...iNSAN BENiM SIRRIM...BENDE iNSANIN SIRRIYIM...
- dibbace
- Saygın Üye
- Mesajlar: 222
- Kayıt: 15 Nis 2008, 02:00
...iNSAN BENiM SIRRIM...BENDE iNSANIN SIRRIYIM...
...iNSAN BENiM SIRRIM...BENDE iNSANIN SIRRIYIM...
Adına UZAY diyoruz... iÇiNDE yaşadığımız ÂLEMe...
Kimse enini-boyunu, derinliğin, başlanğıcını ve sonunu bilememekte...
Kaldı ki bır sonu olmadığı konusunda, bizden evvelki sahih keşif sahiplerinin malumatlari elimizde veri olarak bulunmakta...
Bu hakikatten yola çıkarak, bu sonsuz varlık sahasına dair şöyle bir gözlem, daha güzel gözlemlere vesile olması temennisi ile paylaşmak isterim...
Sonsuz olan bu mecrada eskilerin tabiriyle melaike-i azam diye tabir edilen, şimdilerde ise yıldız, gezeğen, galaksi vb. gibi isimlerle isimlendirilmiş olan canl, şuurlu varlıklar bulunmakta...
Sonsuz olmasından ötür, bu varlıklarında sayısı sonsuz olup, büyüklükleri değişmekte...
Ve bu ucu bucağı olmayan sonsuz mecrada, varlığı ile yokluğu birbirinden farksız adledilebilecek adına DÜNYA dediğimiz bir gezeğen...
Ve bu gezeğen üzerinde yaşayan canlı iNSAN...
Sonsuz olan bu mecrada en yakın gezeğen olan AY´dan tutunda, tarifsiz uzaklıklardaki herhangi bir yıldız, gezeğen, galaksiye kadar, acaba hangisi bu iNSAN´ın burda yaşamını sürdürmekte olduğunun farkında...?!!!
DÜNYA...7 Milyar insan var diyoruz...Bilim adamlarınca, şuana kadar 110 Milyar insan geçti bu diyardan deniyor...Uzaya göre DÜNYA ne ise, DÜNYA için tek bir iNSAN öyle sanki...DÜNYAdaki atıyorum İstanbuldaki bir kimsenin varlığından, Perudaki bir DAĞ haberdarmı...?!!!
Yani kimbilir, belkide DÜNYA dahi iNSANın farkında değil...!!!
ALLAH Subhanehu ve Teala:iNSAN BENiM SIRRIM;BEN DE iNSANIN SIRRIYIM...buyurmuşlar...
Nefisni Bilen Rabbini Bilir...Buyurmuşlar Sevgili Efendimiz(s.a.v)...
En UZAK olan En YAKIN´dir denmiş...evvelkilerce...
Ve şekillerin en kamili DAiRE...ise...
Soru şu:
Âlem için bir BAŞLANGIÇ ve SON varmıdır...???
Adına UZAY diyoruz... iÇiNDE yaşadığımız ÂLEMe...
Kimse enini-boyunu, derinliğin, başlanğıcını ve sonunu bilememekte...
Kaldı ki bır sonu olmadığı konusunda, bizden evvelki sahih keşif sahiplerinin malumatlari elimizde veri olarak bulunmakta...
Bu hakikatten yola çıkarak, bu sonsuz varlık sahasına dair şöyle bir gözlem, daha güzel gözlemlere vesile olması temennisi ile paylaşmak isterim...
Sonsuz olan bu mecrada eskilerin tabiriyle melaike-i azam diye tabir edilen, şimdilerde ise yıldız, gezeğen, galaksi vb. gibi isimlerle isimlendirilmiş olan canl, şuurlu varlıklar bulunmakta...
Sonsuz olmasından ötür, bu varlıklarında sayısı sonsuz olup, büyüklükleri değişmekte...
Ve bu ucu bucağı olmayan sonsuz mecrada, varlığı ile yokluğu birbirinden farksız adledilebilecek adına DÜNYA dediğimiz bir gezeğen...
Ve bu gezeğen üzerinde yaşayan canlı iNSAN...
Sonsuz olan bu mecrada en yakın gezeğen olan AY´dan tutunda, tarifsiz uzaklıklardaki herhangi bir yıldız, gezeğen, galaksiye kadar, acaba hangisi bu iNSAN´ın burda yaşamını sürdürmekte olduğunun farkında...?!!!
DÜNYA...7 Milyar insan var diyoruz...Bilim adamlarınca, şuana kadar 110 Milyar insan geçti bu diyardan deniyor...Uzaya göre DÜNYA ne ise, DÜNYA için tek bir iNSAN öyle sanki...DÜNYAdaki atıyorum İstanbuldaki bir kimsenin varlığından, Perudaki bir DAĞ haberdarmı...?!!!
Yani kimbilir, belkide DÜNYA dahi iNSANın farkında değil...!!!
ALLAH Subhanehu ve Teala:iNSAN BENiM SIRRIM;BEN DE iNSANIN SIRRIYIM...buyurmuşlar...
Nefisni Bilen Rabbini Bilir...Buyurmuşlar Sevgili Efendimiz(s.a.v)...
En UZAK olan En YAKIN´dir denmiş...evvelkilerce...
Ve şekillerin en kamili DAiRE...ise...
Soru şu:
Âlem için bir BAŞLANGIÇ ve SON varmıdır...???
- MBurak
- Kıdemli Üye
- Mesajlar: 415
- Kayıt: 12 Ağu 2007, 02:00
- dibbace
- Saygın Üye
- Mesajlar: 222
- Kayıt: 15 Nis 2008, 02:00
- MBurak
- Kıdemli Üye
- Mesajlar: 415
- Kayıt: 12 Ağu 2007, 02:00
Her CAN bir ÂLEM ise...dibbace yazdı:insan bir ÂLEM ise...
onun için başlangıç ANNEsidir...
Son ise HU'dur...(Hayy'dan Hu'ya...)
Soru:ANNE'si için başlangıç neresidir...?
MBurak sevgiler size efendim...
ÂLEM içinde ÂLEM var ise...
Bir BEN vardır Bende
Benden İÇERUUU demişse...
BEN KİMİM?
SEN KİMSİN?
O KİM?
BİZ DE KİMİZ Kİ???
Zam-AN ve Mek-AN da nedir ki acep AN'da?
MUHABBET ile ...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/brk.jpg[/img]
- gulgoncaa
- Aktif Üye
- Mesajlar: 182
- Kayıt: 12 May 2008, 02:00
- MBurak
- Kıdemli Üye
- Mesajlar: 415
- Kayıt: 12 Ağu 2007, 02:00
En evvel yanlız ALLAH c.c. var(idi). NOKTA!!!gulgoncaa yazdı:Bismillahirrahmanirrahim
Başı yokluk, sonu yokluk.
İki yokluk'un arasında varlık ne arar ?
...
O'nun VARlığının yanında YOKluktan nasıl SÖZ edilebilir ki?
YOKluk da ne ola ki?
Sevgi ile...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/brk.jpg[/img]
- nafile
- Aktif Üye
- Mesajlar: 169
- Kayıt: 02 Kas 2008, 02:00
"Ben de insanın sırrıyım"
Sır(TDK)=. Aynaların arkasına ... sürülen ince tabaka.
