazethânede
Kim halas olup gidesin sen dahi ol hânade..


Mâsivâya/ALLAH'tan gAYRıya meyilli NEFSini fâni şeylerden çekerek kanaat içinde yaşamaya alıştırmak için akıl riyazethânesinden çıkarma, zindanda Yusuf aleyhi's-selâm gibi Hakkı duya Hayra uya!
Sen de bu imkÂNla imtihÂN Âleminden KULLUK kurtuluş-selâmeti bularak gidesin ebediyet YURduna DÂRü’s- seLÂMa inşae ALLAH!.

Resim

Tak riyazet zencirin boynuna nefsin aşk ile
Ta ki nefsin devlerin getiresin imâne de..


Dış ÂLEMe gönlün kaptırmasın diye sen nefsiyin boynuna şahdamardan yakın-AKRABA OLan AŞKı Yaratan Rabbu’l-Âlemin AŞK Bağını-zincir gibi tak ki,
Nefsin hevâ-heves gibi nice güç yetmez DEVLerini dize getirip şeytÂNılarını müslümÂN edeBİLesin!.


Resim

Bend edip nefsi bırak açlık susuzluk çahına
Zikr kılıcın ele al gir yola merdâne de..


Yiyip içtikçe şımaran-semiren şu NEFSin hakından gelecek tek çâre açlık susuzluk Makamı olan ORUÇ HÂLinden çıkarma ki,
Özden ZiKruLLah kılıcıyla İÇ Temizliğini yiğitçe TAMMla TÜMMle de, MuhaMMedî Müslim ve MuhaMMedî Mü’min ol inşae ALLAH!.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Âdemoğlunun her ameli katlanır. (Zira Cenâb-ı Hakk’ın bu husustaki sünneti şudur:) Hayır ameller en az on misliyle yazılır, bu yedi yüz misline kadar çıkar. Allah Teâlâ (bir hadis-i kudsîde) şöyle buyurmuştur: ‘Oruç başkadır. Çünkü o sırf Benim içindir, onun mükâfatını da (dilediğim gibi) Ben vereceğim. Kulum Benim için şehvetini, yiyeceğini terk etti. Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir, diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. Oruçlunun ağzından çıkan koku, Allah indinde misk kokusundan daha hoştur. Oruç kalkandır/perdedir. Biriniz bir gün oruç tutacak olursa kötü söz sarf etmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa ‘ben oruçluyum!’ desin (ve ona bulaşmasın)” buyurdu.
(Buhârî, Savm: 2, 9, Libâs: 78; Müslim, Sıyâm: 163, 164, hadis no: 1151; Ebû Dâvud, Savm: 25, hadis no: 2363; Tirmizî, Savm: 55, hadis no: 764; Nesâî, Sıyâm: 41; İbn Mâce, Sıyâm: 1, Hadis no: 1638, Edeb: 58, hadis no: 3823; Muvattâ, Sıyâm: 58.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “… Oruç sabrın yarısıdır..” buyurdu.
(Tirmizî, Deavât: 86, 87, hadis no: 3519)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Oruç bir kalkandır.” buyurdu.
(Buhârî, Savm: 9; Tinmizî, İman: 8.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şüphesiz oruç, kulun kendisiyle cehennemden korunduğu bir kalkandır. (Allah Teâlâ): “o (oruç), Benim içindir ve onun karşılığını Ben vereceğim!” (buyurdu).” buyurdu.
(Ahmed bin Hanbel, Müsned, III/396. )

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Her bir iyilik için on mislinden yedi yüz misline kadar karşılık olabilir; fakat oruç başkadır. Çünkü oruç Benim içindir ve onun ecrini Ben vereceğim.” buyurdu.
(Müslim, Sıyâm: 164; Nesâî, Sıyâm: 42.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Oruçla Kur’ân kıyamet gününde kula şefaat edeceklerdir. Şöyle ki: Oruç: ‘Ey Rabbim! Ben onu gündüzleri yemekten ve şehvetlerinden men ettim, onun için beni, onun hakkında şefaatçi kıl’ diyecek; Kur’ân da: ‘Ben onu geceleri uykusuz bıraktım, beni de onun hakkında şefaatçi kıl’ diyecek. Böylece ikisi de (o kula) şefaat edeceklerdir.” buyurdu.
(İ. Ahmed bin Hanbel, Müsned, II/174.)

Resim---Ebû Ümâme (radiyallahu anhu) anlatıyor: “Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, dedim, bana öyle bir amel emret ki (yaptığım takdirde) Allah beni mükâfatlandırsın.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sana, orucu tavsiye ederim, zira onun bir eşi yoktur.” buyurdu.
(Nesâî, Sıyâm 43 -4, 165)

Neden açlıktan övgü ile bahsediyorsun? Diyenlere Beyazid-i Bistamî: “Çünkü dedi. Eğer Firavun aç olsaydı, ‘’en büyük Rabbiniz benim’’ demezdi.!” Dedi ve ekledi: “Ne zaman aç kaldımsa kalbimde hikmetten açılmış bir kapı buldum.” Dedi.

Resim

Evliya vü enbiyâ Hak yola böyle girdiler
Nefslerin kahrettiler kıydılar hem câne de..


ALLAH celle celâluhu Velîleri-Dostları ve nebîleri-peygamberleri Sırat-ı Mustakîm olan Hakk Yola bu metodlarla girdiler yol aldılar.
Kulluk imtihanının temal esası olan Nefse Muhalefet yolunda Nefsin İki BAŞLı Şeytani isteklerini sürekli budadılar ve kökünü kazıdılar canları yansa da
..

Resim

Çünkü câne kıydılar külli hevesden geçtiler
La mekandan da ileri gittiler seyrâne de..


Nefsin/Cânın çisteyip şiddetle çektiği ve son-Uçunda Rabbliği istemek Firavunluğu da dahil tüm heveslerine tırpan attılar biçtiler bu devrÂNede!
mekÂNsızlık Âleminden deileriye geçtiler MuhaMMedî SeyrÂN Âleminde!.


Resim

Bend edip salmaz isen nefsi raiyazet çahına
Sen anın bendindesin hiç düşmegil gümâne de..


Bu İmtihÂN Ülkesi yalan Dünyada eğer Nefse KULLuğu bırakıp, Nefsini KöLen edip, onu semirtip azdıran imkanlardan, her şeyin ÖLÇüLü olduğu RiyâZât/ Nefsini terbiye maksadıyla az gıda ile geçindirip, azgın heveslerinden yasaklayıp de faydalı fikir ve işle meşgul olma makamına diz çöktürp oturtaBİLirsen kurtulursun seLÂMete ER-ER-SîN inşae ALLAH!.
Yoksa her türlü hile ve savsaklamalarıyla seni kölesi ve şeytanın da kulu eder! Sakın aola ki bu hususta sakın gümÂN/ Zann, tahmin, sanmak, şüphe gibi oyunlarına kulak asmayasın başına çökmeden, göz yaşını dökmeden hiç uğruna ey cÂN!.


Resim

Kim ki nefsi bağlayıp kılmadı kendüye muti
Nefse firkatte giriftar oldu ol şeytâne de..


Bu KULLuk İmtihÂNı Âleminde kimler ki, Nefsini şahdamarından da AKARABA OLANına ve o’nun Resûlü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Habl’il- Verîd/TEK İpine bağlayarak sadece sahibi/kendisi Olan KENDİne itâat eder edemediyse,
Nefsinin çok istediği hatta uğruna canlara bile kıyabildiği şeyleri tercih edenler BİLmeliler ki İKİlik ŞEY-t-ÂNlarının kucağına düşüp tutulup yakalanmışlardır maazaLLAH!.


Resim

Nefs-i emmare diler emrinde daim olasın
Hiç itaat etmeyesin ol yüce Sultan'e de..


Emredici NEF ki Nefsin Çocukluk HÂLi gibidir Nârı NÛRu, Şekeri ateşi BİLemez! Genellikle ve fıtraten ise albenili olan bâtıl ve Şerre meyyaldir ve bu HÂLİ devam eder kemikleşirse 20 yaşında bile olsa beden yaşı içteki nefis 2 yaşında gibi EMReder sonUÇ düşünemez!. Ona itâat edilemez yoksa felâkete sürükler!.
Kendi ilkel Hevâ ve heveslerini SuLTÂNI eder de başkasını dinlemez!. İşte o zman bir MuhaMMedî Hasbî Hizmetçi Himâyesinde küçük oğlun gibi NEFSini MuhaMMedî Tâlim ve Terbiyede OKUt ve ebediyen fayda gör ondan inşae ALLAH!.


Resim

Eşrefoğlu Rumî kim nefsi müselman ettiyse
Mürşid-i hadi olur cinne hem insâne de…


Eyy Eşrefoğlu Rumî BaBam kaddesallahu sırrahu,
Bu imkÂNla İMtihÂN ÂLEMinde kim ki, Nefsini müslümÂN Eettiyse,
O kim se HiDâyet Mürşidi OLaBİLir AKIL Sahibi CİNnler ve İnsÂNlara bu ÂLEMde bil!..


ResimResimResim

Resim
ResimEs-Salâtü ve’s-selâmü aleyke Yâ Resûlallâh.Resim

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

Resim''Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedîn abdike (Muhammedîyyeti) ve nebîyyike (Mahmudîyyeti) ve Resûlike (Ahmedîyyeti) ve Nebîyyûl-ümmîyyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi ves-sahbihi ve Ehl-i Beytihi...''Resim


Resim Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Tevekkeltü alallah : Ben ALLAH Teâlâyı vekil edindim" buyurdu.
(Ebu Dâvud, Edeb 103; Tirmizî, Dua 34; İbni Mâce, Dua)


Resim

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de: "Sizden her birinizin bir şeytanı vardır. Evet, benim de şeytanım var, fakat ALLAHu Teâlâ bana yardım etti ve şeytanım müslüman oldu, bana yalnız iyiliği emr eder!" buyurdu.
(İbn-i Mes'ud’dan; Müslim)

Ben şeytanımı Müslüman ettim, Rabbım’ın yardımıyla o bana iyiliği emreder.
Şeytan emrediyor iyiliği. Kim hangi şeytan?
Müslüman olmuş şeytan.
Müslüman olmuş Hizbuşeytanlık, Hizbullahlıktır.
Müslüman olmuş Firavunun adı, yeri, Musa aleyhi’s-selâm gibidir.
Müslüman olmuş Nemrud’un duyu-uyuşu, İbrahîm aleyhi’s-selâm gibidir.
Teslim olmak bu kadar önemlidir.
Silm.


Kul İhvÂNi Hocamızın 2.XI.2010 tarihinde yaptığı salı sohbetinden...
http://www.muhammedinur.com/forum/viewt ... 205&t=9079
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimŞEYHSİZ!.

Şeyhsiz varamazsın yolu
Zinhar şeyhe eriş şeyhe
Şeyhin himmetidir ali
Zinhar şeyhe eriş şeyhe..


Şeyhsiz tarikat yoluna gidemezsin sakın ha, mutlaka bir şeyhe el ver edebiyle yol al!
Şeyhin manevî yarımı çok değerli ve yücedir ve sen mutlaka bir şeyhe el ver edebiyle yol al!


Resim

Bir şeyh edin yola rehber
İşbu yola şeyh ile var
Budur sana doğru haber
Zinhar şeyhe eriş şeyhe..


Bu yola yolcuysan kendine bir yoldaş rehber edin ve tarikat yolundan geçmiş ve iyice bilen tarikat şeyhiyle ve köntrolünde yoluna yürü.
Bu senin için en doğru haber budur ve mutlaka bir şeyhe el ver edebiyle yol al!


Resim

Gör ol şeyhsiz gidenleri
Kimi mülhid kimi dehrî
Olma sen cebri ya kaderi
Zinhar şeyhe eriş şeyhe..


Etrafında şeyhsiz tarikat yolunda yürüyenlerin hallerini gör.
Baksan ya bunların kimisi mülhid/ dinden çıkan, dinsiz, kâfir, imânsız ve haşir ve âhirete inanmayan ya da kimisi dehrî/ âlemin ezelî ve ebedîliğini iddia edip âhirete inanmıyan münkir ve imansız bir fırkasına katıldı.
Sakın sen cebrî/cüz'i irâdeyi inkâr edenlerin bâtıl mezhebine mensub ya da kaderî/ "kul, kendi yaptıklarının halıkıdır" deyip ifrat ederek şaşırma mutlaka bir şeyhe el ver edebiyle yol al!


Resim

Hak habibi iken Resul
Şeyhsiz Hakk'a varmadı yol
Kim şeyhi yok şeytandır ol
Zinhar şeyhe eriş şeyhe..


Hakk Teâlâ’nın Habîbi iken Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Cebrâil aleyhi's-selâmsız Hakk Teâlâ’ya kendi başına yol almadı.
Büyük velîyullah Beyazid-i Bistamî kaddesallahu sırrahu’nun buyurduğu: “Mürşidi olmayanın mürşidi şeytandır.” sözünü unutma ve mutlaka bir şeyhe el ver edebiyle yol al!


Resim

Tâlibiysen Hak yolunun
Var elin tut bir ulunun
Tut pendin Eşrefoğlu'nun
Zinhar şeyhe eriş şeyhe..


Eğer sen Tarikat-ı MuhaMMediyye Hakk Yolunun isteklisiysen hen git bir Ulu Hakk Dostunun elini tut yolundan git!
Tarikatının yolunda onun pend/nasihat, vaaz, ve öğütlerini tut da mutlaka bir şeyhe el ver edebiyle yol al!.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim KOYUP AĞYÂRI!.

Koyup ağyârı sen gel yârı gözle
Gönül verme fenâya varı gözle!.


YÂRdan başkaların bırak sen gel Yârini gözet,
Sen bu gel-geç dünyasında fâni olanları terk et Bâki olan VARı-Hakk Teâlâ’yı gözle!.


Resim

Cihanda lokma için gussa çekme
Yedirme nefsine murdârı gözle!.


Sen bu cihanda bir lokma rızk için tasa çekme,
Nefsin hevâ hevesine uyup murdârı/ pis, kirli, İslâmiyetin gösterdiği kaidelere uygun olmıyarak kesilmiş hayvan ya da temiz olmayanları gözet!.



Resim

Kanaat zenciriyle nefsin itin
Ki bağla yırtmasın deyyârı gözle!.


Nefs itini Kanaat zinciriyle iyi bağla ki,
Sakın koparmasın deyyârı gözle/ kanâat sahibi kâmil olmaya bak!



Resim

Gurab-ı nefse uyup cife koma
Bulup can bülbülün gülzarı gözle!.

Sen bu nefs kara kargasına uyup da dünya leşine konma!
cÂN Bülbülün bul da gül-i zârın/ gül bahçesin gözet!.


Resim

Bu taşra halk ile pazarı terk et
Gönül şehrine gir esrarı gözle!.

Sen bu taşra-dış dünya halkı ile bazar kurmayı bırak da,
Kendi gönül şehrine gir ve gizli-ince sırlarına göz at!.



Resim

Sakın Bağdad'ını uğrulamasın
Hevâ ile bu nefs ayyârı gözle!.


Sakın bezm-i belâ söz şehrin Bağdad'ını uğrulamasın/ soyup sovana çevirmesin, hevâsına uyup da bu nefs ayyârı/ hırsız, hileci, dolandırıcı, hilebaz, dessas, zeki, kurnaz nefs iyi gözet, dikkat et!.

Resim

Ezelden Hak ile vade edüb sen
Hakk'a tap gayrı ko ikrârı gözle!.


Sen ki Bezm-i elest Ezelinde Hakk Teâlâ ile va’adleşmiş/sözleşmiştin, şimdi sen başkasını boş ver de Hakk Teâlâ’ya tap ve verdiğin ikrârı gözet!.


Resim

Derip devşirme koyup gideceksin
Ne aldı gitti gidenleri gözle!.


Ölmeyecekmiş gibi ele geçeni derip devşirip durma burada bırakıp gideceksin bir gün,
Ecel erip çekip gidenler ne aldı götürdü bir düşün bir bak bakalım!.


Resim

Be derbendi geç Eşrefoğlu Rumî
Eriş kafileye saları gözle!.


Bu hayar debendini/ dağda ve tepede zahmetlerle geçilen dünya dar geçitini geç de ey Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu,
Seni kafileye ulaştırıp salacak Hakk dostunu gözle-gözet!.


Resim

Durugel karüban göçtü uyuma
Yabanda kaldı usanları gözle!.

Şu şaşkın uykucu hâlinden beri dur ki, Aşk Yolunun vuslat kervÂNı kalktı/gçötü aç gözünü uyuma!
Beklemekten usananların yaban ellerde perişan-çâresiz kaldıklarını gözet-unutma!..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim O’NuN DERDi iLE!.

Anın derdi ile daim yine bu yüreğim yâne
Kodu canımda aşk odun ezelden ta ebed yâne


YÂRimin derdiyle her zaman olduğu gibi yine bu yüreğim yana ki,
O YÂR Özüme-cÂNıma AŞK Ateşini Ezelden Ebede kadar yanacak şekilde koydu ki durmadan yana!.


Resim

Beşârettir bana yanmak yolunda baş u can vermek
Bu bezirganlık özgedir erişmez sud u husrâne


O’nun kulu olup O’ndan ayrı ve hasret çeken AKLımla tekrar O’na kavuşuncaya-vuslata kadar Yanmak benim için bir müjdedir.
Bu alış-veriş bezirganlığı KULLUK ZÂTa mahsusutur ve bir ticarettir son-UÇta bir kâr-zarar yoktur.


Resim

Bu aşk odu beni yaksın tütünüm göklere çıksın
Eğer bu yüz bin canım varsa fedâ olsun o canâne


Bu aşk ateşi beni yaşadıkça yakmaya devam etsin, dumanım göklere çıksın!
Şah damarımdan da AKRABa-Yakın olan Hak Yolunda yüzbinlerce canım olsa da fedâ olsun!.


Resim

Bu aşkın âdeti yakmak ölür âşıkları daim
Şu kim aşk oduna yanmaz yazıldı adı hayvâne..

Bu İlahî Aşkın genel âdeti-tavrı-tarzı o ki sürekli yüreği yakmaktır. Onun için âşıklarını öldürür durur.
Şu ki mesele AŞKuLLAH Ateşine yanmayan kişinin adı hayavan listesine yazılmıştır..

Resim

Anın aşkı bana yârdır dilimde adı tekrardır
Gönül kevnine vermezler nazar kıl ehl-i irfâne..


Hakk’ın Aşkı ki bana ebedî YÂRdır, ve O’nun adı dilimde vird oldu ve sürekli tekrar ederim.
İrfÂN Ehli olanlara iyi bak ki onlar, gönül iklimine bağlanıp kalmazlar..


Resim

Anın aşkı kime düştü dağıldı tedbiri şaştı
Mekanı lamekan oldu kılur kendini virâne


Bu âlemde Hakk’ın Aşkı ki, kime düştüyse o kişinin tedbiri dağıldı şaştı.
Önceki yaşadığı Mekanı artık Aşk İkliminde lâmekan oldu ve artık bu dünyada kendine ait ne varsa virâneye döndürür..


Resim

Sefer kılur vücudunda bu aşkın tâciri daim
Erer pazarına aşkın verir bin canı bir câne


Bu Aşkın Alıp-Satan Tüccarı, maddî-manevî tüm vücûdunda sefer eyler,
Aşk Bazarını bulur ve cÂNÂNa bin cÂN verir..

Resim

Hayatın ruh ile sanman bu uşşakın eya gafil
Tecellîsine ma'şukun bular can verdi şükrâne


Bu Hak Âşıkların hayat diriliğinin sadece RUH ile yürüdğünü sanmayın ey gâfiller,
Onlar ki, Mâşuk olan ve en ÖZden de yakın YÂRin bir tecellîsine bunlar şükrÂNe olarak cÂNlarını verdiler..


Resim

Gerkse zâhid ü abid ol Eşrefoğlu Rumî sen
Çü vasıl olmadın Hakk'a yazılmaz adın insâne


Ey Eşrefoğlu Rumî sana gerekli olan dünyaya aldırmayan zâhid ve gerçek kul ol!
Netice olarak Hakk’a vasıl olmadıysan iyi bilki adın İNSÂN sınıfına yazılmaz!.

Resim

Ey âşıklar ey sadıklar ey esrükler ey ayıklar
Kayurmaz can u başından girenler iş bu meydâne


Sizler ki ey âşıklar, ey sadıklar, ey sarhoşlar ve ey ayıklar,
İşte bu meydÂNa girenler canlarını ve başlarını kayırıp korumazlar/koruyamazlar..


Resim
Sud: f. Kâr, faide, kazanç.
Husrân: Mahrumiyet. Kayıp. Çok büyük ziyan.
Kevn: Hudus. Varlık, var olmak. Vücud, âlem, kâinat. Mevcudiyet.
Tâcir: Ticaret yapan, ticaretle uğraşan.
Esrük: Sarhoş, mest. * Azgın, kızgın. * Zayıf, hasta, hâlsiz, dermansız, tâkatsiz.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimEYÂ GÂFİL!.

Eyâ gâfil aç gözünü bir bak bu dünya haline
Hiç kimse geldi mi bunda düşmedi ecel eline..

Ey bre başına geleceği önceden düşünmeyen, uyanık olmayan Allah'ı unutan nefis gözlerini iyice aç da bir bak şu dünyanın hâline bir!.
Bu âleme gelip de sonunda ECEL okunu yemeyen hiç olmuş mu?


Resim

Niceleri Sultan edip tahta çıkardı bir zaman
Âhir yere vurdu anı irgürmedi visâline..


Nice insanları sonsuz hırslar içinde kandökerek sultÂN edip tahtlara oturttu da sonunda öyle bir vurdu ki yere dibine geçirdi tuoz toprak etti ve EMELLerine asla ulaşamadı erişemedi, çünkü EMEL istediğnin daha ötesiydi!.

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem iki taş alıp birini çok uzağa atıyor birini ashâbının ayakları önüne bırakıyor. Ve buyuruyor ki: “Şu uzağa attığım taş emeliniz, ayaklarınızın ucundaki de eceliniz.”...

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün eline iki çakıl taşı aldı ve bunlardan birisini yakına, diğerini uzağa attı ve: “Bu neyi temsil ediyor, biliyor musunuz?” dedi. Sahabe-yi Güzin: “Allah ve Resulü daha iyi bilir” dediler.Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şu uzağa düşen EMEL, şu yakına düşen de ECELdir” buyurdu.

(Tirmizî, Emsal, 7)

Resim

Bu dünyayı benim sanup zinhar buna verme gönül
Nice senin gibilerin gülüp geçti sakalına..


