NEFES
NEFES
Lâ Huve İllâ Huve!
Ondan Başka O Yok!..
هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
" Huve'l-evvelu ve'l-âhiru ve'z-zâhiru ve'l-bâtın(bâtınu), ve huve bi kulli şeyin alîm(alîmun). : O'dur, evvel-u âhir ve zâhir-u bâtın, hem O her şey'e alîmdir- O ilk'tir, son'dur, zâhir'dir, bâtın'dır. O, her şeyi bilendir.
(Hadîd 57/3)
اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ
" ALLAHu nûru's-semâvâti ve'l-ard
: ALLAH, göklerin ve yerin nûrudur
.
(Nur 24/35)
Ashabdan Ebu Rezîn anlatıyor: Ben: Ey ALLAHın Rasûlu! RABBimiz, mahlûkatı yaratmadan önce neredeydi? diye sordum.
ALLAH, mahlûkatı yaratmadan önce bir A'MAda idi. A'ma'nın altında da hava, üstünde de hava vardı. Sonra Arşını su üzerinde yarattı. diye cevap verdi.
(Ahmed b. Hanbel; IV/11-12; Tirmizî, Tefsir, 12; İbn Mâce, Mukaddime,13)
Âlimlerin bildirdiğine göre, A'mâdan maksat, "ALLAH ile birlikte hiçbir şey yoktu" demektir.
(Tirmizî, a. g.y.)
İbn Mâcenin rivâyetinde yer alan: Onunla birlikte hiçbir yaratık yoktu ilâvesi de bu anlamı pekiştirmektedir.
İmâm-ı Alî (keremullahi veche) ise: Elân dahÎ öyledir buyuruyor.
Amâ ise körlüktür...
Sonsuz ve zifirî karanlıkta aslâ bir şey görememek oraya âit bir husûsu bilememektir...
İşte ALLAHu Zul-CELÂLe âit bu bilinemezlik karanlığının adı AHADdır...
Koyu bir karanlığa benzetildiğinden câhilliğe de mecâzen Ümmî denilmiştir.
Hattâ ledün ilminden nasibsiz ve sözde ilim ehlince Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)in Nebîyyul-ummî oluşu, anasından nasıl doğmuş ise öyle kalıp okuma yazma öğrenmemiş (câhil) kimse sanılmıştır.
Böyle anlayış ve anlatış ahmakçadır.
Arapçada anneye umm denmesi, karnındaki bebeği için zifirî karanlık içinde emniyet yuvası ve bilinemezlik karanlığının benzeri oluşundandır.
ÜMMet bir ananın çocukları gibidir..
Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)e Nebîyyil Ümmî buyurulması ise;
Nebî: haber getiren, Nebîyyi'l-Ümmi ise bilinemezlik amâsından haber getiren ezel habbesinin (Habibîyyetten) zuhûru olan demektir
İbnu'l-Arabî, Hz. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in bu hadisini açıklarken şöyle der:
"Bunun mânâsı; ALLAH Teâlâ mevcuttur ve onunla berâber hiç bir şey yoktur. Yâni HAKK'tan başka kendi zâtıyla vâcib (olabilecek) bir vücud yoktur. Mümkün varlıklar ise ALLAH ile vâcibu'l-vücûd (varlığı zorunlu) dur. Çünkü âlem, O'nun zâhir olduğu yerdir ve ALLAH âlem ile zâhirdir.
(Nihat Keklik, El-Fütûhat el-Mekkiyye-Esas Motifler, İstanbul 1980, c. II, Bölüm B, s. 390)
Hz. Ali kerremallâhu veche:
"Yâ Hû yâ men Hû
Huve'llâhu illâ Hû
lâ-ya'lemu eyne Hû illâ Hû" diye duâ edermiş.
Kendisine sebebini soranlara bunun ism-i a'zam olduğunu söylermiş.
(İsmail Ankaravî, Minhâcu'l-Fukarâ, Haz. Saadettin Ekici, İstanbul 1996, s. 145.)
Bu husus da Yunus Emre'miz:
Evveli HÛ âhiri HÛ yâ HÛ illâ HÛ olam
Evvel âhir O'l kala vu men aleyhâ fân olam
TAHMİS-İ AZBÎ
Gir semâa zikr ile gel yâne yâne HÛ deyu,
Er safâyı aşkı- HAKKa yâne yâne HÛ deyu.