O zaman insan ÂLEMe bakınca kendini görüyor
O zaman "Kendini bilen ÂLEMi de bilmiş oluyor"
Bilmek; öyle "bildim "deyince bilinmiyor.
(Ha deyince olur mu? İLMİnde eşi benzeri olmayan " HU ",deyince olur.)
"insan = küçük kainat" , derler.
Sırf yapısına , yapılarının elemanlarının işleyişine bakınca bile sonu olmayan bi dünyada hissediyor insan kendini.Yani hissedemiyor.Çünkü ;"VAR" ım ,ama VAR mıyım?Neyim ile VARım.Nerdeyim?Konumum tüm işleyişler içinde nedir? koordinatlarım var mıdır nedir?...sorularını cevaplayamıyor.Sormaya o sonsuzluk ve sonlulukta devam ediyor...Her hücrenin hareketinde mükemmel ayetler konuşuyor.Ve izlenildiği kadarcık yerde bile kainattan haber veriyor
Bugünkü hatıramızı da hoşgörünüze güvenerek paylaşmak istiorum : )
Bugün genetik dersi vardı.İşleyişin ana elemanı sayılan protenler için sadece BİR tane BAŞlangıç bölgesi VARmış.
Diğer elemanlardan çeşit çeşit desen desen kodalamalar mevcut ise de SONlanış kodonu denen son bölgeyi de ancak BİR tanecik "dur bölgesi" şifreliyormuş.
Yani başı da sonu da kodlayan sadece TEK BİR miş şifresi itibariyle
Başlangıcın AUG diye bir diziyle başlaması da ayrı mükemmellik.
"A" ile başlar her HAYYat dedi hocamız
BİR VARdan BİR VARa.
HAYY'dan HU'ya
VAr'ının varından yarattığı insanı küçük bir kainat yapıp her şeyi okuyabilirlik lutfedip "OKU" diye kendine muhattap eden SUBHAN RABBİRAHİMimize sonsuz hamdler olsun
Sır(TDK)=. Aynaların arkasına ... sürülen ince tabaka.
O zaman insan ÂLEMe bakınca kendini görüyor
O zaman "Kendini bilen ÂLEMi de bilmiş oluyor"
Bilmek; öyle "bildim "deyince bilinmiyor.
(Ha deyince olur mu? İLMİnde eşi benzeri olmayan " HU ",deyince olur.)
"insan = küçük kainat" , derler.
Sırf yapısına , yapılarının elemanlarının işleyişine bakınca bile sonu olmayan bi dünyada hissediyor insan kendini.Yani hissedemiyor.Çünkü ;"VAR" ım ,ama VAR mıyım?Neyim ile VARım.Nerdeyim?Konumum tüm işleyişler içinde nedir? koordinatlarım var mıdır nedir?...sorularını cevaplayamıyor.Sormaya o sonsuzluk ve sonlulukta devam ediyor...Her hücrenin hareketinde mükemmel ayetler konuşuyor.Ve izlenildiği kadarcık yerde bile kainattan haber veriyor
Bugünkü hatıramızı da hoşgörünüze güvenerek paylaşmak istiorum : )
Bugün genetik dersi vardı.İşleyişin ana elemanı sayılan protenler için sadece BİR tane BAŞlangıç bölgesi VARmış.
Diğer elemanlardan çeşit çeşit desen desen kodalamalar mevcut ise de SONlanış kodonu denen son bölgeyi de ancak BİR tanecik "dur bölgesi" şifreliyormuş.
Yani başı da sonu da kodlayan sadece TEK BİR miş şifresi itibariyle
Başlangıcın AUG diye bir diziyle başlaması da ayrı mükemmellik.
"A" ile başlar her HAYYat dedi hocamız
BİR VARdan BİR VARa.
HAYY'dan HU'ya
VAr'ının varından yarattığı insanı küçük bir kainat yapıp her şeyi okuyabilirlik lutfedip "OKU" diye kendine muhattap eden SUBHAN RABBİRAHİMimize sonsuz hamdler olsun
HAYYatta hiçbir şey nafile değildir.
Her şey ama her şey NÂFİdir,
BİR HİKMET'e tâbidir...
Her şey ama her şey NÂFİdir,
BİR HİKMET'e tâbidir...
- dibbace
- Saygın Üye
- Mesajlar: 222
- Kayıt: 15 Nis 2008, 02:00
Gül rengi bir çay içimi sonrası...
Sırt dayaması için verilen yastıga yaslanıp...
Gözlerini karşı duvara mıhladı...
Deruni bir sessizlik oldu...
Herkesin ilgisini çekti bu hal...
Kaskatı kesildi herkes, belli ki birşeyler gelecek...
Hep böyle olmuştur, bu seferde öyle oldu...
Sessizlik sese alamet oldu...
Gözlere hareket, agza bereket, dile lezzet geldi...
Şöyle dedi:
-ALLAHın SENi Bilmesi, Seni YARATMASIDIR...
Sura ilk üfleniş gibi, zihinler bu balyoz darbesi ile darmadagın oldu...
Tam bu söz üzerine kurgu yapacak iken...
Sura ikinci defa üflendi...
-Peki ALLAHın SENi Bilmesi Ne Zaman Olmus Olabilir...?
Bunun üzerine beraberce sustuk...
...
Sırt dayaması için verilen yastıga yaslanıp...
Gözlerini karşı duvara mıhladı...
Deruni bir sessizlik oldu...
Herkesin ilgisini çekti bu hal...
Kaskatı kesildi herkes, belli ki birşeyler gelecek...
Hep böyle olmuştur, bu seferde öyle oldu...
Sessizlik sese alamet oldu...
Gözlere hareket, agza bereket, dile lezzet geldi...
Şöyle dedi:
-ALLAHın SENi Bilmesi, Seni YARATMASIDIR...
Sura ilk üfleniş gibi, zihinler bu balyoz darbesi ile darmadagın oldu...
Tam bu söz üzerine kurgu yapacak iken...
Sura ikinci defa üflendi...
-Peki ALLAHın SENi Bilmesi Ne Zaman Olmus Olabilir...?
Bunun üzerine beraberce sustuk...
...
- babzurger
- Üye
- Mesajlar: 24
- Kayıt: 04 Eyl 2007, 02:00
- MBurak
- Kıdemli Üye
- Mesajlar: 415
- Kayıt: 12 Ağu 2007, 02:00
MUHATTABİYET...Şöyle dedi:
-ALLAHın SENi Bilmesi, Seni YARATMASIDIR...
Sura ilk üfleniş gibi, zihinler bu balyoz darbesi ile darmadagın oldu...
Tam bu söz üzerine kurgu yapacak iken...
Sura ikinci defa üflendi...
-Peki ALLAHın SENi Bilmesi Ne Zaman Olmus Olabilir...?
Bunun üzerine beraberce sustuk...
...
Kim bu MUHATTAB OLUNAN BU KOCAMAAN KAİNATTA?
Hz. İNSAN...büyük harflerle
TEKLİFe ve DAVETe icabet edenler
Bir KULlarım demek var Bir de KULum demek...