Sen de şaşkınlık edip da bu dünyayı kendiyin sanıp, ölümü öldürdüm kabir kapısını kapattım zannedip gönlünü kaptırıverme!
Bu sessizce dönmüyormuş gibi 1600 km/saat HIZLa dönen alçak dünya senin gibileri toprağa karışımış sakalın hep güldü geldi ve gülüp gidecektir bu SüNNetULLAHtır unutma!.


Resim

Bu fenâya aldanmagıl ol bekânın kaydı görgil
İşbu geçer dünya için girme halkın vebâline..


Sen bu gel-geç izafî-iğreti FeNÂ Âlemine sakın aldanma da, ebedi BEKÂ Âleminin lâzım ve lâyıkını tedarik et önceden giöndermeye bak!
Sen de etrafındaki câhillere uyup da gel-geç dünyasında sürekli kalıcı gibi halkıyla boğuşup vebâllerine/ yanlış yapıp da doğru olmayan bir hareketin manevî mes'uliyetne girme ahmakça!.


Resim

Gör gör bunu fenâsını çekme zinhar belâsını
Tiz tiz nice noksan erer bir bak bunun kemâline..


Sen gönül gözünü/Basîretini aç da bu âlemin fâni/gelgeç olduğunu gör artık dai derdini kederini belâsını çekip durma!
Bu âlemde her ÂN her nefes KULLUk İmtihÂNı İmkÂNla sürüp durmaktadır.. ve noksanlar ardı ardına tezce gelir. Ve bunlar Şe’ÂNuLLahta her ÂNın kendi sorularıdırlar ve sen de MuhaMMedî ŞÛURunla noksanları KemÂLinle tAMMLa tÜMMLe!..


Resim

An şol günü yer devrile gökler çatlayıp yârıla
Mahluk bir yere derile İsrafil sûru çalına..


Ol “kıyÂM et!” günü geldiğinde yer yüzü devrilir ve gökler çatlayıp yarılır gider!
Ne zaman ki İsrâfil aleyhi's-selâm son-UÇ Sûrunu çalar işte o zaman tüm Halkediler Yaratıklar Mahşere toplanırlar!.


السَّمَاءُ مُنْفَطِرٌ بِهِۚ كَانَ وَعْدُهُ مَفْعُولًا
Resim---“Essemâu munfatirun bih(i)(c) kâne va’duhu mef’ûlâ(n: Bu nedenle gök bile yarılıp-çatlamıştır; (artık) O'nun va'di gerçekleştirilip-yerine getirilmiştir.)”
(Müzemmil 73/18)

وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ وَالْأَرْضُ جَمِيعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَالسَّماوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
Resim---“Ve mâ kaderûllâhe hakka kadrihî vel ardu cemîan kabdatuhu yevmel kıyâmeti ves semâvâtu matviyyâtun bi yemînih(yemînihi), subhânehu ve te’âlâ ammâ yuşrikûn: Onlar Allah'ı hakkıyla tanıyıp bilemediler. Kıyamet günü bütün yeryüzü O'nun tasarrufundadır. Gökler O'nun kudret eliyle dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir.”
(Zümer 39/67)

Resim

Atan anan kardaşların yâd olup senden ayrıla
Şol ettiğin zulumlerin hep dâdı senden alına..


O gün ana baban kardeşlerin birer yabacı olup senden ayrılıp kaçarlar!
Ve hayatta ettiğin zülmlerin karşılığı adalet gereği senden alınır!.



Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "İnsanlar kıyamet günü yalınayak, çırılçıplak, sörpük ve sarkık, ter, gem gibi boğazlarına takılmış ve kulaktozlarına çıkmış bir halde haşr olunurlar." buyurdu.
Hadisi rivayet eden Hz. Sevde diyor ki: Bunun üzerine ben: "Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem! Eyvah! O ne sefillik; insanlar birbirinin ayıbına bakacaklar." dedim.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
"Hayır! İnsanlar -o gün- bunları göremeyecek kadar kendileriyle meşguldür." buyurdu ve "O gün, onlardan her bir kişinin kendisine yetecek kadar işi ve derdi vardır." buyurup;
لِكُلِّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ
Resim---“Li kullimriin minhum yevmeizin şe’nun yugnîh: O gün, herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır.”
(Abese 80/37) mealindeki âyeti okudu."
(Buharî, Enbiya, 8, 48)

يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ
Resim---“Yevme yefirrul mer’u min ehîh: İşte o gün kişi kardeşinden, kaçar.”
(Abese 80/34)

وَأُمِّهِ وَأَبِيهِ
Resim---“Ve ummihî ve ebîh: Annesinden, babasından,”
(Abese 80/35)

وَصَاحِبَتِهِ وَبَنِيهِ
Resim---“Ve sâhıbetihî ve benîh: Eşinden ve çocuklarından.”
(Abese 80/36)


يُبَصَّرُونَهُمْ يَوَدُّ الْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَدِي مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍ بِبَنِيهِ
Resim---“Yubassarûnehum yeveddul mucrimu lev yeftedî min azâbi yevmi izin bi benîh: Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu günahkar, o günün azabına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister”
(Meâric 70/11)

وَصَاحِبَتِهِ وَأَخِيهِ
Resim---“Ve sâhıbetihî ve ahîh: Kendi eşini ve kardeşini,”
(Meâric 70/12)

وَفَصِيلَتِهِ الَّتِي تُؤْويهِ
Resim---“Ve fasîletihilletî tu’vîh: Ve onu barındıran aşiretini de;”
(Meâric 70/13)

وَمَن فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ يُنجِيهِ
Resim---“Ve men fîl ardı cemî’an summe yuncîh: Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa.”
(Meâric 70/14)

Kısacasıysa;
وَلَوْ أَنَّ لِكُلِّ نَفْسٍ ظَلَمَتْ مَا فِي الأَرْضِ لاَفْتَدَتْ بِهِ وَأَسَرُّواْ النَّدَامَةَ لَمَّا رَأَوُاْ الْعَذَابَ وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْقِسْطِ وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ
Resim---Ve lev enne li kulli nefsin zalemet mâ fîl ardı leftedet bih(bihi), ve eserrun nedâmete lemmâ reevul azâb(azâbe), ve kudıye beynehum bil kıstı ve hum lâ yuzlemûn: Zulmeden her nefis, yeryüzündekilerin tümüne sahip olsa bunu (azaba karşılık) mutlaka fidye olarak verirdi. Onlar azabı görünce pişmanlıklarını gizlerler, oysa onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmedilmiştir.”
(Yûnus 10/54).

Resim

Şol dünyaya benim diyen atlar binip harir giyen
Kara toprak olup yatır kimse bilmez ki hali ne..


Bu âlemde nice muhteşem SüleymÂNlar gelip geçer ki küheylan atlara binip ipekler giyinip bu ÂLEM benim deyip Firavunlaşanlar,
SON-UÇta toz toprağa karışır ve asla yaşayanlar bilemezler ki HÂLİ nicedir o Adalet ve hesab Âleminde..


Resim

Ârif olan baktı gördü bunun mekr ü hilelerin
Bir parmağın da banmadı bunun ağulu balına..


Ancak MuhaMMedî Ârif Âşıklar bu İmtihÂN DÜN-ya-sının mekrini/hilesini, aldatmasını, oyununu, düzenini GÖReBİLdiler ki,
Tek parmaklarını bile bu altın tastaki zehirli BELÂ BALIna banmadılar!.

Resim

Buna gönül verenlerin ahır mağbunluktur işi
Akil olan aldanmadı bunun yalnış hayaline..


Zâten oldum olası bu yalan dünyaya gönül verip kendini kaptıranların ömürleri son-UÇu, bu yayat kumarında, yaşam alışverişindee aldanmış olmaktır ve bu kaçınılmazdır.
Geçekten AKLını İlahî-Kur’ÂNî-MuhaMMEdî NAKLe ulaştıran ÖZ AKILLılar bu sanal hayat haYyaline kanmadılar aldanmadılar!.


Resim

Eşrefoğlu Rumî sen de âhir toprak olısarsın
Toprak olmadan toprak ol aldanma anın âline..


Ey Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu Babam, elbet sen de her cÂN gibi sonUÇta toprak olacaksın!
Sen en iyisi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem DUY ve UYda toprak olmadan toprak olda kurtuluş felah bul!.


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Hasibu enfüseküm kable en tuhasebu: Hesaba çekilmeden önce nefslerinizi (kendinizi) hesaba çekin." buyurdu.

(Tirmizî, Kıyâmet 25)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : “ Mutü kable en temutü: Ölmeden önce ölünüz! ” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

Resim

Seni yavuz sananlara sen hayır dualar eyle
Kim kime ne sanır ise âhir geliser yoluna..


Bu âlemde şaşaı bakıpda seni de set konuşan yaman birisi sananlara da sen hep HAYR DUÂlar et!
Zâten kim kim için ne dilerse sonuçta kendi başına gelecek ve yoluna kazdığı kuyu ya da yaptığı su çeşmesi çıkacaktır inşâe ALLAH!.


Resim

gâfil: Dikkatsiz, iyi düşünmeyen, uyanık olmayan. Haberi olmayan, ihtiyatsız, başına geleceği önceden düşünmeyen. Allah'ı unutan. Kendi gayr-ı meşru zevkine dalan.
Ecel: Her mahlukun ve canlının Allah tarafından takdir edilen ölüm vakti. Âhirete göç etmek. * İleride olacağı şüphesiz olan. * Allah'ın takdir ettiği ömür.
İrgürme:
Visâl: (Vasıl. dan) Vâsıl olma. Sevdiğine ulaşma. Kavuşma. Ayrılıktan kurtulma.
Görgil: gör ki..
Dâd: f. Adâlet. Hak, doğruluk. * İnsaf. * Vergi, ihsan, atiyye. * Ömür. * Sızlanma.
Harir: İpek. İpekten yapılmış.
Mağbun: (Gabn. dan) Alışverişte aldanmış olan. * Şaşkın. Şaşırmış.
Olısarsın: olacaksın.
Âl: Hile, tuzak.
Yavuz: şiddetli yanan. * A'lâ, fevkalâde. * Pek sert.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimGÖZÜN AÇ!.

Gözün aç imdi uyan
Tevbeye gel tevbeye
Gaflet uykusuna kan
Tevbeye gel tevbeye..


Tez gelip geçen çocukluk-gençlik serhoşluğundan ve dünya derdi gaflet uykusundan gözünü çabukça aç da hemen uyan ve Tevbeye gel tevbeye ve tevbe sözünde dur!.

Tevbe: (Tövbe) Yaptığı fenalığa pişman olmak. Allah'dan afv dilemek. Bir daha işlememeye azmetmek. Estağfirullah deyip, pişmanlık duymak.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Şariat-ı Garrasında;

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:“Bir kimse, istirahat için ıssız bir çölde uyur. Uyanınca yiyip içeceği bulunan bineğinin, yanından kaybolduğunu görür. Her tarafta arar bulamaz. Yorgunluk içinde eski uyuduğu yere gelir, "Bu ıssız çölde aç susuz kalacağım için ölmem mümkündür" diyerek ümitsizlik içinde uyuyakalır. Uyandığı zaman devesini ve yiyip içeceğini yanı başında görünce çok sevinir. İşte Allahü teâlâ da bu kulun sevinmesinden çok, tevbe edene sevinir.” buyurdu.
(Müslim)

Kur'ân-ı Kerim'imizdeyse;

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَّصُوحًا عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُكَفِّرَ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يَوْمَ لَا يُخْزِي اللَّهُ النَّبِيَّ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ نُورُهُمْ يَسْعَى بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Resim---“Yâ eyyuhâllezîne âmenû tûbû ilâllâhi tevbeten nasûhâ(nasûhan), asâ rabbukum en yukeffire ankum seyyiâtikum ve yudhilekum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru, yevme lâ yuhzîllâhun nebiyye vellezîne âmenû meah(meahu), nûruhum yes'â beyne eydîhim ve bi eymânihim yekûlûne rabbenâ etmim lenâ nûrenâ vagfir lenâ, inneke alâ kulli şey'in kadîr: Ey iman edenler! Allah'a kesin (nasuh) bir tevbe ile tevbe edin. Olabilir ki, Allah sizin kötülüklerinizi örter ve altından ırmaklar akan cennetlere sokar. O gün Allah, Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri küçük düşürmeyecektir. Nurları, önlerinde ve sağ yanlarında koşar parıldar. Derler ki: "Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla! Şüphesiz Sen, her şeye güç yetirensin." (Tahrîm 66/8)

Resim

Nice bir nefs arzusu
Nice dünya kaygusu
ya nice nice isyan
Tevbeye gel tevbeye..


İnsanoğlunu NEFSinde, yaradılışında fıtraten yapısında KULLUK İmtihanı gereği Kendi çıkarına EMRedicilik vardır. Bunun sonucu hevâ-Heves-arzu-hırs-tamah, sonucunda dünya dartleri ve çorap söküğü gibi ardarda gelen RABBına sayısız isyanlar ki, "VAKT"ini BİL ve derhal Tevbeye gel tevbeye!..

Resim

Ey dünyayı cem'eden
Sonra koyuban giden
Olmadın sen peşiman
Tevbeye gel tevbeye..


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi duymayıp bu leş dünyayı toplayıp tümüne sahip çıkmak hırsı içinde olan gafil nefsim!
Değil o topladıkların ellerini gözlerini de kurda kuşa terk eder gidersin ne çâre ki hâlâ ANLAmadın ve pişman olup tevbe edemedin!. Tevbeye gel tevbeye!..


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : “Ed-dünyâ ci'fetun, tâlibuhâ killâbun: Dünyâ bir leştir ve onun tâliplileri köpeklerdir. ” buyurmuştur. (Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, Beyrut 1985)(Tirmizî, Emsal, 7)

Dünya leştir onun tâlibi küllâbtır, kelplerdir, köpekler, doğrudur ancak put edinip saldırırsan böyledir. Yoksa, DÜNyâmız TEVHİD TARLAmızdır ve Ni’metuLLahtır!

Resim

Verme dünyaya gönül
Nefsi ko Hakk'a ol kul
Tab ziyânı assı sen
Tevbeye gel tevbeye..


Adı üstünde Yalan Dünyaya gönlünü kaptırıp kazık çakma!
Nefsini ilâh edinmeyi bırak artık da Hakk TeâLâ’ya KUL ol!
Artık çocuk değilsin AKLını NAKLe ulaştır ELİni de Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemle ki, Zarar-Ziyan ile Kâr-Kazancın Tabiatını ve sonUÇunu ANLAyıp Tevbeye gel tevbeye!..


أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا
Resim---“E raeyte menittehaze ilâhehu hevâh(hevâhu), e fe ente tekûnu aleyhi vekîlâ: Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın?” (FurkÂN 25/43)

Resim

Ne yatarsın tururu
Korku çoktur ilerü
Nagâh göçer karüban
Tevbeye gel tevbeye..


Neden buralarda eğleşip durup, yangelip yatarsın mezar kapısını kapatmış dokuz keçili Yörük ağası gibi kul ihvÂNi şaşkınım!
Bu YÂRım Nefeslik cÂN KervÂNımız birdenbire, ansızın, hemence kalkar, seni bıarakır YOLa ÇIkar da, çırpına kalırsın ve daha beteri ilerde çoook tehlikeli korkular seni beklemekte yalnız başına.. şükür ki henüz bunlar olmadı ve sen hemence Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e sarıl da Tevbeye gel tevbeye!.


Resim

Gelenler kamu gitti
Sevdiğini terk itti
Girdiler kabre uryan
Tevbeye gel tevbeye..


İmkÂNlarla KuLLuk İmtihÂN Salonu olan bu Yalan Dünyaya gelenlerin tümü de ister istemez çekip gittiler. İsimleri bile kalmadı çoğunun..
Atlas, ipek, hırs kibir vs ELBiselerini ve de İBLisliklerini KULLanamaz HÂLde çıkarıp çırılçıplak meZÂRLara DOLuştular ve beklemekteler hesablarının SON-UÇlarını!.. sen ise daha hayattasın hâdi koş ve Tevbeye gel tevbeye!.


Resim

Dervişliğin yoluna
Aşk ile geldin ise
Geç bitmez endişeden
Tevbeye gel tevbeye..


ASLı DERyUş-Kapı çalan DİLenci demek olan bu DEVR-i İŞ-liğe ki, DERVİŞLiğin ki, Hakk YOLUna sen AŞKuLLAH ve MEŞK-i RaSûLuLLaH İLe GİRdin-GELdin ise, Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmın KÖŞKüLLAHı OLAN SABIR KALB KÂLEsine girip, bitiptükenmez şek-şüphe, nedişeler ŞEY-t-ÂN-lığını MüslümÂN et!. Ve kurtulmanın tek YOLU ise Tevbeye gel tevbeye!.

Resim

Eşrefoğlu Rumî sen
Nefsine ver tevbeyi
Nefsin eyle müslüman
Tevbeye gel tevbeye..


EYy Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu BaBam sen en önce kendi NEFsine tevbesini ver!
Hemence Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi DUY/UY ki,
Nefsini ve onu Sırat-ı Mustakîm YOLUndan AZdırıp çıkaran ŞEY-t-ÂN-ını MüslümÂN et ve İstiğfara sok ve de Tevbeye gel tevbeye!.


Hoca BaBamın cÂN Dostu Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu BaBama RAHMetler Dİleyip BİZ de biRr COŞalım ORUÇ KÂFa/AKILLa inşâe ALLAHu TeâLâ:


bismillâhirrahmÂNirrahÎmm!

haYy MuhaMmed RaSûLuLLah sallallahu aleyhi ve sellem EFENdimİZe ve DE DUYup-UY-ÂN-Larına es SeLÂM OLsun!.


ResimEs-Salâtü ve’s-selâmü aleyke Yâ Resûlallâh.Resim

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

Resim''Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedîn abdike (Muhammedîyyeti) ve nebîyyike (Mahmudîyyeti) ve Resûlike (Ahmedîyyeti) ve Nebîyyûl-ümmîyyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi ves-sahbihi ve Ehl-i Beytihi...''Resim


Resim Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Tevekkeltü alallah : Ben ALLAH Teâlâyı vekil edindim" buyurdu.
(Ebu Dâvud, Edeb 103; Tirmizî, Dua 34; İbni Mâce, Dua)


Resim

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de: "Sizden her birinizin bir şeytanı vardır. Evet, benim de şeytanım var, fakat ALLAHu Teâlâ bana yardım etti ve şeytanım müslüman oldu, bana yalnız iyiliği emr eder!" buyurdu.
(İbn-i Mes'ud’dan; Müslim)

Ben şeytÂNımı MüslümÂN ettim, RaBBım’ın yardımıyla o bana iyiliği emreder!.
ŞeytÂN mı EMRediyor İYİLiği?!. KiM?. KiMe?. Hangi ŞeYy-t-ÂN?.
MüslümÂN OLmuş şeytÂNLar ve DE ŞEY-tÂN-laş-MA-mış cÂNLar!.
MüslümÂN OLmuş Hizbu'ş- şeytÂNlık ki o HÂL ->HizbuLLahLıktır.
MüslümÂN OLmuş Firavun'un adı, yeri, Musa aleyhi’s-selâm gibidir.
MüslümÂN OLmuş Nemrud’un DUYu-UYuşu, İbrahîm aleyhi’s-selâm gibidir.
TeSLiM OLmak.. MüSLiM OLmak bu kadar önemlidir, Aziz cÂNlarım!.
Silm-KaLB-i SELîMm!.


TEVBE KAPImİZz:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Günahınız çok olup göklere kadar ulaşsa, tevbe edince, Allahü teâlâ tevbenizi kabul eder.” buyurdu.
(İbni Mâce)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Bir kimse, işlediği günaha tevbe edince, Allahü teâlâ meleklerine buyurur ki: "Şu kimseye bakın, günah işledi, günahın cezasını veren ve affeden bir Rabbi olduğunu hatırlayıp tevbe etti. Şâhid olun ki onu affettim!." buyurdu.
(Buharî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:Tevbe eden, günah işlememiş gibi olur.” buyurdu.
(İbni Mâce)

وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُواْ فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُواْ أَنْفُسَهُمْ ذَكَرُواْ اللّهَ فَاسْتَغْفَرُواْ لِذُنُوبِهِمْ وَمَن يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ اللّهُ وَلَمْ يُصِرُّواْ عَلَى مَا فَعَلُواْ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Resim---Vellezîne izâ fealû fâhişeten ev zalemû enfusehum zekerûllâhe festagferû li zunûbihim, ve men yagfiruz zunûbe illâllâhu ve lem yusırrû alâ mâ fealû ve hum ya’lemûn: Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.” (Âl-i İmrân 3/135)

وَقُل لِّلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ أَوْ آبَائِهِنَّ أَوْ آبَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ أَبْنَائِهِنَّ أَوْ أَبْنَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي أَخَوَاتِهِنَّ أَوْ نِسَائِهِنَّ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ أَوِ التَّابِعِينَ غَيْرِ أُوْلِي الْإِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ أَوِ الطِّفْلِ الَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى عَوْرَاتِ النِّسَاء وَلَا يَضْرِبْنَ بِأَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِينَ مِن زِينَتِهِنَّ وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Resim---Ve kul lil mu’minâti yagdudne min ebsârihinne ve yahfazne furûcehunne, ve lâ yubdîne zînetehunneillâ mâ zahera minhâ, vel yadribne bi humurihinne alâ cuyûbihinne, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ li buûletihinne ev âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne evit tâbiîne gayri ulîl irbeti miner ricâli evit tıflillezîne lem yazharû alâ avrâtin nisâi, ve lâ yadribne bi erculihinne li yu’leme mâ yuhfîne min zînetihinn(zînetihinne), ve tûbû ilâllâhi cemîan eyyuhel mu’minûne leallekum tuflihûn: Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.” (Nûr 24/31)

وَهُوَ الَّذِي يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ وَيَعْفُو عَنِ السَّيِّئَاتِ وَيَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ
Resim---“Ve huvellezî yakbelut tevbete an ibâdihî ve ya’fû anis seyyiâti ve ya’lemu mâ tef’alûn: O, kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir.” (Şûrâ 42/25)

Resim---Ebu Zer radıyallahu anh'ın rivayet etmiş olduğu bir hadis-i kudside ALLAH celle celâluhu şöyle buyrulmuştur: "Ey kullarım! Siz hepiniz gece ve gündüz hata işliyorsunuz. Ben de bütün günahları yargılarım. Şu halde günahların mağfiretini taleb edin ki günahlarınızı mağfiret edeyim."
(Müslim, Bir:55)

TEVBEde En önemli olan husus, pişmanlıkla HAKKa-HAYRa dönüş ve bir daha BâtıLa-Şerre dönmeyiştir:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Göklere kadar yükselen günah işleseniz de, sonra pişman olsanız, Allah-u Zülcelal tevbenizi kabul eder." buyurmuştur.
(Tirmizî, 3540)

İmam Ali kerremullahi veche: "Tevbe etmek farzdır. Fakat tevbeyi gerektiren şeyleri terketmek de ondan önce farzdır." buyurmuştur.

Peygamberimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hayatında tek bir defa hac yapabilmiştir, bu haccına "Vedâ Haccı" denilir, Vedâ Haccında Arafat Meydanı'ndaki Vedâ Hutbesini okuduktan sonra özel bir dua eder. Ancak bu duasına cevab gelmez. Yaptığı dua şudur: "Ya Rabbi! Ümmetim içinde zâlim ve mazlumlar olacak. Eğer zâlime yaptığı zulüm karşılığında adalet uygularsan, onların kurtuluş imkanı olmayacaktır. Sen dilersen mazluma uğradığı zulümden dolayı cenneti, zâlime de affı vermeye güç yetirirsin." buyurur. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme Arafat'ta bu duâsına Rabbimiz'den bir cevab gelmedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Arafat ile Mina arasında Müzdelife’ye akşam olunca geçti ve burada da duasını yeniler. Sabaha doğru seher sonunda Arafat'ın ufkuna bakıp gülümsediği görülür. Sahabeler hemen sorarlar: "Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Arafat'tan bu yana sizi düşünceli gördük. Müzdelife'de de öyleydiniz. Ama şimdi sizi gülümser görünce rahatladık. Bunun sebebi nedir?" Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selle: "Ben Arafat'ta özel bir dua etmiştim. Ama duama cevap gelmedi. Burada da duamı tekrarladım. Nihayet Cebrâil bana duamın kabul edildiği haberini iletti: "Allah iyi olanlarınızı bağışladı. İyilerinizi kötüleriniz hakkında şefaatçi kıldı. İnen rahmet onları da kapsadı. Buradan yeryüzüne dağıldı. Tövbe edip, dilini ve elini sakınan herkese ulaştı." Şeytan ve askerleri Arafat dağı üzerinde ALLAH celle celâluhu nasıl cevab verecek diye bekliyorlardı. Bana verilen bu cevabı işitince bazılarına toprak saçarak dağıldılar. Dediler ki: “Allah'ın rahmeti kötüleri de kapsadı. Artık kötüler de ümitsiz olmayacak!.” İşte ben onların bu halini görünce gülümsedim." buyurmuştur
(İ. Ahmed, Müsned, IV, 515)

İmam Taberî, Taberî Tarih’inde naklettiği uzunca bir rivâyette Ömer b. Hattab’ın: “Tövbe kapısı nedir?” şeklindeki sorusuna Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in verdiği cevaptan bahsedilirken bu husus şu şekilde ortaya konulmaktadır: “…Ey Ömer! Allah Teâlâ mağribin arkasında iki kanadı olan bir tövbe kapısı yaratmıştır. Bu kapı altından olup inci ve diğer mücevherlerle bezenmiştir. Bu kapının bir kanadından diğer kanadına uzunluğu, süratli giden bir süvâri için kırk yıllık yoldur. Bu kapı Allah’ın mahlûkâtı yarattığı günden o gecenin sabahına kadar açık kalacaktır. Daha sonra güneş ve ay batıdan doğacak ve bundan sonra Hz. Âdem’den o gecenin sabahına kadar gelmiş geçmiş Allah’ın kullarından hiçbir kulun tevbe-i nasûhu asla kabul edilmeyecektir. Ancak eğer bu tövbe önceden bu kapıdan girmişse o mutlaka Allah’a (c.c.) ulaşacaktır.”
Bunun üzerine Muaz b. Cebel Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e şöyle bir soru sordu: "Yâ Resûlullah!, anam babam sana fedâ olsun tevbe-i nasuh nedir?" Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi: “Günahkarın günahına pişman olması, Allah’tan özür dilemesi sonra da o günaha bir daha asla dönmemesidir. Tıpkı sağılan sütün memeye dönmediği gibi…”
Taberî’nin naklettiği rivâyet bu şekilde devam etmekte olup, araştırmalarımıza rağmen temel hadis kaynaklarında tespit edilememiştir..

Diğer taraftan hadis kaynaklarında “Tövbe Kapısı”yla ilgili şöyle bir rivâyet bulunmaktadır: “Mağribte bulunan tövbe kapısı açıktır. (Bir kanadından diğer kanadına) uzunluğu yetmiş yıllık yoldur. Bu kapı tövbe için açık kalmaya devam etmektedir. Güneş batıdan doğuncaya kadar da bu kapı kapanmayacaktır.”
Bu rivâyeti Safvân b. Assâl el-Mürâdî’den; Tirmîzî, İbn Mâce, Nesâî, İbn Hanbel, Tayâlisî, Abdurrezâk b. Hemmâm, Humeydî, Said b. Mansur, Osman b. Said, Nuaym b. Hammad, Taberânî, İbn Huzeyme, Dârekutnî ve Beyhakî tahric etmişlerdir..



Resim

Gaflet: Dikkatsizlik, endişesizlik, vurdumduymazlık. En mühim vazifeyi düşünmeyip, Cenab-ı Hakk'a itaat gibi işleri bilmeyip, başka kıymetsiz şeylerle uğraşmak. Nefsine ve hevesâtına tâbi olarak Allahı ve emirlerini unutmak.
Nasuh: Hâlis. Temiz. Kesin, kat'i. Çok nasihat eden ve nasihati DUYup/UYan
Cem': Farklı şeyleri bir yere getirmek mânasına mastar. Az olarak cemaat için isim olur. Toplama. Bir yere getirme, biriktirme. Yığma .
Assı: yarar, çıkar, kazanç.
Turur: Durur.
Nagâh: f. Birdenbire, ansızın, hemen. (Nâgeh, nâgehan, nagehâne, nagehânî)
Kamu: (Kamuğ) t. Hep, bütün, tamamen.
Karüban: f. Kervan.
Uryan: Çıplak.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimLâ ilâhe İLLALLAH!.

Her kim der ise dâim
Lâ ilâhe İLLALLAH!.
Gönlünde dura kâim
Lâ ilâhe İLLALLAH!.


Her kim ki MuhaMmedî Hakk Âşıkça her zaman, her yer, her hal ve her nefeste dâima “Lâ ilâhe İLLALLAH!.”ı zikrederse gönlünde, bu TEVHİD İnancı kök salacak ve her hâlde var olacaktır ki bu “Lâ ilâhe İLLALLAH!.” Mü’minliktir.

Resim

Endişesi Hak ola
Gönlü nur ile dola
Mahşeredek dey'gele
Lâ ilâhe İLLALLAH!.


Gerçek MuhaMMedî Tevhid Ehlinin bu yalan gel-geç DÜNyasında tek endişesi el HAKk ALLAH celle celâluhu ola ki gönlü NûR-u MuhMMed ki NÛRuLLAH dola!
Ve bu HÂLi mahşeredek sürecektir her zeRResi: “Lâ ilâhe İLLALLAH!.” Diyerek!.


Resim

Şu dem ki göçe canı
“Lâ havfı” ola şanı
Çürütmeye hiç teni
Lâ ilâhe İLLALLAH!.


Öyle ki şimdi şu ÂNda Şe’ÂNuLLahta Ehl-i Tevhid olarak taşıdığı cÂNı Hesab Âlemine öylece göçüp gide!
Ve bu Tevhid Yiğitlerinin bu âlemde ŞANLarı:
“fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn: onlara korku yoktur. Onlar üzüntü de çekmeyecekler.” Lütf-ü-keremine ereme ola! Ve bu yüce Tevhidleri NûR-u MîM Mumyası gibi TENlerini çürütmeye toprakta.. “Lâ ilâhe İLLALLAH!.” Şerefiyle..


Resim

Aldatamaya şeytan
Munisi ola Rahmân
Hem kurterıser iman
Lâ ilâhe İLLALLAH!.


Kesretten Vahdete geçiş MuhaMmedî Şuuruna Erişle, YOKluk ve ÇOKLuk Derdinden, İKİLik ŞEY-t-ÂN-Lığından kurtulup HaKk’ı DUYup HaYRa UYuş “VAHDETi-TEK”Liğine ERiş ResuLî RÜŞDüyle, er RahmÂN ALLAH celle celâluhu ebedî ünsiyet TEVHİDi ola!
Ömrünü verdiği MuhaMmedî İMÂN böylece “Lâ ilâhe İLLALLAH!.” Kurtuluş Şefâat şerefi OLa İnşae ALLAHu TeâLâ!.


Resim

Ol gün ki kare yüzler
Hem söylemeye sözler
Hoş hüccet olup söyler
Lâ ilâhe İLLALLAH!.


O HaKk TeâLâ’nın Hesab gününde karayüzlü dünyaperestlar ise DİLLeri tutulup boğazlarına tıkanacaktır ki,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi DUYup-UYan MuhaMmedî Mü’minlerin ise ömürleriyle isbat ettikleri“Lâ ilâhe İLLALLAH!.” Tevhidleri, sanki buradaki pasaportları gibi olacaktır CeNNetlere hesabsız girişlerinde İnşae ALLAHu TeâLâ!.

Resim

Var Eşrefoğlu Rumî
Terk etme bu kelâmı
Değil ale’d- devamı
Lâ ilâhe İLLALLAH!.


Eyy Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu Babamız sen de terk etme bu HaKk TeâLâ’nın es SeLÂM KeLÂMını ciddî olarak rastgele değil candan gönülden devamla söyle ve asla terk etme ki o “Lâ ilâhe İLLALLAH!.”dır..

Resim

Cehd eyle mâsivâyı
Tarh ede-gör gönülden
Tevhide can u dilden
Lâ ilâhe İLLALLAH!.


Bu ÂLEMLerin ve de sENinYaratılış Sebebin TEVHİDini önemsiz edip mâsivâya/ ALLAH celle celâluhu dan gAYRısına bel bağlama ve onu gönlünden uzaklaştır ki,
Tevhide candan gönülden sarılıp “Lâ ilâhe İLLALLAH!.” Zikr-i dâimî OLaBİLesin İnşae ALLAHu TeâLâ!.

Resim

Dâim: Devam eden. (Daimî, daima, daimen şeklinde de söylenir.)
Kâim: Ayakta duran. Mevcut. Baki. * Vaktini ibadetle geçiren.
Munis: Alışılmış. Ehlileşmiş. Cana yakın. Sevimli. Ünsiyyet edilmiş.
Hüccet: Senet. Vesika. Delil. Bir iddiânın doğruluğunu isbat için gösterilen resmi vesika. * Şâhid.
Ale’d- devam: Devamı üzere. Devamlı olarak.
Cehd: Fazla çalışma. Güç ve kuvvetini sarfetme. İnsanın nefsine hâkim olması. * Azim, gayret, fedakârlık.* Takat.
Mâsivâ: Ondan gayrısı. (Allah'tan) başka her şey hakkında kullanılan tâbirdir) Dünya ile alâkalı şeyler.
Tarh: Uzaklaştırmak. * Vaz' etmek. * İndirmek. * Bırakmak, elinden atmak. * Yerleştirmek. * Temel bırakmak. * Mat: Çıkarma.


Rahmân ALLAH celle celâluhu:
er Rahmân:


Resim

“Lâ havfı”:

وَمَا نُرْسِلُ الْمُرْسَلِينَ إِلاَّ مُبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَ فَمَنْ آمَنَ وَأَصْلَحَ فَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
Resim ---“Ve mâ nursilul murselîne illâ mubeşşirîne ve munzirîn(munzirîne), fe men âmene ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).: Biz, peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar üzüntü de çekmeyecekler.”
(En'âm 6/48)

Çürütmeye hiç teni:

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Mü’minlerin ruhları 7. kat göktedir. Orada Cennetteki makamlarını seyrederler.” Buyurdu.
(Deylemî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Mütteki, müezzin, kan içinde kımıldayan şehid gibidir. Ölürse kabrinde kurtlanmaz.” Buyurdu.
(Taberanî)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim BANA DERDin!.

Bana derdin gerek derdin
Niderem mal ü ni’mâyı
Bana aşkın gerek aşkın
Gerekmez özge gavgayı..

Yâ RABBî!
Bana SENin derdin gerek İlahî derdin ben bu yalan dünyada ne edeceğim malı ni’metleri güzellikleri.
Bana SENin aşkın gerek İlahî aşkın ki, bundan başka mâsivâ kavgaları bana gerekmez!.


Resim

Yeter bu başta bu sevda
Gerekmez bir dahi gavga
Muhammed Mustafa'dandır
Süre geldim bu sevdayı..


Bu bendeki bir başa bir SEVd yeter, başka gerekmez ki, olursa İKİlik Şeytanlığı kavgası başlar!
Ki benim Sırat-ı Mustakîm YOLum olan İlahî Aşk Yolum MuhaMMed Mustafa aleyhi's-selâm'dandır ve ben bu yüce SEVd YOLunu Elden ELe DİLden DİLe Hakk ERENLer İzinde sürüp gelemekteyim!.



Resim

Zehi gözler ki görürler
Cemâli gülşenin Dost'un
Zehi tuti ve bülbüller
Ederler hoş temaşayı..


Gerçek şu ki, zeki gözler ki Dostun Gül Bağında GÜL CemÂLini görürler de,
Gerçek Hakk Âşığı Tutiler ve bülbüller içli ötüşleriyle seyrettiklerini/hoş temaşalarını dillendirirler..



Resim

Melâmet yolunu tuttum
Selâmet mülküne yetdim
Bu âşıklar makamıdır
Komazlar buna ra'nayı..


Ben ki Halk katında kınanamışlık-Hakk Katında seçkinlik yolu oalan MuhaMmedî Melâmet Yolunu tututum ve de,
Selâmet mülküne ulaştım ki bu, âşıklar makamıdır ve bu yolun kuralıdır ki kendini ra'na/iyi-güzel sanıp beğenenleri asla bırakmazlar yol alamazlar!.



Resim

Beni kodum ana gittim
Anın ile ana yetdim
Bu Rumî kuludur anın
Kim bile bu muammayı..


Ben bu âlemdeki izafî gel-geç “ben”liğimi bırakıp “O”na gittim, O’nunla O’na ulaştım!
Bu Eşrefoğlu Rumî kuludurO’nun kuludur ancak kimler BİLeBİLcek bu muammayı?!.


Resim

Ni’mâ: Ni’metler.
Özge: Başka, gayrı, diğer. Yabancı, ağyar.
Zehi: "Şu, bu" mânasına gelen müennes işaret zamiri.
Tuti: Dudu kuşu. Papağan. İşittiği sözleri ezberleyip, insan sesi taklidini yapan ve söyleyen bir kuş.
Temaşa: f. Hoşlanarak bakmak. Seyretmek. Seyre çıkmak. Gezmek. İbretle bakmak.
Melâmet: Kınanmışlık. İtab ve serzenişlik. Rezillik ve rüsvaylık.
Selâmet: Kurtuluş, tehlikeden sâlim olmak. Korktuklarından, fenalıklardan kurtulmak. * Neticede imân ile kabre girmek. * Edb: Doğruluk, sağlamlık.
Ra'na: İyi, güzel, hoş, lâtif. Pür ve revnak olan.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ZEHİ BAHTLU!.

Zehi bahtlu şu canlar kim
Bulur anın visâlini
Zehi devletlu gözler kim
Görür anın cemâlini..


Şu çok bahtıyâr canlar da kim ki, aradıkları HaKk Teâlâ’nın SILA/Ulaşım yolunu BULa BİLdiler!
Şu çok devletlu/güzel talihli gözler kimin gözleri ki, aradıkları O’nun gül Cemâlini GÖReBİldiler!.


Resim

Zehi baht u saadetler
Zehi lutf u inâyetler
Zehi şâd u beşâretler
Ki işitir kelâmını..


Bu ne yüce ve değerli bahtlar, saadetler, lütuflar, inâyetler/yardım görüşler, şâdlıklar/sevinçli, ferahlı, memnun, mesrur, şen, bahtiyar oluşlar ve beşâretler ki, muhabbet müjdesine kavuşumlar ki en SON-UÇta ALLAHu zü’l- CeLÂLin Kur'ân-ı Kerim KeLÂMını Hakktan işittiler!.

Resim

Zehi tuti vü kumriler
Ki vasl-ı sükkerin yirler
Didâra karşu dururlar
İçip kevser şarabını…


Şu dudu kuşları ve şu kumrular ki vuslata kavuşum ŞEKERleri yemekteler!
RaBBÂNî senliğin vüCÛDa geliş kevniyetinde/kevser şarabını içip kendiliklerinden geçip, mâsivâdan kurtulup Hakk’ın Huzurunda CeMÂLuLLaHa karşı-yüzyüze, “BİZ BİR-İZ” durmaktalar şu ÂN, Şe’ÂNuLLAHda her ÂN hamd olsun Rabbımıza!.


Resim

Zehi bülbüller öterler
Anın didârına karşu
Zehi âşıklar okurlar
Anın hüsn-i kitabını..


O’nun her ZeRRede ÂŞikâr GÜL YÜZüne karşı şu Hakk Âşık BüLBüLLeri hiç durmadan AŞK Şakımaktalar!
Ve şu MuhaMMedî Âşıklar ki,
RaBBu’l- ÂLEMîn SÖZü, Rahmetenli’l- ÂLEMîn SESi ve de Cemâl ile Kemâl Kaynağı olan Kur'ân-ı Kerimi her nefeste okuyupdurmaktalar!.


Resim

İlahî sen müyesser kıl
Bu Eşrefoğlu Rumî'ye
Ki ol meclis-i âlide
Dura kavşura elini..


Ey ALLAHım celle celâluhu SEN, bu Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu'ya KuLLuk KemÂLine ULAşım İŞİmi kolay kıl ki,
O da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yüreğindeki/NÛRundaki yüce Meclisde Hazır-HUZUR OLup ellerini kavşurup divÂN DURan Hakk Âşıklardan olsun inşâe ALLAHu TeâLâ!.



Resim

Zehi: zihi. "şu, bu" mânasına gelen müennes işâret zâmiri.
Baht: f. Kader. Tâli. Uğur. Alın yazısı. Kısmet. İkbal.
Visâl: (Vasıl. dan) Vâsıl olma. Sevdiğine ulaşma. Kavuşma. Ayrılıktan kurtulma
Devletlu: Ulviyet ve iyi tâlihli.
Şâd: f. Sevinçli, ferahlı, memnun, mesrur, şen, bahtiyar.
Beşâret: (Doğrusu Bişârettir) Müjde. Sevindirici haber. Hayırlı haber. * Müjdeye verilen ihsan.
Tuti: Dudu kuşu. Papağan. İşittiği sözleri ezberleyip, insan sesi taklidini yapan ve söyleyen bir kuş.
Didâr: f. Mülâkat, görüş. * Görünme. * Yüz. Çehre.
Sükker: şeker.
Kevser: Kıyamete kadar gelecek Âl, Ashâb, Etbâ' ve onların iyilikleri, hayırları. * Bereket. * Kesretten mübâlağa. Çokluğun gayesine varan şey. Gayet çok şey. * Pek çok hayır. Hikmet, ilim. Kur'an, İslâm, tevhid. İlm-i Ledün. Ma'rifetullah. * Cennet ırmaklarının kaynakları. * Cennet'te bir havuz veya nehir. Ve de Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm..
Hüsn: (Hüsün) Güzellik. İyilik. Eksiksizlik. Cemâl ile Kemâl.
Müyesser: (Yüsr. den) Kolaylıkla olan, kolay gelen, âsân olan, nasib..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim SÂFA İSTER!.

Safâ ister isen terk et safâyı
Vefâ ister isen ko bi vefâyı..


Ebedî safâ ister isen sen bu yalan dünyanın gel-geç sefâlarını terk et ve unut!
Eğer ebedî vefâ ister isen bu hayatta vefâsızlarla yoldaş olma terke bırak onlarla arkadaş olmayı!.


Resim

Mahabbet şerbetin bir zerre içir
Ki hasta gönlüne bula şifâyı..


Sen şu KuLLuk İmtihanına bir sürü hevâ-heves hastalıklarıyla birlikte gelmş olan Kalbine ilk önce MuhaBBetULLAH Şerbetinden içir ki MuhaMmedî Şefâat Şifâsını BULaBİlsin!.

Resim

Bugün bu nefs muradın terk edersen
Yârın görmeyesin hergiz cefâyı..


Eğer bu dünyaya meyilli Nefs-i Emmâreyin durmadan dileyip durduğu şeyleri terk edebilirsen mutlaka yarın o âlemde mutlaka cefâ görmeyeceğini unutmayasın!.
Resim

Kuru ekmeğe doyurmadı nefsin
İşittin Hak habibi Mustafa'yı..


HaKk TeâLâ’nın sevgilisi Habîbi Mustafa aleyhi's-selâm’ın hayatta bir kere nefsini ekmekle bile doyurmadığı hadislerini duymuşsundur!.

Hz. Âişe radiyallahu anha der ki: "Peygamber ailesi onun vefatına kadar iki gün peşipeşine arpa ekmeğinden karınlarını doyuramamışlardır."
(Buhârî ve Müslim rivâyet etmişlerdir)

Urve radiyallahu anhu'dan rivâyet edildiğine göre Âişe radiyallahu anha şöyle anlatmıştır:
“Ey kız-kardeşimin oğlu! Vallahi biz peygamber hanımları, iki ayda üç hilâl sayardık da bu zaman içinde Rasûlullah'ın odalarında hiç ocaklık yanmazdı"
"Ey Teyzeciğim ne ile yaşardınız?" diye sordum,
"İki kara şeyle; yani hurma ve su ile; ancak Rasûlullah'ın ensardan olan komşuları hayvanlarının sütlerinden Rasûlullah'a gönderirlerdi, o da bizlere onu verirdi" dedi.
(Buhârî ve Müslim rivâyet etmişlerdir)

Ebu Saîd el-Mukbirî radiyallahu anhu'dan rivâyete göre Ebu Hüreyre radiyallahu anhu bir kavme rastladı, önlerinde kızartılmış bir koyun vardı. Onu yemeğe davet ettiler. Ebu Hüreyre de: "Rasûlullah doyasıya arpa ekmeği bile yiyemeden dünyadan ayrıldı" diyerek yemeğe gitmedi.
(Buhârî rivâyet etmiştir)

Enes radiyallahu anhu der ki: "Rasûlullah, ölünceye kadar sofrada yemek yememiştir ve has undan yapılmış ekmek de yememiştir."
(Buhârî rivâyet etmistir)

Nu'man b. Beşir radiyallahu anhu der ki: "Ben Peygamberinizin karnını doyuracak kadar âdî hurmayı bile bulamadığını çok gördüm".
(Müslim rivâyet etmiştir)

Sehi b. Sa'd radiyallahu anhu der ki: "Rasûlullah, peygamber olarak gönderildiğinden ölünceye kadar eteklenmiş un görmemiştir". Kendisine: "Peygamber zamanında sizlerde elek var mıydı?" diye soruldu. O da: "Rasûlullah ölünceye kadar elek görmemiştir" cevabını verdi. "Arpa ununu eleklemeden nasıl yiyordunuz?" diye sorulunca şöyle dedi; "Arpayı Öğütüp havada savururduk, uçan uçardı. Geriye kalanını da su ile ıslatıp hamur ederdik" dedi.
(Buhârî rivâyet etmistir)


Resim

Doyurma nefsini türlü taamla
Muhammed yer idi yavan gücayı..