Cân u dilden âşkla gel yâne yâne HÛ deyu
Nefsine aldanma zinhâr yâne yâne HÛ deyu
Kendini kâl ile hâl ol yâne yâne HÛ deyu
Hep erenler HÛ ile kaldırırlar can perdesin,
Açtılar gözlerin anda yane yane HÛ deyu.
Bilmeyen îmanı bulmaz küfrü îman perdesin
Âdem olmaz geçmeyen ilmiyle hayvan perdesin
Çâk eder âşık olan elbette isyan perdesin
Gördüler HÛ kaplamış hep On sekizbin âlemi,
Feyz alırlar cümle HÛdan yâne yâne HÛ deyu.
HÛ le irşad olanlar oldu HÛ'nun hemdemi
Var ise HÛ yok ise HÛ iş bu sırrın mahremi
Evvel HÛ âhiri HÛ kıl temâşa âdemi
Zât-ı HAKKı buldular, buluştular HÛ ile,
Dost göründü her taraftan yane yane HÛ deyu.
Mübtelâlar sırrına kavuştular bu HÛ ile
Evliyânın bezmine oluştular bu HÛ ile
Dostla alıştılar buluştular bu HÛ ile
Ey Niyâzî gönlüne âşıkların hikmet dolar,
Künt-ü kenz in haznesinden yâne yâne HÛ deyu.
Kalbine yâ HÛ diyen âşıkların rahmet yağar
İki âlem mihnetten kurtulup cennet arar
Azbiya feyzi Hudâdan HÛ deyu doğar..
AZBÎ BABA
Nefes Nefes
- gullale
- Özel Üye
- Mesajlar: 1362
- Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00
- gullale
- Özel Üye
- Mesajlar: 1362
- Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00
NASİHAT
NASİHAT
Sana yerden gökten büyük nasihat
Gördüğün ört, görmediğin söyleme
Erenlerden, Pîrden budur emânet
Gördüğün ört, görmediğin söyleme
Ben dahî âşık-ı rah olam dersen
Evc-i semâvâta mah olam dersen
Selâmet şehrine şah olam dersen
Gördüğün ört, görmediğin söyleme
Kendi bilgisine gidene lânet
Kizb'e tevil olmaz haktır bu sohbet
Kimseye dil olma ey ehl-i hüccet
Gördüğün ört, görmediğin söyleme
Bu yola yol ile giden velîdir
Bu yola sıdk ile giren bellidir
ALLAH Hak Muhammed, şâhım Alidir
Gördüğün ört, görmediğin söyleme
Azbî küstahlıklar sende âyandır
Sen, ben deme dâim hâl-i Şeytandır
Ahde sâbit kadem ehl-i îmandır
Gördüğün ört, görmediğin söyleme
Azbî BABA
Sâbit kadem: Sözünden dönmemek.
Evc-i semâvat: Gökyüzünün en üst noktası.
NASİHAT
Sana yerden gökten büyük nasihat
Gördüğün ört, görmediğin söyleme
Erenlerden, Pîrden budur emânet
Gördüğün ört, görmediğin söyleme
Ben dahî âşık-ı rah olam dersen
Evc-i semâvâta mah olam dersen
Selâmet şehrine şah olam dersen
Gördüğün ört, görmediğin söyleme
Kendi bilgisine gidene lânet
Kizb'e tevil olmaz haktır bu sohbet
Kimseye dil olma ey ehl-i hüccet
Gördüğün ört, görmediğin söyleme
Bu yola yol ile giden velîdir
Bu yola sıdk ile giren bellidir
ALLAH Hak Muhammed, şâhım Alidir
Gördüğün ört, görmediğin söyleme
Azbî küstahlıklar sende âyandır
Sen, ben deme dâim hâl-i Şeytandır
Ahde sâbit kadem ehl-i îmandır
Gördüğün ört, görmediğin söyleme
Azbî BABA
Sâbit kadem: Sözünden dönmemek.
Evc-i semâvat: Gökyüzünün en üst noktası.
- habibi
- Özel Üye
- Mesajlar: 1059
- Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00