KULum Hitabı ne büyük bir şeref?
Elesti bi rabbikûm?
Belâ..
Men arefe Nefsehu Fekad Arefe Rabbehu
Nefsine arif oldun mu hemen Rabb'ına da arif oldun?
Kim kimi bildi buldu?
Nasıl iş bu?
İnsan rabbısıyla nasıl senli benli konuşur yoksa konuşamaz mı hiç ŞAH DAMARINDAN YAKIN OLAN İLE?
konuşsa küfür mü etmiş olur?
ya hiç konuşmasa yazık etmiş olmaz mı sermayeyi HAYYatına ömrüne...
RABBISI ile tanışmadan geçen bir ömür...
ALLAHIM c.c. BİZİ KORUSUN
Ahhh..Su(h)aller, şu SUALLER...
her cevabın beraberinde bir MES-ULİYET getirdiği ve İNSAN'ı MEST EDEN
SUALLER...
Ve BİLENLERİN BİLMEYENLERE İSTESELER DE SÖYLEYEMECEKLERİ SUALLER...CEVAPLARINI SADECE YAŞAYANLARIN GÖRENLERİN KONUŞANLARIN BİLDİĞİ SUALLER
MUHABBET ile...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/brk.jpg[/img]
- kuloglan
- Aktif Üye
- Mesajlar: 156
- Kayıt: 26 Kas 2007, 02:00
Re: ...iNSAN BENiM SIRRIM...BENDE iNSANIN SIRRIYIM...
Uzay dediğimiz daha 1.kat göktür. Alimler buyururki 1. kat gök 2.kat göğe kıyasla çölde bir iğnedir, 2. 3e 3.4 .... hep bu şekildir.dibbace yazdı:...iNSAN BENiM SIRRIM...BENDE iNSANIN SIRRIYIM...
Adına UZAY diyoruz... iÇiNDE yaşadığımız ÂLEMe...
Kimse enini-boyunu, derinliğin, başlanğıcını ve sonunu bilememekte...
Kaldı ki bır sonu olmadığı konusunda, bizden evvelki sahih keşif sahiplerinin malumatlari elimizde veri olarak bulunmakta...
Bu hakikatten yola çıkarak, bu sonsuz varlık sahasına dair şöyle bir gözlem, daha güzel gözlemlere vesile olması temennisi ile paylaşmak isterim...
Sonsuz olan bu mecrada eskilerin tabiriyle melaike-i azam diye tabir edilen, şimdilerde ise yıldız, gezeğen, galaksi vb. gibi isimlerle isimlendirilmiş olan canl, şuurlu varlıklar bulunmakta...
Sonsuz olmasından ötür, bu varlıklarında sayısı sonsuz olup, büyüklükleri değişmekte...
Ve bu ucu bucağı olmayan sonsuz mecrada, varlığı ile yokluğu birbirinden farksız adledilebilecek adına DÜNYA dediğimiz bir gezeğen...
Ve bu gezeğen üzerinde yaşayan canlı iNSAN...
Sonsuz olan bu mecrada en yakın gezeğen olan AY´dan tutunda, tarifsiz uzaklıklardaki herhangi bir yıldız, gezeğen, galaksiye kadar, acaba hangisi bu iNSAN´ın burda yaşamını sürdürmekte olduğunun farkında...?!!!
DÜNYA...7 Milyar insan var diyoruz...Bilim adamlarınca, şuana kadar 110 Milyar insan geçti bu diyardan deniyor...Uzaya göre DÜNYA ne ise, DÜNYA için tek bir iNSAN öyle sanki...DÜNYAdaki atıyorum İstanbuldaki bir kimsenin varlığından, Perudaki bir DAĞ haberdarmı...?!!!
Yani kimbilir, belkide DÜNYA dahi iNSANın farkında değil...!!!
ALLAH Subhanehu ve Teala:iNSAN BENiM SIRRIM;BEN DE iNSANIN SIRRIYIM...buyurmuşlar...
Nefisni Bilen Rabbini Bilir...Buyurmuşlar Sevgili Efendimiz(s.a.v)...
En UZAK olan En YAKIN´dir denmiş...evvelkilerce...
Ve şekillerin en kamili DAiRE...ise...
Soru şu:
Âlem için bir BAŞLANGIÇ ve SON varmıdır...???
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/118-119kr.jpg[/img]
- dibbace
- Saygın Üye
- Mesajlar: 222
- Kayıt: 15 Nis 2008, 02:00
diyorum ki...
zerre küllün ayni ise...
alem benim...
gögümün bütün katlari,arsim ve kürsüm dahi bendedir...
basini göge dogru kaldirip,gözlerini yücelere dikmis Resule nasil nida edilmisti:
-''(Ey habibim!biz senin yüzünün (vahiy bekleyerek sık sık) semaya doğru çevrildiğini muhakkak görüyoruz.Vallahi elbette şimdi biz, seni razı (hoşnud) olacağın bir kıbleye muhakkak çeviriyoruz.Artık sen (namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına (Kabe'ye) çevir.''(Bakara Suresi:144)
iste muhim nokta burasi...
bir cahil olarak ben dahi ALEM benim gibi bir iddada bulunuyor ve alemdeki herseyin ayniyla bende de oldugunu düsünebiliyor isem...
nerdedir KABE ve yüz nereye cevrilmistir...?
baska bir muhim nokta ise...
bas gözünün gördügü herseyin,icindeki bilgi hazinesinin-hakikatlerin birer sembolu olusu...yani sen KABE gördügün vakit icine bir nazar et bakalim,neresi cok faal ve neresi ona vuslat halinde...?
bir KABE görmekle böyle oluyor ise...
ALi dendiginde...
MUHAMMED dendiginde...
ALLAH dendiginde...
Sende olup bitenlere bir kulak kesil bakalim...neler oluyor...parca ile bütün arasinda...
Sonra bunu bütün degerlerin icin KIYAS yap...
Mesela...
PARA dendiginde mi icinde daha cok uyarilma oluyor...?
Yoksa AHMED dendiginde mi...?
E tabi kolay pesinen SAG tarafta görünmek...
Ancak ilim der ki:SEN AYNAYA BAKMAKTASIN...
Yani kendine baktiginda sag görünen,aynadaki kendine baktiginda sol görünür...
O nedenle KENDiNi bilen RABBiNi bildi,denmis...
RABBiNi bilen KENDiNi bildi,DENMEMis...!!!
Hasili kelam...zarari yok,düsünmeye devam...ne zamanki yoruldun...takliden bile olsa...
AT Kendini CÖLE...
...
zerre küllün ayni ise...
alem benim...
gögümün bütün katlari,arsim ve kürsüm dahi bendedir...
basini göge dogru kaldirip,gözlerini yücelere dikmis Resule nasil nida edilmisti:
-''(Ey habibim!biz senin yüzünün (vahiy bekleyerek sık sık) semaya doğru çevrildiğini muhakkak görüyoruz.Vallahi elbette şimdi biz, seni razı (hoşnud) olacağın bir kıbleye muhakkak çeviriyoruz.Artık sen (namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına (Kabe'ye) çevir.''(Bakara Suresi:144)
iste muhim nokta burasi...
bir cahil olarak ben dahi ALEM benim gibi bir iddada bulunuyor ve alemdeki herseyin ayniyla bende de oldugunu düsünebiliyor isem...
nerdedir KABE ve yüz nereye cevrilmistir...?
baska bir muhim nokta ise...
bas gözünün gördügü herseyin,icindeki bilgi hazinesinin-hakikatlerin birer sembolu olusu...yani sen KABE gördügün vakit icine bir nazar et bakalim,neresi cok faal ve neresi ona vuslat halinde...?
bir KABE görmekle böyle oluyor ise...