Her türlü yiyecekle tıka basa nefsiyin karnını doyurma ve unutma ki MuhaMmed aleyhi's-selâm da devamlı katıksız yavan arpa ekmeği yerdi..

Resim

Tenini bezeme türlü don ile
Resul giydi müdam eski abayı..


Rengarenk elbislerle bedenini süslemekten vazgeç ki,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem devamlı eski bizr kaba ba giyerdi!.


Ebu Mûsâ el-Eş'arî radiyallahu anhu der ki: Âişe radiyallahu anha bize kaba kumaştan yapılmış bir gömlek ve peştemal çıkarıp gösterdi: "İşle Rasûlullah bunların içinde vefât etti" dedi. (Buhârî ve Müslim rivâyet etmişlerdir).

Resim

Sen ümmetsin uyuma gaflet ile
Ol ihya eder idi her geceyi..


Sen de MuhaMMed aleyhi's-selâmın ÜMMetisin geceleri gaflet ile uyuyp kalma ki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem her geceyi ihyâ eder diriltirdi..

ALLAHu zü’l- CeLÂL Kur'ân-ı Kerimde;

تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًا وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
Resim ---Tetecâfâ cunûbuhum anil medâcıi yed’ûne rabbehum havfen ve tamaan ve mimmâ razaknâhum yunfikûn(yunfikûne): Onların yanları (gece namazına kalkmak için) yataklarından uzaklaşır. Rablerine korku ve umutla dua ederler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.” (Secde 32/16)

فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَّا أُخْفِيَ لَهُم مِّن قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Resim ---Fe lâ ta’lemu nefsun mâ uhfiye lehum min kurreti a’yun(a’yunin), cezâen bi mâ kânû ya’melûn(ya’melûne): Artık hiçbir nefis, yaptıklarına karşılık olmak üzere kendileri için gözler aydınlığı olarak nelerin (sayısız nimetlerin) saklandığını bilmez.” (Secde 32/17)

وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً لَّكَ عَسَى أَن يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَّحْمُودًا
Resim ---Ve minel leyli fe tehecced bihî nâfileten lek(leke), asâ en yeb’aseke rabbuke makâmen mahmûdâ(mahmûden): Gecenin bir kısmında kalk, sana aid nafile olarak onunla (Kur'an'la) namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırır.(İsra 17/79)

Âyet-i kerimenin tefsirinde teheccüd namazının Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem için farz veya fazilet olduğu, ümmeti için nafile olduğu belirtilmiştir.

Resim ---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem teheccüd namazını kılmağa devam eder, bu namaz için kalktığında da şöyle dua ederdi:

"Ya Rab! Her hamd Senin içindir. Sen, göklerin ve her yerin ve bunlardaki her şeyin daimi müdebbirisin. Yine her hamd senin içindir. Sen, göklerin ve her yerin ve bunlardaki her şeyin nurusun, (bunları aydınlatırsın). Yine her hamd senin içindir. Sen göklerin ve her yerin ve bunlarda bulunan her şeyin sahibisin. Yine her hamd senin içindir. Sen haksın, senin vaadin de haktır. (Âhirette) seni görmek de haktır. Sözün haktır. Cennetin de haktır, Cehennemin de haktır. Peygamberinde haktır, Muhammed (aleyhi's-selâm) de haktır. Kıyamet günü de haktır. Ya Râb! Ancak sana itaat ettim. Sana inandım, sana güvendim, sana yöneldim, yalnız senin (burhanlarına) dayanarak (düşmanlarla) mücadele ettim. Aramızda yalnız seni hakem kıldım. Ya Râb! Önce işlediğim ve sonra işlerim sandığım, gizli yaptığım ve aşikâra işlediğim (bütün) günahlarımı bağışla! (Âhiret hayatımda beni) takdim eden, (dünya tarihinde nübüvvetimi) tehir eden ancak sensin. (Allahım!) ibadete layık ilah yoktur, yalnız sen varsın, yahut, senden başka ibadete layık ilah yoktur. Hakîmâne tasarruf da, tam kuvvet de Allah ile kaimdir
."
(Tecrid-i Sarih Tercemesi, IV, 12)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gecenin ilk kısmında yatar uyur, son kısmında kalkar namaz kılardı.
(Buharî, Teheccüd 15)

Resim ---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Geceleyin kalkıp namaz kılan ve karısını uyandırarak ona da kıldıran, şayet kalkmak istemezse yüzüne su serpen erkeğe Allah rahmet eder, (günahlarını bağışlar). Yine geceleyin kalkıp namaz kılan ve kocasını uyandıran, kalkmak istemezse yüzüne su serpen kadına da Allah rahmet eder (günahını bağışlar)." buyurdu.
(Ebû Davûd, Salâtü'tTatavvu', 18)

Resim ---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Kim geceleyin uyanır ve karısını da uyandırarak beraberce iki rekat namaz kılarlarsa, Allah'ı çok zikreden erkek ve kadınlardan yazılırlar." buyurdu.
(Ebû Davûd, Vitr, 13)

Hz. Âişe validemiz: "Gece namazını terketme. Çünkü Resulullah (aleyhi’s-selâm) onu terketmezdi. Hasta ve yorgun olduğun zaman oturarak kılardı." buyurdu.
(Ebû Davûd, Salâtu't-Tatavvu', 18)

Yine Hz. Âişe validemiz: "Resulullah (aleyhi’s-selâm)'e namazın en sevimlisi az da olsa devam edileni idi. Resulullah (aleyhi’s-selâm) bir namazı kılmaya başladığı zaman ona devam ederdi." buyurdu.
(Buharî, Savm, 52)


Resim

Sözün sanadır Eşrefoğlu Rumî
Sakın dünyaya uydurma hevâyı..


Söylediğin sözler ilk önce kendi nefsinedir eyy Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu,
Sakın haa nefsin hevâsını dünyaya kaptırıverme sonra baş edemezsin bak!


Resim

İde gör nefsine zecri kayurma
Ölümden öndin ölüp bul bekâyı..


Nefsine acıma, kayırma ve ahklı sanma ve onu günahtan, yalan ve haramdan koru ve yasakla! Ve ölmedem önce öl de ebedî bekâyı bul bu âlemde her imkanın var iken inşae ALLAHu TeâLâ!..


Resim

Safâ: Gönül şenliği, eğlence. * Duru olmak, itmi'nan ve meserret üzere olmak. Temiz, sâfi olmak.
Vefâ: Ahdinde, sözünde durma. * Sevgi ve dostlukta sebat ve devam. * Ödeme. * Yetişme. * Dince ve akılca lâzım gelen şeyi yerine getirip uhdesinden çıkma.
Şifâ: Hastalıktan iyi olma, iyileşme. Hastalıktan kurtulma.
Cefâ: Eziyet. Sıkıntı. Zulüm. * Bir şey yerinde durmayıp bir tarafa ayrılmak.
Müdam: Devam eden. Sürekli. Dâim ve bâki olan. * Mübtelâ olan
Aba: Ekseriyetle yünden yapılmış, bol giyimli bir libas, elbise. (Peygamber Efendimiz de (A.S.M.) bu libası giyerlerdi.)
Hevâ: İstek. Nefsin isteği. Düşkünlük. Gelip geçici olan heves. Nefsin zararlı ve günah olan arzuları.
Zecr: Menetme, engel olma. Nehyetme. * Zorlama, zorla yaptırma. * Önleme. Sıkma. * Kovma. Eziyet etme
Bekâ: Devamlılık. Evvelki hâl üzere kalma. Dâim ve sâbit olma. * İlm-i Kelâm'da : Varlığının asla sonu olmayan Cenab-ı Hakk'ın bir sıfatıdır. * Bâki olmak. Ebedîlik.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ANIN AŞKI!.


Anın aşkı gerek bana
Gerekmez dünya ukbâyı
Ki aşktır maksudum ancak
Kodum cümle temennâyı..


Bana esas olarak beni yaratana sevgiyle bağlanmak demek olan AŞKuLLAH gerek dünya ve âhiret amelleri ise buna bağlıdır.
Başkalarına temennâ/iyiliğine karşı duyulan şükür hissini iknci plana aldım ki ana amacım AşkuLLAHtır..


Resim

Mahabbet tadın evvelde
Kodu canım dimağında
Kamudan el çekip bu can
Anıp ister bu Mevlâyı..


Küllî şeyi yaratan insanoğluna akıl verip Halifetullah kılan ALLAHU zü’l- CeLÂL, bu MuhabbetuLAAH tadını taa Bezm-i Elestte canımın dimağına/aklımın içine-özüne koydu.
Onun için Hakk TeâLâ’nın dışındaki her şeyden-Mâsivâdan el çeken canım, ancak Mevlâm ALLAH celle celâluhu’yu zikreder durur!.


Resim

Muhib mahbub mahabbet bil
Hakikatte bular birdir
Anınçün anı sevenler
Kodular küllî sevdayı..


SEVen SEVilenin ortak adı SEVgilinin ana sıafatı, MuhabBBet sahibi olmaktır. Gerçekte zâten SEVen SEVilen SEVgilidir ve “BİZ BİR-İZ”dir. SEVginin SON-UÇu ise Hakk TeâLâ’yı SEVenler, O’ndan gayrısına olan her bir sevgiyi-SEVdÂyı terk ettiler..

Resim

Anın derdini bilmeyen
Cihanda nesne bilmedi
Gerekse varsın ol yüz yıl
Okusun ağ u karayı..


AŞKuLLAH’ın kadir kıymetini anlamayan bu âlemde gerekli bilgiyi bilmedi demektir.
İsterse yüz yıl ak kara yazılı kitapları okusun ZITLarın analiz sentezinde uğraşsındursun sonuç alamadan ölüp gidecektir..


Resim

Anın aşkı kitabından
Şular kim okudu bir harf
Hep ismi resmi mahvoldu
Unuttu hep mâsivâyı..


ALLAHU zü’l- CeLÂL Aşk Kitabı Kur'ân-ı Kerim ve açıklanıp uygalınışı olan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Sünnetinden bir harf -ki Nûn gibi Mîm gibi- okuyup DUYup-UYanlar,
Hakk TeâLâ’nın yarattığı mâsivâsının Cismini, İsmini, Resmini bırakıp terk etti ve mahvoldu gitti zihninde..


Resim

Ben ol şahbâz-ı kudsiyem
Kolundan uçtum ol şahın
Şikârım sürüp götürdüm
Kim avladım bu sahrayı..


Ben ki o kudsal şahbâzı/ yiğit ERENlerindenim ki, Sahibim ŞÂH’ın kolundan kalkıp uçtum mâsivâ AVına çıktım, KuLLuk AVIna çıktım ki, yapmam gereken MuhaMMedî Amellerimi kovaladım ve öyle ki, KuLLuk Sahrasında başardım İnşae ALLAHu TeâLâ!.

Resim

Avın aldım yine döndüm
Varıp şah koluna kondum
Cemâline bakıp her dem
Ederim hoş temâşâyı..


Zikr-i Dâim, Fikr-i Dâim, Şükr-ü Dâim Avını Sabirla sürekli yaptım kabulü için DUÂya oturdum ŞÂHıma arzettim!.
Her ÂN GüL Cemâline bakıp Tevhid Temâşâmda Hikmet ve İbretle bakmaktayım!.


Resim

Ben ol serbaz-ı ünsiyem
Yolunda can u baş verdim
Bu gün gördüm ayan anı
Kodum va'de-i ferdâyı..


Ben ki O’nun en dostlarından birisiyim ki O’nun AŞKI uğruna canımı başımı adadım!
Ben bu gün O’nu açık-seçik gördüm gül yüzünü ki artık gelecekte görmek vâ’dine gerek kalmadı!.


Resim

Şerab-ı lâyezaliden
İçip hayran u mest geldim
Sözüm mestâne anınçün
ider nükte-i garrayı..


Ben O’nun bu Lâyezal-sonu gelmez-ebedî AŞKuLLAH Şarabından Elest Bezminde içmişim ve bu ÂLEMe kendimden geçmiş mest hâlde gelmişim!
Onun için sözlerim size sarhoşcasına gelebilir ki, aslında sözlerim akıllara O’nun, Muhteşem, Mubârek ve şaşaalı AŞKını anlatan nüktelerdir/ince mânalı söz, idraki ve anlaşılması nezâket ve zârifliğe dayanan nazik hususlardır..


Resim

Niderim şol dili ben kim
Anın söylemeye razın
Niderim şol gözü ben kim
Ki görmeye dilârâyı..


O’nun Sırrını açıklamyan anlamayan dili ben ne edeciğm,
O’nun gönlü süsleyen güzelliğni görmeyen gözü ben nedeceğim bu âlemde..


Resim

Var Eşrefoğlu Rumî sen
Bu razı ârife söyle
Ki her bir bîhaber ami
Ne bilür bu muammayı..


Eyy Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu var git sen bu sırları ârif olanlara söyle ki,
Bu sırdan habersiz körlere göstersen de ne anlayacaklar ham akılla anlaşılmayan naklî bilgilerden ki, AŞKuLLahtan…


Resim

Ukbâ: Âhiret, öbür dünya, bâki olan âlem. * Ceza.
Temennâ: Eli alnına götürerek selâmlama işareti yapma. * Minnettar olma.
Dimağ: Beyin. Kafanın içi.
Muhib: Seven. Muhabbet eden. Dost. Hayrı isteyen.
Mahbub: Muhabbet edilen. Sevilen.
Mâsivâ: Ondan gayrısı. (Allah'tan) başka her şey hakkında kullanılan tâbirdir) Dünya ile alâkalı şeyler.
Şahbaz: f. İri ve beyaz doğan kuşu. * Mc: Çevik ve becerikli. Yiğit, şanlı, kahraman.
Temâşâ: f. Hoşlanarak bakmak. Seyretmek. Seyre çıkmak. Gezmek. İbretle bakmak.
Şikâr: Av.
Üns: Alışkanlık, alışma. * Arkadaş. Hemdem.
Ferdâ: f. Yarın. Bugünden sonraki gün.
Lâyezal: Zeval bulmaz. Yok olmaz.
Garra: Parlak. Beyaz. Güzel. Şa'şaalı.
Nükte: İnce mânalı söz, idraki ve anlaşılması nezâket ve zarifliğe dayanan nazik husus. İbarenin asıl mânasından başka olan nazik ve lâtif mânâ, dikkatle anlaşılabilen ince mânâ.
Raz: f. Gizli sır, saklı şey.
Dilârâ: f. Kalbi süsleyen, gönlü zinetlendiren.
Bîhaber: Habersiz.
Ami: A’mâ, kör.
Muamma: (Amâ. dan) Anlaşılmaz iş. Karışık şey. Bilinmeyen hâl.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

ŞULAR KİM?.

Şular kim Dost elinden içti camı
Olar bilmedi hergiz has u ammı..


Kur'ân-ı Kerim’imizde HaKk’ı DUYuş ve UYuş;

1- ALLAH'A ve RESÛLÜNE TESLİM OLUN!: (Ahzâb 33/56) (Âl-i İmrân 3/20)
2- ALLAH'A ve RESÛLÜNE İMAN EDİN!: (A'raf 7/158) (Nur 24/47, 62) (Fetih 48/9, 13) (Hucurât 49/15) (Hadid 57/7, 19, 21) (Mücâdile 58/4) (Saff 61/11)
3- ALLAH'A VE RESÛLÜNE TÂBİ OLUN- istecibü!: (Âl-İ İmrân 3/172) (Enfâl 8/24)
ALLAH'A VE RESÛLÜNE İTÂAT EDİN!:
4- ALLAH'A VE RESÛLÜNE İTÂAT EDİN!: Âl-İ İmrân 3/32, 132; Nisâ 4/13, 59, 69, 80; Mâide 5/92; Enfâl 8/1, 20, 46; Tevbe 9/71; Nûr 24/47, 52, 54; Ahzâb 33/31, 33, 66, 71; Muhammed 47/33; Feth 48/17; Hucûrat 49/14; Mücâdile 58/13; Tegâbûn 64/12
Âyetlerinde geçmektedir.


O HaKk Dostları ki; Tevhid Kadehini AŞKuLLAHı, HabibuLLAH Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ELİnden içtiler..
Onun için onlar HALKın ne Hassını/özelini ne de Ammını/genelde umumisini asla bilmezler duyup uymazlar!.


Resim

Olar esrükdürür dâim ayılmaz
Olar fehmeylemezler subh u şamı..


Onlar, EZELde Elestte İçtikleri EBeDî Cennet Şarabıyla öylesine serhoş olmuşlardır ki, asla ayılamazlar!
Onlar zaman algısının dışında, VAKiTLerini dâima HAKk İLElik-BİLELik hâlinde geçirip, sabahmış akşammış gelip-geçen anlamazlar bile..


Resim

Olarda din ü dünya tedbiri yok
oların fikri Hakdır vesselâmi...


Onların hayatında, din, dünyâ ve ahret için kendi ham akıllarıyla hayr zannetiklerini temin ve şerr zannetiklerini defetmek tedbirleri yoktur.
İşin sonUÇu şu ki, Onların kimlik, kişilik ve VARlıklarının ÖZÜnde-FİKİRlerinde Hakku’l- HAKK celle celâluhu vardır ve’s- selâm..


Resim

Olar varlıkların Hakk'a verüptür
Oların Hak ile dâim kıyamı..


Onlar, bu izaâfi, iğreti gölge varlıklarını Vâcibu’l- VüCÛD HaKk Teâlâ’ya vermişlerdir..
Onların Ayakta durup her NEFes alışları her dâim haktır ve HaKk Teâlâ iledir..


Resim

Olar bilmez yecuz u lâ yecuzü
Olar mezheb edinmez bir imamı..


Onlar, İhlâssız, ham ve câhillerin “yecuz u lâ yecuzü-câizdir-uygundur veya câiz değildir-uygun değildir” fetvâlarını bilmezler,
Ve Onlar, Müctehid bir MuhaMmedî İMÂN ve ÂMEL İmâmından başkasını ve mezhebini kabul etmezler!.


Resim

Oların gönlüne Hak şöyle dolmuş
Unutulmuş iki cihan tamamı..


Onların gönlüne HaKk AŞKı öylesine dolmuştur ki,
Onlara dünyâ âhiret cihÂNlarını unutturmuş ve her şeyleri Hakk olmuştur!.


Resim

Oların varlığın Hak şöyle almış
Hemen kalmış buların halka namı..


HaKk Teâlâ, onları gözüken gölge varlıklarının gerçeğine erdirip sonunda ellerinden onu da öylesine almıştır ki,
İnsanlar içinde sadece isimleri adları sanları dolaşmaktadır!.


Resim

Olara korku yok iki cihanda
Olar görmeyiser dâr-ı melâmı..


Onları ki, Uyarıcı ve Müjdeleyici MuhaMMed aleyhi's-selâmı DUYup UYmuşlar ve dünyâ ve ahret âlemlerinin KORKularından beri olmuşlardır:

وَمَا نُرْسِلُ الْمُرْسَلِينَ إِلاَّ مُبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَ فَمَنْ آمَنَ وَأَصْلَحَ فَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
Resim---Ve mâ nursilul murselîne illâ mubeşşirîne ve munzirîn(munzirîne), fe men âmene ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).: Biz, peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar üzüntü de çekmeyecekler.” (En'âm 6/48)


Ve Onlar mahşerin dehşetli Dâr-ı Melâm:-Kınanma diyârının sıkıntılarını da görmekyeceklerdir!.
Resim

Olar iki cihandan geçtiğiyçin
Bulara verdi Hak Darü’s- selâm'ı..


Onlar, Eşyâ, Olay, zaman ve ZANN bataklarından geçerek bizzât HaKk Teâlâ’yı TERCİH ettikleri için,
Onlara ALLAHu zü’l- CeLÂL Dârü’s- Selâmı- Selâmet Yurdu Cennetlerini va’dedip peşin vermiştir hamdolsun!


وَاللّهُ يَدْعُو إِلَى دَارِ السَّلاَمِ وَيَهْدِي مَن يَشَاء إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
Resim---Vallâhu yed'û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtin mustekîm: Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna, Zat'ına ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakîm'e ulaştırır.” (Yûnus 10/25)

Resim

Olar Arşı ve Kürsü bir nefeste
Gezüp seyran ederler Rum u Şam'ı..


Onlar ki Bâtında, KULu Oldukları ve Şahdamarlarından da AKRABA RABBu’l- ÂLEMînlerinin İZNiyle TEKbir nefeste, NÛRuLLAH Olan Arşını ve Kürsüsünü DevrÂNda SeyrÂN ederler!.
Onlar ki Zâhirde Ricâl-i GAYB ERENLeri olarak bir ÂNda RUM Diyârında, bir ÂNda ŞAM Diyârında GÖRüleBİLinirler!.


Resim

Sebeb bunlar bu yer gök durduğuna
Bu mahlukun bularınla nizamı..


Onlar, HaKk EbdÂLi, EbrÂRı, AhyÂRı ve AHrÂRıdırlar ki, onların yüzü suyu hürmetine yer-gök Düzen ve dengesinde döner durur ve mahlukatın rızık ve nizamına sebeb de onlardır!.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Allahü teâlâ buyurdu ki: Ben anılınca, evliya hatırlanır, evliya hatırlanınca ben anılırım.” buyurdu.
(Ebu Nuaym)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Salihler zikredilince (anılınca), rahmet iner.” buyurdu.
(İ.Ahmed,Müsned; İ.Gazali; İ.Cevzî; İ. Süyutî)


Resim

Buların şanına geldi Resul'e
Ki "la havfün aleyhim" Hak kelâmı..