ALi dendiginde...
MUHAMMED dendiginde...
ALLAH dendiginde...
Sende olup bitenlere bir kulak kesil bakalim...neler oluyor...parca ile bütün arasinda...
Sonra bunu bütün degerlerin icin KIYAS yap...
Mesela...
PARA dendiginde mi icinde daha cok uyarilma oluyor...?
Yoksa AHMED dendiginde mi...?
E tabi kolay pesinen SAG tarafta görünmek...
Ancak ilim der ki:SEN AYNAYA BAKMAKTASIN...
Yani kendine baktiginda sag görünen,aynadaki kendine baktiginda sol görünür...
O nedenle KENDiNi bilen RABBiNi bildi,denmis...
RABBiNi bilen KENDiNi bildi,DENMEMis...!!!
Hasili kelam...zarari yok,düsünmeye devam...ne zamanki yoruldun...takliden bile olsa...
AT Kendini CÖLE...
...
- dibbace
- Saygın Üye
- Mesajlar: 222
- Kayıt: 15 Nis 2008, 02:00
Gözlerinden belliydi icinde firtinalarin koptugu...
Gaybolmus gibi,ne yöne gidecegini bilmez sekilde yürüdü yürüdü yürüdü...
Cok gecmedi,bir solukluk bir ara olur gibi oldu,gözleri karsidan gelen birine takildi...
itibar ettigi,yaninda olmaktan huzur duydugu biriydi bu...
Taksici Recep...
Söze nasil baslayacagini bilemeden,paldir küldür önünü kesip söze girdi...
-Selamün Aleyküm Recep Abi...
-Aleyküm Selaaam Yigidim...Hayrola nereye böyle...?
-Bilmem,öylesine yürüyordum...
-Ne güzel,bu zamanda hala ÖYLESiNE yürüyen kaldi mi yahu......Hayirdir durgunsun,yüzün neden parcali bulutlu...?
-Recep Abi...Zihnim O kadar dolu ki,nasil dindirebilirim bilmiyorum... ?
-Dert ettigin seye bak Ahmedim...:)BUL Zihnini ANinda dindireyim...
-iyi ama,Zihnimi Nerde Bulurumki...?
-iste gördün mü,dindi bile... ...Haydi Kal Saglicakla...
...
Gaybolmus gibi,ne yöne gidecegini bilmez sekilde yürüdü yürüdü yürüdü...
Cok gecmedi,bir solukluk bir ara olur gibi oldu,gözleri karsidan gelen birine takildi...
itibar ettigi,yaninda olmaktan huzur duydugu biriydi bu...
Taksici Recep...
Söze nasil baslayacagini bilemeden,paldir küldür önünü kesip söze girdi...
-Selamün Aleyküm Recep Abi...
-Aleyküm Selaaam Yigidim...Hayrola nereye böyle...?
-Bilmem,öylesine yürüyordum...
-Ne güzel,bu zamanda hala ÖYLESiNE yürüyen kaldi mi yahu......Hayirdir durgunsun,yüzün neden parcali bulutlu...?
-Recep Abi...Zihnim O kadar dolu ki,nasil dindirebilirim bilmiyorum... ?
-Dert ettigin seye bak Ahmedim...:)BUL Zihnini ANinda dindireyim...
-iyi ama,Zihnimi Nerde Bulurumki...?
-iste gördün mü,dindi bile... ...Haydi Kal Saglicakla...
...
- dibbace
- Saygın Üye
- Mesajlar: 222
- Kayıt: 15 Nis 2008, 02:00
Taksici Recebin söyledigini günlerce düsünüp durdu...Ama bir türlü zihninin nerede oldugunu kavrayamadi...Ama ne hikmetse bu sorunun cevabini düsündügü muddetce,zihninin duruldugunu hissediyordu...Eskisi fikir karmasasi yoktu...
Sorunun cevabi icin,gidip durakta Recep abisini bulacak ve "Zihin Nerededir?" diye soracakti...Yol boyunca düsüne düsüne duraga dogru yürüdü...Duraga geldi,kucuk ama sirin durak kulubesinin kapisini caldi...Kapiyi Recep abisi acti...
-Ooo yigidim,hayirdir,ugrarmiydin sen buralara...Ne oldu dindirdinmi zihnini...?
-Dindi,sorun sayesinde Abi,tesekkür ederim...Ama ben sana bir soru sormaya geldim...Müsaitmisin,isin varsa engel olmiyayim...
-Yok yigidim,gel otur söyle...Zeten bugun isler kesat,oturuyoruz himbil himbil...
-Peki...Recep Abi zihin nerdedir,sen bunu biliyorsun gibime geliyor...banada söylermisin...?
-Anlasilan bunu cok dusunmus olmalisin...Herhalde bir cevap digerlerine göre baskin gelmistir,söyle bakalim sence nerdedir...?
-Acikcasi o kadar dusundukten sonra aklimda sadece bir atasözü canli kaldi,o da fikrim oldu sanirim "AKIL YASTA DEGIL BASTADIR"...
-Yani AKIL ve ZiHiN ayni sey diyorsun öyle mi...?
-Degildir belkide,yani bu konuda acikcasi cokta bilgim yok...Hic AKIL nedir ZiHiN nedir diye derli toplu dusunmedim bugune kadar...
-Yapma be yigidim,insan kendinde olan seyleri merak etmezmi...Sakin bana tanistigin kisilerinde nasil kimseler oldugunu merak edip arastirmadigini söyleme,zira "Bana arkadasini söyle,Sana kim oldugunu söyliyeyim" veya "Kisi sevdigi ile beraberdir" gibi yerlesik ilkeler var bilirsin...
-Ya Recep abi,hangi zamanda yasiyoruz,herkesi tanimaya kalkissan,kendini unutursun...Zaten hayat yeterince yogun...
-E yigidim,sende birak herkesi,kendine odaklan...Tani kendini ama esaslica,sonra gerisi nanay...
-Nasil nanay,hem herkesi tani diyor,onlara bir deger adlediyorsun,hemde gerisi nanay diyerek onlari asagiliyorsun...yok Abi hatan var...
-Bak gördün mü,hafiften kendini tanimaya basladin...E hadi hayirlisi...
...
Sorunun cevabi icin,gidip durakta Recep abisini bulacak ve "Zihin Nerededir?" diye soracakti...Yol boyunca düsüne düsüne duraga dogru yürüdü...Duraga geldi,kucuk ama sirin durak kulubesinin kapisini caldi...Kapiyi Recep abisi acti...
-Ooo yigidim,hayirdir,ugrarmiydin sen buralara...Ne oldu dindirdinmi zihnini...?
-Dindi,sorun sayesinde Abi,tesekkür ederim...Ama ben sana bir soru sormaya geldim...Müsaitmisin,isin varsa engel olmiyayim...
-Yok yigidim,gel otur söyle...Zeten bugun isler kesat,oturuyoruz himbil himbil...
-Peki...Recep Abi zihin nerdedir,sen bunu biliyorsun gibime geliyor...banada söylermisin...?
-Anlasilan bunu cok dusunmus olmalisin...Herhalde bir cevap digerlerine göre baskin gelmistir,söyle bakalim sence nerdedir...?
-Acikcasi o kadar dusundukten sonra aklimda sadece bir atasözü canli kaldi,o da fikrim oldu sanirim "AKIL YASTA DEGIL BASTADIR"...
-Yani AKIL ve ZiHiN ayni sey diyorsun öyle mi...?
-Degildir belkide,yani bu konuda acikcasi cokta bilgim yok...Hic AKIL nedir ZiHiN nedir diye derli toplu dusunmedim bugune kadar...
-Yapma be yigidim,insan kendinde olan seyleri merak etmezmi...Sakin bana tanistigin kisilerinde nasil kimseler oldugunu merak edip arastirmadigini söyleme,zira "Bana arkadasini söyle,Sana kim oldugunu söyliyeyim" veya "Kisi sevdigi ile beraberdir" gibi yerlesik ilkeler var bilirsin...
-Ya Recep abi,hangi zamanda yasiyoruz,herkesi tanimaya kalkissan,kendini unutursun...Zaten hayat yeterince yogun...
-E yigidim,sende birak herkesi,kendine odaklan...Tani kendini ama esaslica,sonra gerisi nanay...
-Nasil nanay,hem herkesi tani diyor,onlara bir deger adlediyorsun,hemde gerisi nanay diyerek onlari asagiliyorsun...yok Abi hatan var...
-Bak gördün mü,hafiften kendini tanimaya basladin...E hadi hayirlisi...
...
- habibi
- Özel Üye
- Mesajlar: 1059
- Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00
Vuslat.
Kudret gerektir, ki; Yürekleri halden hale döndürsün
Kudret gerektir, ki; Mekandan, zamandan kurtarsın
Kudret gerek, ki; Cefalara, Şifa olsun, ateşleri serin etsin
Kudret gerek, ki;Varlığı Tatmin etsin.
Sultan dan gayrı kimin Haddidir, bu Kudret, şu Kudret?
Eyy Sen
Madde Alemini feda edip Fakir olmuşsun,
Nicelik Alemini terk etmiş, garip olmuşsun
Yaban ellerde, sahipsiz, tapusuz, makamsız .Yapa yalnız.
Sana bakmışlar da, alevli ateşler içinde görmüşler.
Hasbahçe de vuslatın özlemiyle büyüttüğün Sevgini,
Yarin Cemaline ayna yapıp, seyre dalmış, safa sürmektesin.
Sanki, Can-ının Nur-unu seyredersin.
Kovulmuş iken Şehirlerden, mekanlardan, makamlardan
Saadeti Müjdelemek taşlanma sebebi olmuş iken, masum çocuklara
Ey Sen , nereye?ya şimdi nereye?Menzil nereye?
Bunca cefa ile,nereye?Ölmeden önce ölmeden,nereye?
Hak Tecelligahı, şifa membağından gayrı, nereye?
Orada Sultandan berat almadan nereye, nereye?
Hangi ham Hayallerin peşine
Be hey Gönül kaçkını!Be hey Hayret şaşkını!
Hayranlıkta Mest olmaktan başka, nereye?? Vesselam.
Not:Bu yazıda Şems-i Tebrizinin, Konuşmalar Kitabından alıntılar yapılmıştır.
- MINA
- Özel Üye
- Mesajlar: 2740
- Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00
yüreğine sağlık dostttttttt............habibi yazdı:
Ey Sen , nereye?ya şimdi nereye?Menzil nereye?
Bunca cefa ile,nereye?Ölmeden önce ölmeden,nereye?
Hak Tecelligahı, şifa membağından gayrı, nereye?
Orada Sultandan berat almadan nereye, nereye?
Hangi ham Hayallerin peşine
Be hey Gönül kaçkını!Be hey Hayret şaşkını!
Hayranlıkta Mest olmaktan başka, nereye?? Vesselam.
sevgiyle...
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''
Hacc / 78
Hacc / 78
- Nurten
- Özel Üye
- Mesajlar: 724
- Kayıt: 25 Ağu 2007, 02:00
- MINA
- Özel Üye
- Mesajlar: 2740
- Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00
"Allah'in boyasi...Allah'in (boyasindan) daha güzel boyasi olan kimdir? Biz yanlizca O'na ibadet ederiz.." (Bakara 138)
Allahın boyası fitrattir, yani yaratilisindan gelir.. Fitratin boyasi dogal boyadir, o boyanin üzerine sürülen tüm boyalar sunidir..
Cünkü o, kullarini imanla boyar ve onunla onlara bulasmis olabilecek inkarin kirlerini ve sirkin pisliklerini temizler.
Biz, bu büyük nimeti bize bahseden Allah'a sükretmek icin ibadet ederiz. Kulun isi ibadet olunca, kendini güzel bir boya ile süslemis olur ki, o boya da ona bir leke getirmeyip, bilakis onu güzellestirir ve mükemmellestirir.
Mesnevî'de gelmistir ki:
Öküzün rengi disindadir, insanlarin boyasi, Yâni ahlâki, içindedir. Bilesin ki kirmizi ve sari Gibi renkler, safa ve güzellik köyündendir. Siyah gibi kötü renkler ise cefâ suyundandir. Cenâb-i Hakk'in boyasinin adi reng-i lâtiftir. Hakk'in lanetinin kokusu ise kopkoyu bir renktir.
Ibadetlerin her biri ayri bir renktir. Hükümler, kaideler o renklerin tonlaridir.Namaz ayri bir tondur. Hac renkte bir tondur.Kadinin tesettürü bir renk alma olayidir.Tesettürü muhafaza , tabii rengi muhafazadir.
Cünkü Müslumanin üzerindeki renk beseri degildir.Allah'in takdir ettigi fakat insan üzerine görmek istedigi renktir.Islamla ölcüldügünde insanin üzerinde görülen sekli ile insanlar mü'min, müsrik, munafik olarak ayrilir.Allah muhafaza kimliklerimizi koruyalim.
Mevdudi Tefhimu'l-Kur'an da ayeti söyle aciklar:
Hiristiyanliktan önce, Yahudiler arasinda, Yahudiligi kabul eden kimseleri yikamak bir âdet olmustu. Yikanan (vaftiz edilen) kimsenin bütün günahlarinin temizlenecegi ve onun yeni bir hayat rengine kavusacagi ifade edilmek üzere böyle yapilirdi. Daha sonra bu âdet Hiristiyanlar tarafindan benimsendi ve "vaftiz" adini aldi. Vaftiz, suya batirma ve su ile islatma seklinde yerine getirilen bir baslangiç ayini veya kilise'nin kutsama törenidir. Sadece dine yeni girenlere degil, yeni dogan bebeklere de uygulanir.