İşte böyle yiğit yürekli MuhaMMedî HaKk ÂŞIKLarın şerefine inzâl oldu Kur'ân-ı Kerimin kelâmı:

أَلا إِنَّ أَوْلِيَاء اللّهِ لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
Resim---E lâ inne evlîyâallâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn: Bilesiniz ki, Allah'ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.” (Yûnus 10/62)

Resim

Buları Eşrefoğlu Rumî'ye sor
Buları sana göstere temamı..


Ey cÂN!
Sen bunları, MuhaMMedî tâlim ve Terbiyeden HaKk ERENLer elinde geçip gönül Ülkesinden konuşan Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu'ya sor ki TAMMını TÜMMünü gösterip AKLına sonsun inşae ALLAHu TeâLâ!..


Resim

Şular: Şunlar.
Olar: Onlar.
Cam: f. Cam, şişe, bardak, sırça. kadeh.
Hergiz: f. Aslâ, kat'iyyen. Hiçbir suretle.
Esrük: Sarhoş, mest. Azgın, kızgın. Zayıf, hasta, hâlsiz, dermansız, tâkatsiz.
Subh u Şam: Sabah ve akşam.
Tedbir: Bir şeyi te'min edecek veya def' edecek yol. Cenab-ı Hakk'ın Hakîm ismine uygun hareket, riayet. * Bir şeyde muvaffakiyet için lâzım gelen hazırlık.
Yecuz u la yecuzü: Câizdir ve câiz değildir..Câiz: Mümkün, olur, olabilir. Fık: Yapılması sahih ve mübah olan herhangi bir fiil veya akit.
Dâr-ı Melâm: Kınanma diyârı. Mahşer.
Dârü’s- selâm: Cennetin ikinci katı. Cennet. Selâmet yeri.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ARİF OL!.

Ârif ol kim bilesin esrarını
Bu gözünle göresin envarını..


Ey talib can, sen kendini ve rabbını bile ÂRiFin sırlarını anlatayımda tanıyabilesin,
Ve bunun nurlarını hayatında BİLip-BULup-Yaşayasın..


Resim

Heşt Bihişt'den fariğ ol can terkin ur
Bunda bul yâri bugün ko yarını..


Sen gelecekte verilecek sekiz cennet sevdâsından vaz geç bu arzuları terk et yarınları boş ver ki, YÂRini burada bu gün bulasın..

Resim

Kim ki bunda bulmak ister yârini
Varsın ol hep yâre versin varını..


Kim ki şehâdet gibi burada Hakk’a Şahid olup vaat edilen cennetini bulmak girmek yaşamak isterse,
Bu âlemde KULLUK İmtihaÂNı gereği geçici izafî olarak kendisinin sandığı varlıklarının gerçek sahibinin Rabbısı olduğunu kabul edip Kulluk ederek yaşar artık..


Resim

Yârini yarına koyan kimseler
Bellidir terk idemez ağyârını..


Bu âlemde yârden gayrısı olan agyârlarla ki cümle âlem, içli dışlı bir ömür tüm vakitlerini harcayıp da YÂRini ise ahrette bekeleten zavallılar gibi olma!.

Resim

Her kim ağyâra uyup yâri kodu
Ta ebed görmeye ol dildarını..


Kim ki bu hayatta yârden gayrısı olan agyârlara ayak uydurup yârini unuttu gitti. Ancak artık ebeden yârin Gülyüzünü öbür âlemde de göremeyecektir.

Resim

Yâre yâr olmak gerek yâr isteyen
Yâr içün komak gerektir arını..


Bu âlemde YÂRim olsun isteyenlerin ilk işleri Yâre Yâr olmak gerektiğidir.
Ve bu yolda ar etmeye vs. hiç gerek yoktur yâr sevmenin gereği neyse o yapılır..


Resim

Bunda bugün yâre sen yâr ol dahi
Fariğ ol var kim bulur yâr yarını..


Eğer sen bu imtihan sahasında yârini unutmazsan gereğini yaparsan yârdan başkasını terkedersen göreceksin ki nazlı yârin yarın seni aryıp bulacaktır..

Resim

Gayrıyı terk et ki ayne eresin
Yuyasın ayniyle gayrın bârını..


Muhitin dolduran eşya insan yığınların terk et ki
ÖZündeki A’yân-ı sabitene erebilesin.
Ve Rabbının yardımıyla Hakk’tan başkasından gelen ve Hakkı bulmanda yalıtkanlık yapan pasları silsin iletken eylesin..


Resim

Yârdan ayrı bir nefes olmayasın
Çün veresin yâra gönül şârını..


Öylesine yâr sevgisi ki BİZ BİR-İZ TEKliğinde bir nefeslik YÂRden ayrı olmamalısın..
Öyle ki, YÂRine İç âlemini ve gönül şehrini tamamen O’na verip tahsis etmelisin.. –Ki, EL ÂN RABBU’l- ÂLEMîn Şahdamardan da Özde AKRABA..-


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min hablil verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)


Resim

Kande baksan yârı göresin heman
Görmeyesin bir dahi deyyârını..


Öyleki her nereye bakarsan bak Hakkın İmzasını/küLLî Şeyini görürsün ve O’ndan başka birisini göremeyesin istesen bile..

وَلِلّٰهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَاَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ وَاسِعٌ عَلٖيمٌ
Resim---"Ve lillahi’l- meşriku ve’l- mağribu fe eynema tuvellu fe semme vechullah, innallahe vasiun alîm: Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphe yok Allah, kuşatandır, bilendir. " (Bakara 2/115)


Resim

Ârif anladı vü gâfil tanladı
Eşrefoğlu Rumî'nin sözlerini…


Bu öylesine acaib iştir ki,
Hakk Ârifler Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu'nun sözlerini anladı. Ne çâre ki, gâfiller ise sözlerinden dolayı ayıpladılar..


Resim

Heşt: f. Sekiz.
Behişt: f. Cennet. Ahirette iyi kulların gideceği mükâfat yeri. Adn. Firdevs.
Fariğ: İşini bitirmiş, boş kalmış, alâkasını kesmiş, rahat, vazgeçmiş, çekilmiş. * Fık: Tasarrufu altında olan mülkün kullanma ve tasarruf hakkını başkasına devreden.
Bâr: f. Yük. Zahmet. Eziyet. Sıkıntı.
Şâr: f. şehir, belde.
Deyyâr: Bir kimse. Ehad. * Yurt sahibi birisi. * Manastır sahibi.



**
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim BİR BEN!.


بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillâhi'r-Rahmâni'r- Rahîm.

Bir ben seni seven değil
Cümle âlemdir sevici
Yüz bin ola her köşede
Yoluna canlar verici..


Ey her şeyi ve herkesi yaratan SEVgili, SENi seven bir ben değilim, ÂLEMLerin Yaratanı Rabbu’l- Âlemîn, SENi ZÂTen cümle Âlemdir.
Her bir yerlerde yüzbinlerce SENin Yolunda cânını fedâ edip şehâdetle Şehîd-Şâhid olmakta olanlar çoktur..


تُسَبِّحُ لَهُ السَّمَاوَاتُ السَّبْعُ وَالأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدَهِ وَلَكِن لاَّ تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا
Resim---Tusebbihu lehu’s- semâvâtu’s- seb’u ve’l- ardu ve men fîhinn (fîhinne), ve in min şey’in illâ yusebbihu bi hamdihî ve lâkin lâ tefkahûne tesbîhahum, innehu kâne halîmen gafûrâ (gafûren).: 7 kat gökler ve yeryüzü ve onlarda bulunanlar, O'nu (Allah'ı) tesbih ederler. O'nu hamd ile tesbih etmeyen bir şey yoktur. Ve fakat onların tesbihlerini siz fıkıh edemezsiniz (anlayamazsınız, idrak edemezsiniz). Muhakkak ki O; Hakîm'dir, Gafûr'dur (mağfiret edendir).” (İsrâ 17/44)


Resim

Ben kim olam seni sevem
Ya yoluna canım verem
Sevenleri göriceğiz
Ben de bir boynun eğici..


SENin karşında güyâ sahibi gözüktüğüm bu, geçici izâfi-gölge gelgeç “ben”liğim de ne olmakta ki: “Yoluna benim olmayan SENin olan canımı vereyim!” diyeyim..
SENi sevdiğini söyleyen her nefsi, son nefeste göreceğiz ilk SÖZünün eri midir değil midir?.
Ben ise KULLUğun Fakriyet, ACziyyet, Zillet ve İlleti içinde SANA, sadece boyun eğici bir “abd”inim Yâ RaBb!.


الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ
Resim---Ellezî halakal mevte vel hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ(amelen), ve huvel azî zul gafûr(gafûru).: O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.” (Mülk 67/2)


Resim

Varın sorun mürşidlere
Varmıdır bu derde çâre
Hiç olur mu Dost'a ere
Düşman ile dost olucu..


Şimdi İslam Âleminde rastgeleye Mürşidlik iddia edenlere, ya da geçekten Muhlis MuhaMMedî Mürşidlere sorun ki benim bu KULLuk derdime bir çâre var mıdır?.
Bakıyorum da HÂLimize ve diyorum ki: “Âdüvvün Mubîn-Açık seçik düşman”ımız olan Şeytan ve uşaklarıyla dost olanlar nasıl Velîyullah-ALLAH Dostu olup Tevhidullah VuSLÂtına ulaşaBİLsin!.


Resim

Düşman dediğim nefsindir
Şol tama' ile hırsındır
keser tama' tamarını
Dost'a âşıkım deyici..


Benim düşman dediğim açık-seçik NEFSLerimizdir. Ve de Dünya Hayatına doymazlık, aç gözlülük ve şiddetli istek, arzumuzdur.
Halbu ki tamah, senin Şahdamarını keser de en yakın AKRABan olan Rabbu’l- Âlemîn ile VUSLÂt-Kavuşum Bağlarını keser atar!
Anladın mı ey sadece ağzıyla Dost'a Âşıkım deyip duran lafazân..


Resim

Âşık nefsine uymadı
Canını verdi doymadı
Kim ki canına kıymadı
Oldur ol yalan da'vici..


Gerçek MuhaMMedî Hakk Âşıkları, HükmuLLAHı DUYup-UYan ve nefsine asla uymayan, ve her nefes yeniden Yaratılış Sebbehasında cÂNını, yeniden gözden çıkarıp vermekten de çekinmeyen yiğitlerdir.
Bu AŞKuLLAH YOLUnda kim ki son-UÇta canını korur vermekten kaçınırsa ve kıymazsa o, Hakk Âşıkı değil Halk Âşıklarıdır ve yalan dava sahibidirler ve ancak kendini kandırmaktadırlar..


Resim

Âşık kendüden el yudu
Dünya vü ahreti kodu
Hiç anmaz bilişi yâddı
Kendüzün yoğa sayıcı..


Gerçek MuhaMMedî Hakk Âşıkları onlar ki, kendi kimlik ve kişiliklerinden el çekip ellerini yıkadılar.
Onlar öyle cÂNLardır ki, ne tanıdık ne de tanımadık kimse ile uğraşmazlar sebebiyse kendi ÖZLerini dahi yok farzetmekteler gölge gibi görmektedirler..


كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ
Resim---Kullu men aleyhâ fân: (Yer) Üzerindeki her şey yok olucudur(Rahmân 55/26)

وَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ
Resim---Ve yebkâ vechu rabbike zû’l- celâli ve’l- ikrâm: Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü (kendisi) baki kalacaktır.” (Rahmân 55/27)


Resim

Durmaz akar gözü yaşı
Hiç onulmaz bağrı başı
Ah ile zar olur işi
Kimse yok halin sorucu..


Bu Âlemîn çeldirici oyalayıcılığına zaman ayırıp Hakk Yoldan kaldığına içi yanar gözlerinden yaşlar boşanır.. Sînelerindeki hasret yarası iyi olup onulmaz, iyileşip tedavi edilemez..
Özlerinden alevli ah ve zâr edişleri şahsî ve ÖZde olup devamlı diş ağrısı gibi şahsen çekerler ve kimseler el edemez ki yardıcısı OLaBİLe hâlin SORaBİLeler..


Resim

Eşrefoğlu Rumî gibi
Şöyle mücrim eksikli kul
Arasalar bulunmaya
Nefsi hevâsın koyucu..


Şöyle ki Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu gibi, eksilikleri çokça olan kulluk gereği günahlar içinde HaKk’a KULLuk savaşı veren..
Ve benim gibi var mıdır diye Dünyayı arasalar ki Nefsinin hevâsının peşinde bir ömrü koşup duran bir kimse arasalar bulamazlar..


Resim

Yani ol da âşıkım der
Doyunca yer yatar uyur
Nefsine dileğin verir
Zi utanmaz laf urucu..


Şundandır ki, hem Hakk Âşık demekte hem de tıkabasa doyuncuya kadar tepeleme yemekte, nefisini emrinde ne isterse derhal yapmakta, öylesine utanmazlık sahibi ki, bir de geri dönüp tertemiz KULmuş gibi ona buna laf atmakta ÂŞIKLıktan dem vurmakta kuL ihvÂNi sefîlim gibi ve’s- SELÂM!..


Resim

Tama': Hırsla istemek. Doymazlık. Aç gözlülük. Çok isteme. * Askerî fertlerin maaşları. (Kamus)
Hırs: Aç gözlülük. Tamahkârlık. * Kızgınlık. * Şiddetli istek, arzu. * Azgınlık.
Tamar: Damar.
Da'vici: Davası olan ve onu savunan.
Biliş: Yâr, tanıdık, tanış.
Yâd: Yabancı, ağyâr..
Mücrim: Cürüm ve kabahat işlemiş olan. Suçlu.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim AŞK İLE!.


بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Bismillâhi'r- rahmâni'r- rahîm.


Aşk ile ol âşıkı
Sıdk ile ol sıdıkı
Mahbubudur Halikı
Sultan Abdülkadirî..


O SultÂN Abdulkadir Geylanî kaddesallahu sırrahu ki, muhteşem aşkıyla gerçek ALLAH Âşığı, sarsılmaz sadakatıyla samimi Sıddıkıdır. Ve el Halik ALLAH celle celâluhu da, SultÂN Abdulkadir Geylanîm kaddesallahu sırrahunun sevgilisidir..


El Hâliku
:
Resim

Resim

Âşık olan ülfete
Irak demez Bağdat'a
Kadrin bilir ziyâde
Sultan Abdülkadirî..


Gerçek Hakk Âşığının Hakk TeÂLÂ ile olan yakınlığı Irak demez Bağdat'a gider YÂRi için…
Çümkü Şah SultÂN Abdulkadir Geylanîm kaddesallahu sırrahu Sevgilisi Hakk TeÂLÂ’nın kadir kıymetini çok iyi bilir..


Resim

Devlet dilersen devlet
İzzet dilersen izzet
Eşiğinde kıl hizmet
Sultan Abdülkadirî..


MuhaMMedî Mutluluk ki hayrlı talih ve MuhaMMedî BİZ BİR-İZ İzzeti dilersen o zaman Edeb Kapısında diz çöküp Hasbî Habibî Hizmetçiliğine kavuş ve de deavam et Pîrim Şahım Şah SultÂN Abdulkadir Geylanîm kaddesallahu sırrahunun..

يَقُولُونَ لَئِن رَّجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ
Resim---Yekûlûne le in reca’nâ ilel medîneti le yuhricennel eazzu min hel ezell(ezelle), ve lillâhil izzetu ve li resûlihî ve lil mû’minîne ve lâkinnel munâfikîne lâ ya’lemûn: Derler ki, "Andolsun, Medine'ye bir dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp çıkaracaktır." Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın, O'nun Resûlü'nün ve mü'minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar.” (Münâfikûn 63/8)

Resim

Eşrefoğlu Rumî
Dervişlerin mahremi
Evliyalar hemdemi
Sultan Abdülkadirî..


Ey Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu sen de,
O dervişlerinin en gizli sırlarına bile sahib çıkıp himmetiyle dertlerini halleden ve tüm ALLAH Dostlarının geçmiş gelecek ve el ÂN hemdemi Canciğer dostu ola Şah SultÂN Abdulkadir Geylanîm kaddesallahu sırrahuya elini ver sözün tut ve İzini İZLe inşae ALLAHu teÂLÂ!.


Resim

Sıdk: Doğru söz. Hakikata muvâfık olan. Bir şeyin her hususu tam ve kâmil olması. Ahdinde sâbit olmak. Peygamberlere mahsus en mühim beş hasletten birisi. * Kalb temizliği.(İslâmiyetin esası sıdktır. İmanın hassası sıdktır. Bütün kemâlâta îsal edici sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâmın nizamı sıdktır. Nev-i beşeri kâbe-yi kemâlâta îsal eden sıdktır. Ashab-ı Kiramı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran sıdktır. İ.İ.)
Ülfet: Alışma, alışkanlık. Birisiyle münasebette bulunmak. Ünsiyet. Ahbablık, dostluk. Huy etme. Görüşme, konuşma.
Devlet: MuhaMMedî Mutluluk; talih.
İzzet: Bir kimse zelil iken kavi ve kudret sahibi olmak.Ziyâdelik ve üstünlük.Değer, kıymet.Kuvvet.Muhterem ve mu'teber olmak. Bulunmaz derecede az olan şey.
Mahrem: Gizli. Dince ve şer'an müsaade olunmayan. Birisinin hususi hâllerine ait gizli sır.
Hemdem: f. Canciğer arkadaş.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim EY ACEB!.

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Bismillâhir rahmânir rahîm.

Ey aceb bilsem nedir Ya Rab bu derdin çâresi
Gün gün artar hiç onulmaz yüreğinin yâresi!.


Yâ Rabbim!
Ne olurdu ki ben bu AŞK DERdimin çâresinin ne olduğunu ne olurdu bir bilebilseydim!
Her gün biraz daha artmakta bu yürek yaremin tedavisi yok mudur?.


Resim

Yüreğimin yâresine hiç tabib kılmaz ilaç
Ey aceb var mı dahi benim gibi biçâresi!.


Yüreğimin bu AŞKuLLaH yâresine hiçbir doktor bir ilaç bulup kullanamadı!.
Aceba bu Âlemde benim gibi derdinin çâresi olmayan çâresiz var mıdır?.


Resim

Çâresi biçâreliktir yine bu derdin heman
Çün belâ burcundadır âşıkların seyyâresi!.


Bu AŞK DERdimin çâresi yine AŞK DERdim ki çâresizliktir bu..
Tâa Elest BâZârından beridir ki, HaKk Âşıkların SeBbehâ YÖRÜngesi,sürekli olarak Elestteki “BeLÂ!.” Burcundadır ve her nefeste bu ilk SÖZlerini hatırlar ve Rabbu’l- Âlemîni Şahdamarından da AKRABa Ykîni bilir..


Resim

Gözü yaşlı bağrı başlı yüreği delik delik
Olmuşam âlem içinde aşkının avâresi!.


Ben de onlardan birisi olarak AŞK DERdimin sonucu, yüreğim delik deşik, yârelerim baş verdi ve gözlerim ise sürekli yaş dökmektedir..
Bu HaYyat âlemi içinde herkeslerin çeşitli işi-gücü var iken be AŞK DERdimin avâresi/her şeye ilgisiz YÂR yörüngeli olmuşum!.


Resim

Her kim inler bu belâdan varsın ol âşık değil
Görsün ana neyleyiser nefsinin mekkâresi!.


Bu İlahî AŞK DERdini SEÇenler dertlerinden ah edip inliyorlarsa, daha da: “ben ÂŞIKım!.” demesin ki değildir!.
ve görsün ki ona, dünyaya dönük yaratılan Nefsinin hile, düzen tuzağının neler edeceğini görsün ki beklesin görecek!.

Resim

Dünyayı mekkâreye her kim dolaştı ta ebed
Gitmedi gitmeyiser anın yüzünün karası!.


İnsÂNoğlunun KuLLuk İmtihÂNı için yaratılan gel-geç iken sürekli gözüken, izâfi iken gerçek sanılan yalan Dünya hiles, düzeni ve tuzağına kimler düştüyse,
Artık ebediyen sürekli yüzündeki bu başkasına kulluk karası hiç gitmeyecektir..


Resim

Her kimin gönlünde zerre denli dünya hubbü var
Anı mahrum etti bilsin nefsinin emmâresi!.


Her kimin kalbinde zerre kadar “DÜNyâ SEVgisi” var ise,
Onu bu noktada mahvedecek cÂN Düşmanı Batılı ve şerri EMReden Nefs-i Emmâresi Hakktan ve Hayrdan mahrum etmiştir..


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Dünya sevgisi bütün günahların başıdır.” buyurmuştur.
(Beyhekî, İbni Ebiddünyâ)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Dünya mü'mine mal olmaz. Zirâ dünya mü'minin imtihan yeri ve zindanıdır." buyurmuştur.
(Râmuzu’l- Hadis 206/4)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsan yaşlandıkça iki duygu genç kalır: Dünya sevgisi ve tûl-i emel.” buyurmuştur.
(Kütüb-i Sitte, 7/247)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sizin için korktuğum şeylerden biri, dünyanın süs ve güzelliklerinin size açılmasıdır...” buyurmuştur.
(Buhârî, Zekât 47, Cum’a 28; Cihad 37, Rikak 7; Müslim, Zekât 123; Nesâî, Zekât 81)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Dünya mel’undur, içindekiler de mel’undur, ancak Allah’ı zikir ve zikrullaha yardımcı olanlarla âlimler ve ilim öğrenenler hâriç.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Zühd 14, hadis no: 2323; İbn Mâce, Zühd 3, hadis no: 4112)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Eğer dünya Allah’ın yanında sivri sineğin kanadı kadar değer taşısaydı, tek bir kâfire ondan bir yudum su içirmezdi.” buyurmuştur.
(İbn Mâce, Zühd 11, hadis no: 4110, 2/1377; Tirmizî, Zühd 13, hadis no: 2321, 4/560)

Resim

Dost yolunda âşıkı ger kılsalar yüz bin pâre
Dönmeye Dost Dost deyü çağıra her bir pâresi!.


El Velî ALLAH celle celâluhunun Dost Yolunda Hakk Âşığı VelîYyuLLAHı eğer bu yoldan döndürmek için, bedenini yüz bin parçaya bölseler,
Her bir HÜCResi Yûnus EMrem Babam kaddesallahu sırrahu gibi: “Çağırırım Dost Dost deyü!” ilâhisinde YOLuna yürür ve sapıklardan döneklerden olmazlar!.


El Veliyyü:
Resim

Resim

Eşrefoğlu Rumî bu derde giriftâr olalı
Düştü bu deryâya kim yoktur anın kenâresi!.


Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu, bu AŞKuLLAH Derdine düşeli beridir,
Bir AŞK Denizine düştü ki ne ucu, kenarı ne de sahili var ve’s- SeLÂMm!.


Resim

Biçâre: Çâresiz.
Burc: Muayyen bir şekil ve sûrete benzeyen sâbit yıldız kümesi. * Tek hisar kule, kale çıkıntısı. * Dünyaya göre güneşin döndüğü yerin onikide bir kadarı.
Avâre: f. Başıboş, serseri, boş gezen. İşsiz güçsüz.
Mekkâre: Mekkârlık, hile, düzen. Hilekârlık.
Hubb: (Hibâb - Hibb - Mehabbet) Sevgi, muhabbet, bağlılık, dostluk. Bir şeyi birisine sevdirmek.
Emmâre: Emreden. Zorlayan. Cebreden.
Giriftâr: f. Tutulmuş. Yakalanmış.
Kenâre: Kenarı, sahili..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim BENCİLEYİN!.


بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillâhi'r- rahmâni'r- rahîm.


Bencileyin yüzü kara
Gelmemiştir hiç bir dahi!.
Ben ettiğim yazukları
İtmemiştir hiç bir dahi!.


Bu ÂLEMe benim gibi Hakkı bİLmemiş, Hayra UYmamış ve de kendini YARATAN ALLAHu zü’L- CeLÂL’i kARŞısında eli-yüzü kara başka bir KULu gelmiş midir acebâ!.
Ve benim, bana verilen bunca ni’mete karşı yaptığım yazıklara yazıklar olsun ki,
Benim boşa harcadığım zaman ve imkÂNLarı başka bir kuLu israf etmemiştir kesinlikle!.


Resim

Dâim işim nefs arzusu
Silinmedi gönlüm pası
Bencileyin Hakk'a âsi
Olmamıştır hiç bir dahi!.


İşim-gücüm hiç durmadan Nefsimin Hevesini RaBB ve Hevâsını İlâh edinmek oldu mâalesef!
Ve HAKk’ı BİLip, gönlümün-SÎNemin-Kalbimin PİSini,
Ve de, HAKk’ı BULup, gönlümün-SÎNemin-Kalbimin PASını SİLip de HAKk TeÂLÂ’m ile OLup HAYRını YAŞAyamadım!.
HaYydut gibi, hep O’na isyÂN edipdurdum.. sanmam ki benim gibi bu âlemde bir kimse daha Olsun!.


Şey-t-ÂN DEdiki:

كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ إِذْ قَالَ لِلْإِنسَانِ اكْفُرْ فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِّنكَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ
Resim---Ke meseliş şeytâni iz kâle lil insânikfur, fe lemmâ kefere kâle innî berîun minke innî ehâfullâhe rabbel âlemîn: Şeytanın durumu gibi; çünkü insana "İnkâr et" dedi, inkâr edince de: "Gerçek şu ki, ben senden uzağım. Doğrusu ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım" dedi.” (Haşr 59/16)

FiravÛN da DEdiki:

فَقَالَ أَنَا رَبُّكُمُ الْأَعْلَى
Resim---Fe kâle ene rabbukumul a’lâ: Dedi ki: "Sizin en yüce Rabbiniz benim." (Nazilat 79/24)

Ve Nefs, kendini-Hevâsını gizli İLÂH kabul eder:

أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا
Resim---E raeyte menittehaze ilâhehu hevâh(hevâhu), e fe ente tekûnu aleyhi vekîlâ(vekîlen) :Kendi istek ve tutkularını (hevâsını) iLâh edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın?” (Furkân 25/43)


Resim

Geydim dervişler donunu
İllâ varmadım yolunu
Yolu ben azduğumlayın
Azmamıştır hiç bir dahi!.


Ben de heveslendim ki, Dost DERvİşler kisvesini giyip kıyafetlerine büründüm saç-sakal kuşandım SECCâde serdim!
Ancak ve ne var ki, gerçek -ÖZ YOLLarına GİRemedim bir türlü.. HAKk’a YOLcu ve YOLdaş OLamadım, YOLLuk ve YOL BULamadım!.
Ve bu kadar açık-seçik, Şahdamarından da YAKIN/AKRABa YÂR YOLundan kendi kendimi Azdırdım gittim..
sanmam ki, bu âlemde benim gibi bir kimse daha Olsun bu HÂLe düşen!.


Resim

Ömrüm erişti âhire
Dürüşmedim hiç bir hayra
Bencileyin gönlü kara
Gelmemiştir hiç bir dahi!.


SANki YÂRım Nefeste BEBEkken DEDE oLuVERdim de Başlangıcım ÖMÜR YOLUmun sonu OLuVERdi!
Bir hayrı elde edip/YÂR OLup/YÂRedip YAŞayamadım!.
Kendi ÖZ CERR-y-ÂNımı Kendim KESstim de KapkarANLık GÖNÜL KÖRlüğü kUYusuna düştüm ÇIkamamdım.. sanmam ki benim gibi bu âleme böyle bir kimse daha GELmiş Olsun!.


Resim

Her amelim dolu riyâ
Lâyık işim yok Tanrı'ya
Bu ben düştüğüm korkuya
Düşmemiştir hiç bir dahi!.


Nefsimin HAKk RIZÂsı için yapıyorum deyip de, Nefsî Heves ve Hevâsına göre Halkına göstermek için; ÖZüm SÖZüm bir olmadan, inandığım gibi hareket etmeden ve dâima pişman bİLe olmadan bilerek isteyerek İKİ YÜZlülükle gösteriş için yaptığı uygulama ve hareketleri HaKk TeÂLÂ’ya Lâzım ve Lâyık İŞLer ASLa değiller!
Ve de bu SONsuz EMELLerimin pEŞinde Dolaşan ECELim ve de Kapatamadığım MeZÂR KAPIm yüzünden düştüğüm KORKuya benim gibi düşmüş olan bir kimse daha OLduğunu sanmıyorum bu DÜNYâda!.


Resim

Âdem donun donanmışam
hayvanleyin dirilimişem
Öyle kim nefse uymuşam
Uymamıştır hiç bir dahi!.


BEZM-i ELEStinde, HaKk TeÂLÂ’nın KULLugunu kabul etmişim TOPRAK DONunu/Kisvesini CÂNıma GİYdirmişim.. Bedenî HayvÂNlığım Oluşmuş.. bÂNa RahmÂN Nefhası ÜffLemiş.. İnsÂN EYyLemiş..“Hâlifemsin!” buyurmuş.. İmkÂNla İmtihÂNımız DUYurmuşş.. cÂNN CeNNetimden HaVvamla ve de Şey-tÂNımla İmtihÂN sAHrası OL-ÂN bu Âleme indirmiş.. ben AKILLım ise.. AKLımın İKİ ŞEYLiğine- Şey-tÂNlığına Uymuşum.. Nefsî Heves ve Hevâsımı İçte RABbım DIŞta İLÂHım eylemişim bir ÖMR mâalesef!. Bende başka da bu Âlemde NEFSine uyup HüsrÂNa uğrayan olmamıştır diyorum!.

Resim

Bezirgânlığa gelmişem
Geçmez metâ’i almışam
Öyle kim ben aldanmışam
Aldanmadı hiç bir dahi!.


Oysa ben bu her ÂN değişen YÂRım NEFESLik EMİR/UMUR/ÖMÜR ÇÖLüne KULLuk Ticâretine GELen TEVHİDuLLAH TüCCÂRıydım.. cÂNımı dahi VERip TEVHİDimi BİLip-BULup- ALıp- HAKk ile OLup HAYRını YAŞAmaya ZÂTî ŞÂHİDi Olacaktım..
Ve bEN, kendi kendimi öylesine aldatıp kandırdım ki, İBLis Şey-tÂN bile şaşakaldı da başından kovdu beni.. ve ben gibi kendi kendini Aldatan AHmak başka görmedim ve yoktur!.


Ve bu işe, şeytân bile şaşmıştır!.. Çünkü şeytân:

كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ إِذْ قَالَ لِلْإِنسَانِ اكْفُرْ فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِّنكَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ
Resim---Ke meseliş şeytâni iz kâle lil insânikfur, fe lemmâ kefere kâle innî berîun minke innî ehâfullâhe rabbel âlemîn: "(Münâfıkların durumu) tıpkı şeytânın meseli gibi ki şeytân insana: "inkâr et!..." der. İnsan inkâr edince de: "Ben senden uzağım, çünkü ben âlemlerin RABB'i olan ALLAH'tan korkarım" der." (Haşr 59/16)


Resim

Eşrefoğlu Rumî nide
İşbu derdi ile gide
Öyle kim ah u zâr ide
İtmemiştir hiç bir dahi!.


gERçek HaKk ÂŞığı Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu BaBam neylesin şimdi?. Ki kendi kalbi-vicdÂNı;
MAHşeri, MizÂNı, Hesab Terazisini ve Başlangıçta verdiği ezelî Elestteki “BeL” sözünü çok iyice BİLmiş ve ANLAmış BİRisi.. bu ONuLmaz gözüken derdini kimlere DÖKüp de ah-ü-vah-ü-ZÂR eyleyip sızlayıp AGLAyaBİle ki hiç kimseler bu kadar geçeği görüp SON-Uçtaki HüsRÂNın ZÂRini EDememeiştir ve’s- SeLÂMm!.


Resim

Yazık (t): Suç, günah.
Yazıklı: Suçlu, günahlı.
Don (t): Elbise.
Âsi:İsyan eden.Emirlere itâat etmeyen.*Günah işleyen.*Meşru idâreyi tanımayıp baş kaldıran.
Riyâ:Özü sözü bir olmamak. İnandığı gibi hareket etmeyiş. İki yüzlülük etmek. Gösteriş için yapılan hareket. İhlâsın zıddı.
İhlâs:(Hulus. dan)Kalbini safi etmek. İçten, samimi, riyasız sevgi. İçten gelen sevgi ile doğruluk ve bağlılık.*Sırf Allah emretmiş olduğu için ibadet etmek.Yapılan ibadet ve işlerde hiçbir karşılık ve menfaati, hakiki ve esas gaye etmeyerek yalnız ve yalnız Allah rızasını esas maksat ve gaye edinmek. İnsanlara riyakârlıktan, gösterişten uzak olmak.
Bezirgân: (Bâzâr-gân) f. Tacir, tüccar, alışveriş eden esnaf.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimYİNE AŞK!.

Yine aşk elçisi geldi erişti
Yine aşk kadehin can dolu içti..


yiNe cÂnımda cÂNÂNım AŞK Nebîm-BİLELik NÛRm geldi cÂNıma CeRryÂN.. EREN Ellerinden ERdi Erişti..
yiNE ÇİLE çÖLündeki cÂNım YÂR ELiden BeLÂ Bardağından YÂR AŞKIn İÇti!.


Resim

Yine cûş eyledi canımda aşkın
Yine mevc urdu dürrler taşra saçtı..


yiNE YÂRın AŞKı AKLım FİKRim ALT-Üst etti de AŞKuLLah İÇİme sığmadı COŞştu!.
İÇç DALgalarım Yüreğimi-Özümü-Habli’l- VERÎDimi DEŞtikçe “DüRR”Lerimi İÇ İNCİLerimi Dışarıya saçmakta..


Resim

Yine Mansur'layın hayran u mestiz
"Enel Hak" sırrını bu halka açtı..


Yine HALLac gibi attık havalara SIIR-I SIFIRımızı ve Hayrette HayrÂNda Mest Olduk!
cüMMLe cihÂNa Şakdamarımdan da AKRABA/Yakın OLan “ENE’l- HAKım ki HaLkyım ki NÛRuyum ki “BİZ BİR-İZ” SıRR-ı SIFIRımı mahlukata AÇtı-SAÇtı ve’s- SELÂMm..


Resim

Yine ismim tılısımın bozdu aşkın
Yine canım kuşu pervaze uçtu..


Yine bİSMiLLaHım, AŞKuLLAHın BİLinen BİLmecelerini ÇÖZdü.. AŞK Yuttu BAŞımı..
Yine cÂN KUŞum ANKALaştı da PER-KanatLarını ZÂTuLLah VÂz’ina açtı KÂF KALesine Uçmakta habiremm..


Resim

Yine canım hüması şahin var
Şikârın lamekana sürdü geçti..


Yine Özümdeki MUTLuluk-HUMÂ KUŞum Şahinleşti de, cÂN Avını MekÂNsız CÂNÂN DiYÂRına Sürdü geçti YÂR İLLerine..

Resim

Mekansız lamekanda seyrederken
Nişansız binişan saydına düştü..


Ne zaman ki RÜŞDe Erdi MekÂNdan MekÂNsız SıRR-ı SIFIR SINırında- NAZ-NiYAZ NÖTRünde-ARAKESitnde SEyrÂN EYYLerken,
HİÇbir HEPLİK NiŞÂNI Taşımayan YÂR AVInın pEŞine DÜŞŞtü.. AVCıyken AB OLup AVLanmaya!.


Resim

Yine bu Eşrefoğlu Rumî yine
Buluştu dost'a canın saç u saçtı..


Yine bu HAKK DOSTu Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu BaBam, Yine BİZ BİR-İZ BİLdi-BULdu-OLdu-YAŞAdı AŞKuLLahı ki, izafî-İğretî-gelegeç-gölge cÂNını cÂNÂNı ayağına SAÇtıkça SAÇtı çok şükür..


Resim

Cûş: f. Coşmak, kaynamak. Taşmak. Deprenmek.
Mevc: Dalga. Denizin dalgası. * Titreşim. * Mc: Devir, devre.
Dürr: (Dürdâne, dürre) f. İnci. İnci tanesi.
Tılısım: Herkesin bilip çözemediği gizli şey. * Gizli sır. Fevkalâde kuvvet ve te'siri hâiz olan şey. * Definenin bulunmasına mâni olan mevhum şey.
PervÂze: f. Kanat açmak, uçmak. Uçan, uçucu. * Nur. * Karargâh. * Saçmak. * Hücre. * Saçak. * Ayna. Dolap. * İnce, uzun tahta. * Uçan, uçucu gibi mânâlara gelerek birleşik kelimeler yapılır.


Enel-HAKK!..”:

Hallac-ı Mansur veya Mansur el-Hallac (858, Tur - 26 Mart 922, Bağdat)
: “Enel-HAKK!: Ben HAKKım!”
Tam adı Ebu el-Muğiz el-Hüseyn ibn Mansur el-Hallac, İranlı sûfî.

En-el Hak (Arapça: أنا الحق), Arapça "Ben Hakkım." anlamına gelir. "Haktan gayrı degilim." demektir. Yaratıcı'nın varlığının yarattıklarını kapsaması, onlarda yüz bulması ilkesi üstüne kurulu bir düşünsel yaklaşımdır. Başka bir biçimde, "Ben Haktan ibaretim" olarak özetlenebilir.

Kalbin masivadan arınarak Hakk'ın esma, sıfat ve zılâl nûrlarına ayna olması sonucu meydana gelen şiddetli sevgi ve aşk sebebiyle salik, akis ve gölgeleri Hakk'ın kendisi zanneder.
Hallac'ın "Ene'l-Hakk" dediği makam burasıdır.

Âcizâne fikrim o ki;
Zât..Sıfat..Esmâ..Eşyâ.. Sistemi çözülmeden.
Tersten giderek: İştirak-İdrak-İrade-İlimle,
Nasıl BiL-inecek, BUL-unacak, OL-unacak ve YAŞA-nacak bu"Ene'l-Hakk" coşkusu!..
Hayal başka hakikat başka, düşmeden gönül AŞKa!..

Fenâfi’n-Nefsi, İlimle İlmen BiL-meden
Fenâfiş- Şeyh ki doğrusu Fenâfi’l-Pîri, Edeble iradeyle BUL-madan.
Fenâfir- Rasûlullah sallallahualeyhi vesellemde İrfanla OL-madan
Fenâfillahı hayalen BUZ BENlikle YAŞA-mak insafa sığar mı bilmem..
Elbette sözünü kanıyla canıyla sağlayan Hallac-ı Mansur (ks) câhil körlüğün kör okuna hedef olmuştur.
Bu ise hep görülendir Çile ÇÖLÜnde..

Neden: "Ene'l-Hakk" diyor da: "Enallah" demiyor Deli Devişimzi Hallac Baba?..

Hallac-ı Mansur: “Enel-Hak!.. Enel-Hak!.. Enel-Hak!..: Ben Hakkım!" diye haykırdıkça;
Bir kısımı Ehl-i Zâhir Kör Yobaz zâhiren hükmetti ki: “Hallac-ı Mansur inkâr etti ve Kâfirdir idam edile-Öldürüle!”
Bir avuç Ârif-Kâmil de: "Hallac-ı Mansur İzafî-Eğreti-Geçici BEN-liğini reddetti ve her ŞEY gibi El Hakk Sıfatıyım!” dediğini savundu.

Hallac-ı Mansur Mahkemeye çıkarıldı, hapse atıldı, kendisine işkence edildi.
Enel-Hak; Ben Hakkım!” deme! “Hüvel-Hak: Hak Odur!” de!” dediler.
Hallac-ı Mansur ise: “Bizim için de Hak O’dur!” dedi.

Dedi demesine amma, Fetvâ Sehpası, Takvâ cANına kıydı…

Hakk Ereneler derler ki: yere Düşen İLK DAMLA KAN: ALLAH!”yazdı yer yüzüne..
Kanatlandı göklere: ALLAH! ALLAH!” kanatlı..
HiMMeti var ve rahmetler OL-sun!..


Resimmizden
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

ResimARİFe SORGİL!


بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Bismillâhi'r- rahmâni'r- rahîm.

Ârife sorgil eğer sorar isen bu haberi
Sana ârif verir ol senden içeru haberi!.


Eğer sen AŞK Derdini soracaksan var git Nefsini ve RABBını ANLAyan bir MuhaMMedî Ârife sor ki AŞKhaberini.
Sana “bir BEN vardır bende benden içerü” haberini, ancak Yunus EMrem kaddesallahu sırrahu gibi bir MuhaMmedî Mürşidin AŞK ÂRifi verebilir..


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min hablil verîdi: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.(Kaf 50/16)


Resim

Haberi ister isen kim vereler can ile sor
Ki tene zâhir olup gele belire eseri!.


Gerçek MuhaMMedî Hakikat ÖZüyün haberini LüBBü’-L LÜBB ki ÖZüyün ÖZü olan CÂNınla- CÂNında- CÂNından sor ki, cevab ALaBİLesin..
Ki soruyun cevabı taa Habli’l- VERÎDden ötede RÛHunda vârid olup vuku’ bulup, Kalb ve Nefsini geçerek BEDEN ÂLEMinde fiilen ESERLeri GELeBİLsim ve GÖRüleBİLsin.. İmÂNın AMEL Çiçekleri açıp meyvelerini versin..


Resim

Eseri can ile gönle erişip eyledi mest
Ol eserden yitirür Hallac-ı Mansur bu seri!.


İşte her kim ki HAKk ÂŞIKlık İksirini RÛH-cÂN Diyarından Buharlaşıp Gönül İkliminde RAHMet gibi yağınca nefsini serhoş mestÂNe edip aklını başından alır ki bunun ortaya çıkardığı SON-UÇ ESERi, Hallac-ı Mansur kaddesallahu sırrahu gibi nice DivÂNelerin BAŞını-SERini Sıarat sırtına SERdirir, “Ene’L- HAKk!” Dedirir ve de DÂR AĞACında DÂRü’s-SeLÂM ŞeHÂDeti Şakıtır Şeydâca..

Resim

Seyr ile bitmeye işin bu yola bakma güzaf
Mürg-ı ruhun döküser bunda nice bâl u peri!.


Sen sakın sakın Sırat-ı Mustakîm olan AŞKuLLah SIRATını BİLdim-BULdum-seyrettim diye yanılıp İşim bitti SANmayası haa!..
DevrÂNdan kanatlana SeyRÂN Ülkesinde süzülen Nice RÛH KUŞLarı, CevLÂN da ALev aldı da, KOL-Kanatlarının KÜLleri döküldü damLa damla GÖZ YAŞI HÂLinde.. cÂNLa-BAŞLa HayrÂN Hakikatü’L- HAKkına cÂN atmaktalar..


Resim

Per-i akl ile uruc eyleyüp irmeye beşer
Kim anın nuruna doymaz ne melek ne beşeri!.


Yaratılanın YARatanına, abdin RABBına, fASLın ASLına YÜKseliş URUCunu ve HAKk’a ERİşini, MuhaMmedi Tâlim ve TEerbiyeden yoksun hamm AKIL Kanatlarıyla mümkün olur sanıp hayaller kurma!
Ne zaman ki bir MuhaMMedî Mürşid-i KÂMİL’in Yâr Yüreğinde, EL ELe, EL RasûLuLLaH’a ve YEDULLaha SELL-ü-SALL edip SILaşına vUSLat bulursa AKLı NÛRa Erecek N-AKLen NÛRLLAHa Kavuşacak ki, ZÂTen ASLı OL-ÂN NÛRun NEŞ’e-sÎn-in, CeMÂLULLAH’ın seyrine insan olasun, melek olsun aknıp-doyamaz EBEDen!.


Resim

Beşeri sıfatı yak aşk oduna zerre koma
Gerü kendi gözün ile yüzüne kıl nazârı!.


ZÂT ->Sıfat ->Esmâ ->EŞyâ..
RÛH ->KalB ->Nefs ->BeŞer BEDENi..
AKL-ı SİLme Ulaşıp, Şey-t-ÂNını MüSLümÂN edip MuhaMmedî MüSLi-Mü’Min OLmak TEVHİD Tercihini kabul ettiysen, ASLına-RABBına geri DÖNÜŞ İÇin ZÂTULLah kadar AŞama Aşama Letâif Kademelerini Ve İnerek GELdiğin bENLik Basamaklarını TAMAMen, AŞKuLLah NÂRında YAK ve YAKtıkça ELde EDeceğin NÛRuLLah İLe, her ÂN Ölmeden Önce ÖLüp DİRİLdiğini;
Kafa GÖZünle Zâhir YÜZüne ve de Bâtın ÖZüne Bak ve ŞE’ÂNuLLahta, eş ŞEHÎD ALLAHu zü’L- CeLÂLe ŞÂHiD OL inşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!: “Mutü kable en temutü: ÖLmeden önce ÖLünüz!”
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

Resim

Nazâr olalı ol binazârın Rumî sana
Gözetir oldu gözün dâima Şam u seheri!.