Kur'an, bu "renk verme" töreninin kurtulus için gerekli olmadigindan, özünde zaruri bir seylerin bulunmadigini söyler. Bu amaçla kisi, O'nun yolundan gidip, O'nun kanunlarina uyarak Allah'in rengine boyanmalidir.
Nitekim Peygamberimizin ahlaki, bütünüyle Kur'an-a bagliydi. O adeta yürüyen bir Kur'andi.Bu din, Allah'in verdigi bir renkti.
Bir nevi takva elbisesini giymek, bilincli insan olmak.
Bilincli insan;
Ben kimim ve nicin yasiyorum? Sorusunu en dogru sekilde cevaplar,
Özgüveni vardir ve haddini bilir.
Sorumluluklarini yerine getirir, isin iyisini, dogrusunu ve güzelini yapma gayreti icerisindedir.
Allah'in boyasiyla boyanmaz isek, bizi baska sahte boya ile boyarlar.En güzel sekilde Kur'an boyasiyla boyanmak dilegi ile...
ve sevgiyle.......
Allahın boyası fitrattir, yani yaratilisindan gelir.. Fitratin boyasi dogal boyadir, o boyanin üzerine sürülen tüm boyalar sunidir..
Cünkü o, kullarini imanla boyar ve onunla onlara bulasmis olabilecek inkarin kirlerini ve sirkin pisliklerini temizler.
Biz, bu büyük nimeti bize bahseden Allah'a sükretmek icin ibadet ederiz. Kulun isi ibadet olunca, kendini güzel bir boya ile süslemis olur ki, o boya da ona bir leke getirmeyip, bilakis onu güzellestirir ve mükemmellestirir.
Mesnevî'de gelmistir ki:
Öküzün rengi disindadir, insanlarin boyasi, Yâni ahlâki, içindedir. Bilesin ki kirmizi ve sari Gibi renkler, safa ve güzellik köyündendir. Siyah gibi kötü renkler ise cefâ suyundandir. Cenâb-i Hakk'in boyasinin adi reng-i lâtiftir. Hakk'in lanetinin kokusu ise kopkoyu bir renktir.
Ibadetlerin her biri ayri bir renktir. Hükümler, kaideler o renklerin tonlaridir.Namaz ayri bir tondur. Hac renkte bir tondur.Kadinin tesettürü bir renk alma olayidir.Tesettürü muhafaza , tabii rengi muhafazadir.
Cünkü Müslumanin üzerindeki renk beseri degildir.Allah'in takdir ettigi fakat insan üzerine görmek istedigi renktir.Islamla ölcüldügünde insanin üzerinde görülen sekli ile insanlar mü'min, müsrik, munafik olarak ayrilir.Allah muhafaza kimliklerimizi koruyalim.
Mevdudi Tefhimu'l-Kur'an da ayeti söyle aciklar:
Hiristiyanliktan önce, Yahudiler arasinda, Yahudiligi kabul eden kimseleri yikamak bir âdet olmustu. Yikanan (vaftiz edilen) kimsenin bütün günahlarinin temizlenecegi ve onun yeni bir hayat rengine kavusacagi ifade edilmek üzere böyle yapilirdi. Daha sonra bu âdet Hiristiyanlar tarafindan benimsendi ve "vaftiz" adini aldi. Vaftiz, suya batirma ve su ile islatma seklinde yerine getirilen bir baslangiç ayini veya kilise'nin kutsama törenidir. Sadece dine yeni girenlere degil, yeni dogan bebeklere de uygulanir.
Kur'an, bu "renk verme" töreninin kurtulus için gerekli olmadigindan, özünde zaruri bir seylerin bulunmadigini söyler. Bu amaçla kisi, O'nun yolundan gidip, O'nun kanunlarina uyarak Allah'in rengine boyanmalidir.
Nitekim Peygamberimizin ahlaki, bütünüyle Kur'an-a bagliydi. O adeta yürüyen bir Kur'andi.Bu din, Allah'in verdigi bir renkti.
Bir nevi takva elbisesini giymek, bilincli insan olmak.
Bilincli insan;
Ben kimim ve nicin yasiyorum? Sorusunu en dogru sekilde cevaplar,
Özgüveni vardir ve haddini bilir.
Sorumluluklarini yerine getirir, isin iyisini, dogrusunu ve güzelini yapma gayreti icerisindedir.
Allah'in boyasiyla boyanmaz isek, bizi baska sahte boya ile boyarlar.En güzel sekilde Kur'an boyasiyla boyanmak dilegi ile...
ve sevgiyle.......
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''
Hacc / 78
Hacc / 78
- dibbace
- Saygın Üye
- Mesajlar: 222
- Kayıt: 15 Nis 2008, 02:00
-iyi de Recep abi,ben buraya ne icin geldim,sen neden bahsediyorsun...Sahi,ZiHiN nerededir...?
-Yigidim,gercek su ki;Zihnin öyle düsündügün gibi bir yeri ve mekani yoktur...O öyle bir sey ki,bütün sekillerin sekline benzer...Belkide senin düsünmen gereken Zihnin kendisi degil,nitelikleri ve nicelikleridir...icimden bir ses,senin daha ZiHiN nedir,onu dahi bilmedigini söylüyor...Haksizmiyim...?
-Ya abi,iyiki ben hasta degilim ve iyi ki sende doktor degilsin...vallahi coktan ölmüs idim...Catlatma da adami,biliyorsan söyle iste...
-Ögrendigin zaman belkide senin icin durum daha karisik hale gelecek,bunu göze aliyormusun peki...?
-Evet...Hem ne olabilirki,nice bilgiler ögrendim,sasirdiklarimda oldu ama nihayetinde simdi hepsi siradanlasti...buda onlar gibi olur...
-Peki...Zihin;Bir kimsenin aynaya bakarken gördügüdür...Hem görendir,hem görünendir hemde o ikisi arasindakidir...
-Aynadaki mi...
-Neyse evlat,siram gelmis müsade bana...
-Hayirli isler...
...
-Yigidim,gercek su ki;Zihnin öyle düsündügün gibi bir yeri ve mekani yoktur...O öyle bir sey ki,bütün sekillerin sekline benzer...Belkide senin düsünmen gereken Zihnin kendisi degil,nitelikleri ve nicelikleridir...icimden bir ses,senin daha ZiHiN nedir,onu dahi bilmedigini söylüyor...Haksizmiyim...?
-Ya abi,iyiki ben hasta degilim ve iyi ki sende doktor degilsin...vallahi coktan ölmüs idim...Catlatma da adami,biliyorsan söyle iste...
-Ögrendigin zaman belkide senin icin durum daha karisik hale gelecek,bunu göze aliyormusun peki...?
-Evet...Hem ne olabilirki,nice bilgiler ögrendim,sasirdiklarimda oldu ama nihayetinde simdi hepsi siradanlasti...buda onlar gibi olur...
-Peki...Zihin;Bir kimsenin aynaya bakarken gördügüdür...Hem görendir,hem görünendir hemde o ikisi arasindakidir...
-Aynadaki mi...
-Neyse evlat,siram gelmis müsade bana...
-Hayirli isler...
...