Ey Hakk ÂŞığı Rumî BaBam kaddesallahu sırrahu, sana o seni yaratan Nazar etmeten münezzeh MevLâ ALLAH celle celâluhu’nun ÖZ Bakışı ÖZünden MuhaMmedî NUR KAMERi gibi doğalı beridir ki, Kafa Basarın ve Kalb Basîretin AŞK AKşamalrını ve Sessiz SÎNe Seherlerini gözemekte ve dÖRT GÖZLe GÖZetip GÖZlemektedir hamdolsun!.

Resim

Seheri gözler isen Eşrefoğlu ile bile
Ten ü candan geçüben Dost'a idesin seferi!.


Eyy cân dostu OğulcÂN ki, kuL ihvÂNi KıtMÎRcik,
Sen de SıRR-ı SıFır Seherini gözetip BİLip-BULup-OLup-YAŞAmak Şerefine ERmek istersen, Elini-DİLini-GÖNLünü MuhaMmedî Mürşid Eşrefoğlu BaBama BAĞsız BAĞLa, “BİZ BİR-İZ” “İLE”lik ve de “BİLE”liğine, ZEVK ZİNCİRinde HALka OL ki,
kendi başınalık Ten Batağından ve CAN Çile ÇÖLünden GEÇeBİLip Dost diYÂRına SıRR-ı SıFır Sırat-ı Mustakîm Seferi YAPaBİLeSÎNn!.
İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

Mest: * Sarhoş. Aklı başında olmayan. Kendinden geçercesine haz duymak mânasında "mest olmak" şeklinde kullanılır.
Ser: f. Baş. Tepe. Uç. Nihayet. Zirve. Gaye. * Baş, başkan, reis.
Güzaf: f. Boş, bîhude. Lüzumsuz.
Mürg: f. Merg. Kuş.
Per: f. Kanat.
Bâl: f. Kanat. * Kol, pazu. * Kol, cenah.* Üst, yukarı. * Boybos, endam.
Uruc: Yukarı çıkmak. Yükselmek.
Şam: Akşam.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

ResimCEMİ'-i ENBİYÂlardan!.

Cemi'-i enbiyâlardan
MuhaMMed cümlenin şahı..
Yüzü nurundan almışalar
Felekler şems ile mahı..


ALLAHu zü’L- CeLÂLin Tevhid Tebliğ zincirinin halkaları enbiya aleyhumusselâm içinde MuhaMMed aleyhisselâm cümlesini şahıdır..
KüLlî ŞEY’in Yaratılış Menbağı-Menşe’i NÛR-u MuhaMMed yüzü suyu hörmetinedir. Sonsuz sayyareler ve dönen feleklerin varlık sebebi ve neşrettikleri nurlar ReSûLULLah sallallahu aleyhi ve sellemdir netice olarak..


وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Resim---Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li'l-âlemîn(âlemîne): (Rasûlum!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ 21/107)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “ALLAH’ın yarattığı şeylerin ilki, benim nûrumdur.” buyurdu.
(Aclûnî, Keşfü’l- Hafâ 1, 309, 311, 827, İmam Suyutî, Kastalanî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Evvelu mâ halakallâhu nûra nebiyyike yâ Câbir: ALLAH Teâlâ herşeyden evvel senin Peygamberinin nûrunu yarattı ey Câbir!”
(Câbir bin Abdillah tarikiyle Abdürrezzak’tan; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:205, 2:129.)


Resim

Yedi kat gökleri geçti
Kâdem arş üstüne bastı
Erişti kâbekavseyn'e
Tavaf eyledi dergâhı..


ALLAHu zü’L- CeLÂL’in ilk NÛRu olan ReSûLULLah sallallahu aleyhi ve sellemin URUcundan RüCÛ’una Mi’RÂCında Yedi kat gökleri ki Nefis letâiflerini Mânâ Âleminde geçerek Yartıkların Zirvesi ARŞ’a ayak bastı.. Güneşle Işığının BULUşum Noktası-Habli’l- Verîdi gibi ARAKESite ULAştı ki cümle Mahlukatın tavafını eyledi..

فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ
Resim---Fekâne kâbe kavseyni ev ednâ: Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha yakınlaştı.” (Necm 53/9)

وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَى
Resim---Ve lekad reâhu nezleten uhrâ.: Ve andolsun ki, onu başka bir inişinde de gördü.(Necm 53/13)

عِندَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهَى
Resim---İnde sidreti’l- muntehâ.: Sidretü'l- Müntehâ'nın yanında.” (Necm 53/14)

عِندَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَى
Resim---''İndehâ cennetu’l- me’vâ.: O'nun (Sidretül Münteha'nın) yanında me’vâ Cenneti (vardır).(Necm 53/15)

Resim

Anın seyri sülukundan
Melekler âciz olmuşlar
Ki bin yılda varamazlar
O dir demde varıp rahı..


Bu RüCÛ Oluşumu ReSûLULLah sallallahu aleyhi ve selleme mahsus bir ULAşım-SALLdir ki, melekiyyet imkanları içinde değildir ki, melekler bin yılda uçsalar varamazlardı O’nın bir Ânda aldığı SELL-ü-SALL YOLUNa..

Resim

Vereydim canımı kurban
Senin yoluna ey Ahmed
Aceb bir kez yüzün görsem
Seher vakti sehergahı..


Ey EL AHAD celle celâlihunun AHMEDi aleyhisselâm, ben de Ümmetin ve Âşıkın olarak Sıaratı Mustakîm YOLUna ben de KURbÂN eyleyip YAKINlık BULsam!..
Seher vakti açık bâzârında SeherGÂHLarda, gözyaşı döküp görmek dilesem acaba gül yüzünü görmek nasib olur mu ki çok müştakımm!..


Resim

Bu Eşrefoğlu Rumî'nin
Günahı çokdürür gayet
Şefâat kıl ya MuhaMMed
Yüzün şems ü kamer mahı..


HaKk ÂŞIK Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahumun her kul gibi günahı çokçadır ve Şefâatına muhtaçdır lütfet yâ MuhaMMed aleyhi's-selâm GÜL YÜZÜyün güneş gibiay gibi NÛRunu İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!..

Resim

Nebî: (Nebi. C.) Nebiler. Peygamberler (Aleyhimüsselâm.)
Felek: Gök, gök katı, devir. * Tâli', baht. * Büyük ve dâirevi olan şey. * Her gök seyyaresinin gezdiği âlem. * Dünyâ, âlem.
Kâdem: Ayak. Adım..
Seyr: Yürüyüş. * Eğlenme ve ibret için bakma. Gezip görme. * Görülecek şey ve yer. * Uzaktan bakıp karışmama. * Yolculuk.
Süluk: (Silk. den) Belli bir gruba girme. Bir yolu takib etme. Bir tarikata bağlanma. Mânevi terakki mertebelerinde devam etme.
Âciz: Beceriksiz. Eli ermez. Kabiliyetsiz. Gücü yetmez olan.
Rah: (Reh) f. Yol. Tarz. Usûl. Meslek.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

Resim DÜN ü GÜN!..

Dün ü gün durma zikr et ol Hüdâ'yı
Ki anın zikri verir cana safâyı..


Dün bugün yarın hiç durma ALLAHu TeÂLÂ’yı zikret,unutma unutursan hatırla ve unutmamaya çalış ki,
Ancak ve ancak O’nun ZiKRi verir cÂNa tertemiz ve tatmin olmuş İNANÇ NEŞ’esini SıRR*ı Sıfır safâyı..


Resim

Bu fâni ömrü Dost yoluna harc et
Dilersen bulasın ömr-i bekâyı..


Sen sana verilen izafî-iğreti-gelgeç-gölge ÖMüR İmkÂNını, KULLuğunu İsbat ederek ŞeHÂDet YOLUnda harca!.
Eğersen de MuhaMMedî TEVHİD Tercihini yapıp Sırat-ı Mustakîm YOLundaKUL Olarak yürümeyi SEÇersen kesinlikle dâim-kâim olan BEKÂ DERyâsında Dost dAMMLası Olursun!. VAR/YOK OLursun!.


Resim

Belâsını anın baş üzre çek kim
Diye Dost dahi sana "dost biyâyi"


Bezm-i ELESTteki “BeLÂ/Bilâkis Rabbımızsın!” SÖZünü “Başım-gözüm üstüne Şehâdet ÂLEMinde isbatlarım!.” Dediğini unutma!.
oYüceDoat/el VELî ALLAHu TeÂLÂ dasANa “cÂNını DOSTuna SATıcım!” buyursunki HAKKı DUYup-UYaBİLesÎn inşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ
Resim---Ikra’bismi rabbikellezî halak(halaka) : Yaratan RABB-inin İSMiyle oku!”
(Alak 96/1)

وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
Resim---Ve iz ehaze rabbüke mim beni ademe min zuhurihim zürriyyetehüm ve eşhedehüm ala enfüsihim elestü bi rabbiküm kalu bela şehidna en tekulu yevmel kiyameti inna künna an haza ğafilin : Kıyâmet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin RABBiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.(A’raf 7/172)

يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
Resim---Yâ eyyetuhân nefsul mutmainnetu: Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis,” (Fecr 89/27)

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim---İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeten: Razı olmuş ve kendisinden razı olunmuş bir halde Rabbine dön.” (Fecr 89/28)

فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
Resim---Fedhulî fî ibâdî: Gir kullarımın içine!” (Fecr 89/29)

وَادْخُلِي جَنَّتِي
Resim---Vedhulî cennetî: Ve cennetime gir!” (Fecr 89/30)

Resim

Sözün işitme değme bir habîsin
Refik edinme her bir bî-nevâyı..


Sakın sakın bu KULLUK İMtihÂNı ÂLEMinde her zaman karşına ÇIKaBİLecek, AKILLarı Çeldirici özellikle yaratılan ve İçlerindeki Habîsliği/fesadcılığı, hilekârılığı, alçakılığı, kötülüğü ve de yalıtkan pisliği BULaştırıcıların sözlerini işitme DUYup UYma!.
Önüne çıkan rastgele Bî-nevâların/zavallı, nasibsiz, muhtaç, çaresizleri can-ciğer YOLdaş edinme ki, kesinlikle YOLundan ayırır seni bakk!.


Resim

Nice bir nice bu tenperver olmak
Nice kılmak bu nefse merhabâyı..


Nasıl olur ki nasıl olur senin için sanki bir hayvan gibi bu ÂLEMe bedenini beslemeye, büyütmeye veona tapmaya gelmiş olabilesin?!.
Ve Nasıl olur ki, MuhaMMedî Tâlim ve Terbiyeden geçmemiş Hakkı ve Hayrı tanımamış da, Kulluk İmtihÂNı gereği kendisine yüklenen Bâtıl ve Şerri EMRedici NEFS-i EMMÂreyle dostluk kurup onun Firavunca RABBlığını kabul edercesine “Merhabâ!.” Deyip seLÂMlaşıp teslim olursun ahmakça!.


Resim

Meğer gergessin avın oldu murdâr
Hemin sayd idemezsin sen hümâyı..


Eğer ki senin, gecelerde seherlerde gelin kuşu avlamak AŞKın yoksa onun bedeni degönlüde sana haramdır ve murdardır..
Sadece heveslendin diye ya da ölüm korkusuyla atlayıp bende Ebedîlik Hümâsı/Devlet kuşu AVcılığına kalkışma!. Ki ZÂTen o sana AV olmaz zâtenn..


Resim

Cihan yüzüne geldiğine bakma
Döner yüzü eder bir gün cefâyı..


Sakın sen bu cihÂNın yüzüne güldüğüne bakıp daldan ma ki,bu yalancı DÜNyâ nice kimselere yüz döndü de, binbir ceFÂ EYyledi yerle bir etti Hevâ-Hevesini..

Resim

Dilersen Hak kıla sende tecellî
Gönülde koma hergiz mâsivâyı..


Eğer geçekten Şahdamarında da AKRABan olan HAKk TeÂLÂ’nınbizZÂT sende de TeCeLLî edip CemÂLini göstersin istersen-dilersen,
LÜBbü’L LüBBünü-ÖZün ÖZÜnümutlaka tertmemiz edersin de, ALLAHu TeÂLÂ’dan gAYRı Yaratan zannettiğin yaratıkları gönülden koğarsın!.


Resim

Meleklerden öte seyran gerekse
Bu cismin sıkletine kıl devâyı..


Beden ve Nefsten ötede Kalbî-Ruhî meleke meleklerinden ötede SıRR-ı Sıfır seyrÂN edeyim diyorsan bunun için AKLını ve bENLiğini-bedenini şu Dünyalık ağırlıkları ve perdeleri derdinden kurtaracak Dost Devâsını Ara BUL!.

Resim

Gözünden sil enaniyet sebelin
Dolu Hak göresin arz u semâyı..


Sen her şeyden önce Kafa GÖZÜndeki ENÂniyyet-bENLik perdeni silde bulanık görme hastalığın son bulsun.
O zaman yeri ve gökleri HAKk TeÂLÂ NÛRuyla dopdolu olduğunu GÖReBİLesinn!.


Resim

Bu aşk bahrinde Eşrefoğlu Rumî
Çikârdı dürri ol giran behâyı..


Eyy Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu Babam,
SahibimİZi DUYup-UYdu AŞK DERyâsına DALdı da,
O en pahalı ve tartısı ağır gönül İNCisiçıkardı ve ResûLî Rüşde erdi..


Resim

Bu deryânın kenarın bekle zinhar
Ko bir türlü dahi tedbir ü râyi..


Sen de AKLını RÜŞDe ERdireBİLmek için, bu EZeLî AŞK DERyâsının sAHiLinden asla ayrılma ve bekle ve,
Her türlü reyine uyuş ve tedbiri terk edip çırılçıplak kal, sedefini soyunmuş İNCİ gibi tAMM tESLimm..


Resim

Bu gevher eline düşe gümansız
Edesin Hakk'a hamd ile senâyı..


Ve GÖReceksin ki, bu eşsiz MuhaMMedî Mücevher ELine geçecektir ki,
Bunun gereği olarak HAKk TeÂLÂ’yı HAMD iLe ŞÜKR edip, seNÂ edip ÖVdükçe ÖVesînn!.



Resim

Safâ: Gönül şenliği, eğlence. * Duru olmak, itmi'nan ve meserret üzere olmak. Temiz, sâfi olmak.
Bekâ: Devamlılık. Evvelki hâl üzere kalma. Dâim ve sâbit olma. *
İlm-i Kelâm'da : Varlığının asla sonu olmayan Cenab-ı Hakk'ın bir sıfatıdır. * Bâki olmak. Ebedîlik
Biyâ: Satıcı.
Habîs: (Hubs. dan) Fesadcı. Hilekâr. Alçak tabiatlı. Kötü. Pis.
Bî-nevâ: f. Zavallı, nasibsiz, muhtaç, çaresiz.
Perver: (Pervar) f. "Besleyen, yetiştiren, velinimet, koruyan" mânâsında birleşik kelimeler yapılır.
Merhabâ: Şâdlık, neşeli oluş. * Genişlik, vüs'at. * Müslümanlar arasında bir nevi selâmlaşma kelimesi olup, "rahat olunuz, serbest olun, hoş geldiniz" mânasında söylenir.
Gerges: gece kuşu. gelin kuşu.
Murdâr: f. Pis. Kirli. Mülevves. Temiz olmayan. * İslâmiyetin gösterdiği kaidelere uygun olmıyarak kesilmiş hayvan.
Sayd: Av. Avlanmak, sayda gitmek, ava gitmek.
Hümâ: f. Devlet kuşu. * Saadet. Mutluluk.
Mâsivâ: Ondan gayrısı. (Allah'tan) başka her şey hakkında kullanılan tâbirdir) Dünya ile alâkalı şeyler.
Refik: Ortak, arkadaş, eş, yardımcı, yoldaş
Giran: f. Pahalı. Tartısı ağır olan. Ağır. Dolu.
Behâ: f. Kıymet. Değer. Bedel. Pahâ.
Sebel: Tıb: Bulanık görme hastalığı. * Göze inen perde.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

SENİ SEN..

<= Resim =>


Seni sen yavı kıl kullî
Dilersen bulasın Anı
Muhal olur Anı bulmak
Yetirmeyince sen seni..


Sen seni bilip-anlayıp, sen senliğini tamamen kaybetmeden
seni yaratan RaBBını BİLip-BULup-OLup-ŞeHâdetini fiilen Yaşayayım desen de, sen senliğini yitirmeden bu söz ve dileğin kuru ve içi boş bir laftır O’nu bulmak hususunda..


Resim---Sevgili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir”” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)


Resim

Biküllî varını terk et
Gedersen Ana sensiz gir
Bu yolun pâsbanı çok
Geçirmez sen ben olanı..


Bu Âlemde sağlanan dünya beden, can vs. gibi geçici-izafi-iğreti-gelgeç-gölge imkân ve âletlerle “bEN”lik elbiseni çıkar ve gerçek “BEN” karşısına çırılçıplak çık ve KULLuk divÂNına..
Ve bu KULLuk YOLunun gece-gündüz nöbetçi bekçileri hep ayık-uyanıktır ve KULLuk İmtihanı gereği emâneten verilen “ben, sen, o” zamirlerini gerçek sananları gerçek BEN olan el HAKk ALLAHuzü’L- CeLÂL katına asla geçirmez..


bir “BEN” Vardır “bEN”de ->“bEN”den -> İÇErüü!..:
ŞÂHDAMARımdan da AKRABa ->RABBım (MeRKEZde):


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---Ve lekad halakne'l-insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min habli'l-verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)


ve ALLAHu zü’L- CeLÂL’im ->“EnALLAH!. (MUHİTte)”:

إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي
Resim---İnnenî enallâhu lâ ilâhe illâ ene fa’budnî ve ekımis salâte li zikrî: Muhakkak ki BEN, YALNIZCA BEN ALLAH'ım. BENden başka EL İLÂH yoktur. BANA kulluk et; BENi anmak için namaz kıl!.” (TâHâ 20/14)


Resim

Ana ermeğe can vermek
Gerek iki cihan olmaz
Ezelden böyle kalmıştır
Bu yolun âyin erkânı..


AKLın somut ve soyut, zâhir ve bâtın ÂLEM ALGILarından vaz geçmeden/can denileni vermeden RaBbu’l- ÂLEMîn’e Ermek sadece ham hayaldir.
Bu KULLuk YOLunun töreni de töresinde EZELden beri böyledir..


Resim

Anı bulmak dilersen var
Öligör ölmeden zinhar
Ecelsiz ölmeyince bil
Kimesne bulmaz ol hanı..


Sen de KULu olarak bu imtihan ÂLEMînde RaBbu’l- ÂLEMîn’ini BİLip BULmak diler tercih edersen eğer Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme KULak ver DUY/UY ki “Ölmeden önce öL!. DİRİL!”.. ve bedeniyin hayvanca Ölüm günü olan ecelini bekleme ve unutma ki hiçbir AKIL Ölmeden önceÖLüp NAKLen RaBbu’l- ÂLEMîn’e BAĞLanmadan HAKk’ı BULup-YAŞayıp ŞeHÂDet Ehli OLamamıştır henüz..

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!: “Mutü kable en temutü: ÖLmeden önce ÖLünüz!” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)


Resim

Harab et yık makamını
Değiş adını sanını
Sana bir göz açıla kim
Göresin şah u sultânı..


San bu İmtihÂN ÂLEMînde, KULLuk İmtihanı gereği emâneten verilen geçici-izafi-iğreti-gelgeç-gölge imkân ve âletlerden ibâret “bENLik Makamı”nı yık, ham Akıl zindanından çık ve câhilliyyet döneminden sahiblendiğin adını sanını her şeyini yeniden DÜZenle ve SEViyle ki o zamÂN, GÖReceksin sana kendi ÖZünden şah damarından da yakın AKRABA'ndan ÖZ GÖZÜ Açılacak ve o zaman göreceksin TEK-BİR SultÂNı kimmiş bu ÂLEMîn..
Resim

Eğerçi senden ol âli
Anın senden gider yolu
Seni bil sen seni bil ta
Bilesin ol yüce canı..


Ve o zaman ANLAyacaksın ki O’nun “Mutlak BEN”liği, “senin İzafi bEN”liğinden Âliymiş/yüceymiş-eşsizmiş-mutlakmış.. ve O’na giden YOL da, senin ÖZündeki Habli’l- VERîd Bağı-YOLUymuş.. tüm bunları BİLmeden KİM olduğunu, Nereden-Neden-Niçin geldiğini ve Nereye/KİMe Nasıl gideceğini BİL-BUL-OL-YAŞA ki OL yüce cÂNÂNla BİZ BİR-İZ -> “NahNu”sunu DİRİ Kur'ÂN-ı Kerîmde DUYup/UYaBİlesin aziz kardeşimİZ KıtMÎRimİZz..

Resim---Sevgili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir”” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)


Resim

Seni sen ten ü can sanma
Ya akl u nefs gönül sanma
Ya âdemdir deme değme
Beşer sûrette hayvanı..


Sakın haa sen SANALı Gerçek SANan ham AKLıyın Hayallerine kapılıp ebediyyen kendiyin ve kalıcı SANdığı tenini canını “sen” ZANNetme!. Aklım, nefsim ve gönlüm var sanmayasın.. ve AKLı, nAKLen MuhaMmedî RÜŞDe Ermemiş hayvandan da sapık sıradan insan sûretli-görünüşlülere “ÂDEM” demeyesin!. O henüz MuhaMmedî KULLuk Tâlim ve Terbiyesinden geçmemiş bir zavallıdır henüz…

وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِّنَ الْجِنِّ وَالإِنسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لاَّ يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ
Resim---Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîran minel cinni vel insi lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike kel en’âmi BELHUM eDALLUn ulâike humul gâfilûn(gâfilûne):Ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalpleri vardır, onunla fıkıh (idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. ONLAR HAYVANLAR GİBİDİR. HATTA DAHA ÇOK DALÂLETTE-dirler-Sapıktırlar.. İşte onlar, onlar gâfillerdir.” (A’râf 7/179)


Resim

Var Eşrefoğlu Rumî sen
Seni ko Dost'a git Dost'a
Bu varlıktan fenâ olgıl
Dilersen bulasın anı..