- dibbace
- Saygın Üye
- Mesajlar: 222
- Kayıt: 15 Nis 2008, 02:00
Taksici Recep´in verdigi bu cevap sahiden kendisini daha derinlere sürükledi...O sirasi geldigi icin,müsterisini alip gittikten sonra,Genc ise gözleri sabit bir noktaya odaklanmis bir sekilde kalakaldi...Tevafuk bu ya,baktigi taraftaki duvarda da bir ayna bulunmaktaydi ve ona bakip düsünmeye basladi...
Cok gecmedi Taksici Recep duraga geldi,kapiyi acipta gördügü manzara karsisinda sendeledi...Sanki o ani bir daha yasiyormus gibi yaparak:
-Neyse evlat,siram gelmis müsade bana...
demesiyle,Genc irkildi ve:
-Hosgeldin abi...dedi
-Hosbulduk yigidim de,hayrola gitmemissin,hatta düsünüyorum da acaba ben mi gitmedim,biraktigim gibi buldum seni...
-Bilmiyorum Abi ama aklim bir türlü almiyor,cikamadim isin icinden...Nasil oluyor cözemedim...Bu nasil olur;Zihin,hem kendi olacak,hem ben olacak,hem ben olup benden aynaya bakan olacak,hem aynada görünen hemde aradaki...Galiba hata yapiyorum seni dinlemekle,alenen benimle dalga geciyorsun sen...
- Yahu ne dalga gecmesi...Bak simdi bunu sana ispatlayacagim...Zihin dedigin seyin SENDE oldugunu sanirim ikimizde kabul ediyoruz degilmi...?
-Evet...
-Pekala,izle simdi...
Kapiyi acti ve disaridaki masada gazete okuyan diger soför arakadasina seslendi:
-Ahmet Abi,1dk gelirmisin rica etsem...
Soför Ahmet yerinden kalkip,kapiya dogru gelerek kendine girmek ile girmemek arasinda bir mevkii secip:
-Söyle kardasim...
-Yigidim Ahmet Abini görüyormusun...
-Evet,görüyorum...
-Ahmet Abi,"Evet,görüyorum" sesini duydun,bu kime ait...?
-Yakisiklik kardesim söyledi ya,bunun icinmi cagirdin beni...
-Tamam Ahmet Abi,tesekkür ederim...sadece bunun icin evet...
Soför Ahmet hicbirsey anlamadan tekrar oturdugu yere döndü,Taksici Recep kapiyi kapayip:
-Bana sorarsan mesela,Ben sesin agzindan ciktigini gördüm ve Onu agzin söyledi derim...Sana bir soru daha yigidim;Aklin,fikrin,kalbin,zihnin,duygularin,gözlerin,ellerin,ayaklarin ne bileyim sendeki herhangi bir sey veya seyler ile disa vurdugun tepkiler "SENiN TEPKiLERiN" degil midir...?
-Evet...
-Peki o zaman neden ulusal bir meseleymis gibi bunu abartiyorsun...Bu kadar basit iste...Görmenin en basiti ve en zor olani bütünü görmektir...
...
Cok gecmedi Taksici Recep duraga geldi,kapiyi acipta gördügü manzara karsisinda sendeledi...Sanki o ani bir daha yasiyormus gibi yaparak:
-Neyse evlat,siram gelmis müsade bana...
demesiyle,Genc irkildi ve:
-Hosgeldin abi...dedi
-Hosbulduk yigidim de,hayrola gitmemissin,hatta düsünüyorum da acaba ben mi gitmedim,biraktigim gibi buldum seni...
-Bilmiyorum Abi ama aklim bir türlü almiyor,cikamadim isin icinden...Nasil oluyor cözemedim...Bu nasil olur;Zihin,hem kendi olacak,hem ben olacak,hem ben olup benden aynaya bakan olacak,hem aynada görünen hemde aradaki...Galiba hata yapiyorum seni dinlemekle,alenen benimle dalga geciyorsun sen...
- Yahu ne dalga gecmesi...Bak simdi bunu sana ispatlayacagim...Zihin dedigin seyin SENDE oldugunu sanirim ikimizde kabul ediyoruz degilmi...?
-Evet...
-Pekala,izle simdi...
Kapiyi acti ve disaridaki masada gazete okuyan diger soför arakadasina seslendi:
-Ahmet Abi,1dk gelirmisin rica etsem...
Soför Ahmet yerinden kalkip,kapiya dogru gelerek kendine girmek ile girmemek arasinda bir mevkii secip:
-Söyle kardasim...
-Yigidim Ahmet Abini görüyormusun...
-Evet,görüyorum...
-Ahmet Abi,"Evet,görüyorum" sesini duydun,bu kime ait...?
-Yakisiklik kardesim söyledi ya,bunun icinmi cagirdin beni...
-Tamam Ahmet Abi,tesekkür ederim...sadece bunun icin evet...
Soför Ahmet hicbirsey anlamadan tekrar oturdugu yere döndü,Taksici Recep kapiyi kapayip:
-Bana sorarsan mesela,Ben sesin agzindan ciktigini gördüm ve Onu agzin söyledi derim...Sana bir soru daha yigidim;Aklin,fikrin,kalbin,zihnin,duygularin,gözlerin,ellerin,ayaklarin ne bileyim sendeki herhangi bir sey veya seyler ile disa vurdugun tepkiler "SENiN TEPKiLERiN" degil midir...?
-Evet...
-Peki o zaman neden ulusal bir meseleymis gibi bunu abartiyorsun...Bu kadar basit iste...Görmenin en basiti ve en zor olani bütünü görmektir...
...
- dibbace
- Saygın Üye
- Mesajlar: 222
- Kayıt: 15 Nis 2008, 02:00
Hemen hemen tüm doğal maddelerde, çok küçük oranlarda da olsa ALTIN bulunuyor. Hatta, insan bedeninin bile küçük bir ALTIN madeni olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ağırlığa göre, vücudun milyarda 100'lük bölümü ALTIN... Yani bu, 70 kg. ağırlığında bir kişinin vücudunun farklı bölümlerindeki toplam ALTIN miktarının 7 mg. olduğu anlamına geliyor...
Yerkabuğunda ise, bir ton kayada sadece 5 mg. ALTIN barınıyor. Kuşkusuz, bu miktarlardaki ALTINı bulmak çok kolay değil...
Peki ALTIN Nasil Bulunur ve Ayristirilir...?
Cilalama (parlatma) :
Madenden çıkarılan materyal, özel bir kap içinde, tazyikli su ile yıkanıyor. Diğer minerallerden ve topraktan oluşan kirlilik suyla birlikte akıp gidiyor. Geriye saf ALTIN kalıyor.
Siyanürleme:
Madenden çıkarılan mineral, siyanür alkalin ile karıştırılıyor. Ortaya karmaşık bir madde çıkıyor. Daha sonra birtakım özel tekniklerle bu karışımdan ALTIN çekilip alınıyor.
Karışım yöntemi:
Madenden çıkarılan mineral ince ince parçalanıyor ve daha sonra cıva ile karıştırılıyor. Daha sonra bu karışım, ikinci bir işlem olarak damıtılıyor ve ALTIN elde ediliyor.
Arıtma yöntemi:
Madenden çıkarılan mineral, ya sülfürik asit ya nitrik asit ya da klor ile arıtılıyor ve ayrışmanın sonunda ALTIN elde ediliyor.
**********************************************************
Peki Ey iNSAN...!
Sen icindeki sakli bulunan ALTINi bulup cikarmak icin hangi yöntemleri deniyorsun...?
Ya da;icinde ALTIN bulundugundan haberdarmisin...?
Veya bosver...Hazir NEVRUZ senlikleri varken,eglenmene bak...
Sanane ALTINdan ÜSTÜNden...
Vur Patlasin,Cal Oynasin...
Bas Bas Paralari LEYLAya,Bir Daha Mi Gelicez Dünyaya...
...
Yerkabuğunda ise, bir ton kayada sadece 5 mg. ALTIN barınıyor. Kuşkusuz, bu miktarlardaki ALTINı bulmak çok kolay değil...
Peki ALTIN Nasil Bulunur ve Ayristirilir...?
Cilalama (parlatma) :
Madenden çıkarılan materyal, özel bir kap içinde, tazyikli su ile yıkanıyor. Diğer minerallerden ve topraktan oluşan kirlilik suyla birlikte akıp gidiyor. Geriye saf ALTIN kalıyor.
Siyanürleme:
Madenden çıkarılan mineral, siyanür alkalin ile karıştırılıyor. Ortaya karmaşık bir madde çıkıyor. Daha sonra birtakım özel tekniklerle bu karışımdan ALTIN çekilip alınıyor.
Karışım yöntemi:
Madenden çıkarılan mineral ince ince parçalanıyor ve daha sonra cıva ile karıştırılıyor. Daha sonra bu karışım, ikinci bir işlem olarak damıtılıyor ve ALTIN elde ediliyor.
Arıtma yöntemi:
Madenden çıkarılan mineral, ya sülfürik asit ya nitrik asit ya da klor ile arıtılıyor ve ayrışmanın sonunda ALTIN elde ediliyor.
**********************************************************
Peki Ey iNSAN...!
Sen icindeki sakli bulunan ALTINi bulup cikarmak icin hangi yöntemleri deniyorsun...?
Ya da;icinde ALTIN bulundugundan haberdarmisin...?
Veya bosver...Hazir NEVRUZ senlikleri varken,eglenmene bak...
Sanane ALTINdan ÜSTÜNden...
Vur Patlasin,Cal Oynasin...
Bas Bas Paralari LEYLAya,Bir Daha Mi Gelicez Dünyaya...
...
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12900
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
- dibbace
- Saygın Üye
- Mesajlar: 222
- Kayıt: 15 Nis 2008, 02:00
Umarım edepli bir susuş bu hüsn-ü zanna mukabil bir duruş olur...
Ne kadar doğru bilmiyorum ama,Kabe'ye yönelik kusursuz bir yöneliş,bütün kalplere yapılmış yumuşak bir dokunuş gibiymiş...
Muhammedinur birlikteliğine hassaten,beraberinde bütün insanlığa sunulmuş bir SEVGİ dokunuşu olsun inşaallah...
Sevgi(s.a.v)'nin Muhabbetiyle...
...
- MINA
- Özel Üye
- Mesajlar: 2740
- Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00
Fuzulî'nin sorusunu, Yunus da şöyle sormaktadır:
# O'dur bana Yunus deyen, O'dur benim bağrım delen
# O'dur beni bensiz koyan, hem ben "O"yum, bu "ben" neyim?
Bana Yunus adını koyan, bağrımı delen, beni nefsimden ayıran O'dur! Ben "O" isem, bu içimdeki "ben" nedir? "Ben" neyim?
# Benim gönlüm gözüm aşktan doludur/ Dilim söyler yârı, yüzüm suludur
# Öd ağacı gibi yanar vücudum/ Tütünüm görene seher yelidir
# Seni sevenlerin ola mı aklı/ Bir dem uslu ise her dem delidir
# Yunus sen toprak ol eren yolunda/ Erenler menzili arştan uludur.
* Gözü öz varlığına ve hakikate ulaşmaktan başka şey görmediği için söylediği sözler de, döktüğü hasret yaşları da bu yüzdendir. Tüm bedeni, kavuşma arzusuyla yanıp tutuşsa da, dışarıdan onu görene, bu sözler ve gözyaşları serinlik vermekte, aydınlatmaktadır.
* Tekâmül yolunda yürüyenlerin aklı, beşer aklına benzemez; onlara göre bir an uslu ama her an delidir; çünkü avamın bildiği tarzda konuşmazlar. Yunus, ermişlik yolunda devam etmeyi istemektedir; çünkü o makam, arşın da üzerinde bir mertebededir.
# Yandı yüreğim tutuştu bağrım, çiğerim kebap durur
# Aşıkların şerbetleri, bu derdime sebep dürür
# Bir niceleri aşk düzer, bir niceleri aşk bozar
# Bir niceleri esrik gezer, öyle kim var harap durur
# Aşk ile çalındı kalem, aşka esir dürür âlem
# Âşıklar arasında Cebrail dahi hicap durur
# Medreseler müderrisi okumadılar bu dersi
# Şöyle kaldılar aciz bilmediler ne hap durur
# Azâzi da'vi kıldı da'visi yalan oldu
# Yalan da'vi kılanın pes cezası azap durur
# Ölmez aşk bilişleri, esrik meclis hoşları
# Daim bunların işi çeng ü şeş-tâ rebap durur
# Yunus imdi miskin ol hem miskinlere kul ol
# Zirâ miskin olanları arzulayan Çala'durur.
* Tekâmül basamaklarını tırmanan kişilerin akışları, Yunus'un da yüreğinin yanmasına, hevesinin gelmesine neden olmuştur.
* Bu kişilerin bir kısmı bu basamakları düzgün tırmanırken, bir kısmı da yoldan çıkarlar. Bir kısmı ilham alırken, bir kısmı da alamadıkları için perişan olurlar.
* Tekâmül, program olarak yazılıdır; bu yüzden de ulu insan modeli (âlem) aşka tutkundur. Bu yolda yürüyenler arasında aklıselim dahi perdelenir, örtülür.
* Medreselerde ders veren kişiler, bu dersi ne okudular ne de okuturlar. Dolayısıyla da bunun ne olduğunu anlatmaktan, gizemini bilmekten aciz kalırlar.
* İblis, bu konuda iddiaya tutuşmuştu; ama sonu yalan çıktı; bu yüzden yalan iddiada bulunanların sonu azap çekmektir.
* Aşkı bilenler ölmsüzdürler, ilham meclisinde bir hoş olanlardır; bunların işi devamlı eğri büğrüyü bulut görmektir (beş telli saz ile altı telli rebap çalmaktır).
* Yunus kendisine bunca güç ve kudret karşısında aciz kalması gerektiğini hatırlatmakta ve başka acizlere de yol göstermesini tavsiye etmektedir. Çünkü yaratan, yaratırken kişinin kendini aciz görmesini dilemiştir ki kendine yönelme ve yükselme hevesini taşısın.
alıntı...
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''
Hacc / 78
Hacc / 78