Eyy Eşrefoğlu Rumî Babam kaddesallahu sırruhu,
Sen bu MâsiVâ/El Hakk celle celâlihu’dan gayrısını unut gitsin-terk et ve hiç durma dosdoğru El Velî celle celâlihu DOST'a git..
Ve sen sana vâdedilen Dostu Bulmayı dilersen Özünde Bulacaksın emîn Olasın inşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


El Hakku:
Resim

El Veliyyü:

Resim



Resim

Yavıkılmak: Kaybetmek. saklamak.
Yayıvarmak (t): Kaybolmak.
Muhal: İmkânsız, vukuu mümkün olmayan. Bâtıl, boş söz. * Hurâfe olan nazariye.
Pâsban: Pâsuban: f. Nöbetçi, gece bekçisi, bekçi.
Âyin: Merâsim. Usûl. Görenek. Dinî âdâb. Âdet, örf ve kanun.
Erkân: (Rükn. C.) Rükünler. Esaslar. Temeller. İleri gelen kimseler.
Zinhar (f): Sakın.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

HAKkça HAKk'ı SEV!.

<=Resim=>


Hakk'ı sev Hak sevenlerden tolundurmaz cemâlini
Velî sevmeyene hergiz tadırmaz vasl-ı balını..


Ey MuhaMmedî HaKk ÂŞIk Kul!
Sen HaKk teÂLÂ’yı sev!. cENâb-ı HaKk teÂLÂ, kendini sevenlere Gül CemÂLini DOLunay gibi gösterir..
Ey VeliyuLLAH cÂn bil ki, HaKk teÂLÂ, kendisini sevmeyenlere asla vUSLat BALından taddırmaz!.


Resim

Budur bil Âdet-i Mevlâ sevmez sevmeyeni asla
Kovar kurb-i civarından eder buğ'd u azabını..


ASLa değişmeyen Âdet-i Mevlâ-SünnetuLLAH şudur ki, HaKk teÂLÂ ZÂTını ANLAyıp SEVmeyeni ASLa sevmez!.
İnkâr eden veya münafık olanları etrafında ve YAKINı OLMaktan kovar ve “RABBine DÖN!.” Emrini DUYUp/UYmadığı için Düşmanı bilir ve AZABıyla tehdit eder!.


Resim

Tamu odundan artuktur anın ayrılığı odu
Yanmasın kimesne oda bu ayrılık firakını..


Oysa “cÂN İÇİnde cÂNÂN”dan AYRılığın ateşi cehennemlerin ateşinden de beterdir..
AKLı ve VicdÂNı olan hiç KİMseler bu AYRılık ATEŞine yanmasın şu yalan DÜNyâda Yâ RABbî!.


Resim

Bana ansız gerekmez can bana ansız ne din iman
Cemâl-i kâbesin buldum iden hoş bir tavafını..


ZÂTen O’Nsuz cÂNım Olamaz ki, O’nsuz olan AKLın kendi başına uydurduğu cÂN ve İmÂN MuhaMMedî Mü’min ÂŞIKa gerekmez!.
Ben ise Hamdolsun VechuLLah CeMÂLi KÂBEsini SÎNEmde BULmuşum ki her NEFeste Tevhid TAVAFındayım Hamdolsun!.


Resim

Bana iman ü din oldur sevem hem ben anı kâmil
Ki kıble edinem dâim anın zülf-i siyahını..


BENim için İsLÂM DİNi ve İmÂNı şudur ki, benim HaKk teÂLÂ’yı cÂNdan SEVişim, Kâmil olsun, AKLen-NAKLen BİLinip, BULunan, OLunan ve yAŞANan MuhaMMedî AŞKuLLahtır!.
Ve ben bÖYLece O’Nun KüLLî ŞEY’i Yutucu Simsiyah ZÂTuLLAH NÛRunu-AHADiYYetinin AHMEDiyyetini Dünyama, DİNime ve ÂHiretime KİMLik KIBLEm edineyim!.


Resim

Bu akl u bu gönül bu can bu mal u mülk bu hanümân
Kamusunu verdim aldım anın aşkı belâsını..


Ben ki MuhaMMedî ŞÛuRa-RüŞDe ERdim; gcanımı,gönlümü, malımı mülkümü, çoluk çocuğumu, âilemi iyâlimi fedâ edip O’nun Olanları O’na verdim ve tâa EZELde Bezm-i ELestinde: “BELÂ’ BiLÂkis evet ÂŞIKınıım!.” Demiştim ve bunu bu Şehâdet ŞeHRinde ispatlayıp ŞÂHİDi Oldum çok şükr!.

وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
Resim ---“Ve iz ehaze rabbüke mim beni ademe min zuhurihim zürriyyetehüm ve eşhedehüm ala enfüsihim elestü bi rabbiküm kalu bela şehidna en tekulu yevmel kiyameti inna künna an haza ğafilin : Kıyâmet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin RABBiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.” (A’raf 7/172)

Resim

Bana ne ilm ü ne fetvâ bana ne zühd ü ne takvâ
Beni şüribe vü şeyda içirdi aşkı camını..


Bana ne, henüz Kendini ve RABBını BİLiş RÜŞdüne ERmemiş, ham akıllı kişilerin sadece boş laflarla terkraralayıp durdukları; İlminden, Fetvâsından, Zühdünden, Takvâsından bana ne!.
Bana AŞKuLLah BÂDEsini EZELde Bezm-i ELestinde ALLAHu zü’l- CeLÂL içirdi ve Ebedî SERhoş BÜLBÜLü EYyLedi Hamdolsun!.


Resim

İçip camını mest oldum "Enelhak" demini urdum
Ne beni ne anı bildim veremezem nişânını..


İşte ben bu ŞeHÂDet Dünyâsına bölesine CÂNda cÂNÂN SERhoşu OLduğumu isbatlamaya geldim öylesine MuhaMMedî MeLÂMî mest MecNÛNUm ki; her ÂNımda, her yERde, her HÂLimde ve her nEFesimde "Ene’l HaKk!." DEMini İçtim ki AŞKuLLahtan Ayık Olmayayım diye HaYy Dost!.
Ben şu MyhaMMedî EMRi DUYdum/Uydum ki: ““Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir”in AÇIKLamsı OLmaz YAŞAmayana Yalan gelir!. Ben iseişâret versem de alamaz Ahmak Akıllılar henüz, AŞKuLLaha Ermeden!.


Resim ---Sevgili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir” buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Resim

Ki ondan yine bir camı dolu sundu ve içirdi
Beni bir sahva çikârdı ki aldan seçtim alını..


Ş’OL Yüce RABbım ki O EzeL KadEHinden bu ÂLEMde de yiNe bir cÂN CÂMı SUNdu yiNE bir BÂDe İçirdi ve KENDİme getirip/ AYIKtırıp, KENDİmi ve KENDİmi Yaratan RABBımı BİLdirdi ve ben AL KAN İÇİnde CÂNımı BİLip-BULup ve de cÂNÂNımLa Olup YAŞAyarak, SEÇip TEcih Ettim hamd OLsun!.

Resim

Şarab-ı safi içildi alından alı seçildi
Yüzünden burka açıldı ayan eyledi râzını..


SıRR-ı SAfî AŞKuLLAH ŞaRaBı HÂL-i HAZIRda İÇİLdi, AL kANLar İçinden Âli OL-Ânı SAÇiLdi,
İşte o ÂNda Şe’ÂNda CÂNÂN’ın CemÂL Örtüsü cÂNım SANALdan HÂLe GEÇti RAZİyetenim MeRziyyetenim OLdu, BİZ BİR-İZ TEVHİDi TeCELLî etti.. gerisi LÂF-ı güZÂF ve’s- SeLÂMM!..


Resim

Bu razı ol bilir kim aşk anı mahv u fenâ kıldı
Fenâsız ömre erişti bulup Dost'un bekâsını..


Benim ÂcizÂNe ARZEYyLediğim bu RIZÂ BULuşu-Oluşu Ancak ve Ancak AŞKuLLahın Zâhirini MaHV Bâtınını fÂNî KILdığı gERçek MuhaMMedî HaKk ÂŞIKLar ANLAyaBİLir bu GEL-GEÇ iZafî ÂLEMînde..
İşte o ÂNda İğreti “bEN”liğim fASLından ASLına Razîyyeten-Nerziyyeten RücÛ’ Edip Ebedî DOST HaKk teÂLÂ’nın SONsuz BeKÂsında yOK/VAR OLdu elhamdulillahirabbilâlemînn!..


El Bâkî:
Resim

Resim

Bu Eşrefoğlu Rumî'nin sözün ârif bilür ârif
Ne bilsün değme bir nadan bu uşşakın kelâmını..


Bu Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırruhu BaBamın Hakk SÖZünü ancak YAŞAyan gERçek MuhaMMedî HaKk ÂRİFLer ANLAyaBİLir,
Nasıl bilsin Dünya Perest ham AKLıyla AHHmaklar ->"Yaşanmayan ->YALAN"ı..
HÂkk ÂŞIKLarın AŞK KeLÂMını eyy KervÂN KıtMÎRimiz kulihvÂNi SefîL SultÂNmız!.. HaYy DOstt HUuu!.. ALLAH celle celâlihu..


Resim

Tolunmak: Dolunay durumuna gelmek.
Tadırmamak: Tattırmak.
Vasl: Âşığın sevdiğine kavuşması. Kavuşmak. * Birleştirmek, ulaştırmak.
Kurb: Yakınlık. Yakında oluş. Yakın olmak. Yakınlık kazanmak.
buğ'd: BUğz. Sevmeme. Birisi hakkında gizli ve kalbi düşmanlık hissetme. Kin, husûmet.
Hanümân: (Hanmân) Ev. Bark. Ocak. Ehil ve iyal.
Sahv: Kendinden geçme hâlinin sona ermesi, his âlemine tekrar dönmek.
Râz: f. Gizli sır, saklı şey.
Nadan: f. Cahil, bilmez, haddini bilmez.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

AŞKIN'GAMı!.!.



<=Resim=>


Aşkın gamın bile çekmeğe bana bir yâr bulunmadı
Avâre olup yürürüm uş bir karar bulunmadı..


AŞKın GAMına razıyıdım ne var ki beni ÇiLLe Çölüne atacak SEVen-SEVilen bir YÂR BULunmadı!.
Şimdilerdeyse baıboş avareyim birdenge-düzen kararı BULamadım..


Resim

Düşdüm gamın denizine mevcileri aştı başımdan
Heyhat ümidim gemisine bir kenar bulunmadı..


AŞKın Gurbet DEnizne düştüm ki HASsret DAgaları başımdan aşıpdurmaktadır..
Tek tutamağım ÜMİT GEMim ise bir koy-körfez bir kıyı BULunmadı!.

Resim

Sırrımı can u gönül ki dilerdi taşra bıraka
İllâ ki mahrem olmağa razıma deyyâr bulunmadı..


cÂNımda GÖNLümde Sırrımı dışna atmaya razıydı,
ne var ki, Sırrımı SAKLayacak BİRİsi BULunmadı!.


Resim

Vaslın şikâr idem deyu düşdüm aşkın hevâsına
Aşkın içinden belâdan özge şikâr bulunmadı..


Bende bu imkân ÂLEMinde YÂRe kAVuşmayı AVLayım diye YÂR AVIna çıktımve AŞKuLLAH HeVÂsına düştüm..
Oysa Elestten mAHşere kadarAŞK İKLiminde “BELÂ’”dan bAŞKa bir AV BULunmadı!.


Resim

Ol gün ki bu aşkın ile doldu canım hasta mecruh
Günden güne artar dahi derdine timar bulunmadı..


Şu içindeBULunduğum gün ki, AŞKıyın istiLÂsına uğradı cÂNımsa hasta ve yaralı..
Günden günederdim artmakta ki derdime dermÂN BULunmadı!.


Resim

Derd ü firak u firkat içinde kaldım ey dirig
Ey vay intizârım gicelerine bir seher bulunmadı..


Ne Yazık ki, Aşkın maddî-manevî Ayrılık DERdi içinde kaldım,
Ah ve vah içinde geçen GECELer boyunca beklememe bir YÂR SEHERi BULunmadı!.


Resim

Doymadı bu can hicrine diler kim bir sefer kıla
Çünki ikâmet içinde vaslına zafer bulunmadı..


Bu cÂNım çıkmadıkçaSENin AYRıLk acısına doymadı ve ÇIRILÇIPLak bekler dururu ki, bir SILA SEHERin Olacak,
çünkü bu cÂN bu KANLı KÂFesinde oturdukça ASLa kavuşmaya bir çâre bir yol bir zafer BULunmadı!.


Resim

Uş (t): İşte. Şimdi.
Mevc: Dalga. Denizin dalgası. * Titreşim. * Mc: Devir, devre.
Taşra: dış.
Mahrem: Gizli.
Deyyâr: Bir kimse. Ehad. * Yurt sahibi birisi.
Râz: f. Gizli sır, saklı şey.
Şikâr: f. Av, avlanan hayvan. Avlama.
Mecruh: Yaralı. Yaralanmış. * Huk: İnandırıcı sözlerle çürütülmüş fikir, davâ.
Timar: f. Bir şeyin devam ve inkişafı için yapılan hizmet.
Firak: Ayrılık. Ayrılmak. Hicran.
Firkat: (Fürkat) İftirak. Dostlardan ve sâir sevdiği şeylerden ayrılış. Firak. Müfarakat.
Dırig, dırigaa (l): Esirgemek, yazık.
İntizâr: (Nazar. dan) Gözlemek. Ümidederek beklemek.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

YİNE -> BU!.


<=Resim=>


Yine bu dertli gönül
Kaynadı taşa geldi
Aşk denizinin mevci
Başımdan aşa geldi!.


HaKk ÂŞkıyla dertli gönlüm yine ate aldı kaynamaya başladı, AŞKuLLAH Denizinin dalgaları durmadan başımdan aşıp gitmekte..

Resim

Sabrım kararım gitti
Aşk sırrımı faş etti
Ben dahi diyem şunu
Kim garib başa geldi!.


Dayancak HÂLim kalmadı kararımı sabrımı dalgalar yok etti ki,
Ben ne derim ki ancak şu garib başıma bunlar geldi!.


Resim

Ol benim gönlüm alan
Canıma cânân olan
Hem beni deli kılan
Önüme düşe geldi!.


ELestinde gönlümü ALan/ÇALan ÖZümden de YAKınım-AKREB, cÂNıma cÂNÂN OL-ÂN SEVgiLim oldu beni böylesine zırdeli EYyLeyen ve her hususta ÖNüme DÜŞüp AŞK Rehberim OL-ANımm..

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min hablil verîdi: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf 50/16)

Resim

Ansızın olımazam
Buldum ayrılamazam
Ansız bu aklım bilmem
Tedbirim şaşa geldi!.


Ben öylesine tutulmuşum ki, Asla O’nsuz Olamam, ve O’nu BİLdim-BULdum-O’nLa Oldum ASLa ayrılamam.. ve ben O’nsuz AKLımı dahi Bilemem ki düşünüp taşınıp tedbirler arayıp ÇÂResin BULam YÂRin..

Resim

Siz şöyle sanmanuz kim
Ben şimdi âşık oldum
Canım ezel gününde
Aşka ulaşa geldi!.


Sakın sakın siz şu ESFELin DiYÂRı Yalan DÜNyada o SEVgiliye ÂŞIK Olmuşum ben!.
Oysa CÂNım, İLLiyyinden ELest Bezmine EZEL GÜNÜnde, ÖZ SILAda AŞKuLLAHLa Halkedildi ve BİZ BİR-İZ idik..


Resim

"Kalü belâ" denmeden
"Elest"den ileriden
Türlü mihnete âşık
Anda dolaşa geldi!.


Bu KULLuk SERüvENi öylesine DERinde ki henüz DEHRindeyken ve Bezm-i ELESTi KuRulmadan divÂNına DURulmadan ve de "Kâlû ->Belâ" denmeden nice Mihnet/ Zahmet, eziyet, dert, belâ, tecrübe ve sınamalar içinde dolaşarak geldi HaKk ÂŞıKk..

وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
Resim---Ve iz ehaze rabbüke mim beni ademe min zuhurihim zürriyyetehüm ve eşhedehüm ala enfüsihim elestü bi rabbiküm kalu bela şehidna en tekulu yevmel kiyameti inna künna an haza ğafilin : Kıyâmet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin RABBiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.” (A’raf 7/172)

Resim

Şol ben âşıkım diyen
Ol yalan dava kılan
Nefse dileğin veren
Bana temâşâ geldi!.


Ancak,ne var ki, bu yalan DÜNyâya dadanmış, kanmış ve kul olmuş niceleri de “bEN de Âşıkım!” dâvası güttüler de nefislerinin her emrini yerine getirdiler sonra da kalkıp benim HÂLime gülmeye ve seyre geldiler!..

Resim

Âşık hu nefse yagı
Nefsin kovarın sağı
Nefs ile âşık canı
Bunda savaşa geldi!.


HaKk ÂŞIk o ki Dâimâ “Lâ Huve İLLâ HUve!.” Der.. ancak Nefis ise bu söze de ÂŞIğa da düşmandır.
Bu yüzden ÂŞIKLarın RÛHLarıyla Nefs-i EMMâreleri hep savaştılar ömür boyu!.


Resim

Derd ü belâ gözgüsün
Gözlerken dünün günün
Dost yüzüne can gözü
Ansızın tuşa geldi!.


Ham-yoz ve NAKLe ULAŞmamış AKLın KULu NEFS gözünün gördüğü dert ve beLÂ’dan kaçmaktır ve, dün debu günde bunu gözetlemektir.. Ne zaman ÖZünde cÂNÂN YÜZÜnü gördü-RÜŞDe Erdi işte o zaman Nefsi mutmâin-TaMM TAMMLanmış oldu Raziyeten-Merziyyeten oldu KULLuk güreşinde yenildi sırtı yere değdi TUŞŞ Oldu!.

RABBımıza Her AN “Rucû’ et: DÖN!” EMRini ŞeÂNda şu AN YAŞArız İnşâe ALLAH!

يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
Resim---''Ya eyyetuhennefsu'l-mutmeinnetu: Ey, RABBine, itaat edip huzûra eren nefis!”” (Fecr 89/27)

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim---''İrci'iy ilâ RABBiki râdiyeten merdiyyeten: RABBine DÖN-üver, sen râzı, O da senden razı olarak.”” (Fecr 89/28)

فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
Resim---''Fedhulî fî 'ibadî: Gir kullarımın içine!”” (Fecr 89/29)

Resim

Gerçi kim nihan geldi
Can gözü iyan gördü
Münkir münafık sandı
Ta'birli düşe geldi!.


Gerçi bu TEVHİdi TERcih Bâzârında her nEFS bu AŞamaLarı gizli geçer zamanla.. ne zaman ki, ÖZ GÖZü açık-seçikÖZünde GÖRür SÖZünü DUYar-UYar..
Çünkü DENEME tahtası bu ÂLemde hangi HÂL; Mü’min, Münkir Münafık bilinemez tek başına SANmak ZANNına saplanabilir ve YORacağı düşleri bir ÂRİF-i BİLLAH Bulmazsa rastgele YORumlara DÜŞeBİlir ne ÇÂRe!.


Resim

Eşrefoğlu Rumî'nin
Varlığı hepsi senin
Her ne kim senden geldi
Canıma hoşa geldi!..


Yâ RABBeNâ!.
Bu KULun Eşrefoğlu Rumî'n kaddesallahu sırrahunun;
İzafî-İğreti-Gelgeç-Gölge VARlığı ASLen-ZÂTen SENindir cÜMMLesi de!.
BENi, FiiLLerimi vede DÜŞüncelerimi BİLe her ÂN Şe’ÂNuLLAHta yaratıpduran SENsin ve bu da cÂN İçi cÂNÂNımdan GELince cÂNımın Hoşuna gitmekte El hamdu lillâhi rabbil âlemin!.


KüLLî ŞEY SENin NÛRundur:

وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا
Resim---Ve lillâhi mâ fî's- semâvâti ve mâ fîl ard (ardı). Ve kânallâhu bi kullî şey’in muhîtâ (muhîtan): Ve, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Ve Allah, herşeyi kuşatandır.” (Nisâ 4/126)

KüLLî ŞEY’i Yaratan:

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Resim---Ve mâ halaktu'l- cinne ve'l- inse illâ li ya'budûni.: Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım. ” (Zâriyat, 51/56)

Fiillerimizi.. Yaratan:

فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَكِنَّ اللّهَ رَمَى وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلاء حَسَناً إِنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Resim---Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ rameyte iz rameyte ve lâkinnallâhe RaMÂ, ve li yubliye'l- mu’minîne minhu beLÂen hasenâ (hasenen), innallâhe semîun alîm: Onları siz öldürmediniz (Bedir’de o kâfirleri kendi kuvvetinizle öldürmediniz), ama onları Allah öldürdü; (Ey Rasûlüm, bir avuç toprak) attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Mü'minleri kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.” (Enfâl 8/17)

DÜŞÜNcelerimizi.. Yaratan:

وَمَا تَشَاؤُونَ إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Resim---Ve mâ teşâûne illâ en YEŞÂALLÂHu RaBBu'l- âlemin (âlemîne): Ve âlemlerin RaBBi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” (Tekvîr 81/29)

her ÂN “KÛN ->feyeKÛN!”:

يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Resim---Yes’ eluhu men fi's- semâvâti ve'l- ard(ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin.: Göklerde ve yerde olanlar, O'ndan isterler (dilerler). O hergün (her an) bir şe'n (ayrı bir tecellî, yeni bir oluş-YENİden yaratış) üzerindedir.” (Rahmân 55/29)

إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Resim---İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kûn fe yekûn: Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı "Ol" demekten ibarettir. Hemen oluverir.” (YâSîn 36/82)


Resim

Mevc: Dalga. Denizin dalgası.
Faş: Meydana çıkmış. Yayılmış. * Anlaşılmış olan.
Tedbir: Bir şeyi te'min edecek veya def' edecek yol.
Mihnet: Zahmet. Eziyet. Dert. Belâ. * Mc: Tecrübe, sınamak.
Temâşâ:f.Hoşlanarak bakmak.Seyretmek.Seyre çıkmak.Gezmek. İbretle bakmak.
Yağı (t): Düşman.
Nihan: f. Gizli, saklı. Bulunmayan. Mevcut olmayan. * Sır.
İyân: Ayân. Aşikâr. Belli. Herkesin bilebileceği ve görebileceği
Ta'bir:(Tâbir)İfade, anlatma. Söz. Mânası olan söz. Deyim.*Terim.* Rüya yorma..
Resim
Cevapla

“►Allah Dostları Divan Şerhleri◄” sayfasına dön